Ahirete inanmanın yararları

Question

Ahret inancının insanlara faydası

İslam akaidinin üç ana esasından (Allah, peygamber, ahiret) birini teşkil eden ahiret inancı her şeyden önce insanda sorumluluk duygusu meydana getirmekte ve bu yönüyle hem hukuki hem de ahlâkî müeyyide olmaktadır. Dünya hayatında insanın zorluklarla, haksızlıklarla mücadele ettiği halde bunları ortadan kaldıramadığı, neticede elem çektiği bir gerçektir. Mutlak adaletin tecelli edeceği, iyiliğin mükâfatlandırılması için bütün engellerin ortadan kalkacağı ebediyet âleminin varlığına inanmak, insan için büyük bir teselli kaynağı ve yaşama sevincidir. Cenâb-ı Hak, insanların atası olan Âdem’i “kendi eliyle” yarattığını, ona ruhundan üflediğini ve onu meleklerin secdesine vesile kılıp yeryüzünde kendi halifesi tayin ettiğini beyan etmektedir (bk. el-Bakara 2/30; Sâd 38/71-75); bu mânada Allah’tan gelen insanın fenâ bulmayıp yine ona dönmesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Yaratılış hikmetini unutmayan ve insanlık şuurunu yitirmeyen kişinin ruhu bundan başka hiçbir şeyle tatmin bulamaz.
Diyanet

Hayatta hep yüz yüze olduğumuz halde, bir türlü farkına varamadığımız bir gerçek vardır. O gerçek ölüm ve sonrasındaki ebedi olan ahiret hayatıdır.
Geriye doğru dönüp baktığımızda görüyoruz ki, zengin-fakir, genç-yaşlı, iyi-kötü, zalim-mazlum nice insanlar bu dünyadan gelip geçtiler. Birçoğunun yerinden yurdundan eser bile kalmadı. Her geçen gün bir sevdiğimiz bizi bırakıp gidiyor. Biz de bir gün sevdiklerimizi bırakıp gitmek için, her an gelmesi muhtemel ecelimizi bekliyoruz. Şurası bir gerçektir ki, bugüne kadar ölümden yakasını kurtaran hiçbir insan yoktur. Her geçen gün yıpranan bedene, ağaran saça dur demek mümkün değildir. İstesekte istemesekte doğumla geldiğimiz dünyadan ölümle çıkıp gideceğiz. Öyle ise şu soruyu kendimize sormalıyız. “Bu dünyada niçin varız”? bu sorunun cevabını yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle bildiriyor: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” [1]
Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerde: “Dünyada bir garip ya da yolcu gibi ol.”[2] buyurarak dünyanın ebedi kalınacak bir yer olmadığını insanlığa öğretmiştir.

İmanın altı esasından biri de ahirete inanmaktır. Ahiret yurdu, bu dünyada yaptıklarımızın karşılığını bulacağımız, amelimize göre mükâfat ya da azap göreceğimiz yerdir. Öyle ki; artık dünyaya geri dönüş yok, herkes bu dünyadaki amelinin karşılığını eksiksiz görecektir. Kimseye haksızlık da yapılmayacaktır. Yüce Allah bu hakikati şöyle dile getirmiştir: “Her kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca kötülük işlerse onun cezasını görecektir.”[3] Hesap gününde hiçbir şeye itiraz etme hakkımız olmayacaktır. Zira karşımıza çıkan kendi
işlediklerimizden başkası değildir. Yüce Rabbimiz bu konuda şöyle buyuruyor: “Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. Oku kitabını, bu gün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter”[4] denilecektir. O günün manzarasını yine Cenab-ı Hakkın kelamından dinleyelim: “Kişinin kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. O gün bir takım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar, gülerler sevinirler. O gün nice yüzler de vardır ki toz toprak içindedirler. Onları bir siyahlık bürür. İşte onlar kâfirlerdir, günaha dalanlardır.”[5]

Dünya pazarında hiçbir şey karşılıksız verilmezken, ebedi âlemde vaat edilen nimetler çalışmadan, hazırlanmadan kazanılır mı? Mademki ölüm var, ahiret var, hesap var, mizan var, sırat var, cennet var, cehennem var öyle ise hazır olalım. Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim.
Kendimizi hesaba çekmemizi hatırlatan bir hadisi şerifle bitiriyorum. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)şöyle buyuruyor: “Âhirette insan şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Allah’ın huzurundan ayrılamaz; ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini ne şekilde yıprattığından, malını (servetini) nereden kazanıp nerelere harcadığından ve bildikleriyle amel edip etmediğinden”[6]
————-
[1] Mülk, 2.
[2] Et-Tergib vet- Terhib V I. 332
[3] Zilzal, 7-8.
[4] İsra, 13-14.
[5] Abese, 33….42.
[6] Tirmizi, Kıyamet 1 (3531).


Ahirete iman eden mutlu olur
Ahiret ahiret gününe inanan kendine ailesine ve insanlara hatta hayvanlara faydalı olur
Çünkü hesap vereceğine inanır

 

Zekatın hikmetleri ve yararları nelerdir? Maddeler halinde

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

  1. Ahirete inanmanın birçok psikolojik, sosyal ve ahlaki yararı olabilir. İşte bazıları:

    Hayatın Anlamını Bulma: Ahirete inanmak, bireylere yaşamlarının bir amaca hizmet ettiğini ve geçici dünyanın ötesinde bir sonucun olduğunu düşündürebilir. Bu, zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olabilir ve hayata daha fazla anlam katabilir.

    Moral ve Manevi Destek: Zor zamanlarda, ahirete inanmak kişiye moral ve manevi destek sağlayabilir. Ölüm, kayıp ve hastalık gibi yaşamın zorlayıcı yönleriyle başa çıkmakta ahiret inancı, bireylerin daha fazla huzur bulmasına yardımcı olabilir.

    İyi Ahlak ve Davranışlar: Ahirete inanmak, doğru ve yanlış kavramlarının daha somut hale gelmesine ve buna göre daha iyi davranışlar sergilenmesine yol açabilir. Kişi, sonunda daha iyi bir hayat için çaba gösterdiğini hissedebilir ve sorumluluk bilinci gelişebilir.

    Toplumsal Yardımlaşma: Ahiret inancı, bireylerin başkalarına yardım etmeye, sosyal sorumluluk üstlenmeye ve toplumsal dayanışmayı teşvik etmeye daha yatkın olmasına neden olabilir. Çünkü kişinin yaptığı iyiliklerin ahirette bir karşılık bulacağına inanılır.

    Ölüm Korkusunun Azalması: Ahirete inanmak, ölümün bir son değil, bir geçiş olduğuna inananlar için ölüm korkusunu hafifletebilir. Bu inanç, ölümün ardından bir yeniden doğuş, bir yeniden birleşme veya huzur bulma umudu yaratabilir.

    Kişisel Gelişim ve Sabır: Ahirete inanmak, sabrı artırabilir ve bireylere, dünyadaki zorluklarla başa çıkarken daha güçlü bir içsel güç sağlayabilir. Kişi, hayatındaki sıkıntıların geçici olduğuna ve ahirette ödüllendirileceğine inanabilir.

    Ahirete inanmanın yararları kişisel bir inanç meselesi olup, herkesin bu konuda farklı bir bakış açısı olabilir. Ancak, pek çok insan için ahiret inancı, yaşamın anlamını derinleştiren, huzur ve umut veren bir öğedir.

    En iyi cevap

Cevapla