Paylaş
Allah’a iman etmenin kişiye sağladığı faydalar nelerdir maddeler halinde
Question
İMAN ETMENİN FAYDALARI
Allah’a İman etmenin yararları
1- Allah’a iman, sadece Allah’a kul olma, kişiyi başka bütün kulluklardan kurtarır.
2- Allaha iman, bencilliği, egoizmi ve enaniyeti yok eder. Yardımlaşmayı, dayanışmayı, başkalarını düşünmeyi ön plana alan fertler çıkartır. Ben yerine biz şuurunu yerleştirir.
3- Allah’a iman sadece dünyayı baz alan, menfaatçi, şahsiyetsiz, kişiliksiz insanları şahsiyetli ve kişilikli bir hale getirir.
4- Allah’a iman, dünyadaki her şeyin Allah tarafından yaratıldığı şuurunu insana aşıladığı için, inanan insan, Onun bütün yarattığı varlıklara karşı, bütün tabiata karşı sevgi ve merhametle davranır.
5- Allah’a iman zorda, darda kalan insanın sığınacağı tek bir yer olduğu bilincini kişiye verir. Ona dayanan ve güvenen kişi, her türlü zorluğun üstesinden gelme gücü kazanır.
6- Allah’a iman, insanın yaratılış amacını, nereden geldiğini ve nereye gideceğini öğretir insana. Bu da insana bir güven verir, onu başı boş bırakmaz.
Konumuz iman etmenin faydaları, yararları ve hikmetleri hakkında olacaktır.
• Her şeyden önce iman, sadece Allah’a kul olma kişiyi başka bütün kulluklardan kurtarır. Sadece Allah’a iman eden, Ona inanan, ona güvenen kişi paraya pula, makama mevkiye, kadına şehvete kul olmaz. Bakın dünya ve dünyalıklar için her kötülüğü yapanlar hakiki ve gerçek imanı kalplerine tam olarak yerleştiremeyenlerdir. Bu kişiler haram-helal, hak-hukuk gözetmezler. İmanın etkisini çok bariz biçimde bize aktaran, Hz. Peygamber’in bize anlattığı şu olaya dikkatlerimizi yoğunlaştıralım:
“Sizden önceki yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar, geceyi geçirmek için bir mağaraya sığındılar, dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı, bunun üzerine birbirlerine şöyle dediler: (İyi amellerinizle dua etmekten başka bizi buradan hiç bir şey kurtaramaz.’
İçlerinden birisi şu hadiseyi anlatarak dua etti: “Allahım! Benim çok yaşlı annem ve babam vardı. Onlardan önce ne çocuklarıma ne de hayvanlarıma bir şey yedirip içirmezdim. Bir gün uzak bir yere odun toplamaya gitmiştim, onlar uyuyuncaya kadar dönemedim, akşam sütlerini sağıp yanlarına gelince onları uyur halde buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan önce ev halkının bir şey yiyip içmesini uygun görmedim. Süt kabı elimde şafak sökünceye kadar onların uyanmalarını bekledim. Bu arada çocuklar açlıktan sızlanıyorlardı. Şafak sökerken annem babam uyandılar ve akşam sütlerini içtiler. Allahım! Eğer bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam bu kaya sıkıntısını bizden uzaklaştır.’ diye yalvardı, kaya biraz aralandı fakat çıkılacak gibi değildi.
İkinci kimse şöyle dedi: ‘Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim, o kabul etmedi. Bir kıtlık yılı amcamın kızı çıkıp geldi, kendisini bana teslim etmek şartıyla ona yüz yirmi altın verdim. Kabul etti, ona sahip olacağım zaman dedi ki: ‘Allah’tan kork, haksız olarak bekârlık mührümü bozma.’ Ben de Allah’tan korkarak bu çok sevdiğim kadından uzaklaştım. Verdimi altınları da ona bıraktım. Allahım eğer ben bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam, bu belayı üzerimizden gider diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı fakat çıkılacak gibi değildi.
Üçüncüleri de şöyle söyledi: ‘Allahım vaktiyle birçok işçi tuttum, parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden bir işçinin parasını çalıştırdım. Bu paradan pek çok mal çoğaldı. Bir gün bu adam çıkageldi ve bana ‘Ey Allahın kulu ücretimi ver.’ dedi. Ben de ona ‘Şu gördüğün develer, koyunlar ve köleler senin ücretinden meydana gelmiştir.’ dedim. ‘Ey Allahın kulu benimle alay etme.’ deyince, ‘Seninle alay etmiyorum.’ diye cevap verdim. Bunun üzerine o, malların hepsini sürüp götürdü, hiç bir şey bırakmadı. Rabbim eğer bu işi sırf senin rızanı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntından bizi kurtar.’diye yalvardı, mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı, onlar da çıkıp gittiler.” (Buhari, Büyu, 98 ; Müslim, Zikir, 100)
Şu tabloyu iyi idrak etmemiz gerekir değerli kardeşlerim. Ahlaksızlığın, iffetsizliğin, fuhuşun adeta reklam edildiği, bekaretin tartışıldığı bir toplumla imkanı olduğu halde, çok sevdiği halde sırf inancından dolayı namusunu koruyan inançlı bir insanın karşılaştıralım. İnsanın karşısındaki insanı kandırıp parasını almak için her türlü düzeni kurduğu bir dönemle, inançtan kaynaklanan ve yıllarca bir emaneti koruma şuurunu iyi karşılaştıralım. Bu iman ve inanç farkıdır. Bu inanç farkını Huzeyfe b. Yeman bakın nasıl ifade ediyor:
Rasulullah (sav) bize emanete dair iki olayı haber verdi, bunlardan birini gördüm diğerini de bekliyorum. Rasulullah bize şunları söyledi: “Emanet insan kalplerinin derinliklerine kök salıp yerleşti. Sonra Kuran indi, bu sayede insanlar Kuran’dan ve sünnetten diğer bilgilerle beraber emaneti de öğrendiler.’ Sonra Rasulullah emanetin kalkacağını haber verdi ve şöyle dedi: ‘İnsan bir kere uyur (gafletten kinaye) ve kalbinden emanet çekilip alınır ondan belli belirsiz bir iz kalır sonra yine bir uyku uyur yine kalbinden emanet şuuru ve inancı tekrar alınır. Bunun izi de ayak üzerinde yuvarlanan kordan meydana gelen kabarcık gibi şişkin olarak görülür ama içi boştur.” buyurdu. Sonra Rasulullah eline çakıl taşı alıp onları ayağında yuvarladı ve sözlerine şöyle devam etti: “Bundan sonra insanlar o hale gelirler ki alışveriş yaparlar fakat hiçbirinin emaneti yerine getirme niyeti yok, hatta şöyle denilir. Filan oğulları arasında güvenilir bir adam varmış yine bir başka kimse hakkında da ne kadar cesur adam, ne efendi kimse, ne akıllı insan denilir de onun kalbinde hardal tanesi kadar bile iman yoktur.” Hadisi rivayet eden Huzefye diyor ki “Öyle zamanlar geçirdim ki kiminle alışveriş edeyim diye düşünmezdim. Çünkü alışveriş ettiğim Müslümansa hakkımı ödemeye onun dini sevk ederdi. Eğer Hıristiyan ve Yahudi ise onların valisi veya hâkimi, hakkımı vermeye onu sevk ederdi. Bugün ise filan ve falan kimselerden başkasıyla alışveriş edemez oldum.” (Buhari, Rikak, 35 ; Müslim, İman, 230)
• Allaha iman, bencilliği, egoizmi ve enaniyeti yok eder. Yardımlaşmayı, dayanışmayı, başkalarını düşünmeyi ön plana alan fertler çıkartır. Ben yerine biz şuurunu yerleştirir.
Medine’ye gerçek Allah inancı gelmeden önce oradaki Evs ve Hazreçliler birbirleriyle devamlı savaşırlardı. “Sen Evs kabilesindensin, ben Hazreç kabilesindenim…” Bu sebeple aralarında kan hiç durmazdı. Allah’a gerçek iman kalplerine yerleşen, Mekke’den gelen muhacirleri kucak açan Medine’liler öyle birliktelik ve beraberlik oluşturdular ki tarih böylesi bir yardımlaşmayı ve dayanışmayı hiç görmemiştir, hiç de göreceğe benzememektedir. Rabbimiz Haşr Suresi’nde onlardan şöyle bahsetmektedir:
“Muhacirlerden önce Medine’de yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşr, -59-, 9)
İşte bu imanlı Müslümanların yardımlaşma ve diğer gamlığına bir çok örnekten bir tanesi:
Ebu Hureyre şöyle demiştir: “Bir adam Hz. Peygamber’e gelerek ‘Ben açım.’ dedi. Allah’ın Rasulü, hanımlarından birine haber gönderip yiyecek göndermesini istedi. O da ‘Seni peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki evde sudan başka bir şey yok.’ dedi. Sonra diğer bir hanımına haber gönderdi. O da aynı cevabı verdi. Nihayet tüm hanımları aynı cevabı verince ‘Bu gece bu adamı kim misafir edecektir?’ buyurdu. Ensardan biri ‘Ya Rasulullah! Ben misafir ederim.’ dedi. Onu evine götürdü ve hanımına ‘Evde yiyecek bir şey var mı?’ diye sordu. Hanımı ‘Hayır sadece çocukların yiyeceği kadar bir şey var.’ cevabını verince Ensarlı şöyle dedi: ‘Öyleyse çocukları bir şeylerle avut, sofraya gelmek isterlerse onları uyut. Misafirimiz içeri grince lambayı söndür, ona kendimiz de yiyormuş gibi gösterelim.’ Hep beraber sofraya oturdular. Misafir karnını doyurdu, onlar aç yattılar. Sabahleyin o sahabi Peygamber’in yanına gitti, onu gören Rasulullah şöyle buyurdu: ‘Bu gece yaptıklarınızdan dolayı Allah sizden razı oldu.’ (Buhari, Menakibü’l-Ensar, 10 ; Müslim, Eşribe, 172)
BENZER KONULAR:
- Allah’a İman Ne Demektir?
- Allah’a iman ne demek kısaca
- Allah’a iman beni güçlendirir mi?
- İnkarcı akımların Allah’a imana yönelik eleştirileri nelerdir
- Allah’a iman etmenin kişiye sağladığı faydalar nelerdir maddeler halinde
Answers ( 2 )
Allah’a iman etmenin kişiye sağladığı en önemli fayda huzurdur. Bizler Allah’a iman ettiğimiz huzurluyuz. Allah’a imanın gereği olarak yerine getirmiş olduğumuz görevlerden sonra bir huzur olur içimizde. Allah’a iman etmenin kişye sağladığı bir başka önem doğru, dürüst, yalan söylemeyen güvenilir biri olmamızı bu da halk tarafından sevilmemizi sağlar bizlere. Allah’a iman etmekle ahiretimiz de de bizleri mutlu eder.
Allah’a iman etmenin kişiye birçok faydası vardırr. İşte Allah’a iman etmenin kişiye sağladığı bazı faydaları maddeler halinde:
Moral ve Duygusal Destek: Allah’a iman eden kişiler, inançları ve ibadetleri sayesinde manevi bir destek ve huzur bulabilirler. Bu, zor zamanlarda dayanma gücü ve içsel bir sükûnet sağlayabilir.
Anlam ve Amaç Duygusu: İman, kişilere hayatın anlamını ve amacını anlama konusunda yardımcı olabilir. İman, yaşamın geçici olduğunu ve daha büyük bir amaca hizmet ettiğini anlamayı sağlayabilir.
Eylem ve Davranışları Yönlendirme: İman, etik ve ahlaki bir rehberlik sunabilir. İman sahibi bir kişi, Allah’ın emirlerine uyma ve iyi bir insan olma konusunda motive olabilir.
İyilik Yapmaya Teşvik: İman sahibi olmak, iyilik yapmaya teşvik edebilir. İman, yardımseverlik, cömertlik, adalet, ve merhamet gibi değerleri güçlendirebilir.
Dua ve İbadetin Sağladığı Ruhani Bağlantı: İman, dua etme ve ibadet etme yoluyla Allah ile kişi arasında bir bağlantı kurmayı sağlayabilir. Bu bağlantı, ruhsal tatmin ve iç huzur sağlayabilir.
Tolerans ve Empati: İman, başkalarına karşı daha anlayışlı olma, hoşgörülü davranma ve empati kurma yeteneğini artırabilir. İman sahibi kişi, insanlar arasındaki ortaklıkları ve bağları daha iyi anlayabilir.
Umut ve Teselli: İman, gelecek konusunda umutlu olmayı sağlayabilir. Zorluklarla karşılaşıldığında, inançlı bir kişi, Allah’ın yardımı ve merhameti konusunda umutlu olabilir.
İmanın sağladığı faydalar kişiden kişiye değişebilir ve bu liste sınırlı değildir. İman, bir kişinin ruhsal, duygusal ve manevi gelişiminde derin bir etkiye sahip olabilir ve yaşamın farklı yönlerinde olumlu etkileri olabilir.