Ali İmran suresi hakkında bilgi

Question

Kuranda 3. sure olan Ali İmran suresi ile ilgili bilgiler

Ali Imran suresi hakkinda bilgi

Ali İmran suresinin ismi bu surenin 33. Ayetinde yer alan ali İmran tamlamasıdır. Ali İmran kelimesinin Türkçe karşılığı İmran ailesi demektir. Ali İmran suresinde mevzu bahis olan İmran ailesi konusunda bilgiler vermektedir. Bu sureye Ali İmran desek de başka isimlerle de anılması mümkündür. Ali İmran suresi toplamda 89 ayetten oluşan bir suredir. Normalde Ali İmran suresi Ahzab suresinden sonra Medine şehrinde peygamber efendimize nazil olmuştur.

Anasayfa

Al-i İmran suresi konusu ve içeriği hakkında geniş bilgiler

Kur’ân-ı Kerîm’in 3. suresidir.

Kur’ân-ı Kerîm’in yedi uzun sûresinden (es-seb’u’t-tıvâl) birisi olan bu sûre, adını 33- âyetinde geçen ve “İmrân ailesi” anla­mına gelen lâfızdan almıştır. Buna “Emân” (güven), “Kenz” (hazine), “Ma’niyye” (fay­dalı), “Mücâdele”, “İstiğfar” ve “Tayyibe” (temiz, iyi, güzel) sûresi de denir. Bakara sûresi ile beraber ikisine Peygamberimiz tarafından “Zehrâvân” (iki gül; parlak, nurlu iki sûre) adı da verilmiştir {Müslim, Salâtü’i-Müsâfirîn, 252). Medine’de nazil olmuş­tur. 200 âyettir. Âyet sonlarına ahenk ve­ren fasılaları elif, be, dâl, râ, ti, kaf, lâm, mim ve nun harfleridir.

Hz. Peygamber, Bakara ve Âl-i İmrân sû­relerini iyi bilip de gereğiyle amel edenlere, bu sûrelerin kıyamette şefaatçi olacağını (Müslim, Salâtü’i-Müsâfirîn, 253; et-Tirmiz?, Fedâilü’l-Kur’ân, 4); Allah’ın ism-i a’zamının Bakara 163. âyetiyle, bu sûrenin başında bulundu­ğunu (Ebû Dâvud, Salât, 352; et-Tİrmizî, Daavât, 64; ibn Mâce, Dua, 9) bildirmiştir.

Bu sûrede, Allah’ın sıfatları; Kur’ân’ın özellikleri; Hz. Meryem, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. îsâ ve Hz. İbrahim’in hayatla­rından kesitler; ehl-i kitabın kendi kutsal kitaplarına, peygamberimize ve müslümanlara karşı olan olumsuz tutumla­rının tahlili; Uhud Savaşı ve bu savaşta ve sonrasında müslümanların, münafıkların ve müşriklerin davranışlarının ayrıntılı olarak incelenip değerlendirilmesi; müslümanların Kur’ân’a ve Peygambere sımsıkı sarılıp, müslüman karşıtlarının boz­guncu tutumlarına karşı dikkatli olmaları; peygamberlik görevi, Allah’ın bütün elçile­rinin gerçek olduğu ve bunları kabul etme­nin gerektiği; Allah yolunda olmanın ve bu uğurda her türlü sıkıntıya katlanmanın lüzumu ve gerek dünya gerekse âhiret başarısının ancak bu şekilde sağlanabilece­ği üzerinde durulmaktadır.

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 2 )

    1
    2020-10-06T07:45:27+03:00

    Ali-İmran Sûresinde söz sedilen konular ve bazı so­nuçlar özetle şunlardır:

    * Yaratıp yöneten, her şeyi bilen tek tan­rı Yüce Allah’tır. Tevrat ve İncil’i ve bunları tasdik edici Kur’ân’ı O indirmiştir (âyet: 1-6).

    * Kur’ân’ın bazı âyetleri muhkem, bazıla­rı müteşâbihtir. Müteşâbih âyetlerin ger­çek anlamını Allah bilir. Kur’ân’a içtenlikle inanmalı; doğru yoldan sapmamak için Allah’a dua etmeli, O’dan bağışlanma di­lemelidir (7-9).

    * Allah Teâlâ, dünyada kâfirlere karşı müminleri destekleyecektir. İnkarcıların hiçbir şeyi, âhirette kendilerine yarar sağ­lamayacaktır {10-13).

    * Dünya ve içindekilerin cazibesi insana hoş görünse de, inananlar bunlara aldan-mamalıdır. Ondan daha hayırlısı Allah’ın rızası ve âhiret mutluluğudur. Buna da Allah’ın buyruklarına uyan müttakîler (tak­va sahibi kimseler) kavuşabilir (14-17).

    * Allah’tan başka tanrı yoktur; buna me­lekler ve gerçek ilim sahipleri de şahittir. Allah katında din İslâm’dır. Hz. Peygam-ber’e düşen, bu gerçeklen duyurmaktır; ötesi Allah’a aittir (18-20).

    * Allah’ın âyetlerini inkâr eden, elçilerine düşmanlıkta bulunan ve O’nun kitabından yüz çevirenlerin bütün işleri boşa gider (21-25)

    * Mülkün sahibi Allah’tır. O dilediğini yü­celtir, dilediğini alçaltır. O her şeye kadir­dir, gizli açık her şeyi bilir (26-27).

    * Müminler müminleri bırakıp, kâfirleri dost ve sırdaş edinmemeli, ilişkilerinde dikkatli ve akıllı davranmalıdır (28).

    * Yüce Allah, gizli-açık her şeyi bilir. Âhirette herkes, iyi-kötü bütün yaptıklarını bulacaktır (29-30}.

    * Allah’ı seven, O’na ve Elçisi’ne İtaat etmelidir (31-32).

    * Yüce Allah, İmrân’ın kızı Hz. Meryem’i, Hz. Zekeriyya’nın gözetiminde güzel bir bitki gibi yetiştirmiştir. İhtiyarlık çağında olmasına rağmen Hz. Zekerİyya’ya oğlu Yahya’yı ihsan etmiştir. Ayrıca Cenab-ı Hak Hz. Âdem’i topraktan yarattığı gibi Hz. İsa’yı da babasız olarak yaratmış; ona mu­cizeler vermiştir. Hz. îsâ birçok sıkıntılara katlanarak peygamberlik görevini yerine getirmiş; daha sonra Yüce Allah tarafından kendi katına alınmıştır. Onun hakkındaki gerçek budur. Artık ehl-i kitap Müslümanlarla bir noktada birleşmeli, Allah’tan başka kimseyi rab edinmeden sadece O’na ibadet etmelidir {33-64).

    * Hz. İbrahim ne yahûdi, ne hıristiyan ne de müşrik olmayıp dosdoğru bir müslümandı {65-68).

    * Ehl-i kitap içinde dürüst kimseler bu­lunduğu gibi, böyle davranmayan, çıkarları için sözlerinden cayanlar da vardır. (Hz. Peygamber zamanında) onlardan bir grup, önce müslüman olmuş gibi görünüp sonra dönerek müslümanları şaşırtmaya çalış­mışlardır. Aynı şekilde kutsal kitaplarını tahrif etmiş veya gizlemiş, Allah’a karşı yalan uydurmuşlardır. Bunlar, yaptıklarına karşılık ceza göreceklerdir (69-80, 93-95, 187-188).

    * Bütün peygamberler, aynı kaynaktan gelen ve birbirlerini destekleyen elçilerdir. Bu bakımdan hepsine inanılması gerekir {81-84).

    * İslâmiyet’ten başka bir din, Allah ka­tında makbul değildir. Kâfir olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye olarak verseler de kabul edilmeyecek, azaptan kurtulamaya­caklardır (85-91).

    * Hayır ve yardım olarak, sevilen şeyler­den verilmelidir (92).

    * İbadet maksadıyla yapılan ilk mâbed, güvenli şehir Mekke’de bulunan Kabe’dir. İmkânı olanların oraya gitmesi (haccetme­si) Allah’ın bir hakkı olup, farzdır {96-97).

    * Müslümanlar, Gayr-i müslimlerin tel­kinlerine kanmamalıdır. Onlardan bazıları, müslümanları hak yoldan saptırmaya, eziyet vermeye çalışırlar. Bununla beraber, onların içinde Allah’a ve âhiret gününe inanan, ibadet eden iyi kimseler de vardır. İyiler iyiliklerinin, kötüler de kötülüklerinin karşılığını görecektir (98-101,110-117)-

    * Müminler, Allah’tan hakkıyla korkmalı, Kur’ân’a sarılmalı, ayrılığa düşmemelidir. İçlerinde, insanları hayra ve iyiliğe çağırıp kötülükten meneden bir grup bulunmalıdır (3.02-109).

    * Müslümanlar, insanlar içindeki en ha­yırlı topluluktur (110).

    * İnananlar, kendilerinden başkalarını dost ve sırdaş edinmemelidir. Çünkü inan­mayanlar, hep müminlerin aleyhine çalışır, iki yüzlü davranırlar. Müslümanlara bir iyilik dokunsa üzülür, kötülük dokununca da sevinirler; içleri kin ve öfkeyle doludur (118-120).

    * Allah Teâlâ, Bedir ve Uhud savaşların­da müminlere yardım etmiş, inkarcıların içine korku salmıştır. Acı tatlı olaylar, her toplumun başına gelebilir. Müslümanlar da zaman zaman böyle imtihan edilirler. On­ların başına üzüntü verici şeyler gelse de, ümitlerini yitirmeyip gerçek İmana erişir­lerse, sonunda mutlaka en üstün onlar olacaktır. Bu bakımdan başa gelen belalar­dan şikâyet etmemelidirler. Her şey Al­lah’ın takdiriyle olur. Allah savaşta (Uhud Savaşı’nda) münafıkların gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. İnananlardan Allah yolunda Öldürülenler, gerçekte diridir, Şehiddir; onlar mutlu bir sonuca ulaşmıştır. Allah, müminlerin iyiliğini karşılıksız bı­rakmaz. Uhud Savaşı’nda paniğe kapılma­yıp, olumsuz propagandalara aldırmayan ve Hz. Peygamber’in etrafında kenetlenen­ler, büyük ecir kazanmışlardır. Kendilerine hiçbir zarar dokunmamış, nimet ve bollukla geri dönmüşlerdir. İşte Allah yolunda ol­manın ecri budur {121-129,137-142,165-174).

    * Riba (faiz), haramdır. Allah Elçisine ita­at edip, cennete götürecek amellere koşmak gerekir. Allah için harcamada bulun­mak, öfkeyi yenmek, affetmek, tevbe ve İstiğfarda bulunmak, takvanın gereklerin­dendir. Böyle davrananlar ilâhî bağışa ve ebedî cennetlere kavuşur (130-136).

    * Allah’ın izni olmadan hiç kimse ölmez; bu nedenle müslümanlar ölümden kork­mamalı, İslâm’dan ayrılmamalıdır. Önceki toplumlardan niceleri de Allah yolunda cihad etmiş, başlarına gelenlerden yılma­mıştır. Allah da onlara dünya ve âhirette en güzel karşılığı vermiştir. Öyleyse kâfirlere uyulmamalıdır. Gerçekte Yüce Allah, onla­rın kalplerine korku salmış; inananlara ise lütufta bulunup yardım etmiş, güven ver­miştir. Savaş, bir imtihandır. Ölüm gelecek olunca, sadece savaşta değil, insanı evinde bulup yakalar. Herkesin dönüşü Allah’adır (143-158).

    * Müminler, Peygamber’in yaptığı gibi, birbirine karşı yumuşak davranmalı, işlerini İstişare ile yürütmeli, karar verince de Al­lah’a güvenip, O’ndan yardım dilemelidir. Allah’ın yardım ettiğini kimse yenemez; O’nun yüzüstü bıraktığına da kimse bir fayda sağlayamaz (159-160).

    * Peygamberler, en dürüst insanlardır. Allah, insanlara, kendi elçilerini gönder­mekle büyük lütufta bulunmuştur (161-164).

    * Şeytan ve onun dostları olan inkarcılar ne Allah’a, ne de müminlere zarar vere­mez; onlardan korkmamalıdır. Allah’ın onlara tanıdığı süre, aslında yararlarına değil, zararlannadır; çünkü günahları daha da artmaktadır (175-178).

    * Allah’a ve peygamberlerine iman et­meli, cimrilikten sakınmalıdır; çünkü cimri­lerin mallan, kıyamette başlarına bela olacaktır (179-182).

    * Hz. Peygamber’e inanmamak için ba­haneler ileri sürülmemelidir. Hz. Peygam­ber ve müminler, inkarcıların tutumuna üzülmemeli; kimi ehl-i kitabın ve putpe­restlerin incitmelerine aldırmamalıdtr. Bunun yanında ehl-i kitaptan Allah’a ve Kur’ân’a inananlar, Cenab-ı Hakk’a boyun eğenler ve O’nun âyetlerini çıkarlarına alet etmeyenler de hak ettikleri mükâfatı kaza­nacaklardır (183-184,186,199).

    * Her can ölümü tadacak ve dünyada iken yaptığının karşılığını eksiksiz görecek­tir (185).

    * Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Kâ­inatın yaratılışından, gece ile gündüzün meydana gelişinden İbret almak gerekir. Bunun şuuruna ulaşan müminler, Yüce Yaratıcıyı her an anarlar, dua ve niyazda bulunurlar. Allah da onların dua ve dilekle­rini kabul buyurur (189-195).

    * Allah yolunda her türlü sıkıntıya katla­nanlar, cihad edenler, şehid olanlar, cenne­ti kazanacaklardır. Müminler, inkarcıların nimet içinde bulunmalarına imrenmemeli-dirler; bu geçici bir durumdur ve onların sonu cehennemdir. Buna karşılık müttakîler, cennette Yüce Allah’ın konuk­ları olacaklardır. Zaten kalıcı olan da Cenab-ı Hak katındaki ödüllerdir (195-198).

    * Müminler sabırlı olmalı, düşmanlara karşı hazırlıklı bulunmalı ve sadece Al­lah’tan korkmalıdır. Başarıya ancak böyle ulaşılır (200}.
    İslam ansiklopedisi

    En iyi cevap
    0
    2024-09-20T14:00:28+03:00

    Ali İmran Suresi, Kur’an’ın üçüncü suresidir ve 200 ayetten oluşur. Medine’de indirilmiş olup, ismi “İmran Ailesi”ni ifade eder; bu aile, Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın aile köklerini temsil eder. İşte sure hakkında bazı önemli bilgiler:

    Temalar: Sure, tevhid, peygamberlik, iman ve ahlaki değerler üzerine yoğunlaşır. İnananlara sabır ve dayanıklılık tavsiye edilir.

    İmran Ailesi: Meryem’in annesi olan Hanımefendi ve Hz. İsa’nın annesi Meryem’in kıssası burada önemli bir yer tutar.

    Savaş ve Müslümanların Birliği: Bedir ve Uhud savaşlarına atıflar yapılır. Müslümanların dayanışma ve birlik içinde olmaları gerektiği vurgulanır.

    İman ve İnkâr: İnananların karşılaştığı zorluklar ve inkâr edenlerle ilişkileri ele alınır. Allah’a güven ve sabır teşvik edilir.

    Kur’an’daki Mesaj: İman edenler için öğütler ve uyarılar yer alır. İslam’ın temel prensipleri üzerinde durulur.

    Ali İmran Suresi, hem tarihsel olaylara atıfta bulunarak hem de ahlaki ve manevi dersler vererek, Müslümanların hayatına rehberlik eden bir metin olarak önemli bir yer tutar.

Cevapla