Paylaş
Ahlâki Çözülmeler Hakkında
Question
Ahlâki Çözülmeler Hakkında
BİRİNCİ SORU: Son zamanlarda mahalli ve dünya basını, ahlâkî çözülmeden, Batı toplumunda meydana gelen tehlikelerden bahsediyorlar. Büyük devlet adamları ve sorumlular sık sık buna temas ediyorlar. Bunların en kötüsü de İngiliz toplumunun ve devletinin itiraf ettiği cinsi sapıklıktır. Sizin bu konuda görüşünüz nedir? Dinin ve ilmin bakışı nasıldır?
CEVAP: Bu fazilete değer vermeyen, ruhun yüceliğini ve ahlâkın yüksekliğini itiraf etmeyen maddî medeniyetin tehlikesinin büyüklüğünün tabii bir neticesidir. Bu maddi medeniyet insanların mutluluğunun, sadece hissi lezzetlerde, cinsi şehvetlerde ve bedenin isteklerinde olduğuna inandırmıştır. Çağdaş insan refah peşindedir. Her gün daha fazla şehvetler ister. O şiddetli bir açlığa maruz kalmıştır. Asla doymaz, daha nice şeyleri elde etmeye çalışır. Bu çözülmelerin en müdhi-Şi cinsi sapıklıktır ki, medya bizi ona muttali kılıyor. Bu aile bağlarının koptuğunun ve emsi sapmaların olduğunun delilidir. İlahi kader tabii bir yolla bunu erkekle kadın arasında resmetmiştir. Asırlardan beri bu böyle devam etmiştir. Bütün din ve şeriatlar bunu meşru’ evlilikle kabul etmişlerdir. Aileler arasındaki bağlar koparsa, arkasından şüphesiz başka şeyler gelir. Çünkü aile bütün toplumlarda asıl çekirdektir. Toplumun temelidir. Batı dünyasına baktığımızda aile ilişkilerinde büyük bozulmaların meydana geldiğini görüyoruz. Öyle ki baba babalığını, anne anneliğini ve evlat evlatlığını bilmez.
Bu aile bozulmasından dolayı rujce suçlar işleniyor. Batı dünyası çok acı bir şekilde bundan şikayet ediyor. Çünkü bu tefessühün eserleri toplumun zirvesine vurmuş. Ama maddi süs bunu örtbas ediyor.
İKİNCİ SORU: Vatikanlı bir din adamı, Mesih İsa’yı cinsi sapıklıkla itham etti. Hz. Meryem’in de bakire olmadığını söyledi. Sonra meydana çıktı ki bu adam yahudi asıllı imiş ve yine Londra’da bir kilise
mensubu, erkeğin erkekle evlenebileceğini söyledi. Bu konuda görüşünüz nedir?
CEVAP: Şunu hatırlatayım ki, ben de yeni kilisenin zirve toplantısında, meydana gelen haberleri okudum. Bunda hedef talebe göre İncil’i yeniden düzenlemek imiş. Bu toplantı Cambrıdge Üniversitesinde yapıldı. Keşiş (papaz) Heyu Munt Fuyuri bu toplantıda Hz. Mesih İsa’ya hücum ederek onun cinsi sapık olduğunu söyledi. Kadınlar ona dostluk gösteriyorlardı. Fakat o genç oğlanları tercih ediyordu. Mesih İsa’nın gayr-ı meşru evlilikten meydana geldiğini söyledi. İnsafla şunu da zikretmek gerekir ki, Niyuzüyük dergisince bildirildiğine göre Dr. Mikail Remzi, -“Konterberi’ni” papazlarının reisidir- bu konuda sözü geçen papazı tekzib etmiştir.
Sonra açığa çıktı ki, bu habis papaz Heyu Munt Fuyuri aslen yahudi ve siyonisttir. Ancak yahudilere ve Siyonistlere hizmet etmek için Hristiyan gözükmektedir.
Yine bu keşişin Biritanya yahudilerinden milyoner Jozef Munt Fuyuri’nin soyundan olduğu anlaşıldı. Osmanlılar zamanında yahudi yurdunun inşası için çok harcamalarda bulunmuş. Onun ismini taşıyan bir yerin inşası için çok teberruda bulunmuştu. Sonra bu Kudüs’e ilhak edildi.
Bundan da anlıyoruz ki, Hz. Mesih İsa’ya yapılan bu iftiranın arkasında, pis Siyonistlerin zalimane teşhiri vardır. Dünya Hz. Mesih İsa’ya tabi olan insanların yahudilerce nasıl kandırıldıklarına bir bakmalıdır. Mesih’in katline katılmadıklarına dair bir belge de istesinler.
İslâm bu iftiraları kesinlikle tekzib eder. Çünkü Kur’an-ı Kerim bize Hz. Meryem’in iffetli, temiz ve bakire olup asrının kadınlarının en üstünü olduğunu, Hz. İsa’nın da Allah’ın ruhu, kelimesi ve Rasûlü olduğunu bildirmektedir. Meryem ve oğluna şeref olarak Kur’an’ın bir suresinin adının Meryem olması yeter.
Sözkonusu keşişin söylediği ise, biraz önce işaret ettiğimiz gibi çirkin bir saldırıdır. Cinsi sapmalar ancak dini inkar eden toplumlarda olabilir.
ÜÇÜNCÜ SORU: Ahlâkî çözülmelerin genel, cinsi sapmaların hususi (az) olması, Batı toplumlarında bunun eskiye nazaran daha çoğalmasını neye bağlıyorsunuz?
CEVAP: Kur’an-ı Kerîm’in bir çok yerinde cinsi sapıklık kötülen-miştir. Bu insani ahlâkın kötüye gittiğini göstermektedir. Geçmiş asırlarda bu iğrenç fiili işleyenleri Allah’ın cezalandırdığını, şehirlerini alt üst ettiğini, Kur’an bize haber verir ve bunun, onlar için uygun bir ceza olduğunu bildirir.
Bunun baş sebebi biraz önce de işaret ettiğim gibi şudur: Maddi-leşen insanların midesi genişlemiş ve sarkmıştır. O hissi şehvetlerin yakıtını ziyadeleştirmiştir. O aç köpeklerin durumuna düşmüştür. O ısrarla arzularını yerine getirmek istiyor. O hiç bir kayıt ve hudut tanımaz. Çünkü maddileşen insanların aklı delinmiş ve ruhu harap olmuştur. Bunlarda mide ve şehvetin arzularıyla ruhun istekleri arasında denge kalmamıştır.
Öteden beri Batı toplumunda bu gibi kötülükler vardı. Fakat onlar bu suçları bazen fen perdesi altında bazen de edep perdesi altında saklıyorlardı. Artık şimdi kap doldu ve taştı ve dananın kuyruğu koptu. Müşkilatlar tehlikeleriyle belirdi. İnsanların temel ahlâkî kaidelerini yıkıyorlar.
DÖRDÜNCÜ SORU: Batı toplumu bu ahlâkî çözülmeyi ve cinsi sapıklığı neye dayandırıyor? Halbuki bu çözülme İslâm dünyasında yoktur. Üstelik şu iddia da vardır ki, Batı dünyası, İslâm dünyasından ziyade dini ayinlere ve kilise işlerine bağlıdır. Buna rağmen bu ahlâksızlıklar nerden kaynaklanıyor?
CEVAP: Batılıların yapmış oldukları ayinler ve merasimler şekilcilikten ibarettir. Bunlar bir takım zahiri hareketlerdir. Bu kötülükler böyle zahiri şeylerin arkasında gizlenir. Nasıl ki elmanın dışı iyi görünür ama içi kurtludur. Batılılar hakkında görüşümüz şudur: Onlar güzel konuşurlar, ama ardından da zehirli hançerlerle öldürürler. Hatta Batılılar hakkında şöyle söylerler: Onlar idam hükmüne sanki düğün yemeğine davetiye yazar gibi imza atarlar. Doğuda bir tertipsizlik ve düzensizlik olsa da inandığı dine ve ruhaniyete karşı saygılıdır. Hesinden daha mühimi ırz, iffet ve fazilet hakkında çok gayretlidirler.
BEŞİNCİ SORU: Batı toplumundaki ahlâkî çözülme tufanının İslâm dünyasına geçme ihtimaline karşı ne gibi şeyler tavsiye edersiniz?
CEVAP: Burada yapılacak tek şey vardır, o da fert ve cemiyet bazında dini terbiyeye ehemmiyet vermektir.
Bu terbiyeden kastım; dini hükümleri muhafaza etmek, hükümlere tekrar dönüş yapmak, tehdit ve korkutmak değildir. Ben burada terbiyeden şunu kastediyorum. O başlı başına bir yol bir yaşam tarzıdır. İlk önce evden başlamalıdır. Ardından okulda kuvvetlendirilmeli, Üniversitede teyid edilmeli ve yayın organları ona yardımcı olmalıdır. Son olarak da, seviyeli liderler yardımcı olmalıdır ve mesul kurumlar da bu tufanının önünde set olmalıdırlar. Ancak bu saydığımız şeylerin yardımıyla ahlâkî çözülmenin hakkından gelebiliriz. Yolun doğrusu Allah’ındır.
Benzeri konular:
Answer ( 1 )
“Ahlâki çözülme” terimi, bir toplumda veya bireyde moral değerlerin, etik normların ve toplumsal kuralların zayıflaması, kaybolması veya bozulması anlamına gelir. Bu çözülme, bireylerin ve toplumların genel ahlâkî yapısının zedelenmesiyle kendini gösterir. Ahlâki çözülme, farklı toplumsal, kültürel ve ekonomik faktörlerin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir.
Ahlâki çözülmelerin belirtileri arasında şunlar yer alabilir:
Bireysel ve toplumsal değerlerin kaybolması: İnsanlar, toplumun genel ahlâkî değerlerine karşı kayıtsız hale gelirler. Ahlâkî sorumluluklar ve toplumun ortak çıkarları göz ardı edilebilir.
Suç oranlarının artması: Ahlâki değerlerin zayıflaması, suçluluk duygusunun azalmasına yol açabilir ve suç oranlarının artmasına neden olabilir.
Aile yapısındaki bozulmalar: Ahlâkî çözülme aile içindeki bağların zayıflamasına, boşanma oranlarının artmasına ve çocuk yetiştirme konusunda sorunların yaşanmasına yol açabilir.
Sosyal ilişkilerdeki bozulma: İnsanlar arasında güvenin azalması, empati eksiklikleri ve toplumsal dayanışmanın kaybolması gibi sorunlar yaşanabilir.
Toplumsal adaletin bozulması: Ahlâkî çözülme, adaletin ve eşitliğin ihlaline, ayrımcılığa ve haksızlığa yol açabilir.
Ahlâki çözülme genellikle toplumun dinamikleriyle yakından ilişkilidir. Ekonomik krizler, politik istikrarsızlıklar, kültürel değişimler ve bireysel çıkarların ön plana çıkması gibi faktörler ahlâki çözülmeye zemin hazırlayabilir. Ayrıca, medya ve teknolojinin hızla gelişmesi de ahlâkî değerlerin değişmesine ve bazen bozulmasına yol açabilir.
Bu konuda yapılan tartışmalar, genellikle ahlâkî değerlerin güçlendirilmesi gerektiği, eğitim ve toplumsal sorumluluk bilincinin artırılması gerektiği üzerinde yoğunlaşır.