Paylaş
Hz. Peygamberin Meclisi
Question
Peygamberimiz Hz. Mugammedin Meclisi
Soru: Hz. Peygamberin bulunduğu meclisin mahiyetini öğrenmek istiyorum?
Cevap: Bizim meclislerimize ve toplantılaramıza baktığımız zaman pek çok ayıbın, kusurun ve eksikliğin olduğunu görürüz. Bizdeki arkadaş ve dost meclisleri gürültü, patırtı ve eğlenceden ibaret olup kötülükler ve bayağılıklar gayet serbesttir. Aile meclisleri ise, durgun ve bitkindir. Tuhaf, yabancı adetler hakimdir. İlim ve vaaz meclislerinde bulunanlar ise ruhlarıyla değil, hayaletleriyle, kalpleriyle değil bedenleriyle orada bulunurlar. Bazıları yakınındaki kişi ile meclislerini ve dünyevi işlerini konuşarak başkalarının vaiz ve konferansçının söylediklerini izlemesine mani olabilirler. Öyle insanlar görüyoruz ki toplantı ve törenlerde Kur’an okunurken bile muhtelif sözlerle, ilginç hareketlerle gürültü çıkarabiliyorlar. Fazla söze ne hacet, dernek ve cemiyetlerde konuşulanları, çıkartılan gürültü, patırtı ve kargaşayı gözünün önüne getir, yeter. Herkes sesini yükseltip başkalarının sesini bastırmak, yanlış da olsa kendi görüşünü hakim kılmak ister. Bazen aynı anda on kişi bile konuşabilir. Halbuki kendilerini dinleyen ya bir kişi vardır ya da iki kişi. Ve buna benzer nice bozuk görüntüler.
Bütün bunlar mücadele etmemiz ve kökünü kazımamız gereken çirkin görüntülerdir. Belki de bu konuda bizim için en hayırlısı Hz. Pey-gamber’in (s.a) bulunduğu meclislerin mahiyetini tanımak, o meclislerde ahlak ve edep kurallarına nasıl riayet edildiğini, hikmet, heybet ve vakarın bu meclislerde nasıl hakim olduğunu öğrenmektir. Kim bilir belki bunlar akıl ve feraset sahibi kişilere bir mesaj ve nasihat olur.
Rasûlullah (s.a) toplantıları için belirli bir mekanı seçerdi. Bu mekanın minberle Hz. Aişe’nin odasının arasında olmasını tercih ederdi. Burası Ravza-ı Şen/ismiyle bilinirdi.
Hz. Peygamber burada arkadaşlarıyla birlikte din ve dünya işlerine dalardı. Onları kurtuluşun ve olgunlaşmanın yollarına irşad ederdi.
Sabah namazı bittiğinde onlarla toplanır, onlara nasihat ederdi. Nihayet ortalık iyice aydınlandıktan ve çalışma zamanı geldikten sonra toplantı dağılır ve herkes kendi yoluna yönelirdi.
Çoğu kere olayların akışına uygun ve şartların gereği başka vakitlerde de toplantılar yapardı.
Sahabe-yi kiram birbirini rahatsız etmeksizin Hz. Peygamber’in etrafında halka şeklinde sıra sıra otururlardı. Ona olan saygılarından dolaylı huzurunda ayakta durmak istiyorlardı. Nitekim Ebû Üma-me’den şöyle dediği rivayet edilir: Hz. Peygamber yanımıza geldiğinde biz onun için ayağa kalkmıştık. Bize şöyle buyurdu:
Birbirini tazim için ayağa kalkan Acemler gibi ayağa kalkmayın!
Hz. Peygamber mecliste bulunanların arasına karışarak otururdu. Sonra onların ruhlarını ve gönüllerini Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu hikmetli sözleriyle temizlemeye başlar, söylediklerini Kur’an ayetleriyle takviye ederdi. Kendisini ashabından hiçbir şekilde ayrıcalıklı olarak görmez ve onlara karşı asla büyüklenmezdi. Herkesi dinler ve soru soran herkese cevap verirdi.
Hatta Hind ibn Ebi Hâle’den rivayet edilen bir hadiste şöyle denilir: “Rasûlullah’ın meclisinde bulunan herkes ondan nasiplenirdi. Hatta o mecliste bulunan hiç kimse kendisini bir diğerinden üstün konumda görmezdi. Aksine Hz. Peygamber fakirleri zenginlere tercih eder, kuvvetlilerden önce zayıflara ikramda bulunurdu.”
Bu meclislerde saçılan inci ve mercanlara gelince bunlar anlatmakla bitmez. Lisan bunları ifadeden acizdir. Bunlardan hangisini istersen onları anlatabilirsin: O meclislerde ıslah ve rehberlik, irşad ve nasihat, terbiye ve eğitim, düşmanlıkların ortadan kaldırılması, problemlerin çözümü, heyetlerin kabulü, savaş ve barış planlarının hazırlanması gibi pek çok olaya şahid olunurdu. Sonra Hz. Peygamber’in meclislerinde sadece ciddi ve muhafazakar bir hava hakim değildir. Aksine zaman zaman bu meclisler latife, nükte ve şakaları, dine ve fazilete zarar vermeyen, mecliste bulunanları vekardan, edebten ve Hz. Peygamber’i can kulağıyla dinlemekten alıkoymayacak çeşitli kıssaları da ihtiva ederdi: Şiirler okunur, darbı meseleler anlatılır, bilindik haberler rivayet edilirdi. Hatta Tirmizî Cabir ibn Semure’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Rasûlullah (s.a) ile yüz defadan fazla aynı mecliste bulundum. Ashabı onun yanında şiirler okur. Cahiliye dönemindeki bir takım şeyleri müzakere ederlerdi. O da dinler ve onlarla beraber tebessüm ederdi.”
Ashabın bu meclislerdeki edep ve tavrına gelince sanki o etrafa yayılan bir misktir ve kokan bir çiçektir. Sessiz saygılı bir şekilde otururlar, konuşmazlar, fısıldanmazlar, dinledikleri şeyden başka bir konuya yönelmezler ve başka bir şey düşünmezlerdi. Sünen sahiplerinin Usame ibn Serik’ten rivayet ettiklerine göre Rasûlullah (s.a) konuştuğu zaman, yanında oturanlar adeta başlarının üzerinde bir kuş varmış gibi suskun ve sakin beklerlerdi. Çünkü kuş, en ufak bir hareketten ürker ve kaçar. Hz. Peygamber’e bir şey söylemek istedikleri zaman ona olan saygılarından dolayı seslerini alçaltırlardı.
Yanlarına birisinin geldiğini gördükleri zaman onu güler yüzle karşılarlar, rahat ve saygın bir şekilde oturması için ona yer açarlardı. Çünkü Allah Teâlâ onlara böyle yapmalarını emretmişti:
Ey iman edenler! Size, meclislerde yer açın denilince yer açın ki Allah’da size genişlik versin. (Mücadele/
Ashab-ı kiram bir şey soracakları zaman edep içinde sorarlardı, yumuşaklıkla tartışırlardı. Bir görüşü inanarak kabul ederlerdi. Bir fikre iyice araştırdıktan sonra inanırlardı. Anlamadıkları şeylerin, tartışmak ya da başkasına galip gelmek için değil, sadece gerçeği öğrenmek arzusuyla açıklanmasını isterlerdi. Seslerini ve bakışlarını kısarlardı. Hareketlerinde ve sözlerinde itidal üzere olurlardı. Her hak sahibine hakkını verirlerdi. Dış güzelliğini, ruh temizliğini ve akıl uyanıklığım bir arada bulundururlardı.
Hz. Peygamber’in meclislerinde sadece erkekler bulunmazdı. Kadınlar da Peygamber’in eğitimin ve öğretiminden nasiplerini alırlardı. Kadınlar kendisine gelmişler ve şöyle demişlerdi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Erkekler senden bizden daha çok istifade ediyorlar. Bir gününüzü de bize ayırmış olsanız.” Rasûlullah onlara özel bir gün ayırdı ve saliha ev kadınları olmaları, çocuklarını yetiştirmeleri ve erkeklerin kalplerinde kararlılık ateşlerini tutuşturmaları için onlara öğütler verdi.
Bu meclislerde sahabe-i kiram hem kalplerin gıdasını, hem de bedenlerin gıdasını birlikte alırlardı. Meclisin sonunda hurma yerler veya Allah’ın helâl kıldığı bir şeylerden içerlerdi. Hiçbir şey bulunmadığı zaman kalplerini ve vücutlarını, Allah’ın peygamberine lütfettiği ve müminler için bir rahmet kıldığı bu saf kaynaktan doyurmuş olarak o meclisi terkederlerdi.
İşte Hz. Peygamber’in bulunduğu meclislerin durumu bu idi. Bu meclisleri güzelleştiren unsurlar şunlardı: Yer ve zamanın iyi seçilmiş olması, dinleyicilerin oraya erkence gelmeye çalışmaları, edep ve vakar içinde bulunmaları, konuşan liderin alçak gönüllülüğü ve herkese eşit davranması, faydalı ve yararlı sözlere meyletmeleri ve zaman zaman temiz şakalarla azim ve kararlılıklarını yenilemeleri.
İşte onların kendilerini ilim ve marifetlerle donattıkları, hakkın, fazilet ve güzelliğin ufuklarında dolaştıkları meclisleri böyledir. Artık bizim de meclislerimizi/toplantılarımızı bunlara benzetmeyi düşünmemiz germez mi? Eğer bizim meclislerimiz de o meclisler gibi olursa işte o zaman susmaya, güzelce dinlemeye, saygılı olmaya, başkalarının fikirleriyle alay etmemeye ve söylenilen şeylerden istifade etmeye gayret ederiz. Tartıştığımız zaman ciddiyet ve sükûnet içinde tartışırız. Tartışmadan maksat hiçbir kapalılığı ve eğriliği bulunmayan apaçık hakikate ulaşmaktır. Ne zaman bu meclislerin bizi Allah’a yaklaştırıcı vesileler olduğunu bilirsek, işte o zaman bu meclislere daha fazla önem verir ve saygı gösteririz. Çünkü biz bu tür meclislerden yüz çevirirsek veya hakkına riayet etmezsek, Allah’tan ve O’nun sözlerinden yüz çevirmiş oluruz. Rivayet edildiğine göre, Rasûlullah’ın mescidine üç kişi girer. Rasûlullah (s.a) bu esnada sahabenin arasında oturmakta ve onlara bir şeyler anlatmaktadır. Birincisi, halkada bir boşluk görür ve oraya oturur. İkincisi, utancından (yer istemez) insanların arkasına oturur. Üçüncüsü ise meclisten yüz çevirerek bırakıp gider. Sözünü bitirince Hz. Peygamber şöyle buyurur:
Birincisi Allah’a sığındı, Allah da onu yerleştirdi. İkincisi haya etti (utandı), Allah da onun mahcubiyetini takdir etti. Üçüncüsü yüz çevirdi ve bırakıp gitti, Allah da ondan yüz çevirdi.
Evet, işte onların meclisi böyle idi. İbret alın ey akıl sahipleri.
BENZER KONULAR:
- Hz. Peygamberin (s.a.v.) çalışmayı, kendi elinin emeğiyle kazanç elde etmeyi teşvik eden bir hadisi
- Hz. Peygamberin (s.a.v.) İslam tebliğinin Mekke Dönemi’nde neler yaşanmıştır?
- Hz. Peygamberin Ramazan Uygulamaları Nelerdir?
- Hz. Peygamberin, Helâl Olan Bazı Şeyleri Kendine Haram Kılması
- Hz. Peygamberin Doğum Gününü Kutlamak
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bulunduğu meclisler, bugünkü meclislerimizden oldukça farklı ve çok daha disiplinli, saygılı, ilim ve hikmetle dolu ortamlardı. Rasûlullah (s.a.v.) belirli bir mekânda arkadaşlarıyla bir araya gelir ve onlara din ve dünya işlerinde nasihatler verirdi. Bu meclislerde şunlar gözlemlenirdi:
Disiplin ve Saygı: Sahabe, Peygamber Efendimizin etrafında huzurlu ve düzenli bir şekilde oturur, kimse birbirini rahatsız etmezdi. Herkes sessizce ve saygıyla dinlerdi. Rasûlullah’a olan saygılarından dolayı onun huzurunda ayakta durmak istemezlerdi.
Mütevazilik ve Eşitlik: Peygamber Efendimiz meclislerde ashabından ayrıcalıklı bir konumda bulunmaz, onlarla birlikte otururdu. Herkesi dinler, sorulan sorulara cevap verirdi. Herkesin kendisini özel hissetmesini sağlardı.
Bilgi ve Hikmet: Hz. Peygamber, sahabesine hikmetli sözlerle ve Kur’an ayetleriyle nasihat eder, onların kalplerini ve ruhlarını temizlerdi. Meclislerde hikmet, vakur ve ciddiyet hakim olurdu.
Samimiyet ve Mizah: Rasûlullah’ın meclislerinde sadece ciddi konular konuşulmaz, aynı zamanda latifeler, nükte ve şakalar yapılırdı. Sahabeler, Rasûlullah’ın yanında şiirler okur, cahiliye dönemindeki olayları tartışırlardı ve Peygamber Efendimiz de bunlara tebessümle karşılık verirdi.
Edepli ve İtinalı Davranış: Sahabe, Peygamber Efendimiz konuşurken sessizce ve büyük bir saygıyla dinlerdi. Onunla konuşmak istediklerinde seslerini alçaltırlardı. Misafirlere saygıyla yaklaşır, onlara yer açarlardı. Konuşmaları ve hareketleri itidal içinde olurdu.
Kadınların Katılımı: Hz. Peygamber, kadınların da eğitim ve öğretiminden sorumlu olur, onlara özel dersler verirdi. Kadınlar da bu meclislerden nasiplenir, Rasûlullah’tan öğütler alırdı.
Hz. Peygamber’in meclisleri, bilginin, hikmetin ve ahlakın birleştiği yerlerdi. Bu meclisler, güzel ahlak ve edeple, karşılıklı saygıyla doluydu. Bizim de bugünkü meclislerimizi bu örneklere göre düzenlememiz, tartışmalarımızda ciddiyet ve sükûneti korumamız, tartışmanın amacının hakikate ulaşmak olduğunu unutmamamız gerekmektedir. Bu şekilde, meclislerimizi daha verimli ve anlamlı hale getirebiliriz.