Allah cennette mü’minlere neler hazırladı?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Cennetteki mükafatlar nelerdir?

Allah cennette muminlere neler hazirladi

ALLAH’IN CENNETTE MÜ’MİNLERE NELER HAZIRLADIĞI HADİSİN AÇIKLANMASI BABI

Allah Teala şöyle buyurmuştur:

Allah’ın azabından korkup rahmetine sığınan takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.

Oraya emniyet ve selametle girin, denir, onlara.

Biz onların gönüllerindeki kini söküp attik; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar. Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çı karılmayacaklardır (Hicr: 45-48).

Ey ayetlerimize inanan ve Müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.

Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz!

Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Kendilerine; siz, orada ebedi kalacaksınız, işte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur. Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz, denilir (Zuhruf: 68-73).

Müttakiler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçe lerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giye rek karşılıklı otururlar.

İşte böyle. Bunun yanı sıra biz onları, iri gözlü hurilerle evlendiririz.

Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler. İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onlari cehennem azabından korumuştur.

Bunlar Rablerinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte büyük kur tuluş budur (Duhan: 51-57).
İyiler kesinkes cennettedir.

Onlar orada koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.

Onların yüzünde nimetlerin sevincini görürsün.

Kendilerine mühürlü halis bir içki sunulur. Onun içiminin sonunda misk kokusu vardır. İşte yarışanlar an cak onda yarışsınlar.

O Tesnim Allah’a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır (Mutaffifin: 22-28).

Bu bapta ayetler çok ve bellidir.

۱۸۸۲/۱ وعن جابر رضي الله عنه قال: قال رسول اللہ ﷺ : «يأكل أهل الجنة فيها، ويشربون، ولا يتغوطون، ولا يمتخطون، ولا يبولون؛ ولكن طعامهم ذلك جشاء كرشح المسك! يلهمون التسبيح والتكبير؛ كما يلهمون النفس» .

1/1882-Cabir radıyallahu anhten rivayet edilmiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

Cennettekiler orada yerler, içerler. Tuvalete çıkmazlar. Sümkür mezler. İdrar etmezler. Ancak yedikten sonra misk gibi kokan geğirti ve terle atarlar. Tıpkı otomatik olarak nefes aldıkları gibi otomatik olarak da tesbih ve tekbir ederler. Müslim rivayet etmiştir.

Lügatler: Sümkürmezler: Burunlarından sümük akmaz. Geğir me: Yedikleri misk gibi kokan geğirme ve terleme ile çıkar. Nefes al dıkları gibi: Yani zorlanmadan nefes aldıkları gibi yine zorlanmadan Allah’ı tesbih ve tekbir ederler. Kurtubi şöyle demiştir: Bunlar şu açı dan birbirine benzerler: Nasıl insanın nefes alması külfetsiz ve gerek li ise orada tesbihleri de öyle olacaktır. Sebebi de şudur: Çünkü kalp leri marifetullah nuru ile nurlanmış ve onun sevgisi ile dolmuştur. Bir kimse de bir şeyi çok severse, onu çok zikreder (yani kalp Allah’ı oto matik olarak zikredecek 1 gelmiştir).

Hadisten çıkan hükümler: Cennettekilerin halleri ve Allah Te ala’nın onlara hazırladığı kesintisiz nimet, ebedi ve eksiksiz hayat izah edilmektedir. Cennettekilerin yiyecekleri o kadar hafif ve nor maldir ki hiçbir tiksinti verecek atığı yoktur. Ondan sadece hoş ve güzel bir koku hasıl olur. Cennetlikler nefes aldıkları gibi, Allah Teala’yı dillerinden akan zikirle zevk alırlar.

١٨٨٣/٢ وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول اللہ ﷺ :

«قال الله تعالى : أعددت لعبادي الصالحين ما لا عين رأت، ولا أذن سمعت،

ولا خطر على قلب بشر. وأقرؤوا إن ششم «فلا تعلم نفس ما أخفي لهم من قرة أعين جزاء بما كانوا يعملون .

2/1883-Ebu Hureyre radıyallahu anhten: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Allah teala şöyle buyurdu: İyi kullarıma öyle şeyler hazırladım ki onları gözler görmemiş, kulaklar duymamış ve bir insanın kalbine gelmemiştir. İsterseniz şu ayeti okuyun:

Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandı ğını hiç kimse bilemez (Secde: 17). Müttefekunaleyh.

Lügatler: Kalbine gelmemiş: Aklından geçmemiştir. İsterseniz şu ayeti okuyun: Yani Kur’an-ı Kerim’de bunu tasdik eden ayet vardır; o da secde 17’dir. Mutluluk: Sevindirici şeyler.

Hadisten çıkan hükümler: Cennetin noksansız nimetleri ve ora dakilerin, içinde keder ve telaş bulunmayan sevinçleri bulacakları.

1884/3 وعنه قال: قال رسول اللہ ﷺ : «أول زمرة يدخلون الجنة على صورة القمر ليلة البدر، ثم الذين يلونهم على أشـد كوكب دري في السّماء إضاءة: لا يبولون، ولا يتغوطون، ولا يتفلون ولا يمتخطون. أمشاطهم الذهب، ورشحهم المسك، ومجامرهم الألوة – عود الطيب ـ أزواجهم الخور العين، على خلق رجل واحد، على صورة أبيهم آدم : ستون ذراعاً في السماء». متفق عليه. وفي رواية للبخاري ومسلم : آنيتهم فيها الذهب، ورشحهم فيها المسك. ولكل واحد منهم زوجتان، يرى مخ سوقهما من وراء اللحم من الحسن! لا اختلاف بينهم، ولا تباغض قلوبهم قلب رجل واحد، يسبحون الله بكرة وعشيا .

3/1884-Yine Ebu Hureyre radıyallahu anhten rivayet edilmiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

Cennete ilk girecek grup on dört gecelik bedir ayı gibi olacaklar. Onlardan sonra girenler, gökte inci gibi en çok parlayan yıldız gibi olacaklar. Orada idrar etmezler, büyük abdest bozmazlar. Tükürmez ve sümkürmezler. Tarakları altından, terleri misk gibidir. Tütsüleri öddür, Eşleri huri kızlarıdır. Hepsi aynı tipte / huyda ve babaları Adem’in suretinde altmış arşın boyundadırlar. Müttefekunaleyh.

Buhari ve Müslim’in bir rivayeti de şöyledir: Kapları altın, terleri misktir. Her birinin iki eşi vardır ki güzelliklerinden etlerinin arkasın dan bacak kemiklerinin içindeki iliği görülür. Aralarında hiç tartışma ve nefret olmaz. Aynı kalbe (duyguya) sahiptirler. Sabah akşam Allah’ı tesbih ederler.

Lügatler: Grup: Topluluk, cemaat. Bedir ayı: On dört gecelik ay. Maksat, yüzlerinin o ay gibi parlak ve nurlu olmasıdır. Öd: Buhurda na konulup yakılan hoş kokulu kabuk. Terleri: Vücutlarından çıkan terin kokusu. İlikleri görülür: Maksat bedenlerinin pürüzsüz olmasi dır. Bacak: Ayaktan dize kadar olan kısımdır.

an Hadisten çıkan hükümler: Cennetliklerde kusur namına bir şeyin olmadığı. Kurtubi şöyle demiştir: Cennettekilerin yeme, içme, giyme ve koku sürünme gibi şeyleri; açlık, susuzluk, çıplaklık veyahut kötü kokudan dolayı değildir; bunlar sürekli zevk ve bitmeyen nimetlerdir. Nevevi şöyle demiştir: Ehl-i sünnet mezhebine göre cennettekilerin nimetlerden istifade etmeleri dünyadakilerin istifade etmeleri gibidir. Ancak aralarında çok zevk ve lezzet farkı vardır. Allah’ın kitabı ve Re sul’ünün sünneti cennetteki nimetlerin kesintisiz olduğunu göster mektedirler. Cennet halkı arasında hasetlik ve tartışma gibi şeyler yok tur. Çünkü onların kalplerinden kötü ahlaklar sökülüp atılmıştır.

1885/4 وعن المغيرة بن شعبة رضي الله عنه عن رسول اللہ ﷺ قال: «سأل موسی ﷺ ربه : ما أدنى أهل الجنة منزلة؟ قال: هو رجل يجي بعد ما أدخل أهل الجنة الجنة، فيقال له : أدخل الجنة، فيقول: أي رب، كيف وقد نزل الناس منازلهم، وأخذوا أخذاتهم؟ فيقال له: أترضى أن يكون
لك مثل ملك ملك من ملوك الدنيا؟ فيقول: رضيت رب، فيقول: لك ذلك ومثله ومثله ومثله ومثله، فيقول في الخامسة : رضيت رب، فيقول: هذا لك وعشرة أمثاله، ولك ما أشتهت نفسك، ولذت عينك! فيقول: رضيت رب قال رب، فأعلاهم منزلة؟ قال أولئك الذين أردت غرست كرامتهم بيدي ، وختمت عليها، فلم تر عين، ولم تسمع أذن، ولم يخطر على قلب بشر!»

4/1885-Muğire bin Şube radıyallahu anhten: Resulullah sallalla

hu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Musa aleyhisselam Cenab-1 Allah’a sordu: “Ya Rabbi, cennet hal kının en düşük derecelisi nasıldır?” dedi. Allah Teala da şöyle buyur du: Cennetlikler cennete girdikten sonra bir adam getirilir; ona: Cen nete gir, denir. O da: Ya Rabbi, nasıl gireyim; herkes yerine geçmiş ve alacağını almış, der. Ona: “Sana dünya krallarından bir kralın mülkü kadar yer verilse razı misin?” denir. O da: Razıyım, ya Rabbi, der. Rab bi de: Sana bu kadarı ve dört misli daha vardır, der. Adam da: Razı ol dum, ya Rabbi, der. Rabbi de: Sana bu kadar ve bunun on misli daha, der. Gönlünün çektiği ve gözüne hoş görünen şeyler de senindir, der. Adam: Razı oldum, ya Rabbi, der.

Musa aleyhisselam: “Ya Rabbi, cennettekilerin en yüksek dereceli si nasıldır?” dedi. Allah Teala da şöyle dedi: İşte asıl istediğim onlardır. Onların şeref ağaçlarını (kütüklerini) elimle diktim ve üzerini mühür ledim. Artık onları hiç bir göz görmemiş, hiç bir kulak duymamış ve onlar hiç kimsenin kalbine gelmemiştir. Müslim rivayet etmiştir.

Lügatler: Alacaklarını almışlar: Allah’ın, kendileri için hazırladığı nimetlere nail olmuşlar. Şeref kütüklerini elimle diktim: Yani sırf ken di kudretimle var ettim; araya ne bir melek ne bir başkası karışma mıştır. Bu da onların daha çok ikram görmeleri içindir.

Hadisten çıkan hükümler: Allah Teala’nın kereminin ve bol rah metinin izahı. Cennettekilerin derecelerinin açıklanması: şöyle ki onların derece itibarı ile en düşük olanı, dünya krallarının mülkünün birkaç katı ikrama kavuşacaktır.

1886/5 وعن ابن مسعود رضي الله عنه قال: قال رسول اللہ ﷺ : «إني لأعلم آخر أهل النار خروجاً منها ـ وآخر أهل الجنة دخولا الجنة –
رجل يخرج من النار حبوا؛ فيقول الله عز وجل له: اذهب فأدخل الجنة ، فيأتيها، فيخيل إليه أنها ملأى، فيرجع فيقول: يا رب، وجدتها ملأى! فيقول الله عز وجل له: اذهب فادخل الجنة فيأتيها، فيخيل إليه أنها ملأى، فيرجع، فيقول: يا رب، وجدتها ملأى! فيقول الله عز وجل له: أذهب فأدخل الجنة، فإن لك مثل الدنيا وعشرة أمثالها ـ أو إن لك مثل عشرة أمثال الدنيا! فيقول : أتسخر بي؟ أو تضحك بي ـ وأنت الملك؟» قال : فلقد رأيت رسول اللہ ﷺ ضحك حتى بدت تواجده، فكان يقول: «ذلك أدنى أهـل

الجنة منزلة!»

5/1886-Ibn Mes’ud radıyallahu anhten: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

Ben cehennemden en son çıkacak ve cennete en son girecek kimseyi biliyorum:

Bu adam cehennemden emekleyerek çıkar. Aziz ve celil olan Allah ona: Git, cennete gir, der. O da gelir; cennetin dolmuş olduğunu hayaller; geri döner: Ya Rabbi, cenneti dolu gördüm, der. Aziz ve celil olan Allah da: Git, cennete gir, der. Adam gelir; yine cennetin dolmuş olduğunu hayaller. Döner: Ya Rabbi, cennetin dolu olduğunu gör düm, der. Aziz ve celil olan Allah da: Git, cennete gir; sana dünya ka dar, arti on kadarı daha verilmiştir, der.

Adam da: “Ya Rabbi, benimle alay mı ediyorsun yahut bana gülüyor musun? Sen büyük Padişahsın!” der.

Ravi diyor ki: Bu sırada Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin, azı dişleri görülecek kadar güldüğünü gördüm. “İşte, cennetliklerin en düşük derecelisi budur!” diyordu. Müttefekunaleyh.

Liigatler: Azı dişleri görülecek kadar güldü: Maksat, asiri derece de gülmesidir. Halbuki Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ge nellikle gülümserdi. Allah’ın bu büyük nimeti karşısında bu kadar gülmüştür.

Hadisten çıkan hükümler: Cennetliklerin derecesi en düşük olanına dünyadaki nimetlerin on katı verilecektir.
١٨٨٧/٦ وعن أبي موسى رضي الله عنه أن النبي ﷺ قال: «إنّ للمؤمن في الجنة لخيمة من لؤلؤة واحدة مجوفة طولها في السماء ستون ميلا! للمؤمن فيها أهلون، يطوف عليهم المؤمن، فلا يرى بعضهم بعضاً!»

6/1887-Ebu Musa radıyallahu anhten: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

Mü’mine cennette içi oyulmuş bir tek inciden altmış mil yüksekli ğinde bir çadır verilecektir. Mü’minin o çadırda bütün ailesi olacaktır. Mü’min onları dolaşacak; birbirini görmeyecekler. Müttefekunaleyh.

Bir mil: Altı bin arşındır.

Lügatler: Çadır: Aslı dört köşeli Arap evidir. Birbirini görmeyecekler: Çadır o kadar geniş ve köşeleri birbirinden o kadar uzak olacak ki içindekiler birbirlerini görmeyecekler.
Hadisten çıkan hükümler: Allah’ın cennetteki yaratıkları o kadar büyük olacak ki, mü’min sonsuz göz alıcı nimetlerden bol bol istifa de edecektir.

النبی ﷺ قال

١٨٨٨/٧ وعن أبي سعيد الخدري رضي الله عنه

وإن في الجنة شجرة يسير الراكب الجـواد المضمر الشريع مئة سنة ما

يقطعها!» متفق عليه. وروياه في الصحيحين أيضاً من رواية أبي هريرة

رضي الله عنه قال: «يسير الراكب في ظلها مئة سنة ما يقطعها»

7/1888-Ebu Said el-Hudri radıyallahu anhten: Peygamber sallal lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Cennette bir ağaç vardır ki, bir binici eğitilmiş ince rahvan atı ile yüz sene gider de yine kat edemez! Müttefekunaleyh. Buhari ile Müs lim aynı hadisi Sahihlerinde Ebu Hureyre radıyallahu anhten şu şe kilde rivayet etmişlerdir: Bir atlı onun gölgesinde yüz sene gider de yine onu kat edemez (geçip gidemez).

Entencus al Ulan Lügatler: Eğitilmiş at (mudammer): Ata önce tavlanıncaya kadar yem verilir. Sonra yemi azaltılır ve bir ahıra konur. Üzerine çul örtü
lür; at terler. Teri kuruyup da eti azalınca daha iyi koşar. Katedemez: Ağacın büyüklüğünden ve aşırı genişliğinden. Gölgesinde; Dallarının altında. Çünkü cennette güneş ve isi yoktur. Rağıb İsfahani şöyle de miştir: Arapçada güneşin yetişmediği yerlere gölge denir. Çünkü cen nette güneş yoktur. Gölge aynı zamanda izzet, nimet, refah ve esen lik manalarına da gelir. (Nitekim bolluk içinde yaşayanlar için, güneş yüzü görmemiş (camekan çocuğu) denir. Işte cennetin gölgesi de böyledir. Mütercim).

Hadisten çıkan hükümler: Cennet ağaçlarının büyüklüğü; bun dan da Allah Teala’nın, kullarına olan lütfünün genişliği anlaşılır. On ları dünyada iken ibadet ve taatlere davet etmiş ki, cennette mutlu luk içinde yaşasınlar. Nimetlerinden, ağaçlarından ve gölgesinden is tifade etsinler. Hamd, minnet ve lutuf Allah’ındır.

١٨٨٩/٨ وعنه عن النبي ﷺ قال: «إن أهل الجنة ليتراءون أهل الغرف من فوقهم كما تراءون الكوكب الدري الغابر في الأفق من المشرق أو المغرب، لتفاضل ما بينهم». قالوا يا رسول الله، تلك منازل الأنبياء لا يبلغها غيرهم؟ قال: «بلى والذي نفسي بيده، رجال آمنوا بالله وصدّقوا

المرسلين» .

8/1889-Yine Ebu Said el-Hudri radıyallahu anhten: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: Cennetekiler üstlerinde odalarda yaşa yanları, sizin doğu veya batı tarafında gökte inci gibi parlayan yıldızı gördüğünüz gibi yüksekte görürler. İşte onlarla aralarında bu kadar fazilet farkı olacaktır, dedi. Ashab:

“Ya Resulallah, bunlar, başkalarının yetişemeyeceği Peygamber lerin dereceleri midir?” dediler. O da: Hayır, ruhumu elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, onlar Allah’a inanip Peygamberleri tasdik eden kimselerdir, dedi. Müttefekunaleyh.

Hadisten çıkan hükümler: Cennettekilerin dereceleri faziletleri ne göre farklı olacaktır. Öyle ki alttakiler üsttekileri yukarıdaki yıldız lar gibi görecekler. Allah Teala da bu hususta: Onların Allah katında dereceleri vardır, buyurmuştur. Salih mü’minler imanları ve peygam beri tasdik etmeleri nedeniyle peygamberlerin derecelerine çıkacak lardır. Allah’tan bizleri de onlardan eylemesini niyaz ederiz.

18۹۰/۹ وعن أبي هريرة رضي الله عنه أن رسول اللہ ﷺ قال: «لقاب قوس في الجنة خير مما تطلع عليه الشمس أو تغرب!»

9/1890-Ebu Hureyre radıyallahu anhten: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Cennette bir yay kadar yer, dünyada üzerine güneşin doğduğu veyahut battığı şeylerden daha hayırlıdır, demiştir. Müttefekunaleyh. Lügatler: Yay kadar: Burada yayın kab’ı kadar deniyor ki, yayın ucundan ortasına yani elle tutulacak yerine kadar kısmıdır ki böyle ce yarım yay kadar demek olur.

Hadisten çıkan hükümler: Cennetin fazileti beyan ediliyor; öyle ki cennette küçük bir yer, dünyada güneşin üzerine doğup veyahut battığı şeylerden daha hayırlıdır. Bunun da sebebi şudur: Çünkü cen net ebedi ve sonsuzdur; dünya ise fani ve geçicidir.

١٨٩۱/۱۰ وعن أنس رضي الله عنه أن رسول اللہ ﷺ قال: «إن في الجنة سوقاً يأتونها كل جمعة، فتهب ريح الشمال ، فتحتُو في وجوههم وثيابهم، فيزدادون حسنا وجمالاً، فيرجعون إلى أهليهم، وقد أزدادوا حسناً وجمالاً، فيقول لهم أهلوهم : والله لقد أزددتم حسناً وجمالاً! فيقولون : وأنتم

والله لقد أزددتم بعدنا حسناً وجمالاً!» 10/1891-Enes radıyallahu anhten: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

Cennette bir Pazaryeri vardir cennettekiler her Cuma oraya gelir ler. Kuzey rüzgârı eser; yüzlerine ve elbiselerine cennet kokuları sa çar; o zaman güzellik ve cemalleri daha da artar. Ailelerine güzellik ve cemalleri artmış olarak dönerler.

Aileleri de onlara:

“Allah’a yemin ederiz ki, güzellik ve cemaliniz daha da artmış!” derler. Onlar da: “Biz de Allah’a yemin ederiz ki, sizin de bizden son ra güzellik ve cemaliniz artmış!” derler (bugün güzelliğin dünden zi yade)! Müslim rivayet etmiştir.
Lügatler: Pazaryeri: Insanların alışveriş ve istifade etmeleri için toplandıkları yer. Cennetin Pazar yeri ise, cennet halkının toplanıp gönüllerinin çektiği her şeyi bedelsiz aldıkları bir mekandır. Kuzey rüzgârı: Kible tarafından aykırı esen rüzgârdır. Kadı İyad şöyle demiş tir: Burada özellikle kuzey rüzgârından bahsedilmesi, Araplara göre yağmur getiren rüzgâr olmasındandır. Hadisten çıkan hükümler: Cennet halkının güzellik ve nimetlerinin artması, aralarında karşılıklı olarak sevgi ve muhabbetin fazlalaşması.

۱۱/١٨٩٢ وعن سهل بن سعد رضي الله عنه أن رسول اللہ ﷺ قال : «إنّ أهل الجنة ليتراءون الغرف في الجنة كما تراءون الكوكب في السماء. .

11/1892-Sehl bin Sa’d es-Saidi radıyallahu anh diyor ki: Resulul lah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:

Cennet halkı cennetteki odaları, sizin gökteki yıldızları görmeniz gibi görürler. Müttefekunaleyh. Lügatler: Görürler: Müşahede ederler.

Hadisten çıkan hükümler: 8/1889 no’lu hadisle aynı manadadır, oraya bakınız.

۱۸۹۳/۱۲ وعنه رضي الله عنه قال: شهدت من النبي ﷺ مجلساً وصف فيه الجنة، حتى أنتهى، ثم قال في آخر حديثه : «فيها ما لا عين رأت، ولا أذن سمعت، ولا خطر على قلب بشر». ثم قرأ وتتجافى جنوبهم المضاجع » إلى قوله تعالى: «فلا تعلم نفس ما أخفي لهم من قرة

أعين؟ .

12/1893-Yine Sehl bin Sa’d es-Saidi radıyallahu anh diyor ki: Re sulullah sallallahu aleyhi ve sellemin bir meclisinde bulundum. Ora da cenneti vasfetti (nitelikleri ile anlattı). Sonra konuşmasının bitiş kusminda:
Orada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç bir kimse nin kalbine gelmedik şeyler vardır, dedi. Sonra da şu ayeti okudu: Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataktan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızık tan Allah yolunda harcarlar.

Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandı ğını hiç kimse bilmez (Secde: 16, 17). Buhari rivayet etmiştir.

Hadisten çıkan hükümler: Peygamber sallallahu aleyhi ve selle min, duyguları tahrik etmek için hayır işlemeye karşı sevap müjdesi vermesi. Cennetin ve büyük nimetlerinin dünyadakilerle mukayese edilemeyecek faziletinin beyan edilmesi.

سعيـد وأبي هريرة رضي الله عنهما أن 1894/13 وعن أبي – رسول اللہ ﷺ قال: «إذا دخل أهل الجنة الجنة ينادي مناد. إن لكم أن تحيوا فلا تموتوا أبداً، وإن لكم أن تصحوا فلا تسقموا أبدأ، وإن لكم أن تشبوا فلا

تهرموا أبداً، وإن لكم أن تنعموا فلا تبأسوا أبدا. . 13/1894

-Ebu Said ve Ebu Hureyre radıyallahu anhuma Hazretle rinden: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

Cennetlikler cennete girdikleri zaman bir ünleyici şöyle seslenir: Sizin için hayat vardır; bir daha asla ölmeyeceksiniz. Sizin için sağlık vardır; bir daha asla hasta olmayacaksınız. Sizin için hep gençlik var dır; bir daha asla ihtiyar olmayacaksınız. Sizin için nimet ve mutluluk vardır; bir daha asla sıkıntı ve mutsuzluk görmeyeceksiniz. Müslim rivayet etmiştir.

Lügatler: İhtiyarlık: Yaşlılıktan meydana gelen bir durumdur; bu da ölüm gibi çaresi olmayan tabii (doğal) bir hastalıktır.

Hadisten çıkan hükümler: Cennet ile dünya nimetinin farklı olu şu; şöyle ki cennet nimetinde korku, değişme, tükenme, hastalık ve ihtiyarlık gibi şeyler yoktur. Bu arada dünya nimeti devamsızdır, ağrı ve sızıdan hali olmaz.

1896/15 وعن أبي سعيد الخدري رضي الله عنه أن رسول اللہ ﷺ قال: «إن الله عز وجل يقول لأهل الجنة : يا أهل الجنة، فيقولون: لبيك
ربنا وسعديك، والخير في يديك، فيقول: هل رضيتم؟ فيقولون : وما لنا لا ترضى يا ربنا وقد أعطيتنا ما لم تعط أحداً من خلقك؟ فيقول: ألا أعطيكم أفضل من ذلك؟ فيقولون : وأي شيء أفضل من ذلك؟ فيقول: أجل عليكم رضواني، فلا أسخط عليكم بعده أبداً!»

14/1895-Ebu Hureyre radiyallahu anhten: Resulullah’a sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Cennette en düşük derecedeki birine Cenab-ı Allah: Dile benden ne dilersen, der. O da çeşitli dileklerde bulunur. Allah Teala ona: “Di ledin mi?” der; o da: Evet, der. Allah Teala ona: Dilediğin senin olsun, bir misli daha, der. Müslim rivayet etmiştir.

Lügatler: Diledin mi? Her istediğini dile getirdin mi? if they Hadisten çıkan hükümler: Allah Teala’nın, cennettekilere geniş lütfü ve onlara istediklerinin katları kadar ikramı. Cennet nimeti hiçbir şey ile sınırlı değildir; bilakis mü’min orada her istediğini ve gönlünün her çektiğini Allah’tan bir lütuf, cömertlik ve kerem olarak bulur.

1896/15 وعن أبي سعيد الخدري رضي الله عنه أن رسول اللہ ﷺ قال: «إن الله عز وجل يقول لأهل الجنة : يا أهل الجنة. فيقولون: لبيك ربنا وسعديك، والخير في يديك. فيقول: هل رضيتم؟ فيقولون: وما لنا لا ترضى يا ربنا وقد أعطيتنا ما لم تعط أحدا من خلقك؟ فيقول: ألا أعطيكم أفضل من ذلك؟ فيقولون: وأي شيء أفضل من ذلك؟ فيقول: أجل عليكم رضواني، فلا أسخط عليكم بعده أبداً!»

15/1896-Ebu Said el-Hudri radıyallahu anhten: Resulullah sallal lahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Aziz ve celil olan Allah, cennet tekilere:

“Ey cennet halkı!” diye seslenir. Onlar da: Ey Rabbimiz buyur, bu yur, hayır senin elindedir, diye karşılık verirler. O da: “Razı oldunuz mu?” der. Onlar da: “Nasıl razı olmayız ki, bize yarattıklarından hiç birine vermediğin şeyleri verdin?!” derler. O da: “Size bundan daha
fazlasını vereyim mi?” der. Onlar da: “Bundan daha fazlası ne olabilir?” derler. O da: Artık sizden razı olacağım ve size bir daha gazap et meyeceğim!” der. Müttefekunaleyh. Hadisten çıkan hükümler: Allah Teala’nın onlara hitap etmesi ile cennettekilere lütfü ve güzel vaatlerde bulunarak onlara daha fazla ikrami.

1897/16 وعن جرير بن عبد الله رضي الله عنه قال: كنا عند

رسول اللہ ﷺ ، فنظر إلى القمر ليلة البدر، وقال: «إنكم سترون ربكم عياناً كما

ترون هذا القمر، لا تضامون في رؤيته» .

16/1897-Cerir bir Abdullah radiyallahu anh rivayet ediyor ve di yor ki: Biz, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanında idik; on dört gecelik bedir aya baktı ve:

Bu ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi de zararsız ve ziyansız ayan beyan göreceksiniz, dedi.

Hadisten çıkan hükümler: Mu’minler cennette Rablerini göre ceklerdir. Ancak bu; niteliksiz, sınırları olmayan, teşbih ve temsile sığmayan bir görme olacaktır. Allah Teala: O gün yüzler vardır; ter ü tazedir; Rablerine bakmaktadır, buyurmuştur.

Imam Malik rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: Allah Teala dün yada neden görülmez? Çünkü O, bakidir. Baki de fani ile görülmez.

Ahirete geçilip de baki gözlere sahip olunca, Baki’yi baki ile görürler.

1898/۱۷ وعن صهيب رضي الله عنه أن رسول اللہ ﷺ قال: «إذا دخل أهل الجنة الجنة يقول الله تبارك وتعالى: تُريدون شيئا أزيدكم؟ فيقولون : ألم تبيض وجوهنا؟ ألم تدخلنا الجنة وتنجنا من النّار؟ فيكشف الحجاب، فما أعطوا شيئاً أحب إليهم من النظر إلى ربهم!»

17/1898-Suhayb radıyallahu anhten: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Cennetlikler cennete girdikleri zaman yüce Allah:
“Benden daha fazla bir şey istiyor musunuz?” der. Onlar da: “Yü

zümüzü ak çıkarmadın mı? Bizi cennetine koyup cehenneminden

kurtarmadın mı?” derler. O zaman perdeyi kaldırır; şimdiye kadar kendilerine Rablerini görme gibi tatli bir şey verilmediğini görürler! Müslim rivayet etmiştir. Lügatler: Perdeyi kaldırır: Bu, dünyada Allah Teala’yı kulların görmemesi için çekilen perdedir. Ahirette ise kendisini görmeleri için onu kaldırır.

Hadisten çıkan hükümler: Cennet halkının önünden perdenin kaldırılıp aziz ve celil olan Rablerini görmeleri. Cennette mü’minle rin Allah Teala’yı görmelerinin isbatı. Kafirlere gelince onlar bundan mahrum olacaklardır. Allah Teala onlar için: hand trusy morito

Hayır, onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O’nu görmekten) mah rum kalmışlardır (Mutaffifin: 15) buyurmaktadır.

İbn Allan şöyle demiştir: İmam Nevevi’nin, kitabi bu münasebet le bitirmesi şundan dolayıdır: Çünkü hadiste salih kullarına Rableri tarafından son büyük bir ikram verildiği bildiriliyor. İşte böyle bitir mek de münasip düşmüştür. Böylece kitap da güzel şekilde sona er miş olur.

Allah Teala şöyle buyurmuştur:

Iman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt taraflarından ırmaklar akan (saraylara) erdirir. Onların oradaki duası: “Allah’ım! Seni noksan sifatlardan tenzih ederiz!” sözleridir. Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise “selam”dir. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur (Yunus: 9, 10).

Bize bunu gösteren Allah’a hamd ederiz. Eğer Allah bize bunu göstermese idi biz onu bulamazdık.

Allah’ım! Kulun ve Ümmi Peygamber Resul’ün Muhammed’e; Muhammed’in al’ine, zevcelerine ve zürriyetine salat ve selam eyle; tıpkı Ibrahim’e ve Ibrahim’in al’ine salat ve selam ettiğin gibi.

Allah’ım! Ümmi Peygamberin Muhammed’e, Muhammed’in al’ine, zevcelerine ve zürriyetine bereket ver; tıpkı Ibrahim’e ve İbra him’in al’ine dünyalarda bereket verdiğin gibi. Şüphesiz sen övgüye layıksın! Yücesin!
Kitabın Müelifi Imam Muhyiddin Nevevi Hazretleri: Bu kitabı hicri 670 (m. 1271) senesinde Şam’da Ramazan’ın on dördünde Pa zartesi günü tamamladım, demiştir.

BENZER KONULAR:

Cevapla