Paylaş
Abdullah İbn El-Mübarek kimdir kısaca hayatı
Question
Ramazan Kahramanlarından Mücahid İmam Abdullah İbn El-Mübarek
Hicri 181 yılının Ramazan ayında mücahit imam Abdullah ibn el-Mübarek rabbine kavuştu? Bu imamın hal tercümesi şöyledir:
O, etbau’t-tâbiînden faziletli bir kişidir. Künyesi Ebu Abdirrahman Abdullah ibn el-Mübarek ibn Vadıh el-Mervezi’dir. İmam Nevevi ondan söz ederken, onun her şeyde önder ve yüce bir kişi olduğunda ic-ma edildiğini söyler. Ebu Nuaym Hılyet’ül-Evliya isimli kitabında onu bir “Kur’an, hac ve cihad dostu” olarak vasıflandırır.
Abdullah ibn el-Mübarek hicri 118 yılında dünyaya geldi. Bereketli bir İslâmî ortamda yetişti. Yüce bir Muhammedi terbiye aldı. Sözleriyle, davranışlarıyla, iyi hasletleri ve mücadelesiyle şöhreti bütün İslâm alemine yayıldı. O âlim ve zeki idi; zahit ve saftı; cesur ve onurlu idi, kerim ve cömert idi.
İlim tahsil etmek için pek çok Asya ve Afrika ülkesine yolculuklar yaptı. İşittiği her şeyi kaydetti. Kendisine “Niçin her işittiğin şeyi yazıyorsun?” diye sorulduğu zaman şöyle cevap vermiştir: “Belki bana faydalı olacak kelime, henüz yazmadığım kelimedir.”
Bundan sonra âlimler Hz. Peygamber’in hadislerinden her hangi birinde anlaşmazlığa düştüklerinde birbirlerine şöyle derlerdi: “Gidelim bunu Abdullah ibn el-Mübarek’e soralım.”
Abdullah bin el-Mübarek’in arkadaşlarından bir grup toplandılar ve dediler ki: “Gelin, Abdullah ibn el-Mübarek’in iyi hasletlerini birer birer sayalım.”
Sonra onun güzel hasletlerini saymaya başladılar: İlim, fıkıh, edebiyat, lügat, şiir, fesahat ve nahiv… bütün bunların hepsine aşinadır. Zühd, vera ve adalet sahibidir. Gece ibadetine düşkündür. Görüşünde isabetlidir. Kendisini ilgilendirmeyen faydasız şeylerle ilgilenmez. Arkadaşlarıyla ihtilafı azdır.
Abdullah ibn el-Mübarek bazı hocalarından ticaret mesleğini örenmişti. Çok geniş ve karlı bir ticareti vardı. Rivayet edildiğine göre 400.000 (dirhem veya dinarlık) bir sermaye ile ticaret yapardı. Bu sermaye ülkelerde dolaşır ve yıllık kazancı 100.000 (dirhem veya dinarı) bulurdu.
Ticaret onu ilim ve ibadetten alıkoymadı. İbadeti ve ilimle meşguliyeti de çalışma ve ticaretten alıkoymadı. Hatta temiz ve verimli bir ticareti ibadetin bir parçası olarak görürdü. Bu sebeple kendisine şöyle denilmişti: “Sen bize zahitliği emrediyorsun, fakat biz senin Horasan’dan Beled-i Haram’a (Mekke’ye) mallar getirdiğini görüyoruz. Bu nasıl iş?”
O şöyle dedi: “Ben bunu sadece yüzümü korumak, onurumu yüceltmek ve rabbime itaatte ondan destek ve yardım almak için yapıyorum. Ben ne zaman gerçeği görürsem hemen ona koşarım.”
Böylece İbn el-Mübarek bu yolculuklarında hem araştırma, inceleme, bol bol ilim öğrenme yoluyla dini ve ruhi faydalar elde eder, hem de ticaret ve kazanç yoluyla maddi faydalar elde ederdi. Neticede hem insanların kendisine müracaat ettiği, âlimlerin fetva sorduğu bir ilim otoritesi, hem de iş hayatında parmakla gösterilen büyük bir şahsiyet olmuştu. Bütün bunların dışında savaş meydanlarında da bir kahraman ve mücahid olmuştu.
İlmiyle, canıyla, malı ve silahıyla cihad etmişti. Savaşların hepsine iştirak etmişti. Cihad konusunda insanlara gösteriş yapmayı değil, sadece Allah’ın rızasını kazanmayı arzu etmesidir. Bu sebeple savaşırken insanların kendisini tanımaması, amelinin sırf Allah rızası için olması ve daha büyük sevapla onu mükafatlandırması için zaman zaman gizlenir ve yüzünü örterdi.
Rivayet edildiğine göre Abdullah ibn el-Mübarek Şam diyarında ilk defa cihad için çıktığı ve mücahitlerin gerçekleştirdikleri kahramanlığı gördüğü zaman arkadaşına döndü ve ona şöyle dedi: “Biz Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğiz. Yazık şiirle geçen ömrümüze ve gecelerimize. Halbuki burada cennet kapıları açıkken biz onu terketmişiz.”
Belki de onun cihadın fazileti konusunda kitap yazmasının ve cihada teşvikinin sebeplerinden birisi de bu durumdur. Bu kitap, konusunda yazılmış ilk eserdir.
îbn el-Mübarek hayra ve ahlâki güzelliklere davet edici çok sayıda şiir söylemiştir. Şu aşağıdaki beyitler onun gereksiz yere çok konuşmaktan dili korumaya çağıran bir şiirinden alınmıştır:
Dilini iyi koru çünkü dil
Kişiyi süratle öldüren bir katildir.
Bu dil kalbin bir postasıdır.
Kişinin aklına delalet eden bir delildir.
Allah sevgisinin nasıl olması gerektiğini de şöyle anlatır:
Allah’ı sevdiğini söylerken O’na isyan ediyorsun Ömrüme yemin olsun ki bu işte bir tuhaflık var. Sevginde samimi olsaydın O’na itaat ederdin Çünkü seven kişi sevdiğine olur itaatkâr.
Rivayet olunduğuna göre Abdullah ibn el-Mübarek savaş meydanlarında da cihad ederdi. Arkadaşı zahit Fudayl ibn İyaz’m Kabe civarında ibadetle meşgul olduğunu ve oradan ayrılmadığını biliyordu. İbn el Mübarek buna üzülüyordu. Arkadaşı Fudayl’a bir mektup yazarak Kabe’de ibadeti bırakıp cihada yönelmeye çağırdı. Mektubunda ona şöyle diyordu:
Ey Haremeyn’in âbidi şayet bizi görseydin, Anlardın ibadetle kendini oyaladığını. O, yanaklarını göz yaşıyla boyarken Bizim boyunlarımız kanlarımızla boyanır. Ya da onun atı batıl yolda yorulurken Bizim atlarımız yorulur savaş gününde Siz güzel kokular sürünürsünüz. Biz at tırnaklarından uçuşan tozları sürünürken. Peygamberimizin sözlerinden bize ulaştı, Doğru, gerçek ve yalanlanamaz şöyle bir söz: Kişinin burnuna girmişse Allah yolunun tozları, Asla giremez oraya artık cehennemin dumanı. İşte Allah’ın kitabı bize beyan ediyor: Şehitler ölmez bunu kimse inkar etmiyor.
Fudayl Kabe’de bu mektubu okuduğu zaman ağladı ve şöyle dedi: “Ebu Abdirrahman doğru söylemiş ve bana öğüt vermiş.”
Aradan günler ve yıllar geçti. Abdullah ibn el-Mübarek Fu-dayl’den önce vefat etti. Fudayl, onu rüyasında gördü ve ona: “Amellerden hangisini daha faziletli buldun?” diye sordu.
Abdullah ibn el-Mübarek “cihat ve savaşı” diye cevap verdi.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Abdullah İbn El-Mübarek ile ilgili detaylı bir şekilde bilgi verilmiştir. Abdullah ibn el-Mübarek hicri 118 yılında dünyaya geldi. İlim tahsil etmek için pek çok Asya ve Afrika ülkesine yolculuklar yaptı. İşittiği her şeyi kaydetti. Abdullah ibn el-Mübarek bazı hocalarından ticaret mesleğini örenmişti. Çok geniş ve karlı bir ticareti vardı. Rivayet edildiğine göre 400.000 (dirhem veya dinarlık) bir sermaye ile ticaret yapardı. Bu sermaye ülkelerde dolaşır ve yıllık kazancı 100.000 (dirhem veya dinarı) bulurdu. Ticaret onu ilim ve ibadetten alıkoymadı. İbadeti ve ilimle meşguliyeti de çalışma ve ticaretten alıkoymadı. Hatta temiz ve verimli bir ticareti ibadetin bir parçası olarak görürdü.