Alevilik ve Bektaşilik nedir? Aralarındaki ilişki ve farklılık nasıldır?

Question

Ülkemiz insanlarının bir kısmı Alevi ve Bektaşi olduklarını söylemektedirler. Bu bağlamda Alevilik ve Bektaşilik nedir? Aralarındaki ilişki ve farklılık nasıldır?

Günümüzdeki araştırmalarda Alevi-Bektaşi şeklinde, birlikte kullanım yaygın olmakla birlikte “Alevi” ve “Bektaşi” terimleri, içinde birbirinden oldukça farklı gruplan barındıran yapılar için kullanılmaktadır.

Kelime anlamı itibarıyla “Alevi”, “Ali’ye mensup” anlamına gelmektedir. Bu mensubiyet bazen soy dikkate alınarak açıklanır. Alevi, Hz. Ali soyundan gelenler için kullanılmıştır. Tarihte kurul muş bazı devletlerin kurucuları da kendilerinin Hz. Ali neslinden geldiklerini iddia ederek Hz. Ali neslinden oldukları anlamında Alevi nisbesini kullanmaktadır. Bazı tarikatlar, silsilelerini Hz. Ali’ye dayandırdıkları için “Alevi tarikatlar” olarak tanınmışlardır. Mezhepler tarihinde Alevi terimi Hz. Ali hakkında kabul edilmiş inançlarla ilgilidir.

Hilafet tartışmalarında Hz. Ali tarafını tutanlara şîatu Ali (Ali taraftarları) ifadesi veya el-Aleviyye terimi kullanılmaktadır. Bu kulla nimin esas alınması durumunda Alevilik tarihini Şîa tarihi olarak birlikte incelemek gerekmektedir. Alevilik, Hz. Ali etrafında oluşmuş ve inançlarının merkezine onu koymuştur. Bu sebeple Aleviliğin başlangıcının da Hz. Ali ile ilgili olması gerektiğini savunanlar vardır.
Ancak Türkiye’deki Alevi toplumun tarihte Safevilerle Şîa etkisine girdiği kabul görmektedir.

Alevilik üzerine çalışma yapan araştırmacıların farklı bakış açılanı yazdıklarına da yansımıştır. Aleviliğin nereden geldiği ve kökeniyle ilgili görüşlerin yanısıra Aleviliğin İslâm’la ilgisini tartışmaya açanlar da olmuştur (R. Yıldırım, Geleneksel Alevilik, s. 39-74). Bu yaklaşım kelimenin kökeniyle ilgili açıklamalara da yansımıştır. Aleviliğin İslâm’la alakası olmadığını söyleyenlere göre Alevi sözcüğü, alev köküne “i” aidiyet takısı eklenerek elde edilmiştir. Aleve (ışığa) ait veya alevden (ışıktan) gelen anlamındadır. On altıncı yüzyılın son çeyreğine kadar Anadolu’da Alevi zümreleri “ışıklar” veya “ışık tai fesi” olarak adlandırılırlardı (E. Çınar, Aleviliğin Kayıp Bin Yılı (325 1325), s. 101). Fakat genel anlamda Anadolu Alevileri, Alevi kelimesini Hz. Ali’yle bağlantılı olarak yorumlayıp, Aleviliğin İslâm’ın bir yorumu olduğu görüşündedirler.

Türklerin İslâm’a girdiği dönemde, şehirlerde yaşayanlar İslâmiyet’in kitabî yorumunu öğrenme imkânı elde edebilmişlerdir. Türkler arasında göçebe ve yarı göçebe topluluklar farklı bir süreç yaşamıştır. Göçebeler için sözlü kültür önemlidir. Onlar, İslâmiyet öncesi eski inanç ve geleneklerini muhafaza etmişlerdir. Bu geleneklerin bazıları dinî pratiklere de yansımıştır. Halk Müslümanlığı denilen ve daha çok çeşitli tasavvufî gruplar olarak karşımıza çıkan bu yapıların dinî pratikleri ana akım Müslümanlıktan farklılık göstermiştir. Tarih içerisinde Yesevîlik, Vefâîlik, Kalenderîlik, Haydarîlik ve Melâmetîlik gibi tarikatlarla bu kesim arasında farklı düzeylerde ilişkiler olmuştur.

Günümüzde çoğunlukla Alevilik-Bektaşilik şeklinde birlikte kullanılsa da bu iki kavram arasında önemli farklılıklar vardır. Bektaşilik bir tarikat olup, tarikatın kurallarına uyan herkes Bektaşi olabilir. Alevilik ise soya bağlıdır, ancak Alevi bir anne babanın çocuğu Alevi olabilir.
Türkiye’de Aleviliğin anlaşılabilmesi için temel hareket noktası olarak Babaîler isyanı (637/1240) gösterilir. Bektaşiliğin adına nispet edildiği Hacı Bektaş-ı Veli de bir Babaî kabul edilir. Onun Baba İlyas-1 Horasânî’ye (ö. 637/1240) intisap ettiği söylenir. Hacı Bektaş, hali felik makamına kadar yükselmiştir. Kardeşi Menteş, Babaî İsyanı’na katılmış ve öldürülmüştür. Baba İlyas, Ebü’l-Vefâ el-Bağdâdî’nin (ö. 501/1107) kurduğu Vefâiyye tarikatının Anadolu’daki temsilcisi ka bul edilen Dede Garkın’ın halifesidir. Baba İlyas ve Baba İshak bu isyanda öldürülmüştür. Ebü’l-Vefâ ve Dede Garkın gibi Baba İlyas da bilhassa konargöçer Türkmen ve Kürt aşiretleri arasında nüfuz kazanmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin başında II. Gıyaseddin Key hüsrev (634-643/1237-1245) bulunduğu bu dönemde, 637/1240 yi linda Babaîler isyanı meydana gelmiştir. Devlet isyanı Erzurum’da Moğollara karşı tutulan orduyu geri çağırarak ve zorlukla bastırabilmişti. Moğollar devletin dışarıdan göründüğü kadar güçlü olmadığını görmüştü. Anadolu Selçukluları Kösedağ Savaşı (641/1243) yenilgisiyle Moğollara tâbi devlet durumuna düştü.

Hacı Bektaş’ın doğumu, kaç yıl yaşadığı ve ölümü hakkında farklı bilgiler vardır. Bir kayda göre Hacı Bektaş 646/1248 yılında doğmuş, 680/1281 yılında Anadolu’ya gelmiş, 92 yıl yaşamış ve 738/1337 yılında vefat etmiştir. Bu tarihler Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, Yeni çeri Ocağı ile Hacı Bektaş’ın irtibatını savunanlar tarafından da tercih edilmektedir. Başka bir kayda göre, Hacı Bektaş, 606/1209 yılında doğmuş, 63 yıl yaşamış ve 669/1270 yılında vefat etmiştir (E. R. Figlalı, Türkiye’de Alevilik Bektaşilik, s. 140, 142).

Bektaşi menkıbelerinde Hacı Bektaş Veli, Ahmed Yesevî’nin (ö. 562/1166) müridi olarak anlatılsa da bu tutarlı değildir. Çünkü aralarında yaklaşık yüzyıllık bir zaman farkı vardır. Bazı kaynaklarda Hacı Bektaş’ın Lokmân-1 Perende’nin müridi olduğu ve Lokmân-1 Perende’nin Hoca Ahmed Yesevi’den el aldığı anlatılmaktadır (F. Köprülü, Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar, Anadolu’da Kalenderiyye ve Haydariyye zümreleri, abdalân-ı Rûm (Rum abdalları) adlı gruplar Babaî hareketiyle ilişkilendirilen grup lardır. Babai isyanının Selçuklular tarafından bastırılmasından sonra bu hareketin destekçileri sınırlara gitmişlerdi. Böylece Selçuklu merkezinden nispeten uzaklaşmış oluyorlardı. Batı sınırında kurulmakta olan Osmanlı Beyliği toprakları da bu kişilerin geldiği bölgelerdi (R. Yıldırım, Aleviliğin Doğuşu, s. 77). Abdal Musa gibi Rum abdalları, “ilk Bektaşiler” denilen Kalenderî, Vefâî ve Haydarî dervişleri kabul edilmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin yaşadığı  Sulucakarahöyük’teki (bugünkü Hacıbektaş) Hacı Bektaş Zaviyesi (tekkesi yahut dergâhı) şeyhi olan Abdal Musa, dervişleriyle birlikte yeni kurulmakta olan Osmanlı Beyliği topraklarında fetihlere katılmıştır. O, birlikte savaştıkları Osmanlı gazilerine Hacı Bektaş-1 Veli’nin menkıbelerini anlatarak onu tanıtmıştır (A. Y. Ocak, “Bektaşilik”, DİA, V, 373-379). Karamanoğulları beyliğine adını veren Karaman Bey’in babası Nûre Sûfi (Nûr Sûfî) diye anılan Nûreddin Bey, Baba İlyas’a biat etmişti (Şikari, Karamanname, s. 107).

Fazlullah-ı Hurûfî’nin (ö. 796/1394) görüşleri ve harflerin yorumuyla ilgili olan Hurûfîlik, Bektaşi doktrine etki eden başka bir harekettir. Hurûfîlik, Timur yönetimi (1370-1405) tarafından takibata uğrayınca Anadolu’ya sığınmıştır.

Bugün Yunanistan topraklarında kalan Simavna kasabasında doğmuş olan Şeyh Bedreddin Mahmud (ö. 823/1420) giriştiği isyan sonrasında idam edilmişti. Onun sempatizanları zamanla Alevi Kızılbaş kesime karışmıştır.

Geleneksel Alevilikte toplumsal yapı dede ve talip olmak üzere iki temel unsurdan oluşur. Bu iki sınıf nesebe bağlı olarak doğuştan gelir. Dedeler belli bir ocağın nesebinden gelir ve dinî konularda li der konumundadır. Talipler sınıfı ise dedelere bağlıdır. Modern Alevi toplumunda bu durum değişmeye başlamış, özellikle göçlerle dedelerden uzak bölgelere giden Aleviler yakınlarındaki cemevinin üyesi olmaya başlamışlardır. Geleneksel Alevilikte bir talibin hangi ocağa bağlı olduğu doğumuyla belliydi (R. Yıldırım, Geleneksel Alevilik, s. 87).

Anadolu Alevileri için kullanılan isimlendirmelerden biri Kızılbaşlık’tır. Bunun kaynağı olarak da Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar’ın müridlerine her bir dilimi on iki imamdan birini temsil eden on iki dilimli kızıl/kırmızı başlık/börk giydirmesi nedeniyle Kızılbaş denilmeye başlanmıştır (A. Y. Ocak, “Alevi”, DIA, II, 368 369; R. Yıldırım, Aleviliğin Doğuşu, s. 205). Kızılbaş isimlendirme sini sahabe zamanına kadar götürenler de vardır (İ. Üzüm, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevilik,

Kaynak: 88 soru cevap kitapları

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    1
    2024-11-17T23:23:32+03:00

    Alevilik ve Bektaşilik Nedir?

    Alevilik

    Alevilik, İslam’ın farklı yorumlarından biri olup inanç ve ibadetlerinde Hazreti Ali’ye, Ehl-i Beyt’e ve On İki İmam’a bağlılığı temel alır. Alevilik, inanç esaslarını İslam’a dayandırsa da, uygulama ve ritüelleri bakımından kendine özgü bir yapı arz eder. Aleviler, İslam’ın manevi ve tasavvufi yönüne vurgu yapar ve genellikle tevhid (Allah’ın birliği), adalet, sevgi, hoşgörü ve insan-ı kâmil olma yolunda bir yaşam anlayışını benimserler.

    Alevilikte ibadet, camide değil genellikle cemevlerinde yapılır ve bu ibadetlere “cem” adı verilir. Cemlerde kadın ve erkek bir arada bulunur, bağlama (saz) eşliğinde dualar ve deyişler okunur. Alevilikte, Kur’an ve İslam peygamberi Hz. Muhammed’in öğretileri esas alınsa da, özellikle Anadolu’da zamanla Türklerin geleneksel inançlarıyla harmanlanmış ve bu özgün yapıyı kazanmıştır.

    Bektaşilik

    Bektaşilik, Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğretilerine dayanan, Alevilikle ilişkili ancak ondan ayrı bir tasavvufi yoldur (tarikat). 13. yüzyılda Hacı Bektaş-ı Veli’nin Anadolu’ya gelişiyle başlayan bu yol, özellikle Osmanlı döneminde Yeniçeri Ocağı ile yakın ilişki içinde olmuş ve imparatorluğun manevi yapı taşlarından biri hâline gelmiştir.

    Bektaşilikte de Hazreti Ali’ye ve Ehl-i Beyt’e büyük önem verilir. Ancak Bektaşilik daha çok tasavvufî bir tarikat niteliğindedir ve Alevilikten farklı olarak, tarikatta “mürşid-mürit” ilişkisi önemlidir. Bektaşilerdeki zikir, dualar ve ritüeller daha sistemli bir şekilde tarikat kurallarına bağlanmıştır. Ayrıca Bektaşilikte şarap sembolizmi, insan sevgisi ve akılcılık gibi unsurlar da vurgulanır.


    Alevilik ve Bektaşilik Arasındaki İlişki ve Farklılıklar

    Benzerlikler

    1. Ehl-i Beyt Sevgisi: Her iki inançta da Hazreti Ali ve Ehl-i Beyt sevgisi ön plandadır.
    2. Tasavvufi Yaklaşım: Alevilik ve Bektaşilik, İslam’ın tasavvufi yönünü önceler ve şekilcilikten çok maneviyata önem verir.
    3. Hoşgörü ve İnsan Sevgisi: İnsanı merkeze alan bir yaklaşım benimserler. Sevgi, kardeşlik, eşitlik gibi değerler önemlidir.
    4. Ritüellerin Ortak Noktaları: Semah, saz eşliğinde ibadet ve bazı geleneksel ritüellerde benzerlikler vardır.

    Farklılıklar

    1. Kurumsal Yapı: Alevilik daha çok bir yaşam tarzı ve inanç sistemi olarak görülürken, Bektaşilik kurumsal bir tarikat yapısına sahiptir.
    2. İbadet Yerleri: Aleviler genelde cemevlerinde ibadet ederken, Bektaşiler tarikat merkezlerinde (tekkelerde) toplanırlar.
    3. Osmanlı İlişkisi: Bektaşilik, Osmanlı Devleti’nde Yeniçeri Ocağı ile güçlü bir bağ kurarak bir tarikat olarak örgütlenmiştir. Alevilik ise Osmanlı döneminde daha çok kırsal kesimlerde yaşayan bir inanç sistemi olarak varlığını sürdürmüştür.
    4. Esneklik ve Sembolizm: Bektaşilikte semboller (örneğin şarap, birliğin sembolü olarak görülür) ve felsefi yorumlar daha belirgin ve özgürlükçüdür. Alevilikte ise İslami değerler daha belirgin bir şekilde korunmuştur.

    Sonuç

    Alevilik ve Bektaşilik, İslam’ın manevi yönünü esas alan, sevgi ve hoşgörüye dayalı inanç sistemleridir. Alevilik, daha geniş bir toplumsal inanç yapısı iken Bektaşilik, kurumsal bir tarikat sistemidir. İkisi arasındaki ilişki, ortak tarihî ve kültürel temellerden kaynaklanır. Ancak, ritüel, ibadet, sosyal organizasyon ve tarihî gelişim açısından farklılıklar da barındırırlar. Bu iki yapı, Anadolu’daki zengin kültürel ve inanç çeşitliliğinin önemli parçalarını oluşturur.

    En iyi cevap

Cevapla