Al-i İmran Suresi 7. Ayet’i ve muhkem/müteşabih kavramları

Question

Bazı ayetler ışığında Al-i İmran Suresi 7. Ayet’i ve muhkem/müteşabih ayetler kavramlarını nasıl anlamalıyız? (ayetler sorunun detay kısmındadır)

Al-i İmran Suresi 7. Ayet’e göre Kur’an’daki âyetlerden bir kısmı muhkem, bir kısmı müteşabihtir. Muhkemin manası açık, müteşabihin benzeşen/ayırt edilmesi zor şekilde birbirine benzeyen anlamları taşıdığı biliniyor. Ayrıca aynı ayette müteşabih ayetlerden yola çıkılarak yapılacak tevili yalnızca Allah’ın bildiği buyruluyor.

Müteşabih ayetlere örnek olarak gösterilen ayetlerden bazıları ahiretle ilgili ayetler (kıyamet, mahşer, cennet, cehennemle ilgili olanlar), Hz. Âdem’in anasız babasız, Hz. İsa’nın sadece babasız yaratılması gibi ayetler, huruf-u mukattaa, Araf ehlini anlatan ayetler olarak biliniyor.

Bizler beşer olarak bu ayetlerden örneğin ahiretle ilgili olanlardan, Hz. Âdem’in anasız babasız, Hz. İsa’nın sadece babasız yaratılması gibi olanlardan anlam çıkarabiliyoruz. Çünkü ahiretle ilgili ayetleri Kur’an bütünlüğüyle anlamaya çalıştığımızda ne manaya geldiklerini genel itibariyle kavrayabiliyoruz. Hz. Âdem’in anasız babasız, Hz. İsa’nın sadece babasız yaratılması gibi ayetleri ise yine Kur’an bütünlüğüyle anlamaya çalıştığımızda Yüce Allah’ın yaratıcı kudreti neticesinde gerçekleşebileceğini tabii ki anlayabiliyoruz. Bu ayetlerdeki konuları gözümüzle görmesek de, kulağımızla duymasak da genel manada anlayabiliyoruz.

Huruf-u mukattaa, Araf ehlini anlatan ayet gibi ayetler ise anlamaya çalışsak da kavrayamadığımız ayetler oluyor. Bunların hikmetini tamamen Yüce Allah biliyor diyebiliyoruz. Örneğin Araf Suresi 46. Ayet’te geçen araf ehlinin kimlerden oluştuğunu veya huruf-u mukattaa harfleriyle ne kast edildiğini hiç bilemiyoruz.

Bu örnekler çoğaltılabilir, sorumu oluşturabilmek için bu kadarını yazdım.

Bu doğrultuda baktığımız zaman acaba ahiretle ilgili ayetler, Hz. Âdem’in anasız babasız, Hz. İsa’nın sadece babasız yaratılması gibi ayetlere müteşabih denilmesi mi yanlıştır? Yani bu ayetler de mi aslında muhkemdir dememiz gerekir? Çünkü genel manada bu ayetleri anlayabiliyoruz (gözümüzle görmesek, kulağımızla duymasak da). Müteşabih olanlar yalnızca ikinci örnekte verdiğim araf ehli, huruf-u mukattaa gibi ayetler midir demek gerekir?

Eğer böyle değil de bu ayetlerin hepsi müteşabihse o zaman ahiretle ilgili ayetler, Hz. Âdem’in anasız babasız, Hz. İsa’nın sadece babasız yaratılması gibi ayetleri yalnızca Allah’ın bilmesi gerekmez miydi? Bizim bu ayetlerle ilgili hiçbir anlam çıkaramıyor olmamız gerekmez miydi? Yoksa bu ayetlerin müteşabihliği her ne kadar manalarını anlasak da duyu organlarımızla ulaşamadığımız için hakikatini gözle görmemiş, kulağımızla duymamış olmamızdan mı kaynaklanıyor?

Dini Siteler

CEVAP:

Al-i İmran Suresi 7. ayet, Kur’an’daki ayetlerin muhkem ve müteşabih olarak ikiye ayrıldığını belirtir. Bu ayırım, ayetlerin anlaşılma düzeyi ve yorumlama biçimleriyle ilgilidir. Muhkem ayetler, anlamı açık ve net olanlardır. Müteşabih ayetler ise birden fazla anlama gelebilen, yorumlanması ve anlaşılması daha zor olan ayetlerdir.

Sizin de belirttiğiniz gibi, müteşabih ayetlere örnek olarak ahiret, Hz. Âdem ve Hz. İsa’nın yaratılışı, huruf-u mukattaa ve Araf ehli gibi konularla ilgili ayetler verilebilir. Ancak bu ayetlerin hepsinin aynı derecede müteşabih olmadığını belirtmek önemlidir.

Ahiret, Hz. Âdem ve Hz. İsa’nın yaratılışı gibi konularla ilgili ayetler, her ne kadar duyu organlarımızla algılayamasak da aklımız ve Kur’an’ın genel mesajı çerçevesinde anlayabileceğimiz ayetlerdir. Bu ayetlerin müteşabihliği, daha ziyade konularının soyut ve metafizik olmasından kaynaklanmaktadır.

Huruf-u mukattaa ve Araf ehli gibi konularla ilgili ayetler ise anlamı ve amacı tam olarak bilinmeyen, yorumlanması oldukça güç ayetlerdir. Bu ayetlerin müteşabihliği, anlam kapalılığından ve farklı yorumlara açık olmasından kaynaklanmaktadır.

Dolayısıyla, ahiret, Hz. Âdem ve Hz. İsa’nın yaratılışı gibi konularla ilgili ayetlerin müteşabih olarak nitelendirilmesi, bu ayetlerin anlaşılmaz olduğu anlamına gelmez. Bu ayetler, muhkem ayetler kadar açık olmasa da, Kur’an’ın bütünlüğü ve akıl yoluyla anlaşılabilir. Ancak bu ayetlerin tam ve kesin anlamını ancak Allah bilir.

Sonuç olarak, Al-i İmran Suresi 7. ayette geçen “müteşabih” kavramı, farklı derecelerde müteşabihliği ifade eder. Bazı ayetler, konularının soyutluğu nedeniyle müteşabihken, bazıları ise anlam kapalılığı ve yorum çeşitliliği nedeniyle müteşabihtir. Bu ayırım, Kur’an’ı anlama ve yorumlama sürecinde dikkate alınması gereken önemli bir husustur.

Umarım bu açıklama, Al-i İmran Suresi 7. ayeti ve muhkem/müteşabih ayetler kavramlarını anlamanıza yardımcı olmuştur.

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    1
    2024-11-06T19:15:41+03:00

    Al-i İmran Suresi 7. ayet, Kur’an’ın ayetlerinin “muhkem” ve “müteşabih” olarak ikiye ayrıldığını belirtir. Bu ayrım, ayetlerin anlaşılma seviyeleri ve içeriklerine göre farklı kavrayışlar gerektirmesiyle ilgilidir. Ayetin açıklamasında, muhkem ayetlerin manalarının açık, net ve anlaşılır olduğu, müteşabih ayetlerin ise zahiri anlamlarıyla kavranmasının zor olduğu, hatta bu ayetlerin tam anlamını yalnızca Allah’ın bildiği belirtilir.

    1. Muhkem Ayetler: Muhkem ayetler, İslam’ın temel inanç esaslarını, ibadetlerini ve ahlaki hükümlerini açık bir şekilde ifade eder. Örneğin, Allah’ın birliği, ibadetlerin şartları, ahlaki emirler gibi konular muhkem ayetler içinde değerlendirilir. Bu ayetler doğrudan anlam ifade eder ve yoruma kapalıdır. İslam’ın temel hükümleri ve şeriat esasları bu ayetler üzerine bina edilmiştir, bu yüzden herkes tarafından kolayca anlaşılabilir.

    2. Müteşabih Ayetler: Müteşabih ayetler ise zahiri olarak anlaşılması zor veya tam anlamıyla kavranamayan ayetlerdir. Bu ayetler çoğu zaman benzeşen ifadelerle veya insana öte alemi işaret eden sembollerle gelir. Müteşabih ayetlerin anlaşılması için özel bir bilgi ve derin bir ilim gereklidir. Bu ayetlerin tam tevilini yalnızca Allah’ın bildiği ifade edilmiştir.

    Ayetin devamında “kalplerinde eğrilik bulunanların” bu müteşabih ayetleri anlamak yerine onları tartışma konusu yapmaya çalıştıkları belirtilir. Müteşabih ayetler, genellikle insanların dünyada tecrübe edemediği konuları içerir; ahiret hayatı, cennet ve cehennem tasvirleri, huruf-u mukattaa gibi konular bunlara örnektir.

    Müteşabih Ayet Örnekleri Üzerine Derinleşme:

    Bazı âlimlere göre müteşabih ayetler de kendi içinde farklı seviyelerde ele alınır. Ahiretle ilgili ayetlerde, Kur’an’ın genel bağlamı sayesinde bir anlam çıkarabiliyoruz ve bu ayetlerin işaret ettiği anlamlar konusunda genel bir kanaate ulaşabiliyoruz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, bu kanaatin müteşabih ayetlerin tam hakikatine vakıf olmaktan öte, sadece bir anlayış geliştirme düzeyinde olmasıdır. Ahiret, Hz. Âdem’in yaratılışı veya Hz. İsa’nın babasız doğumu gibi olayları kavrayabiliyoruz, ancak bu ayetlerin ifade ettiği olayların “nasıl” gerçekleştiği konusunda tam bir bilgiye sahip değiliz. Bu, müteşabih ayetlerin derinliğini anlamaya yönelik bir işaret sayılabilir.

    Huruf-u Mukattaa ve Araf Ehli:

    Huruf-u mukattaa harfleri (“Elif, Lam, Mim” gibi) ve Araf ehli gibi konular ise müteşabih ayetlerin bir diğer yönünü temsil eder. Bu ayetlerde insan aklının erişemeyeceği, yalnızca Allah tarafından bilinen derin hikmetler vardır. Örneğin, Araf ehlinin kimlerden oluştuğu veya huruf-u mukattaanın tam anlamının ne olduğu konusunda insanların sınırlı bilgiye sahip olması, bu ayetlerin anlamının tamamen Allah’a ait olduğunu gösterir.

    Muhkem ve Müteşabih Ayetlerin Farklı Anlam Katmanları:

    Bu açıklamalar doğrultusunda, muhkem ve müteşabih ayetlerin nasıl anlaşılması gerektiğine dair bazı sonuçlar çıkarabiliriz:

    Açık Anlayış Seviyesi: Ahiretle ilgili ayetler veya Hz. Âdem ve Hz. İsa’nın yaratılışına dair ayetler gibi konular, zahiren kavranabilir özellikler taşır. Bu ayetler üzerinde düşünerek Allah’ın kudreti ve yaratıcı sıfatlarına dair genel bir bilgiye ulaşabiliriz. Bu, bu ayetlerin tamamen müteşabih olmasının önünde değildir, çünkü hakikatlerini tam anlamıyla bilmediğimizden dolayı müteşabih olarak kabul edilirler. Yani, anlamaya yaklaşabildiğimiz ancak tam olarak kavrayamadığımız “nispi müteşabih” özellik taşırlar.

    Müteşabihlikte Kesin Bilgi Sınırı: Ahiretle ilgili tasvirler, Araf ehli veya huruf-u mukattaa gibi ayetler, insan aklının kesin bilgiye ulaşamayacağı müteşabihlerdendir. Bu konular, insanlar için algının ötesinde kalır. Dolayısıyla bunlar “kesin müteşabih” kapsamındadır.

    Tevil Yetkisi ve Bilinmezlik: Bu ayetlerin tevili yalnızca Allah’a aittir. İnsanlar bu ayetler hakkında ancak Kur’an ve sünnet çerçevesinde bir kavrayış geliştirebilir; ancak “gayb” olarak ifade edilen, yani insan bilgisinin ulaşamayacağı sınırları tam olarak bilemezler.

    Özetle, bazı müteşabih ayetler genel olarak anlaşılabilir, ancak bu onların tam anlamının kavrandığı anlamına gelmez. Yani, ahiretle ilgili ayetler veya Hz. Âdem ve Hz. İsa’nın yaratılışı gibi ayetler, insanların kavrayabileceği bir anlam taşır, ancak bu ayetlerin mutlak hakikatleri Allah’a aittir. Diğer yandan, huruf-u mukattaa gibi ayetler ise yalnızca Allah’ın bildiği, insanın kavrayışının tamamen ötesinde olan müteşabihlerdir.

    Bu durumda, müteşabih ayetleri tam olarak anlayamamamız, onların gaybi yönüne ve Allah’ın sonsuz bilgisine işaret eder. Ayette geçen “tevili yalnızca Allah’ın bilmesi” ifadesi, bu ayetlerin içerdiği bilgilerin insanlar için gizli kalacağına dair bir işaret olarak anlaşılabilir.

    En iyi cevap

Cevapla