Allah insanı nasıl yaratmıştır?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

İnsanın Allah Tarafından Yaratılışı

Allah insani nasil yaratmistir

ALLAH, İNSANA RUHUNDAN ÜFLEMİŞ, ONA CAN VERMİŞTİR

“O, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır. Sonra onun neslini önemsenmeyen bir suyun özünden yaratıp sürdürmüştür. Sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (Secde 32/7-9)

Ayetin Arapça metni:

الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَا خَلْقَ الْإِنْسَانِ مِنْ طِينٍ (۷) ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ (۸) ثُمَّ سَوِيهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِنْ رُوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ (1)

Yüce Allah, Hz. Adem’i ve insan cinsini güzel bir şekil vererek yaratmış, onu bedenî ve zihnî üstünlüklerle donatarak yoktan varlık sahnesine çıkarmıştır. Onu, dilediği şekilde önce topraktan sonra da su, kan, et-kemik aşamalarıyla yaratmıştır. Sonra da ona varlığını sürdürmenin yollarını, din ve dünya işlerinde yapması gerekenleri göstermiştir.
Allah insanın yaratılışını, yeniden dirilişi yalanlayan Mekkeli Müşriklerin inkâr sebepleri bağlamında açıklamıştır. Mekkeli Müşrikler bir taraftan yeri ve gökleri Yüce Allah’ın yarattığına inanıyor; diğer taraftan da âhirette diriltilmeyi ve hesap vermeyi bildiren Hz. Peygamber’e inanmıyor ve kibirle onu alaya alıyorlardı. Hatta bazıları çürümüş bir kemiği eliyle ufalayıp savurarak: “Bu çürümüş kemikleri kim diriltecekmiş!?” diyebiliyordu. Kur’ân ise onlara, toz toprak håline gelmeleri şöyle dursun canlanması mümkün görülmeyen taşa, demire dönüşmüş bile olsalar yeniden diriltilerek hesaba çekileceklerini haber veriyordu. Çünkü Allah için insanın yaratılışı yer ve göklerin yaratılışından daha kolaydır. Kur’ân onlara, ataları Hz. Adem’in ve kendilerinin yaratılış aşamalarını anlattı. Melek ve şeytanı farklı özden yaratan Yüce Allah, insanı cinsinin bel ve göğüs kafesi arasında üretilen ve sonra vücuttan atılan,” çabuk bozulan birkaç damla sıvıdan, ancak bedenî ve ruhî yetenekleri bakımından yaratılanların en üstünü olarak yaratmıştır.

Ona ruhundan üfleyerek şeref ve ölçülü bir biçim vermiş ve onu yeryüzünde halife yapmıştır.  İnsan, sahip olduğu akli, zihnî yetenekleri ve iradesiyle, daha güçlü varlıklara hükmederek dünyayı imar etmiştir.  Böylece âhireti inkâr eden Müşriklere şu söyleniyordu: Muazzam evreni yaratan, insanı bu özellikleriyle örneği olmadan, yoktan yaratan; insanı ikinci kez yaratacak ve onu hesaba çekecektir. Bu da O’nun için çok kolaydır. Allah Teâlâ görünen ve görünmeyen diğer bütün varlıklarıyla, engin evrenle karşılaştırarak, insanı yaratmanın ne kadar kolay olduğunu” onlara hatırlatmıştır. Buna göre insan, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmalı, sadece O’na kul olmalıydı. O’nu bırakıp da birtakım aciz varlıklara, şeytanlara ve kendi arzularına kulluk etmemeliydi. Yüce Allah bunu onlara bildirmek ve uyarmak için de peygamberleri göndermişti. Elçiler insana, âhirette hesaba çekileceğini ve dünyadaki inanışına ve yaşayışına göre karşılığını ödül ya da ceza olarak alacağını bildirmişlerdi.

Kur’ân’da Allah’ın yaratmasıyla ilgili anlatımlarda ilk dikkat çeken şey bütün mahlûkatın sudan var olmasıdır. Ayrıca Kur’ân, insanın topraktan yaratılmasını Allah’ın âyetlerinden biri olarak sunar. Allah, Hz. Adem’i, evreni tüm öteki unsurlarıyla yarattıktan sonra yaratmıştır. Hz. Adem’in de topraktan ve su ile karışmış çamurdan (tin) aşamalar hâlinde yaratıldığı Kur’ân’da bildirilmiştir. Hz. Adem’in yaratıldığı maddenin başka bir hâli, bu çamurdan çıkan özdür (sülale). Hz. Adem’in yaratıldığı çamuru anlatan bir diğer kelime sıcak, yapışkan çamur mânasındaki lâzib kelimesidir. Bu madde, “kara, kokuşmuş, farklı şekil alabilen bir çamur” (hamein mesnûn) olarak anlamlandırılmıştır. Adem’in (as) bedeninin yaratılışının son aşaması, siyah balçıktan şekil verilmiş, pişmemiş lâkin pişmiş toprak kap gibi tınlayan kuru çamurdur (salsal) 26 Ayetlerin akışından anlaşılan, su ile karılarak çamur hâline gelen toprak bir süre beklemiş, mayalanmış, kararmış ve yapışkan hâle gelmiştir. Sonrasında ona biçim verilmiş (tesviye) ve kuru, içi boş bir şekil almıştır. Olabilecek en güzel şekli aldıktan sonra, onu canlı hâline getirecek olan ruh üflenmiştir. Yaratılışın bu aşamaları âyette, “bir yaratılıştan öbürüne geçirmek” ifadesiyle anlatılmıştır.

Yüce Allah insan cinsini Hz. Adem ile başlatmış ve kendisiyle huzur bulacağı eşini de kendi cinsinden yaratmıştır. Eşi Hz. Havva’yı yaratarak bütün insanlık ailesini bu çiftten, tek ana babadan türetip yeryüzüne yaymıştır. Ademoğlu böylece kendi cinsinden eşlerle soyunu devam ettirmiştir. Allah âyette Hz. Havvâ için, “ondan da eşini yarattı” ifadesini kullanmıştır. Kur’ân’da bu ifade, birçok sûrede kullanılmaktadır. Bu ifadeye dayanarak, Hz. Havva’nın, Hz. Adem’in bir parçasından değil, onun yaratıldığı özden yaratılmış olduğu yorumu yapılmıştır. Hz. Havva’nın, Hz. Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığına dair hadislerin de biri diğerinin canından kopmuş çift olmalarının temsili anlatımı olarak anlaşılması mümkündür.

Toprak ve sudan bu ilk yaratılış süreci sonrasında insan, Allah’ın başka bir yaratma biçimiyle çoğalıp yeryüzüne yayılmıştır. Buna göre Allah insanı, erkek ve dişinin birbirine katışan sıvısı ile yaratarak çoğaltmıştır. Allah, Ademoğlunun soyunu, erkeğin üretken sıvısını (nutfe) eşinin rahminde yerleştirmek ve hâlden hâle geçirmekle devam ettirmiştir. Bunu da ancak ilim ve hikmet sahibinin yapabileceğine, yine O’nun yarattığı dişi ve erkeğe yemin ederek güçlü bir şekilde göstermiştir. Nutfenin kökü olan natť, dökmek ve damlatmaktır. Nutfe; az veya çok olsun “saf su, kovanın, kırbanın dibinde kalmış su ve erkeğin üretken suyu” anlamındadır. Kur’ân bu sıvıyı mehîn ve dafik özellikleriyle nitelemiştir. Hevn kökünden türetilen mehîn ve aynı kökten türetilen heyyin; saygın ve değerli olmayan demektir. İnce ve zayıf anlamına da gelir. İnsanın yaratıldığı suyun ikinci sıfatı da dâfiktır. Bir âyette geçen bu kelimenin kök mânası, suyun bir defada dökülmesidir. Kur’ân insanın yaratılışı için bu kelimeleri kullanarak, aslında değersiz, dayanıksız, vücuttan atılan bir su iken ondan vakarlı ve saygın bir varlık yaratan Allah’ın büyüklüğünü ve yaratma kudretini anlatmaktadır.

İnsanın ana rahminde yaratılış aşamalarından bir diğeri ‘alaka devresidir. ‘Alaka kurumadan önceki donuk, pıhtılaşmış kan anlamına gelir. Araplar, asılan ve yapışan her şeye, ele yapışan çamura, kan emen sülüğe, sevgi ve ilgiye bu kökten kelimeler türetmişlerdir. Bütün bu anlamların, rahimde büyümeye başlayan insanın, yaratılmasının en baştaki hâlini anlattığı düşünülebilir.

Rahimdeki bu kan damlası (‘alaka), sonra et parçasına (mudga) dönüşür. Kur’ân’da iki âyette geçen mudga sözlükte; “et parçası, insanın kalbi ve alakadan yaratılan et anlamlarına gelmektedir. Ayrıca “çiğnenen şeyin ağızda kalan artığı ve “kemik üzerindeki et parçası” da mudga olarak tanımlanır. Yaratılış çerçevesinde insanın rahimlerde yaratılış safhası ve yeniden dirilişle ilgili Kur’ân’da et (lahm) kelimesi geçen birer âyet bulunmaktadır. Buna göre yaratılışta lahm, ceninin kemiğini saran ve organlarını birbirine bağlayan et parçalarıdır. Öyleyse bu aşamada kemikler de oluşmaktadır. Kur’ân’da kemik anlamındaki ‘azm, bir tanesi insanın yaratılış aşamaları ve on bir tanesi yeniden dirilişin imkânı bağlamı olmak üzere on iki âyette geçer. İnsanın yaratılış aşamasında önce mudganın içerisinde kemikler (‘ızām) oluşur ve gelişir. Bunlar zaman içinde düzgün bir insan biçimini alır. Sonunda ruh üflenir ve bedene can verilir.

Bütün bu olanlar karın duvarı, rahim duvarı ve cenini çevreleyen zar veya rahim içindeki “üç kat karanlık” (zulumâtün selás) içinde oluşur. Allah Teâlâ insanı; ana rahminde dilediği cinsiyet, renk ve surette yaratır. Onu; babaya, anneye, teyzeye veya halaya yahut da kendisiyle Hz. Adem arasındaki soyundan birisine benzer kılar. Ana karnından çocuk olarak çıkan insanın gelişimi yine aşamalar hâlinde; çocukluk, kuvvetli gençlik ve yaşlılık şeklinde devam eder. İnsanların bir kısmı ise ihtiyarlığa ulaşamadan ömrünü tamamlar.

Hayat Rehberi Kuran Diyanet

https://www.arapcadua.com/

BENZER KONULAR:

Cevapla