Ahiret Düşüncesi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

İslam Ahiret Düşüncesinde Temel Dayanaklar

Ahiret Dusuncesi

İnsan, hüzün ve kederi ferahlıktan; elem ve sıkıntıyı da rahatlık ve nimetten daha çok hissediyor. Insanın tabiati budur Duygularını daha çok etkileyen şeyler fikri kuvvetini daha çok tahrik eder. Görmüyor musunuz? Bir şeyi elde ettiğimiz zaman bunun nereden geldiği, nasıl geldiği ve ne zamana kadar yani. mazda kalacağı soruları üzerinde az dururuz. Fakat bir şeyi kay bettiğimiz zaman hemen zihnimizi hüzün ve kederin kapladığını ve şu soruların zihnimizde dolaşmaya başladığına şahit oluruz; Onu nasıl kaybettik? Nereye gitti? Şimdi nerede olabilir? Acaba tekrar elimize geçer mi?…

Aynen bunlar gibi hayatın başlangıcı, ölüm ve ölümden sonraki hayat için bazı fitri sorular aklımıza gelir. Şüphesiz biz bu âleme baktığımızda bu âlemin büyüklüğü karşısında, dehşet içinde “Bu âlem nedir? Başlangıcı nasıldır? Onu kim bina etti?” şeklinde kendi kendimize sorular sorarız.

Fakat bütün bu sorular halk tabakası için boş şeylerden öteye geçmez. Onlardan ancak çok azının kafasını meşgul eder. Ancak havastan (ilmi ile âmil olanlar) birkaçı ve derin görüş ve düşünce sahipleri bu sorularla meşgul olur.

Bunun aksi olarak, ölüm ve ölümün vereceği elem, bu dün ya hayatında yaşayan herkesi istisnasız ilgilendirir. Çünkü insan, göz göre göre akraba ve dostlarını buraya yolcu ediyor. Bu, en azından kişinin hayatında birkaç defa tekerrür ediyor. Fakiri ölü yor, zengini ölüyor, zayıfı ölüyor, kuvvetlisi ölüyor. Bunun içindir ki, ölüm hadisesi devamlı olarak insanı meşgul eder. Bu olayın izleri insanın zihin ve kalbinde kalıntılar bırakır. Her canlı bilir ki, diğer canlılar göçüp gittiği gibi bir gün kendisi de göçüp gide cektir. Herhalde dünyada bu gibi olayları müşahede ettiği hal de ölüm hakkındaki sorularla meşgul olmayan fert yoktur. Bu ölüm nedir? Ölüm kapıyı çaldıktan sonra insan nereye gitmek tedir? Ölümün ardında ne vardır? Ardında bir şey var mıdır, yok mudur?

Bu sorular geneldir. Avam tabakası da, havas tabakası da onu düşünür. Çiftçilerden filozoflara kadar herkesi meşgul eden sorulardır bunlar. İnsanın iradesi olsun veya olmasın bu sorular zaman zaman insanı meşgul eder. Bu noktada daha birçok so rular insanın zihnini kurcalar, içinde şöyle veya böyle, belli bir yer tutar.

İçimizden her ferdin nail olduğu kısa dünya hayatı, bir cehd ve didinme, bir hareket ve gayret içinde akıp gidiyor. Bu dünya hayatında pek tabi insan denen varlık, istenen huzur ve mut luluğu bulamıyor. O halde bu işin gerçek yüzü nedir? Çalışma, didinme, iş ve meşguliyet bütün bu çabaların neticesinde insanın iyiliğine iyilikle, kötülüğüne kötülükle karşılık görmesi gerekirken her zaman böyle olmuyor. Biz dünya hayatımızda her zaman böyle bir neticeyle karşılaşmıyoruz.

Hayatı boyunca kötülük ve menhiyat işleyen bazı fasıklar, eleme, kedere, felaket ve musibete maruz kalıyorlar. Fakat bazı ları da bütün işledikleri haramlara rağmen taltif ediliyorlar.

Bazıları da işledikleri haramları tam olarak gizlerler, insanlar bunları salih kimseler zannederler. Pek tabii ki bu gibilerin kötü lükleri dünyada yanlarına kalmayacaktır.

Bu gibi zalimlerin zulmü devam etsin de, mazlumun sabri neticesiz mi kalsın?

Diğer yandan bazı kimseleri görüyoruz ki, hayatları boyunca salih olma yolundan ayrılmamış fakat beklediği mükâfatı dünyada bulamamıştır. Aksine kötülük yapmakla suçlanmıştır. Şimdi bunun bütün amelleri boşa mı gitsin? Onlara mükâfat olarak ulaştıkları kalp huzuru ve nefis emniyeti kâfi midir?

Şu dünya gezegeninde insan ömrü kısa, bu fâni âlemde insanın günleri sınırlıdır. Buna mukabil, insanın yaşama arzusu ve bu dünyadaki istekleri sayısız, sonsuzdur. Ama insan ölüyor.

Hem de istekleri, dilekleri içinde kalarak, muradına kavuşama dan ölüyor. Emellerini geride bırakıp gidiyor. Arkasında ayrıl maktan, kaybetmekten büyük üzüntü duyduğu dostluklarını, ve yakınlarını bırakıp gidiyor. Acaba bu yitirdiklerine tekrar kavuşamayacak mı?

İnsan dünyaya bakıyor, hayır ve şer çarpışmakta. Kötülük ve iyilik ya da kötülük ve iyi sandığı şeyler kapışmakta. Çoğu ke re de şer, hayra galip geliyor, rezâlet faziletin üstüne çıkıyor. Ömrü pek mahdut olan fert, hayır ve şerrin sonuçlarını göremiyor.

Evet, insan, çocuk iken ya da orman kanuna göre yaşarken, bunları düşünmüyordu. O zaman ne zarar vardı, ne ziyan. İş de kuvvete bağlı idi. Hayat galibin, hak kuvvetlinin idi. Fakat insanın içi uyanmaya başlayınca, o hayrın karşılığını bulamamasından, şerrin cezasını görmemesinden üzüntüye kapılır, bu hal onun zoruna gider. Böylece selim fitrati onu, adil bir ilahın varlığına iman etmeye, hayır ve şerre karşılıklarının verilmesinin gerekliliğine inanmaya sevkeder. “Hayır ve şerrin karşılığı burada tam verilmiyorsa, elbette âhiret âleminde verilecektir.” demeye başlar. Sonra dünyayı imar eden, onda istediğini yapan bu akıl sahibi insan cinsinin hayatı, herhangi bir haşere veya sürüngenin hayatı gibi hiçbir şeyi tamam olmayan, her şeyi ebediyete intikal eden kısa, mahdut bir hayat mı olmalıdır? Hayatının böyle basit, düşük bir hayat olması, insanın gücüne gider. Böyle bir hayat yaşamayı istemez insan.

İşte insanın içinden gelen ve birbirini izleyen bu sorularin sani, âhirete imana sevketmiş ve bu gerçeğe boyun eğdirmiştir. Yukarıda ifade ettiğimiz şeyler: İnsan şuurunu, hayatın kıymetini ve kendi cinsinin kıymetini bilmeye, kainattaki kuvvetleri hesa ba katmaya ve bu kuvvetlerin kendisi lehine çalışmalarını düşünmeye, kendisini bu kısa ferdi hayatla yok edip bitirmemeye sevketmiştir, ona içini uyarmasını, ruhunda adalet duygusunu hissetmesini, rezâlet ve faziletin neticelerine sağlam bir şekilde inanmasını işaret etmiştir. )

Kaynak Ahiret inancı, ahiret düşüncesi

Ahirete İman Diyanet

Answer ( 1 )

    1
    2022-05-18T20:15:51+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Müslüman’ın her daim ahiret düşüncesi bulunması gerekmektedir. Çünkü bu dünya fanidir yani geçicidir. İstesek de istemesek de bu dünyadan vakti saati geldiği zaman göç edip, ahiret yolculuğumuz başlayacaktır. Bizler için önemli olan ahiret hayatıdır. Ahiret hayatının önemi ise dünyadan geçmektedir. Yani; Müslüman dünyada iken Allah’ın emir ve yasaklarına ne kadar hassas davranıp, riayet eder ise ahirette o kadar mutlu olacaktır.

    Bu sebeple ahiret düşüncesi her daim Müslüman’ın zihninde dipdiri kalmalıdır.

     

    En iyi cevap

Cevapla