Allah merhametliyse neden cehennem var

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

CEHENNEMİN OLMASI ALLAHIN RAHMETİYLE ÇELİŞİR Mİ?

Allah merhametliyse neden cehennem var

Sonsuz güç kudret sahibi olan Allah annenin çocuğa olan sevgisinden daha çok bize merhametli bizi seviyorsa eyer bir çok kişinin imtihanı kaybedeceğini bildiğini halde neden bizi böyle bir şey yapıyor.

BENZER KONULAR:

Answers ( 2 )

  1. by.patron
    0
    2020-10-27T17:14:16+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    “Rahmetim ise her şeyi (bütün mahlukatı) kuşatmıştır (kaplamıştır).” (A’râf Sûresi: 156)
    sra Suresi, 8. ayet: Umulur ki, Rabbiniz size merhamet eder, fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz Biz de (sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya) döneriz. Biz, cehennemi kafirler için bir kuşatma yeri kıldık.
    Hac Suresi, 65. ayet: Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.
    Rum Suresi, 21. ayet: Onda ‘sükun bulup durulmanız’ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
    Araf Suresi, 149. ayet: Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız” dediler.
    Enbiya Suresi, 83. ayet: Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.”
    Nisa Suresi, 110. ayet: Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur.
    İsra Suresi, 54. ayet: Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azaplandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
    Mü’minun Suresi, 109. ayet: “Çünkü gerçekten Benim kullarımdan bir grup: “Rabbimiz, iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, derlerdi de,”
    Mü’minun Suresi, 118. ayet: Ve de ki: “Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.”
    Al-i İmran Suresi, 132. ayet: Allah’a ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız.
    Yusuf Suresi, 92. ayet: Dedi ki: “Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir.”
    İsra Suresi, 66. ayet: Sizin Rabbiniz, fazlından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütür. Gerçekten O, size karşı merhametli olandır.
    Kehf Suresi, 81. ayet: Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik.”
    Mü’minun Suresi, 75. ayet: Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek, taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler.
    Ankebut Suresi, 21. ayet: Dilediğini azaplandırır, dilediğine merhamet eder. O’na çevrilip-götürüleceksiniz.
    Beled Suresi, 17. ayet: Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak.
    Araf Suresi, 151. ayet: (Musa yalvarıp) Dedi ki: “Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın.”
    Nahl Suresi, 7. ayet: Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.
    Nahl Suresi, 47. ayet: Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler)? Öyleyse Rabbin, gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir.
    Şuara Suresi, 9. ayet: Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir.
    Fetih Suresi, 29. ayet: Muhammed, Allah’ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah’tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’taki vasıfları budur: İncil’deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va’detmiştir.
    Hadid Suresi, 27. ayet: Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik; ona İncil’i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid’at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah’ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
    burda ALLAH [C.C.] NUN MERHAMTİNİN BÜYÜKLÜĞÜN GÖSTERİR BİZAT ONUN AĞZINDAN ONA GÖRE BÜYÜK OLAN I İNSAN OĞLU DÜŞÜNSÜN
    HADİSLER
    z.Enes İbn-ü Malik rivayet ediyor:

    “Allah’ınResulü (S.) bindiği devesinin üzerinde ve gerisinde bulunan Muaz’a (R.) şöylebuyurdu:

    -Ya Muâz!

    -Buyurunuz ya Resulullah! Emirleriniz için hazırım.

    -Ya Muaz!

    -Buyurunuz ya Resûlellah! Emirlerinize amadeyim.

    -Ya Muâz!

    -Buyurunuz ya Resûlellah! Emirlerinizi bekliyorum.

    -(Ya Muâz!) Kalbinden doğrulayarakAllah’dan başka tapınılacak hiçbir ilah olmadığına; yalnız O’nun var olduğunave Muhammed’in de O’nun Peygamber’i olduğuna şehâdet eden insanların hiçbiriniAllah Cehenneme koymayacaktır.

    -Ya Resûlellah! Sevinmeleri için insanlara bu müjdeyi vereyim mi?

    -Verirsen güvenirler (de amel etmezler. Bırak kendilerini yüksek derecelere erdirecekameller yapsınlar.)

    Hz.Muâz bildiğini açıklamamış olmanın günahına girmemek için, ölümü arefesinde bugerçeği açıkladı.”2
    İbn-üÖmer (R.) rivayet ediyor:

    “Askeriseferlerinden birinde biz de Allah’ın Resulü (S.) ile beraberdik.

    (Kumandasıaltındaki ordu ile sefer halinde iken) Allah’ın Resulü bir toplulukla karşılaştı veonlara:

    -Bu topluluk kimlerden oluşmaktadır? sorusunu yöneltti.

    -Bizler müslümanız, cevabını verdiler.

    Busırada yanında çocuğu olan bir kadın ocağında ateş yakıyordu. Ocağın ateşiiyice alevlenince çocuğu ile (geri) çekildi. Allah’ın Resulü’ne (S.) geldi veşöylece sormaya başladı:

    -Sen Allah’ın Peygamber’i misin?

    -Evet (Allah’ınPeygamberiyim).

    -Anam babam sana feda olsun. Gerçekten Allah merhamet edicilerin en merhametlisimidir?

    -Evet… (enmerhametlisidir.)

    -Allah’ın kullarına merhameti, ananın çocuğuna merhametinden daha fazla mıdır?

    -Evet (dahafazladır).

    -İyiama (YaResûlellah!)ana çocuğunu ateşe atmaz; atamaz. (Allah kullarını Cehennem’e nasıl atacak?)

    (Kadıncağızınbu sözleri üzerine) Allah’ın Resulü (S.) ağlayarak kapanırcasına yere çöktü.

    Birsüre sonra kadına doğru başını kaldırdı ve şöyle buyurdu:

    -Allah, (adâletigereği) kullarındanancak ileri derecede azgın olan, kendisine isyan etmekde alabildiğine diretenve de “la ilahe illallah”: “Allah’tan başka ibâdet olunacak hiçbir ilâh yoktur,Yalnızcao vardır?” demekten kaçınan kullarını azâblandıracaktır.”3
    Muazb. Cebel (R.) anlatıyor:

    “Allah’ınResulü (birsohbeti sırasında bize şöyle) buyurdu:

    -Eğer isterseniz, Kıyamet Günü’nde Allah’ın mü’minlere soracağı ilk soruyu vemü’minlerin vereceği ilk cevabı size açıklarım.

    (Busoruya muhatab olan mü’minler olarak) biz de:

    -Evet, isteriz ya Resulüllah! dedik.

    Şuaçıklamayı yaptı:

    Allahmü’minlere soracak:

    -(AhiretYurduna göç ederek) bana kavuşmayı sevdiniz mi? Onlar da “Evet (sevdik) Ey Rabbimiz!” diyecekler.

    (Allahile mü’min kulları arasındaki diyalog şöyle sürecek.)

    -Bana kavuşmayıniçin sevdiniz?

    -(Ya Rab!) Affını, bağışlamanı ümid ettik (de mutlu olacağımıza inandık.)

    -Siz ki bağışlamamı ümid ettiniz, artık sizi bağışlamam gerekli oldu.4
    Allah seni bağışlamaz” deme

    ZamzamEl-Yemamî anlatıyor:

    “EbuHureyre (R.) bana şöyle öğüt verdi:

    -Ya Yemamî!Sakın ha hiç bir (mü’­min)kişiye (“Allah seni bağışlamaz”, “Allahseni ebediyen Cennet’e koymaz.”) gibi sözler söyleme.

    -Ya Ebâ Hureyre! (Biliyorsun) senin bana söylemememiöğütlediğin (busözler)ikızdığı zaman her birimiz mü’min kardeşine ve arkadaşına söylemektedir.

    (ZamzamEl-Yemamî anlatımını şöyle sürdürüyor:

    Cevabımüzerine) EbuHureyre bana:

    -(Evet ama) sen sakın ha söyleme, dedi veşöyle devam etti:

    BenHz. Peygamber’i şöylece anlatırken bizzat işittim:

    -İsrail oğulları içinde kardeş olan iki adam vardı. Biri ibâdete düşkündü.Diğeri de günahlar işleyerek nefsine zulmeden bir adamdı.

    İbâdetliolanı diğerini daima günahlar işlerken görür ve:

    -Be adam! (Bugünahları) bırak,derdi.

    Günahkârolan da:

    -Benimle Rabbim arasına girme. Sen benim üzerime gözetleyici mi gönderildin?cevabını verirdi.

    Âbidkardeş bir gün diğerini büyük olduğuna inandığı bir günahı işlerken gördü veona:

    -Yazıklar olsun sana! Son ver (artık bu günahlara,) dedi. Diğeri de:

    “BenimleRabbim arasına girme. Sen benim üzerime gözetleyici mi gönderildin?” cevabınıverince, ibâdetli kardeş (kızdı de şöyle) deyiverdi:

    -Allah’a yemîn ederim ki Allah seni bağışlamayacak; seni ebediyyen Cennet’ekoymayacaktır.

    (Aralarındageçen bu olaydan sonra) Allah ölüm meleğini onlara gönderdi de canlarını aldı.

    (Muhakemeolunmak üzere) Allah’ınhuzurunda birleştiler.

    Allah,günahkâr olana:

    -Git, rahmetimle Cennet’e gir, buyurdu. Âbid kulu da (şöylece sorguya çekti:)

    Senbilen ve kudretim altında olana güç yetiren mi idin ki:

    “Allahseni bağışlamayacak, seni ebediyyen Cennet’e koymayacaktır” dedin. Yüce Allahsonra da meleklerine emir verdi:

    -Götürün bunu Cehennem’e!

    Hz.Peygamber (buolayı anlatıp bitirince şöyle) buyurdu:

    -Canım kudret ve tasarrufu altında olan Allah’a yemîn ederim ki, o âbit kuldünyası ve âhiretini helâk eden söz söyledi.”5

    Allah’dan ümit kestirmek Cehennem’e götürür

    Buhadîsden delil getirerek açıktan günah işleyen günahkârların uyarılmamasıgerektiğini ileri sürmek bir hatadır. Amelli mü’minlerin Cehennem’e,amelsizlerin Cennet’e gireceği şeklindeki bir anlayışa kapılmak da büyük biryanılgıdır.

    Hadisimizinvermek istediği mesaj; Allah’ın bağışlamasından ümit kestirici sözler vedavranışların, Cehennem’e götürecek kadar büyük bir günah olduğu hakîkatidir.

    Kulne kadar günah işlemiş olursa olsun, onun günahları Allah’ın mağrifeti yanındapek küçük kalır. Bu sebeble kul Allah’a yönelmekle, af edileceği inancı veümidini korumakla yükümlüdür. Af edilmeyecek asıl büyük günah, Allah’dan ümitkesmektir. Kaldı ki Allah, cezalandırmaya mecbur değildir. Peygamber’imiz şöylebuyuruyor:

    “Allah(yaptığı) amele karşılık kişiye vadettiğisevabı mutlaka verir. (Yaptığı)amele karşılık ceza vereceğini bildirdiği kişiyi ise, (mutlaka cezalandırmaz.) Dilerse cezalandırır, dilersecezalandırmaz.”*

    Bizler,Peygamber’imizin emirleri çizgisinde ürkütmeksizin ve zorlaştırmaksızınsevdirici ve kolaylaştırıcı bir üslûpla ikazlarımızı yapacak, Allah’ısevdirmeye, O’na yönelme duygularını geliştirmeye çalışacağız.

    Açıklamamızıbir hadîsle bağlayalım:

    “Allah’ıkullarına sevdiriniz ki Allah da sizi sevsin.”**
    Niçin güldünüz ya Resulellah?

    Hz.Enes’den… (R.)

    (Huzurundabulunduğumuz)bir gün Allah’ın Resulü (S.) güldü. Sonra da (bize şöyle) buyurdu:

    -Niçin güldüğümü sormayacak mısınız?

    -Niçin güldünüz ya Resûlellah?

    -Kıyamet Günü’nde kulun Rabbine karşı (vereceği) mücadeleden ötürü sevinmem (beni güldürdü.)

    KulRabbine sızlanır da der ki:

    -Ey Rabbim! Bana zulmetmeyeceğini va’detmemiş miydin?

    -Evet (va’detmiştim.)

    -Öyle ise ben yaptığım amellerle ilgili olarak kendi nefsim (ve vücud organlarım)dan başka şâhid kabul etmem.

    -Ey kulum! Benim ve (amellerini tespit ve tescil eden) yazıcı yüce meleklerin şâhidliği kafi değil mi?

    Kulistediğini tekrarlar (da öylesine ısrar eder ki, dayatır da dayatır.)

    Bununüzerine ağzına mühür vurulur. Organları yaptıklarını söyler.

    (Tutumusebebiyle çıkmaza giren kul kendi organlarına döner de şöylece) çıkışır:

    -İlahi rahmetten uzak olasıcalar! İlahi azaba uğrayasıcalar. Ben de kalkmışRabbime karşı sizin için mücadele veriyordum. (Yapacağınız bu muydu?)6
    bûHüreyre’den… (R.)

    Allah’ınResulü (Allah’ınbildirdiğini bildirerek şöyle) buyurdu:

    -Bir kul günah işledi, sonra da:

    -Allah’ım! Ben günah işledim. Günahımı bağışla, duâsında bulundu.

    Allahda şöyle buyurdu:

    -Kulum günah işledi. Fakat kendisinin günahını bağışlayacak Rabbi olduğunu bildide affıma yapıştı. Ben kulumu bağışladım.

    Kulsonra bir günah daha işledi. (İşledi ama;)

    -Allahım! Ben günah işledim. Günahımı bağışla, diyerek (affını diledi.) (Kul affını dileyince) Allah Zülcelal:

    -Kulum (günahişledi, Fakat) günahınıbağışlayacak Rabbi olduğunu bildi de affıma yapıştı. Ben kulumu affettim,buyurdu.

    Bukul sonra bir günah daha yaptı. (Yaptı ama akabinde;)

    -Allahım! Ben günah işledim. Günahımı bağışla, dedi (de bağışlanması için yalvardı.)

    (Kulyalvarınca) şanıyüce olan Allah:

    -Kulum (günahişledi Fakat)günahını bağışlayacak Rabbi olduğunu bildi de affıma yapıştı. Ben kulumun (günahlarını) giderdim, buyurdu.

    (Kulbu ya!) Tekrarbir günah işledi. (Günahıtekrarladı ama mağrifet kılınmasını da istedi de:)

    -Allah’ım! Bengünah işledim. Günahımı bağışla, (şeklinde) yakardı.

    (Af’ediciolan ve af etmeyi seven) Allah (C.C.) (bu defasında şöyle) buyurdu:

    -Kulum (günahişledi. Fakat)kendisini bağışlayacak Rabbi olduğunu bildi de affıma yapıştı. (Ey Meleklerim!) Sizi şahid tutuyorum. Benkulumu affettim. Dilediğini yapsın.

    (Okulluğunu bildikçe ben de ona rahmet ve mağfiretimle muamele edeceğim.)7

    Hz.Enes’den… (R.)

    Hz.Peygamber(bizimle beraber) otururlarken birden dişleri görülürcesine güldüğünü gördük.

    Ömerİbn-ül Hattab sordu:

    -Anam babam sana feda olsun ya Resûlellah! Sizi böylesine güldüren nedir?

    Allah’ınResulü (S.):

    -Şanı büyük olan kuvvet ve yücelik sahibi Allah’ın huzurunda ümmetimden dizleriüzerine çökmüş iki mü’min(in durumu beni güldürdü, buyurdu ve Rabbi ile bu ikikul arasındaki diyaloğu açıkladı:)

    Bunlardanbiri şöyle der:

    -Ya Rab! Bu mü’min kardeşimden hakkımı al.

    -Mü’min kardeşinin hakkını ver.

    -Ey Rabbim! Onun hakkını ödeyecek hiç sevabım kalmadı.

    -Ya Rab! O halde benim günahlarımdan yüklensin.

    (Hadisimizirivayet eden Hz. Enes şöyle diyor: bu bölümü anlatırken) Hz. Peygamber’in gözleri yaşladoldu da:

    -Kıyamet Günü; İnsanların, günahlarını yüklenecek kişilere muhtaç olduğu bu gün,pek azim bir gündür, buyurdu ve şöyle devam etti:

    Allahzülcelal hakkını taleb eden kula:

    -Başını kaldır ve Cennet’lere bak, buyurur.

    Obaşını kaldırır (bakar.Gördüklerinin sevinci içinde) soruverir:

    -Ey Rabbim! Gümüşten şehirler, incilerle süslü altından köşkler görüyorum. (Bu şehirler ve köşkler) hangi Peygamberin, hangi yakınlıksırrına ermiş kulun, hangi şehidindir?

    -Bu gördüklerin bedelini verenindir.

    -Allah’ım! Onların bedelini kim verebilir?

    -(Ey kulum!) Sen verebilirsin.

    -Nasıl(verebilirim) yaRabb?

    -Hakkını kardeşine bağışla(makla verebili)rsin.

    -Ben onu bağışladım. Bağışladım ya Rab!

    …Vesanı yüce olan Allah bağışlayana emir buyurur:

    -Mü’min kardeşinin elinden tut ve (beraberce) Cennet’e girin.

    Hz.Peygamber (sevinçgülüşüne sebeb olan bu olayı anlattıktan sonra) şu öğüdü verdi:

    -Allah’ın emirleri ve yasaklarına aykırılıktan sakının. Aranızdaki ihtilâfları (giderin. Uzlaşın ve) uzlaştırın. Zira Allah da KıyametGünü’nde mü’minlerin arasını bulacaktır.

    Ubeyb. Ka’b (R.) anlatıyor:

    “Allah’ınResulü’ne (S.) sordum:

    -Nasûh üzere tevbe (nedir ya Resulellah)

    Şucevabı verdi:

    -Senden zuhur eder etmez günahına pişmanlık (duyar) ve bu pişmanlıkla hemencecik günahından ötürüAllah’dan bağışlanmanı diler ve o günahı bir daha asla yapmazsın.”10

    Nasûh üzere tevbe, günahları sevablara dönüştürür

    Hz.Übey b. Kâ’b’ın bu suali sormasının sebebi, Tahrim Suresinin sekizinci âyetindeRabb’imizin Nasûh üzere tevbe etmemizi emir buyurmuş olmasıdır:

    “EyÎman Edenler! Allah’a nasûh üzere; yürekten tevbe edin. Umulur ki Rabbinizsizin kötülüklerinizi örter ve Allah’ın, Peygamberi ve onunla beraber imanedenleri zillete düşürmeyeceği Gün’de sizi altlarından ırmaklar akanCennet’lere sokar. (O gün) onlarınnûru önlerinden ve yanlarından uzanır-gider ve onlar şöyle duâ ederler:

    Rabbimiz,nûrumuzu tamamla, bizi bağışla. Çünkü sen her şeye kadirsin.”

    Asılolan böylesine bir tevbe edebilmektir. Böylesine tevbe ise yalnız günahlarıbağışlatmaz. İşlenen günahları da sevablara dönüştürür.

    Rabbimizbu lütfünü Furkan sûresinin yetmişinci âyetinde şöylece müjdelemektedir:

    “Ancaktevbe edip inanan ve faydalı işler yapanların Allah kötülüklerini iyilikleredönüştürecektir. Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.”

    Hz.Mekhul rivâyet ediyor:

    “Kaşlarıgözleri üzerine çökmüş, ihtiyar bir adam Hz. Peygamber’e geldi ve (kendi öz nefsini kastederek) şöyle dedi:

    -Ya Resûlellah! Küçük-büyük bırakmamış, bütün günahları bizzat işlemiş olup,hataları bütün insanlara taksim edilse, onları helâk edebilecek olan vefasız veisyankâr bir adam için Allah katında kabul olunacak tevbe var mıdır?

    Allah’ınResulü (buadamın kendi öz nefsini kastettiğini sezinleyerek şöyle) buyurdu:

    -Sen İslâm Dînî’ne imân ettin mi?

    – (Ben mi ya Resûlellah?)

    BenAllah’tan başka kendisine ibâdet olunacak ilah olmadığına, O’nun birliğine,Muhammed’in O’nun kulu ve Peygamberi olduğuna şehâdet ederim.

    -Allah (dilerse) seni bu halin üzere affeder,günahlarını da sevablara dönüştürür.

    -(İyi ama) ya Resûlellah! (Allah’a karşıgösterdiğim bunca vefasızlıklarım (ve yaptığım) bunca isyanlarım… (bunları da mı Allah affeder?)

    -Evet, (Kulluksınırlarından taşan) vefasızlıklarını ve (aşan) günahlarını da Allah affeder.

    Allah’ınResulünün dilinden müjdeyi alan, ümidi artan adamcağız “Allahü Ekber, AllahüEkber” deyip tekbir getirerek, “La ilahe illallah, La ilahe illallah” deyipKelime-i Tevhide çekerek Hz. Peygamber’in huzurundan ayrıl
    Câbirİbn-ü Abdullah (R.) rivayet ediyor:

    “Birmü’min Allah’ın Resulü’ne (S.) geldi (ve O’nun huzurunda günahlarına esef ederek) iki-üç defa,

    -Vah günahlar(ıma,eyvah suçlarıma!) şeklindesızlandı.

    Allah’ınResulü ona şöyle “duâ et” buyurdu:

    -“Allah’ım! Senin mağfiretin benim günahlarımı içine alacak şekilde pek çokgeniştir. Senin merhametine olan ümidim (hayırlı olduğuna inanarak yaptığım) amellerime güvenimden çokfazladır.”

    Adamcağızbu duâyı yaptı.

    Hz.Peygamber ona (buduâyı)tekrarla, buyurdu. Adamcağız tekrarladı.

    Hz.Peygamber(yine, bu duâyı) tekrarlabuyurdu. Adamcağız (üçüncü defa) tekrarladı. (Tekrarlayınca da) Hz. Peygamber ona (ve onun şahsında günahlarına üzülen ve bu duâyıyapacak olan her bir mü’mine şu) müjdeyi verdi:

    -Kalk bakalım. Günahların şüphesiz bağışlanmıştır.”13
    Allah’ınrahmetini günahkârlara nedense çok gören bazı insanlar vardır ki, üç defa afdilemekle günâhlar nasıl bağışlanabilir, şeklinde itiraz bile edebilirler.

    Amabağışlayacak Mevlâ olduktan, müjdeyi de O’nun şanlı elçisi verdikten sonra,bize düşen görev susmak ve sunacağımız şu hadîse ümitle bağlanmak değil midir?

    “Allah(c.c.) (kullarınışöylece) müjdeliyor:Günahları bağışlayıcı güce sahip olduğumu bilen kulu bağışlarım. Bana ortakkoşmadıkça diğer günahlarını önemsemem.”*

    Kâfir niçinâhirette mükâfat alamaz?

    Allah’ınResulü’ne (S.) Abdullah İbn-ü Cud’an (isimli adamdan) soruldu:

    -(Ya Resûlellah!) Abdullahİbn-i Cud’an misafirleri ağırlayan, köleleri-esirleri hürriyetine kavuşturan veyedirip içiren bir adamdı.

    Yaptığıbu iyi ameller(âhireti için) onabir fayda sağlayacak mıdır?

    -Hayır, (faydasağlamayacaktır.)Çünkü o, (yaşadığı) zaman süresince bir günolsun:

    “Allahım!Kıyamet Günü’nde benim günahlarımı bağışla.” diyerek (Allah’a) yalvarmadı.14
    BUNLAR AZDIR DAHA NİZELERİ VARDIR

  2. soru avatarı
    0
    2021-10-08T16:59:24+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Allah teala merhametliyse neden cehennem vardır?

    S.a Hocam, Anneler çocuklarına kıyamazken, Rabbimiz yarattığına nasıl acı bir şekilde Cehenneme atar?

    Allah Teala Merhametliyse ve İnsanın Kötülüğünü İstemiyorsa Neden Cehennem Var?

      0
      2021-10-09T12:35:35+03:00

      Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

      Bildir
      İptal

      Şunu bilmemiz gerekir. Bizlere cehenneme atan Rabbimiz değildir. Dünyada yapıp ettiklerimiz ahiret yurdumuzun nasıl bir yer olduğunu belirler. Rabbimiz (cc) bana itaat edin, emirlerimi yerine getiriyor. Bizler de bu emre itaat ettiğimiz takdirde cehennemlik olmayız Allah’ın izni ile. Fakat dünyada iken Allah’a inanmayan, Allah’ın her emrine asi olan birisinin de varış yeri, Allah’a iman etmiş emirlerini yerine getirmiş, dünyada iken Allah’ın razı olduğu bir kul olmuş birisi ile aynı yer olması Allah’ın adaleti ile bağdaşmayan bir durumdur.

    0
    2021-10-08T19:50:00+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Bizler dünyaya başıboş bir şekilde gönderilmedik. Dünyaya gönderilmiş olma sebebimiz bir imtihan içindir. Rabbimiz en merhametli olandır. Bunda hiçbir şüphe yoktur. Fakat Rabbimiz bizlere bir görev vermiştir. Bana itaat edin. İtaat edersek cennet vardır. İtaat etmeyip asi olursak Allah muhafaza cehennem vardır. Rabbimiz merhametli olduğu için iyi işler yapanı cennete kendisine asi olanı cehennem ile cezalandıracaktır.

    Şöyle bir örnek vereyim. Okulda öğretmen kimlerin sınıfı geçecek kapasite de olduğunu bilmektedir. Hal böyle iken sınav yapmasına gerek yoktur. Sınıfı geçecek kapasitede olanlar sınıfı geçer, diğerleri kalır. Böyle yaparsa bu öğretmen ortada imtihan diye bir şey olmaz. Teşbihte (örnekte) hata olmaz. Ama durum tam da budur.

    En iyi cevap

Cevapla