Paylaş
Bedir ve Uhud savaşı kısaca
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Bedir ve Uhud Savaşları
Bedir ve Uhud savaşları hangi dönemde yapılmıştır
Hz. Peygamber’in haber alma görevlileri, ortak sermayeden oluşan ve askerî maksat güden Ebû Süfyan komutasında Mekkeli-ler’e ait bir kervanın Suriye tarafına gittiğini ve dönmekte olduğunu belirlediler. Bu kervan bin deveden oluşuyordu. Hz. Peygamber hemen 312 kişilik ordusu ile harekete geçti. Kureyş kervanı, keşifçileri kanalıyla bunu haber almış ve süratle, değişik bir yoldan Mekke’ye kaçmıştı. Hz. Peygamber Bedir civarında on gün kadar kalarak çevre kabilelerle ittifak kurmaya çalıştı. Bu arada Kureyş müşriklerinin yaklaşık bin kişilik bir orduyla Bedir’e yaklaşmakta oldukları öğrenildi. Hz. Peygamber asha-bıyla yaptığı istişareden sonra düşmanı karşılamaya karar verdi. 2 yılı Ramazan ayı (624 Mart ayıj’nda cereyan eden bu savaşta Hz. Peygamber’in o günkü şartlara göre Çok etkili savaş taktikleri uyguladığı ve büyük bir başarı sağladığı görüldü. Sonuç olarak, ondört şehide karşılık düşmana yetmiş kayıp verdirildi. Bunlardan yaklaşık yirmi beşi başta Ebû Cehil olmak üzere Mekke döneminde müslümanlara çok eziyet eden mele’ (ileri gelenler) gurubun-dandı. Şüphesiz bu zaferin ardında, -Kur’ân-ı Kerîm’de geniş olarak açıklandığı üzere – üzerlerine düşeni yaptıktan sonra Allah’a ve Rasûlü’ne bağlılıklarını yitirmeyen müslümanlara Yüce Allah’ın lâyık gördüğü destek ve yardım bulunuyordu {el-Enfâl 8/9-13; Âl-i İmrân 3/1.3,123-127).
Bir taraftan bu savaşta Hz. Peygamber’in İslâm sancağını Mus’ab b. Umeyr’e teslim ettiğini ve savaş öncesinde elçilik görevini Ömer b. el-Hattab’a verdiğini diğer taraftan Mus’ab’ın ve Ömer’in kabilelerinin İslâm’dan Önce Mekke-Site devletinde bu görevleri yürütmekte oluşlarını gözönüne alan bazı araştırmacılar Hz. Peygamber’in Medine’de kurduğu devlet ve hükümeti Mekke-Şehir devletinin hükümeti olarak mülahaza ettiğini, dolayısıyle Medine’deki İslâm devletinin “Sürgündeki Hükümet” statüsüne sahip olduğunu; böylece Hz. Peygamber’in Medine ile Mekke’nin İslâm devleti şemsiyesinde bütünleştirilmesi gayesine erişmek istediğini belirtirler.
Hz. Peygamber esirlerle ilgili bir danışma toplantısı yaptı. Toplantıda, esirlerin öldürülmesi görüşü de ortaya atılmakla beraber, Hz. Ebubekir’den gelen belli bir fidye (kurtuluş akçesi) karşılığında serbest bırakılması önerisi benimsendi. 4000 dirhem karşılığında esirlerin serbest bırakılabileceği taraflara duyuruldu. Ayrıca maddî gücü yetmeyip de okuma yazma bilenler, on müslüman çocuğuna okuyup yazmayı öğreteceklerdi. Ayrıca, Ebû Azze gibi şiirini İslâm aleyhine kullanmamak kaydıyla hiçbir şey alınmadan salıverilenler de oldu. Fakat bu kişi verdiği sözde durmadığı için daha sonra yakalanarak öldürülmüştür. Böylece İslâm devletinde esirlere yapılan muamelenin ilk örneklerini içeren bu uygulama sırasında esirlere temiz elbiseler giy-dirildiği ve beslenmelerine yeterince dikkat edildiği de belirtilmelidir.
Kısaca, Medine’de siyasî örgütlenme imkânına kavuşan müslümanların Kureyş’e karşı girdikleri bu ilk savaştan zaferle çıkmaları, onlara büyük bir manevî destek sağlamıştır.
Büyük kervanın başında bulunduğu için Bedir savaşına katılamayan Ebû Süfyan intikam yemini etmiş ve bunu yerine getirmek üzere bir askerî birlikle gizlice Medine’ye ulaşmış, Benî Nadîr yahudilerinin yol göstermesiyle savunmasız bir bölgeye hücum edip bir müslümanı şehit etmiş, harmanları ateşe verip kaçmış, peşine İslâm askerleri düşmüşse de yakalanamamıştı,
Fakat Kureyşliler bu tip ferdî intikam hareketlerinden ziyade toplu intikama hazırlanıyorlardı. Çünkü Umeyr b. Vehb gibi tek olarak Hz. Peygamber’! öldürmeye gidip de onun mucizeleriyle yüzyüze gelip müslüman olanlar vardı.
Bu arada Hz. Peygamber de Kureyş kervanlarını daha yakın takibe almıştı. Meselâ Zeyd b. Hârise’yi Rebeze ve Gamre arasındaki el-Kared suyuna askerî bir birlikle göndermiş ve bir Kureyş kervanına el koymuştu. Ebû Süfyan ve Safvan b. Ümeyye gibi Kureyş ileri gelenlerinin canlarını kurtarma pahasına terkettikleri bu kervanın ganimeti arasında yüzbin dirhemlik gümüş bir külçe de bulunuyordu.
Buna karşılık müşrikler anonim sermaye İle gidip gelen eski kervanın 250.000 dirhem tutarındaki kârını intikam savaşı İçin kullanmaya karar verdiler ve 3 yılı Şevval (625 Mart) ayında 3000 kişiden oluşan bir ordu ile Medine’ye yöneldiler.
Hz. Peygamber’in yapmış olduğu toplantıda genç mücahidlerin görüşü doğrultusunda açıkta bir meydan savaşı kararlaştırıldı. 3000 kişilik düşmana karşılık müslümanların ordusu 700 kişiden oluşuyordu. Düşman Medine’nin kuzey-batısını, müslümanlar da kuzey tarafını tuttular. İslâm ordusu, Uhud dağının çıkışı olmayan boğaz noktasına kadar ilerledi. İslâm ordusunun aldığı tedbirlerle düşman, dağın ardından dolaşmak mecburiyetinde kaldı. Stratejik önem taşıyan bir tepe de belirli sayıda İslâm okçuları tarafından tutulunca düşman ordusu hareket kabiliyetini büyük ölçüde yitirip pasif bir duruma düşmüştü. Nitekim bu ordu ilk hamlede bozguna uğradı. Ne var ki, Hz. Peygamber’in kesin talimatına rağmen henüz zafer kesinleşmeden müslüman okçuların çoğunluğunun yerlerini terketmesi savaşın aniden İslâm ordusunun aleyhine dönmesine yol açtı. Müslümanları yandan ve arkadan kuşatmak üzere bekleyen düşman süvarî birliği az sayıdaki okçuyu bertaraf ederek İslâm ordusunu arkadan kuşattı, ilk safhada bozulanlar da dönünce müslümanlar iki ateş arasında kaldılar. Hz. Peygamber yaralandı ve üstü kamufle edilmiş bir düşman çukuruna düştü; burada çok yoğun düşman saldırısı bir avuç müslüman tarafından kahramanca püskürtüldü. Kuvvetler denk-leşince düşman, karargâhına çekildi ve Ebû Süfyan, Uhud’un doğu yamacına tırmanmış durumda olan Hz. Peygamber’e karşı ileri geri söylenerek ve bir yıl sonra Be-dir’de buluşma hususunda meydan okuyarak çekip gitti. Her şeye rağmen şehrin ani bir saldırıya uğramasını önlemek amacıyla Hz. Peygamber’in, Medine’ye döndükten bir gün sonra düşmanı, dönemeyeceklerinden emin olunabilecek bir noktaya kadar takip ettiği görüldü.
Uhud’da müslümanlar 70 şehit verdiler. Düşmanın kaybı ise 22 kadardı. Müşriklerden Ebû Süfyan’ın karısı Hind, şehit olan Hz. Hamza’nın ciğerini çıkartıp ağzında çiğneme, Hind’le birlikte bazı müşrik kadınlar da müslüman şehitlerin kulak ve burunlarından gerdanlık yapıp boğazlarına takmak vahşetini gösterdiler. Ümmü Umâre gibi İslâm kadınları ise Allah için savaştılar ve geri hizmetlerde koşturdular, şehit düşen yakınlarının acısını içlerine atıp Hz. Peygamber sağ olduktan sonra gam yemeyeceklerini söyleyerek fedakârlık ve vefakârlığın en güzel örneklerini verdiler.
Uhud Savaşı’nda şehit düşenler hakkında nazil olan âyette Allah yolunda öldürülenlerin Ölü sanılmaması gerektiği bildiriliyor, onların Rableri katında diri oldukları, Cenâb-ı Hakk’ın fazl-u kereminden ihsan buyurduğu nimetlerle rızıklandıkları belirtiliyordu.
Peygamberimizin Hayatını OKU
BENZER KONULAR:
Answers ( 4 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Rasulullah (sav)’in Mekke’den haber almakla görevlendirdiği kişiler Ebu Süfyan komutasında Mekkeliler’e ait bir kervanın Suriye tarafına gittiğini ve dönmekte olduğunu belirlediler. Bu kervan bin deveden oluşuyordu. Rasulullah (sav) 312 kişilik bir ordu ile harekete geçti. Kureyş kervanının bu durumdan haberi olmuş Mekke’ye kaçmıştı. Bu ara da Rasulullah (sav) Bedir civarında on gün kadar kalarak hem savunmak için beklemiş hem de çevre kabilelerle ittifak kurmaya çalışmıştır. Bu arada Kureyş müşriklerinin yaklaşık bin kişilik bir orduyla Bedir’e yaklaşmakta oldukları haberi ulaşmıştır. Rasulullah (sav) ashabıyla yaptığı istişareden sonra düşmanı karşılamaya karar verdi. Sonuç olarak, Müslümanlardan ondört şehit olmuş ve müşriklerden yetmiş kayıp verdirilmiştir. Bunlardan bazıları Ebu Cehil olmak üzere Mekke döneminde müslümanlara çok eziyet eden ileri gelenler gurubundandı. Rasulullah (sav) yapılan istişare toplantısında, esirlerin öldürülmesi görüşü de ortaya atılmakla beraber, Ebubekir (ra)’den gelen belli bir fidye karşılığında serbest bırakılması önerisi daha ağır bastı. 4000 dirhem karşılığında esirlerin serbest bırakılabileceği taraflara duyuruldu. Maddiyatı elvermeyenler ve okuma yazma bilenler, on müslüman çocuğa okuyup yazmayı öğreteceklerdi. Yine İslam aleyhine şiirler yazanlar şiirini İslâm aleyhine kullanmamak kaydıyla hiçbir şey alınmadan salıverilenler de oldu. Ne yazık ki bunlardan bazıları verdiği sözde durmadığı için daha sonra yakalanarak öldürülmüştür. Müslümanların bu savaşta galip gelmeleri aynı zamanda onlara manevi bir destek vermiştir. Mekke’li müşrikler bubyenilgiyi hazmedememiş ve tekrardan bir savaş hazırlığına girişmişlerdi. Rasulullah (sav)’in yapmış olduğu toplantıda genç mücahidlerin görüşü doğrultusunda açıkta bir meydan savaşı kararlaştırıldı. 3000 kişilik düşmana karşılık müslümanların ordusu 700 kişiden oluşuyordu. Stratejik önem taşıyan bir tepe de belirli sayıda İslâm okçuları tarafından tutulunca düşman ordusu hareket kabiliyetini büyük ölçüde yitirip pasif bir duruma düşmüş oldu. Ne var ki, Rasulullah (sav)’in kesin talimatına rağmen henüz zafer kesinleşmeden müslüman okçuların çoğunluğunun yerlerini terketmesi savaşın aniden İslâm ordusunun aleyhine dönmesine yol açtı. Müslümanları yandan ve arkadan kuşatmak üzere bekleyen düşman birliği az sayıdaki okçuyu bertaraf ederek İslâm ordusunu arkadan kuşattı, ilk safhada bozulanlar da dönünce müslümanlar iki ateş arasında kaldılar. Hz. Peygamber yaralandı ve üstü kamufle edilmiş bir düşman çukuruna düştü. Uhud’da müslümanlar 70 şehit verdiler. Düşmanın kaybı ise 22 kadardı. Müşriklerden Ebû Süfyan’ın karısı Hind, şehit olan Hz. Hamza’nın ciğerini çıkartıp ağzında çiğneme, Hind’le birlikte bazı müşrik kadınlar da müslüman şehitlerin kulak ve burunlarından gerdanlık yapıp boğazlarına takmak vahşetini gösterdiler.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Bedir ve Uhud, İslam’ın erken dönemlerinde gerçekleşen önemli savaşlardır:
Bedir Savaşı: Bedir Savaşı, İslam’ın Medine döneminde gerçekleşmiş önemli bir savaştır. Mekkeli müşriklerle Müslümanlar arasında gerçekleşti. Bedir, İslam’ın askeri açıdan ilk büyük zaferlerinden biriydi. Bu savaş, Müslümanların sayıca az olduğu ve donanımları eksik olduğu bir zamanda gerçekleşti. Ancak, stratejik bir yerde olan Bedir çölünde Müslümanlar, Mekkeli müşriklerden zafer kazandılar. Bu zafer, İslam toplumunda büyük bir moral ve güç kazandırdı.
Uhud Savaşı: Uhud Savaşı, Bedir’den bir yıl sonra gerçekleşti. Uhud, Medine yakınlarında meydana geldi. Bu savaş, Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında gerçekleşti ve Müslümanlar ilk etapta üstünlük sağladılar. Ancak savaşın seyri değişti ve bazı hatalar sonucunda Müslümanlar mağlup oldular. Hz. Peygamber’in yanında bulunan sahabilerden bazıları, emirleri yerine getirmezken, savaşın seyri değişti ve Müslümanlar zayıf düştü. Bu savaş, Müslümanlar için bir ders niteliğinde oldu ve birlikte hareket etmenin, emirlere itaat etmenin önemini vurguladı.
Bedir ve Uhud savaşları, İslam’ın erken döneminde Müslümanlar ve Mekkeli müşrikler arasında yaşanan önemli çatışmalardı ve Müslümanlar açısından derslerle dolu deneyimlerdi.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Bedir ve Uhud Savaşı Kısaca
Bedir Savaşı:
Uhud Savaşı:
Her iki savaşta da:
Bedir ve Uhud Savaşı’nın Önemi:
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İşte sayfanın özeti: