Ailede Din Eğitimi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Islamda Ailede Din Egitimi

İslam’da Ailede Din Eğitimi

Aile, Yüce Allah’ın rahmetinin bir tecellisi olarak ikram ettiği, bireyin madden ve manen gelişip olgunlaşmasını sağlayan en değerli nimet ve kazanımların başında gelir. İnsanın kimliği önce ailede oluşur, kişiliği burada olgunlaşır.

Aile ile sadece fiziksel ve genetik özellikler aktarılmaz. Aynı zamanda dinî ve ahlâkî değerlerin aktarımında da en etkin rol aileye aittir. Evlilikle birlikte eş olma rolünü üstlenen kadın ve erkek, yuvaya gözlerini açan yavruyla birlikte anne ve baba olma sorumluluğunu da yüklenmiş olurlar. Aralarına katılan bu minik yavruyu sıcak bir aile ortamında bedenen ve ruhen sağlıklı bir şekilde büyütüp yetiştirmek için ellerinden gelen tüm gayreti göstermek durumundadırlar.

Bir çocuğun gözünü açıp ilk gördüğü, havasını ilk soluduğu, adımını ilk kez attığı aile ortamı aynı zamanda ilk dinî ve ahlâkî eğitimini aldığı yerdir. Çocukları dini hayata hazırlama konusunda en büyük sorumluluk anne babanın omuzlarındadır.

Aileyi kuran kadın ve erkek birbirlerine eş, yuvaya çocukların katılımıyla da ebeveyn olmadan önce Allah’a kul olduklarının bilincini taşımalıdırlar. Kulluk şuuru inanan insanın sözlerine, davranışlarına, talep ve tercihlerine kısacası bütün bir hayatına yön verir. Mümin her şeyden önce dinini iyi bilmek ve inancının gereklerini yerine ge tirmekle yükümlüdür. İslam’ı öğrenmek ve uygulamak bağlamında din eğitimi doğumdan ölüme kadar devam eden bir süreçtir.

Mümin, hayatın diğer safhalarında olduğu gibi eş se çiminden nikâha, evliliğin gereklerini yerine getirmekten ebeveyn sorumluluklarına aile hayatını ilgilendiren her konuda dinin emir, tavsiye ve yasaklarını kendine rehber edinmek, bunun için de bilgi ve bilinç sahibi olmak du rumundadır.

Bu bağlamda İslâm’ın karşılıklı olarak eşlere yüklediği sorumlulukların, tanıdığı hakların, nikâh, mehir, nafaka, boşanma, miras gibi aile fıkhıyla ilgili hususların bilinme sinin ve uygulanmasının önemi açıktır. Bu hususlardaki bilgi ve uygulama eksikliklerinin aile hayatına pek çok olumsuz yansımaları söz konusu olmaktadır. Bu yüzden Allah’ın rızasını hedefleyen, mutlu ve huzurlu bir aile oluşturmayı arzulayan eşlerin kendilerini dinî bilgi açısından geliştirmeleri ve dinî yaşantı bakımından birbirlerine destek olmaları önem arz eder. Eşler, başta Kur’ân-ı Kerim’i okuma ve anlama olmak üzere temel dinî bilgileri edinmek için gayret etmeli, Hz. Peygamber’in hayatını iyi öğrenmeli, bunun için sahih kaynaklardan yararlanmaya çalışmalıdırlar. Öte yandan kişinin, İslâm’ı öğrenmeye ve yaşamaya çaba gösteren, ibadetlerini yerine getirmeye ça lişan eşine engel değil, yardımcı ve destek olması mümin olmanın bir gereğidir.

Eşler fiziksel ve duygusal olarak anne babalığa hazır lanırken dinf ve ahlaki yönden de örnek ebeveyn olabil mek, iyi bir evlat yetiştirebilmek için öncelikle kendilerini geliştirmek ve doğacak yavrularına huzurlu bir aile orta mı hazırlamak durumundadırlar.

İnsan biyolojik bir varlıktan ibaret olmayıp aynı za manda ruh sahibidir. Fiziksel olduğu kadar duygusal, psikolojik, mânevî ihtiyaçları da vardır. Şu bir gerçek ki diğer ihtiyaçları tam anlamıyla karşılansa bile manevi ihtiyaçları giderilmedikçe çocuk sağlıklı bir gelişim sürdüremez.

Bir çocuğun fizyolojik olduğu gibi ruhî ihtiyaçlarının karşılandığı ilk yer aile ortamıdır. Hz. Peygamber’in ifadesiyle her çocuk İslâm fıtratıyla doğmakta (Müslim, “Kader”, 22) yani dini benimseyecek kıvamda ve eğitil meye hazır bir yapıda yaratılmaktadır. Ebeveyne düşen çocuktaki bu cevheri doğru bir şekilde işleyerek gelişti rebilmektir.

Çocukların imanlı, güzel ahlâklı ve şahsiyet sahibi bir fert olabilmeleri için çaba harcamak, onları iyi bir şekilde yetiştirip hayata hazırlamak için emek vermek gerekir. Çocuğun eğitimi için gayret göstermek, onunla nitelikli zaman geçirmek, sevgi, ilgi ve anlayışla yetişmesine rehberlik etmek her anne babanın ilk ve en önemli sorumluluğudur. Bu sorumluluğun ihmalinin çocuğun geleceği adına telafisi zor kayıplara yol açabileceği de hatırdan çıkarılmamalıdır.

Hz. Peygamber’in, ebeveynin çocuğuna güzel bir ter biyeden daha değerli bir miras bırakamayacağı uyarısı (Tirmizi, “Birr”, 33) mânevi eğitimin önemini en anlamlı şekilde ortaya koymaktadır.

Ebeveynin Çocuğa Karşı İlk Sorumlulukları

Dünya hayatının süsü ve göz aydınlığı olan çocuklar hem paha biçilmez değerde bir nimet hem büyük bir imtihan vesilesidir. “Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihan dır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.” (et-Te ğâbûn, 64/15) âyeti bunu ifade etmektedir. Allah’ın, katından bir lütuf ve emanet olarak armağan ettiği her çocuğu yaratanıyla tanıştırmak, yaratılış gayesine uygun bir anlayışla yetiştirmek anne babanın sorumluluğu olduğu kadar, çocuğun ebeveyn üzerindeki hakkıdır. Hz. Peygamber, “Çocuğunun senin üzerinde hakkı var.” (Müs lim, “Sıyâm”, 183) buyurarak bu gerçeğe dikkat çekmek tedir. Resûlullah’ın tavsiyesinden, bir yavrunun oluşumu için ilk adım olan birleşme öncesinde, “Allah’ım şeytanı bizden ve bize bahşedeceğin yavrudan uzak eyle.” (Buhârî, “Vudû””, 8) şeklinde dua etmenin bu hakların başında geldiği anlaşılmaktadır.

Çocuklarının dünyaya geleceğini öğrendikleri andan itibaren ebeveyn bu müjdeye karşı müteşekkir olmalı, kız ya da erkek hangi cinsiyetten olursa olsun doğacak yavruyu sevinçle kabullenmeli, sağlıkla dünyaya gelmesi için gereken özeni göstermelidir. Her çocuk, hamilelik süresince ve doğumundan sonra helal ve sağlıklı gıdalarla beslenmeyi, iyilikle davranılmayı ve güzel bir terbiyeyi hak etmektedir. Ebeveynin çocuğun doğumuyla birlikte başlayan sorumluluklarının başında hayata gözlerini açan bu yavruyu dualarla karşılamak, ona hayat boyu onurla taşıyacağı, ahirette onunla anılacağı anlamı güzel bir isim vermek gelmektedir. (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 61)

Hz. Peygamber’in yaptığı gibi bebeğin sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunarak ismi verilir. Böylece doğar doğmaz çocuk Allah’ın ve O’nun yüce elçisinin ismiyle tanışıp ilk tebliğe muhatap olur. İsmi kulağına seslenilirken ezan-ı Muhammedî ile tanıştırılan bu minik canın, her beslenme saati besmele ve dua ile buluşması, her uyku vakti “Lâ ilâhe illallah” zikri eşliğinde söylenen ninnilerle ruhunun teskin edilmesi için bir fırsata dönüştürülür.

Resûl-i Ekrem’in, yeni doğan bir bebeğin ağzını yumuşatılmış bir parçacık hurma ile tatlandırması (tahnik), hayır dualarla ruhunu okşaması (Buhârî, “Edeb”, 109), yedinci günde saçının tıraş edilmesi, saçının ağırlığınca sadaka verilmesi ve Allah’a şükrün bir ifadesi olarak akika kurbanı kesilmesine yönelik tavsiyeleri (Tirmizî, “Edeb”, 63, “Edâhi”, 19) nebevî bir ışık olarak ebeveyne yol göstermektedir.

Çocukta Din Duygusunun Geliştirilmesi

Her çocuk özeldir. Çocuğu iyi tanımak, beden, zihin ve duygu gelişiminin farkına varmak ve yaş dönemlerinden kaynaklanan özelliklerini bilmek ona verilecek din eğiti mi ve dinî telkinin şeklini de belirleyecektir. Erken yaş lardan itibaren verilecek sağlıklı bir din eğitimi ve temel dini bilgiler ergenlik döneminin bocalamaları ve sonraki dönemlerde yaşanabilecek savrulmalara karşı ciddi bir koruyucu etki gösterecektir.

Eğitim ve terbiyenin ilk adımı çocuğa değer vermek, kişiliğine saygı duymak ve merhamet dilini kullanmakla atılır. “Küçüğümüze merhamet, büyüğümüze saygı göster meyen bizden değildir.” (Tirmizî, “Birr”, 15) buyuran Hz. Peygamber merhamete dayalı bir terbiyenin önemine dikkat çekmektedir. Sevildiğini hisseden, duygu ve fikirlerine değer verildiğini fark eden bir çocuk anne babasına güven duyar. Çocuğa, ihtiyacı olan sevgi ve ilgisini her vesile ile gösterebilen ebeveynlerin çocuk üzerinde etkili olmaları daha kolaydır.

Sağlıklı bir din eğitimi için “sevdirme, kolaylaştırma ve müjdeleme” önemli bir ilkedir. Aksi takdirde yapar ken yıkma, zorlaştırırken nefret ettirme kaçınılmaz hale gelebilir. Hz. Peygamber’in insanlara davranış tarzını bildiren, “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eger kaba, katı yürekli biri olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi.” (Al-i İmrân, 3/159) ayeti bu gerçeğe işaret etmektedir.

Ebeveyn, dini telkinde kullanacağı söylemle ve din eğitiminde takınacağı tavırla çocuğun Allah’ı, peygamberi sevmesine, dini değerleri benimsemesine vesile olabileceği gibi, dini değerlerle arasına mesafe koymasına ya da tamamen uzaklaşmasına da yol açabilir. Böyle bir eğitim kazasına neden olmamak için bilinçli ebeveynler olma konusundaki duyarlılığın geliştirilmesi önemlidir.

Din Eğitiminin Zamanı ve Yöntemleri

Çocukların, ebeveynden birtakım karakteristik özellikler tevarus ettikleri gerçeği göz önüne alındığında, din eğitiminin ilk olarak eş seçimiyle başladığı söylenebilir. Hamilelik ve doğumla birlikte bu süreç devam eder. Ancak 0-2 yaş arasını kapsayan bebeklik döneminde doğal olarak bu eğitim, sözlü ya da uygulamaya yöne lik olmayıp duygusal etkilenme biçiminde gerçekleşir. Çocuğun konuşmaya başlamasıyla din eğitiminde aktif süreç de başlamış olur. Allah inancı ile ilgili telkinler din eğitiminin ilk adımını oluşturur. Hz. Peygamber’in, ko nuşmaya başladıklarında çocuklara öncelikle “Lâ ilâhe illallah” demenin öğretilmesine dair uyarısı bu gerçeğe işaret eder. Nitekim Peygamber Efendimiz, bir sahâbenin yeni konuşmaya başlayan iki yaşlarındaki çocuğuna İsrâ süresinin son âyetini yedi kez tekrar ettirerek öğretmiştir (Abdürrezzâk, el-Musannef, IV, 334).

2-7 yaş arasındaki ilk çocukluk dönemi din duygu su kazandırma açısından en verimli ve önemli dönemi oluşturduğu bilinmektedir. Allah tasavvurunun çocukta genellikle 3 yaşlarında somut olaylarla başladığı söylene bilir. Bu yaşlardan itibaren çocuk, Allah hakkında sorular sormaya, Allah’ın büyüklüğü, nerede yaşadığı, çocuklarının olup olmadığı gibi hususları merak etmeye başlar. Güçlü bir varlık olarak tasavvur ettiği Allah’ı çevresindeki en güçlü kişinin varlığıyla özdeşleştirmeye yönelir. Bunun çocuğun gelişiminde doğal bir seyir olduğunu bilmek ve sorularına geçiştirmeden, kavrayabileceği dü zeyde tatmin edici cevaplar vermek önemlidir. Çocuğun somut algılama özelliğini göz önünde bulundurarak, se vimli gösterme adına “Allah baba/dede” gibi ifadeler kul lanma yanlışına düşmemek gerekir. Bilakis ebeveyne dú şen, çocuğu böyle bir algıdan uzaklaştırmaya çalışmak, sonsuz güç sahibi Allah’ın gücü sınırlı olan baba, dede gibi yakınlarla özdeş olamayacağı inancını kazandıracak söz ve tutumlar sergilemektir.

Din eğitiminde yapılan en büyük hatalardan biri, çocuğa Allah sevgisi ve O’na bağlanma duygusu kazandırmak yerine, bir yaramazlık yaptığında Allah’ın kendisini cezalandıracağına dair olumsuz ifadeler kullanmaktır. Bu yanlış telkinler çocuğun ruh sağlığını olumsuz yön de etkilemekle kalmayıp ileriki dönemlerde Allah’tan ve dinden uzaklaşmasında da en büyük etkenlerden biri olmaktadır. Oysa Allah’ın, kullarını seven, hatalarından pişmanlık duyup tövbe edenleri affeden, sonsuz merha met ve kerem sahibi olduğu telkiniyle yetiştirilen bir ço cuğun yüreğine Allah sevgisinin tohumları ekilmiş olur. Her insanın iki temel psikolojik ihtiyacı olan sevgi ve baglanma duygusunun en sağlıklı şekilde temini de bu yolla gerçekleşir.

Yaşları gereği çocukların masal ve hikayelere ilgisi yüksektir. Bu gerçekten hareketle dini bilgi ve ahlaki de gerler hikayeler aracılığıyla kazandırılabilir. Özellikle Hz.Peygamber’in çocuklara olan muhabbet ve ilgisine dair örneklerle hem peygamber sevgisi kazandırmak hem onu rol model olarak benimsetmek mümkündür.

Ailece baş başa yenen yemekler, birlikte yapılan gezi ler, aile büyüklerini ziyaret ve onlarla geçirilen vakitler çocuğun ruhuna tesir edecek sohbetler için bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Her vesile ile Rabbimizin kulları ni ne kadar sevdiği, türlü nimetleri insanlar için yarattığı anlatılarak çocuğun kalbinde Allah inancı ve sevgisinin yerleşmesi sağlanır. Birlikte esmâ-i hüsnâ okumaları ya parak Allah’ın güzel isimleriyle tanışmasına, talim etti rilecek kısa sürelerle Kur’an ile buluşmasına, beraberce dua ederek minik yüreğinin Allah’a güvenip sığınmanın engin huzuruyla dolmasına yardımcı olunur.

Yanlış bir söz veya davranışı sebebiyle çocuğu azarla yıp cezalandırmak yerine, niçin yanlış olduğu üzerinde durmak ve doğru davranışı bulması konusunda rehberlik etmek gerekir. Örneğin, yalan söyleyen bir çocuğa, sadece öfkelenmek ya da yalan söylemenin günah olduğu uyarısıyla yetinmek yerine, yalan söylemenin niçin hoş görülmediğini, ne gibi zararlara yol açabileceğini izah et mek ve bir daha yalan söylemeyecek bir bilinç oluştur maya çalışmak oldukça önemlidir.

Bir keresinde hurma ağaçlarını taşlarken yakalanıp huzuruna getirilen çocuğa Hz. Peygamber, kızmak yerine ağaçları niçin taşladığını sormuş, karnının aç olduğunu öğrendiğinde, hurma ağaçlarını taşlamadan altlarına do külenleri yemesini öğütleyip hayır duada bulunmuştur (Ebû Dâvûd, “Cihad”, 85). Resûl-i Ekrem’in bu yaklaşı mı, çocuklara doğruları öğretmede izlenecek yöntem adına güzel bir örnektir.
Çocukların dini duygu ve inanç sahibi olmaları ne kadar önemliyse vicdani ve ahlâkî duyarlılık kazanmaları da o kadar önemlidir. Çocuğun fıtratına nakşedilmiş olan merhamet duygusunun geliştirilmesi, paylaşmayı öğrenmesi, çevresindeki varlıklara zarar vermenin yanlış olduğunu bilmesi, yeme-içme, giyim-kuşam, söz ve davranışlarında helâl-haram bilincinin kazandırılması da din eğitiminin bir parçasıdır.

Çocuğun İbadetlere Alıştırılması

Namaz, oruç gibi ibadetlerin farz olmasının şartlarından biri de buluğa ermektir. Ergenliğe kadar ibadet yapmakla sorumlu olmasa da çocuğa, küçük yaşlardan itibaren kul luk şuuru ve ibadet alışkanlığı kazandırılması önemlidir. Hz. Peygamber’in, hac gibi izdiham içinde gerçekleştiri len bir ibadete dahi çocukların katılmalarını hoş karşıla mış olması (Müslim, “Hac”, 409) ibadetle iç içe büyüme lerinin önemini ortaya koymaktadır.

Çocuk, sözden ziyade davranışlardan etkilenir. Bu yüzden çocuğa dini yaşantı kazandırmanın en tesirli yolu ona iyi örnek olmaktan geçer. Ebeveyni ibadet ederken gören bir çocuk onları taklit etmeye başlar ve bundan büyük bir zevk duyar.

Çocuğun oyuna olan ihtiyaç ve meylinden hareketle bu ihtiyacının karşılanmasını temin ederken oyun aracılı ğıyla ona dini pratiklerle ilgili alışkanlıklar kazandırılabi lir. Örneğin, çocuklar genellikle su ile oynamayı severler. Hz. Peygamber’in ağzına aldığı suyu çocuklara püskürte rek onları eğlendirdiği bilinmektedir (Buhârî, “llim”, 18). Evin uygun bir yerinde suyla oynamasına izin verilen çocuğun neşelenmesini sağlarken abdest almayı da bir oyun doğallığında öğretmek mümkündür.

Hz. Peygamber çocuklara din eğitimi verirken namaz üzerinde özellikle durmuş, “Sağını solundan ayırabilen yaşa geldiği zaman (çocuğa) namaz kılmasını emredin.” (Ebû Dâvûd, “Salat”, 26) buyurmuştur. Bir başka sefer de yedi yaşından itibaren çocuklara namaz kılmanın öğretil mesine dair uyarısı (Tirmizî, “Salat”, 182) bu yaşlardaki çocukların artık ibadetleri öğrenebilecek düzeye geldik lerine işaret etmektedir. Ancak onun yetişkin bir birey olmayıp bir çocuk olduğu ve beş vakit namaz kılmakla henüz yükümlü olmadığı da bir gerçektir. Namazın bir Müslümanın hayatındaki yeri, niçin namaz kılmak ge rektiği, Allah’ın verdiği nimetlere şükretmenin önemi, namazın kişiye kazandırdığı olumlu özellikler anlatılarak çocuğun namaza muhabbet duyması sağlanabilir.

Öte yandan namazın ön hazırlığı olarak yapılan uygu lamalar aynı zamanda çocuğun eğitimi ile doğrudan ilgi lidir. Boy abdesti ve abdest ile çocuğa temizlik alışkanlığı, avret bölgelerinin örtülmesi ile hayâ duygusu, tesettür ve mahremiyet bilinci, kıbleye yönelmek ve namazı cemaat le eda etmekle birlik, beraberlik ve İslâm kardeşliği şuuru verilir. Namazın vaktinde kılınması ile zaman kavramı ve hayatın disipline edilmesi, kılınacak namaza niyet etmek le ise davranışların samimiyetle değer kazandığı anlayışı ve her işi bilinçli bir şekilde yapma özelliği kazandırılmış olur.

Hz. Peygamber’in namazla ilgili uyarısı, çocuğu oruca alıştırmak için de bir ölçü olarak kabul edilebilir. Asr-ı saadette annelerin yünden oyuncaklar yaparak oruç tutan çocukların açlıklarını unutturmaya çalışmaları (Buhârî, “Savm”, 47) erken yaşlarda oruca alıştırmaya dair bir örnek teşkil etmektedir. Ayrıca oruç tutmanın sadece aç kalmak olmadığının, oruçla birlikte söz ve davranışlara dikkat etme gerekliliğinin anlatılması da oruca alıştırmak kadar önemlidir.

İbadetler, çocuğun irade eğitimi ile yakından ilişkili dir. İrade gücü ve öz disiplin hayatta muvaffakiyet açı sından kişiliğin en önemli yönleridir. Özellikle namaz ve oruç eğitimi bu açıdan çocuğu kuvvetlendirerek hayata hazırlamaya yardımcı olur.

Ergenlik Dönemi ve Dini Yükümlülükler

Çocukluktan gençliğe geçiş bulûğ ile olmaktadır. Kız çocuklarının âdet görmeye başlaması, erkek çocuklarının ihtilam olması ile ergenlik dönemi başlamış olur. Ergen lik öncesi çocuğa, yaşayacağı biyolojik gelişmeyle ilgili bilgi verilmesi, hayatının dönüm noktasını oluşturan böyle bir olaya hazırlıksız yakalanmaması için önem arz etmektedir. Ergene, âdet hâlinin bitiminde ya da ihtilam olunması durumunda boy abdesti almanın gerekli (farz) olduğu öğretilmelidir. Hz. Peygamber “Uyanıncaya kadar uyuyandan, bulûğ çağına erinceye kadar çocuktan ve aklı ba şına gelinceye kadar akıl melekesini yitiren kimseden dinî sorumluluk kaldırılmıştır.” (Tirmizî, “Hudud”, 1) buyurmak ta, ergenlikle birlikte dinî yükümlülüklerin başladığına işaret etmektedir.

Çocukluktan yetişkinliğe geçişte fiziksel ve duygu sal olarak hızlı değişimlerin yaşandığı bu dönem, ergen için bir arayış devresidir. Kim olduğunu, neye ve niçin bağlanması gerektiğini sorgulayan genç, dinî konularda şüphecilik ve kararsızlık gösterir. Ebeveynin, bunun yaş dönemiyle ilgili doğal bir süreç olduğunu bilmesi, öğrendiklerinin doğruluk ve yanlışlığını sorgulayan gence sevgi, sabır ve anlayışla yaklaşması, sorularına tatminkâr cevap bulma ve sorunlarına çözüm üretme hususunda rehberliğini sürdürmesi oldukça önemlidir.
Dinî bakımdan bocalamalar, iniş çıkışlar yaşayabilseler de gençlerin çoğu için din; güvenlik, kimlik, bağlanma ve anlama gibi psikolojik ihtiyaçlarına ve isteklerine cevap vermesi bakımından güçlü bir etki ve yüksek bir değer olarak anlam kazanmaktadır. Ergenlik döneminde pek çok konuda olduğu gibi ahlâkî davranışlar ve dinî pra tikler konusunda da arkadaş çevresinin etkili olduğu bir gerçektir. Bir grup içerisinde yer almak, kabul görmek ve onaylanmak isteyen genç, kimi zaman yanlış alışkanlıklar edinme veya dini davranışları terk etme yoluna gidebilir. Ergenlerin arkadaş çevresi kadar farklı ideolojik akımlardan, zihin ve gönül dünyasına olumsuz yönde tesir edecek zararlı yayınlardan etkilenebilmeleri de söz konu sudur. Bu yüzden ebeveynin, gencin arkadaş seçiminde yardımcı ve yönlendirici olması, davranış değişikliklerini yakinen gözlemlemesi, ilişki içinde olduğu çevreyi tanıması ve ergenle iyi bir diyalog kurabilmesi doğabilecek problemlerin büyümeden çözümlenmesini sağlayacaktır.

Ebeveynin ergenle iletişimde eleştirel, yargılayıcı bir üslûptan, devamlı yanlışlarını görüp konuşmaktan sakınması, hatalarından bağımsız olarak ve koşulsuz bir biçimde sevildiğini gence hissettirmesi son derece önemlidir. Kur’ân-ı Kerim’de bildirildiği gibi Lokmân’ın (a.s.) “yavrucuğum” hitabıyla evladına tatlı bir üslupla ve onun anlayacağı şekilde verdiği öğütler (el-Lokman, 31/13-19) her anne babaya örnek olacak mahiyettedir.

Küçük yaşlardan itibaren bedensel olduğu kadar ruhsal ihtiyaçlarına da önem verilerek sevgi ve ilgi ile büyütülen, ebeveynle ilişkisi bağımlılık değil sağlıklı bağlanma üzerine kurulan, güçlü bir din eğitimiyle yetiştirilen çocuk ergenlik döneminin problemlerini daha kolay aşacaktır.

Dini siteler listesi

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    1
    2024-10-08T00:56:04+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslam’da Ailede Din Eğitimi: Kur’an ve Sünnet Çerçevesinde

    İslam dini, bireyin ve toplumun huzur içinde yaşaması için bir dizi temel prensip ve ahlaki öğreti sunar. Bu öğretilerin doğru bir şekilde anlaşılması ve yaşanması, ailede başlayan bir eğitim süreciyle mümkündür. Aile, İslam’a göre bir toplumun en temel yapı taşı olup, din eğitiminin ilk verildiği ve pekiştiği yerdir. Bu makalede, ailede din eğitiminin önemi, Kur’an ve Sünnet ışığında ele alınacaktır.

    1. Ailede Din Eğitiminin Önemi

    Aile, bireyin dini inançlarını, ahlaki değerlerini ve davranışlarını şekillendiren en temel kurumdur. İslam’da çocuklara verilen ilk eğitim dinî eğitimdir ve bu, onların hayatları boyunca rehberlik edecek ilkeleri öğrenmelerini sağlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz” (Buhârî, Cuma, 11) buyurarak, ebeveynlerin çocuklarının ahlaki ve dini gelişiminden sorumlu olduklarını hatırlatır.

    2. Kur’an’da Ailede Din Eğitimi

    Kur’an-ı Kerim, ebeveynlerin çocuklarına dinî eğitim vermelerinin gerekliliğine birçok yerde işaret eder. Bu konudaki en güzel örneklerden biri, Lokman Suresi’nde yer alan Hz. Lokman’ın oğluna nasihatleridir:

    “Ey oğlum! Allah’a şirk koşma. Çünkü şirk, elbette büyük bir zulümdür.” (Lokman, 31:13)

    Bu ayet, çocuklara tevhit inancının erken yaşlardan itibaren öğretilmesi gerektiğini vurgular. Aynı zamanda, çocukların Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle yetiştirilmesi gerektiğini anlatır. Ayrıca, Kur’an’da ebeveynlerin çocuklarına namaz kılmayı öğretmeleri emredilir:

    “Ailene namazı emret ve kendin de ona sabırla devam et.” (Tâhâ, 20:132)

    Bu ayet, ailenin dini eğitiminin temelinde namazın yer aldığını gösterir. Namaz, bireyin Allah ile olan bağını güçlendiren ve günlük yaşamına disiplin kazandıran en önemli ibadettir.

    3. Sünnet’te Ailede Din Eğitimi

    Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatı, ailede din eğitiminin nasıl verileceğine dair en güzel örnekleri sunar. Peygamberimiz çocuklara karşı sevgi dolu davranır, onları sabırla eğitir ve örnek bir hayat sürerdi. O, “Her doğan fıtrat üzerine doğar; sonra anne-babası onu Yahudi, Hristiyan ya da Mecusi yapar” (Buhârî, Cenâiz, 92) buyurarak, ebeveynlerin çocuklarının dini inançları üzerindeki etkisine dikkat çeker.

    Çocukların erken yaşta dinî sorumlulukları öğrenmeleri için Peygamberimiz 7 yaşından itibaren namazı öğretmeyi tavsiye eder:

    “Çocuklarınız yedi yaşına geldiğinde onlara namaz kılmalarını emredin.” (Ebû Dâvûd, Salât, 26)

    Bu hadis, dini eğitimde çocukların yaşlarına uygun bir şekilde sorumluluklarının arttırılması gerektiğini ortaya koyar.

    4. Ailede Din Eğitimi Nasıl Verilmelidir?

    Kur’an ve Sünnet ışığında ailede din eğitimi şu temel prensipler üzerine kurulmalıdır:

    1. Sevgi ve Merhametle Yaklaşım: Peygamberimiz’in çocuklara olan sevgi dolu yaklaşımı, din eğitiminin zorla değil, sevgi ve anlayışla verilmesi gerektiğini öğretir.

    2. Örnek Olma: Ebeveynlerin kendi yaşamlarıyla çocuklarına örnek olmaları çok önemlidir. Çocuklar, anne babalarının ibadetlerini, ahlaki davranışlarını gözlemleyerek öğrenirler.

    3. Ahlaki Değerler Öğretimi: Dini eğitim sadece ibadetlerle sınırlı olmayıp, ahlaki değerlerin öğretilmesini de kapsar. Doğruluk, adalet, sabır ve yardımseverlik gibi değerler çocuklara erken yaşta kazandırılmalıdır.

    4. Sorulara Açık Olma: Çocuklar din konusunda sorular sorabilir. Bu sorulara sabırla ve anlayışla cevap vermek, onların din hakkında bilinçli bir şekilde yetişmelerine yardımcı olur.

    Sonuç

    İslam’da ailede din eğitimi, bireyin hayat boyu Allah’a kul olma bilinciyle yaşaması için ilk adımı oluşturur. Kur’an ve Sünnet’in rehberliğinde, ebeveynler çocuklarını sevgi, merhamet ve sabırla eğitmeli, onları hem ibadet hem de ahlaki değerlerle donatmalıdır. Bu şekilde yetiştirilen bireyler, hem dünya hem de ahiret saadetini kazanma yolunda sağlam adımlar atacaklardır.

    En iyi cevap

Cevapla