
Allah ismi Allah tarafından nasıl konmuştur ? Allah tarafından değiştirilebilir mi ahirette sıfatları bakidir delaletlerine unvan oluyor
ALLAH
KELİMENİN DİL YÖNÜNDEN İNCELENMESİ:
Arap dilinde “Allah” ism-i celâlinin kendine özgü bir kullanılışı vardır. Bu nedenle, kelimeyi öncelikle dil yönünden ele almak istiyoruz.
A- Türemişlik (İştikak) Yönünden:
“Allah” isminin türemesi ve aslı hakkında, rivayet olunan birtakım görüşler vardır. Bunlar şöyle özetlenebilir:
a) Allah kelimesinin aslı, “kendisine ibadet edilen” anlamına gelen “ilahe” dir. İlâh kelimesinin önüne, arâpçada belirlilik takısı olan “el” bu kelimenin önündeki “hemze”nin yerine getirilmiş ve kelime “Allah” şeklini almıştır, İmam Halil (v. 786) ve Sibeveyh (v. 796) in kabul ettikleri bu kurala uyan, Arap dilinde başka kelimeler de vardır. Meselâ insanlar anlamına gelen “en-Nâs” kelimesinin aslı “Unâs”dır.
b) Allah kelimesinin kökü, “yükseldi, yüksek oldu” anlamına gelen “Lâhe”dir. İfade ettiği manaya yücelik kazandırmak için önüne “el” harfleri eklenmiş ve “Allah” şeklini almıştır. “Lâhe-Allah”
c) Kisaî “(v. 805) ve Ferrâ (761-822) ise Allah kelimesinin aslının “el-İlâh” olduğu görüşündedirler. Kelimenin asıl harflerinden olan “hemze” kaldırılmış, yerine kelimeyi oluşturan harflerden birinci “lâm”, ikincisine ilave edilerek “Allah” şeklini almıştır. Nitekim arap dilinde bu şekilde meydana gelen başka kelimeler de vardır. “Lâkin-ene” kelimesi “Lakinnâ” şeklini almıştır.
d) İmam Halil’in kabul ettiği bir görüşe göre, Allah kelimesi “çok sevgi ve korkudan şaşırdı” anlamına geîen “Velehe” kökünden türemiştir. Buna göre “İlâh” kelimesinin aslı “Velehe”dir. “İlâh” kelimesinin başındaki “hemze” “Velehe” kelimesinin başındaki “vav” harfinden dönüşmüştür. Kelimenin bu şekli alması Arap dil kurallarına uygundur. “İsade” kelimesinin “Visâde” şekline dönüşmesi gibi
e) Allah kelimesi, “inanılan, ve himayesine sığınılan, koruyan” anlamına gelen “Elehe, Ye’lehu” fiilinden türemiştir. Bu görüşe göre, kelime ifade ettiği anlam yönüyle “Allah” şeklini almıştır.
f) Allah kelimesinin “ilâh kabul etti, ilah edindi” anlamına gelen “Ellehe” kökünden türemiş olduğunu kabul edenler de vardır. Kelimenin bu görüşe göre meydana gelişi A’raf Sûresinin, 127. âyetinde de görülmektedir. “Ve yezereke ve âliheteke. Seni ve tanrılarını terketmesi için”
B- Türememişlik (Camid) Yönünden:
“Alİah” kelimesinin, Allah’ın özel ismi olup türememiş olduğu İslâm bilginlerinin çoğu tarafından kabul edilmiştir. Bunlar görüşlerini şöyle savunmaktadırlar:
a) Allah isminin ifade ettiği anlamı hiçbir kelime ifade edemez. Kur’ani anlamdaki Allah’ın birliği (tevhid) inancının belirtildiği “lâ ilahe illallah)” “Allah’dan başka hiçbir ilâh yoktur” sözündeki “Allah” yerine başka bir isminin kullanılması, aynı anlamı veremiyeceği için uygun görülmemiştir. Bu duruma göre Allah, türemiş bir isim değildir.
b) Eğer Allah ismi, türemiş bir kelime olsaydı, pek çok varlık anlam yönünden O’na ortak olacaktı. Diğer varlıkların “Allah” kelimesinin ifade ettiği anlamda ortaklıkları uygun görülemez.
c) “Allah”ın diğer isimlerinin sıfat ismi olarak bildirilmesi, “Allah” isminin türemiş isim olmadığının bir başka ispatıdır. Çünkü bir varlığın tanıtılması için, önce onun ismi sonra da sıfatları belirtilir. Buna göre “Allah” “Rahman”dır, “Rahim”dir denilir… Zıddının denilmemiş olması da, bu ismin türememiş ve Allah’ın özel bir ismi olduğunu gösterir…
d) Bu konudaki en kesin delillerden biri de şu âyettir:
“Sen Allah’a bir adaş bilir misin?” [1]
Bu âyette Allah isminin hiçbir varlığa verilmediği ve verilemeyeceği açıkça belirtilmektedir.
C- Menşe’i (Kaynağı) Yönünden:
“Allah” isminin İbranice’den, Süryanice’den ve diğer dillerden Arap diline geçtiği ve bu dilin aslından olmayan bir kelime olduğunu söyleyenler de vardır. Ancak bu görüşün doğruluğunu isbat edecek herhangi bir delil bulunmamaktadır.
“Allah” isminin yukardaki görüşün aksine, Arapça asıllı bir kelime olduğunu ortaya koyan deliller de vardır. Bu deliller şunlardır:
a) Hz. Muhammed zamanında bütün Arapların “Allah” ismini tanıdıkları âyet ile sabittir
“Sen onlara, ‘gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorarsan elbette Allah yarattı… diyecekler” [2]
Bu âyetten anlaşıldığı üzere “Allah” ismi bu devirde Araplar arasında kullanılıyordu.
b) “Allah” isminin Hz. İsmail zamanından beri kullanılagelen bir kelime olduğu da bilinmektedir. Bu itibarla Arapça bir kelime olduğu anlaşılmaktadır.
c) Bu kelimenin Arapçada, “Arab-i a’ribe” ve “Arab-i bâide” olarak bilinen iki arap soyuna kadar uzanan tarihi de bulunmaktadır. Bütün Arapların Hz. İbrahim (a.s.) soyundan olduğu; Kuzey Arabistan halkının Hz. İsmail (a.s.), güneydekilerin de Kahtan’dan geldiği arap soy bilimcilerince belirtilmektedir.
d) Arap dilinin, asıl itibariyle Arapça olmayan kelimelerin ortaya çıkarılmasını sağlayan çok ince dil özelliklerine sahip olduğu da bir gerçektir. Dildeki bu özelliklerle herhangi bir kelimenin durumunu incelemek mümkündür. Bu açıdan “Allah” kelimesi incelendiğinde Arapça’da, benzeri olmayan bir kullanılış yönünün var olduğunu görürüz.
“Allah”, Allah’ın bütün güzel isimlerini (esmau’l-hüsnaâ) kendinde toplayan Yüce Zatının ismidir.
Allah ismi, ne türemiş ne de diğer dillerden Arapçaya geçmiş bir kelimedir. Doğrudan doğruya O’nun Yüce Zatına ait, başka hiçbir varlığa verilemeyen özel bir ismidir. Bu nedenle kendine kulluk edilen ve tapınılan gerçek mabudun özel ismidir. Kur’an-ı Kerim, bu mabudu en yüce sıfatlarıyla bize tanıtmaktadır.
Tek ibadet edilecek varlık olan Allah, Kur’an-ı Kerim’de, en üstün ve mükemmel sıfatlarla tanıtılmaktadır. O’nun varlığı, diğer bütün var olanların sebebidir.
Allah ismi, O’nun Yüce Zatına ait özel ismidir. Bu isimden duyulan anlam, diğer isimlerinden duyulan anlamdan daha açıktır. Bundan dolayı Alİah ismi celaliyle, Allah’dan başka hiçbir varlık anılmanııştır. Yine “Allah” isminin ikili ve çoğulu da yoktur.
“Tanrı”, “Hûda” gibi isimler, Allah ismi gibi O’nun zatına ait özel isimler değildirler. İlâh, Rabb gibi umumî isimlerdir. Bu kelimelerin ilahlar, tanrılar, rablar gibi çoğulları kullanılabilir. Ayrıca bu isimler, gerçek mabuda da, gerçek olmayana da verilmişlerdir. Şu halde Tanrı ve benzeri isimler, “Allah” özel isminin dengi olamazlar.
Bilinmesi gereken gerçek; “Allah, mabud olduğu için Allah değil, Allah olduğu için mabuddur”. İnsanlar, puta, ateşe, bir kısım kahramanlarına veya sevdikleri, korktukları çeşitli varlıklara tapmışlardır. Bu varlıklar, “mabudluk” özelliğini, kendilerine tapınılmakla kazanmışlardır. İnsanlar sonra bunlara tapınmaktan vazgeçerler. O zaman bu varlıklar, mabudluk özelliğini yitirirler. Yüce Allah ise, bunlar gibi bir varlık değildir. İnsanlar O’nu mabud tanıyıp, O’na ibadet etsinler veya etmesinler O yine Allah’dır, mâbud’dur.
Kur’an-ı Kerim, “Allah”ı, sıfat isimleriyle niteleyerek ibadette ve ilâhlıkta O’na ortaklığın imkânsızlığını ifade eden bir isim olarak tanıtmaktadır.
Benzeri konular:
Answer ( 1 )
Allah kelimesinin aslı, “kendisine ibadet edilen” anlamına gelen “ilahe” dir. İlâh kelimesinin önüne, arâpçada belirlilik takısı olan “el” bu kelimenin önündeki “hemze”nin yerine getirilmiş ve kelime “Allah” şeklini almıştır, İmam Halil (v. 786) ve Sibeveyh (v. 796) in kabul ettikleri bu kurala uyan, Arap dilinde başka kelimeler de vardır. Meselâ insanlar anlamına gelen “en-Nâs” kelimesinin aslı “Unâs”dır. Allah kelimesinin kökü, “yükseldi, yüksek oldu” anlamına gelen “Lâhe”dir. İfade ettiği manaya yücelik kazandırmak için önüne “el” harfleri eklenmiş ve “Allah” şeklini almıştır.