Paylaş
Allah’a karşı nasıl edepli olunur?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Allah’a karşı edep nasıl olur?
ALLAH’A KARŞI NASIL EDEPLİ OLURUZ?
Biz bu konuya ne kadar da muhtacız! Mâliklerin mâliki, yerlerin ve göklerin cebbarı, bizi yaratan, bizi rızıklandıran, bizi öldüren ve bizi dirilten Allah’a karşı nasıl edepli oluruz?
İnsanlardan çoğunun yaratılana karşı edebinin yaratana karşı edebinden daha çok olduğunu görürsünüz. Yaratan dan daha çok yaratılandan utanıyorlar. Yaratandan daha çok yaratılana ihtiram gösteriyorlar.
İnsanın dünya meliklerinden bir melike karşı edepli olması büyük bir sıkıntı ve musibettir. Mesela, bu kişiyi dünya meliklerinden bir meliki ziyarete gideceği zaman görecek olsan elbiselerini düzelttiğini, nefsini hazırladığını ve güzel, ahlaklı ve temiz bir insan olarak görünmek için birçok vesileye sarıldığını görürsün. Bu melik bir beşerdir. Başlangıcı saçılmış bir menidir, sonu pis bir leştir ve bunlar arasında da içinde pislikleri taşıyan bir beşerdir. Bu kişinin bir hafta öncesinden kendini hazırladığını, bir hafta sonra reis, melik veya emir ile görüşeceğim dediğini, çok hazırlık yaptığını, neler söyleyeceğini, nasıl konuşacağını ve nasıl oturacağını düşündüğünü görürsün. Subhânallah! Yani, yaratılan kişiye çok büyük önem verildiğini görmektesin.
Peki, aynı şahıs Allah ‘ya karşı nasıl edepli olacağına dair bu kadar çok önem göstermiş midir?
Bu konuyu üç noktada özetleyelim. Bazı insanlar “Allah’a karşı nasıl edepli oluruz” diye sorarlar.
Birinci olarak; Allah’nın bütün haberlerini doğrulayarak karşılamalıyız. Sana Allah’tan veya Rasûlü’den hangi haber gelirse gelsin, onu doğrulayarak karşılamalısın. “İşittik ve itaat ettik.” Yanında hiçbir şüphenin olmaması gerekir. Yanında tereddüt olmamalıdır.
Allah’nın sana ahiret gününden haber verdiği her şeyi hemen doğrulayacaksın ve “Bu nasıl olur?” “Nasıl böyle bir şey gerçekleşir?” demeyeceksin. “Tamam, işittik ve itaat et tik” diyeceksin. Allah kendi hakkında şöyle buyurmuştur:
“Kimdir sözü Allah’ın sözünden daha doğru olan?”
Eğer haber Allah’tan gelmişse Allah’ın bütün haberlerini doğrulayarak karşılayacaksın. Allah bize geçmiş ümmetler den haber vermiştir. Bunları doğrulayarak karşılayacaksın.
Allah bize ahiret gününün âleminden haber vermiştir. Bunu doğrulayarak karşılayacaksın. Mesela, Nebi bize “Tuba’nın cennette bir ağaç olduğunu ve o ağacın gölgesin de yürüyen biri için yüz sene mesafesi olduğunu haber vermiştir. Düşün yüz sene ve hâlâ da onun gölgesi bulunmaktadır. Bunun karşılığında diyeceğiz ki: İşittik ve itaat ettik.
Kardeşim! “Bu nasıl olur, bir kişi yüz sene yürür de hâlâ bu gölge nasıl bitmez?” demeyeceksin. Diyeceksin ki: “Allah her şeye kadirdir. İşittik ve itaat ettik.”
Nefsinizi de rahatlatmanız için size altın değerinde bir kaide öğreteceğim. Ahiret meselelerinde “Nasıl olur?” diye sorulmaz. Çünkü akıl bunları idrak etmekten acizdir.
Allah bizi bu şekilde imtihan etmektedir. Biz bunları doğrulayacak mıyız yoksa doğrulamayacak mıyız? Sen sürekli bu haberlere boyun eğerek, teslim olarak ve bu haberleri doğrulayarak hiçbir şüphe ve tereddüt olmadan kabul etmelisin. “Bu nasıl bir şey? Benim aklıma bu girmedi veya ben böyle zannetmiyorum.” demeyeceksin.
Bazı batılılar felsefe ile konuşur ve derler ki: “Kardeşim bu nasıl olur? İnsan nasıl kabrinde azap görür de biz kabri açtığımızda bir şey görmeyiz?” Hatta bir keresinde batının ahmaklarından biri, ölen adamı kabre koyduktan sonra kendisine iki meleğin gelip gelmeyeceğini görmek için kamera koymuştur. Bu sadece ahiret âlemine özel bir şeydir. Hatta diri birini ölü birinin kabrine koysanız da iki melek o diriye gelmeyecektir, bilakis ölüye gelecektir. Diri kişi ne olduğu nu anlamayacaktır. Bunlar ahiret meselelerindendir. Bunlar hakkında araştırma yapıp daha fazla derinleşmeyeceğiz. Hayır, eğer haber bize Allah’tan ve Rasûlün’den gelmişse, tereddütsüz ve şüphesiz: “İşittik ve itaat ettik!” diyeceğiz.
Şayet biz Allah’nin haberlerinde şüphe edersek, deriz ki: Bu, Allah ‘ya karşı kötü edeptir. Allah’a karşı olan edebinden biri, Allah’ın sana haber verdiği her şeyde şüphesiz ve tereddütsüz kesin bir şekilde Allah’ı doğrulamandır. Allah’a olan edebimizin birinci esası ve temeli budur.
İkincisi ise; Allah’ın emirlerini uygulayarak karşılamamızdır. Sana Allah’ın emirlerinden bir emir geldiği zaman onu uygulamalısın. Allah’a kör bir şekilde itaat etmelisin.
Günümüzde bazı insanlar yaratana değil de mutlak bir şekilde yaratılana kör bir itaat gösteriyorlar. Mesela, bir şahıs doktora gitse ve doktoru kendisine: “Bu hapı her sekiz saatte bir veya günde bir defa içeceksin” dese, yeryüzünde bir ki şinin dahi doktora “Ey Doktor! Neden bu hapı on saatte bir değil de sekiz saatte bir içiyoruz?” veya “Neden bu hap yemekten önce ve diğer hap yemekten sonradır?” diye sormayacaktır ve onun sözünü bozmayacaktır. Yani “Doktor bana yemekten önce iç dedi. Ben yemekten sonra içeceğim” veya “Doktor bana yemekten sonra iç dedi ben yemekten önce içeceğim” demeyecektir. Bu kişinin doktorun dediğini harfi harfine uyguladığını göreceksin. Subhânallah! Peki, neden? Sana diyecektir ki: “Kardeşim o adam doktordur ve benden daha bilgili ve hikmetlidir. Sen deli misin doktorun dedikle rine karşı çıkıyorsun? Tamam, işte doktor demişse uygula.”
Peki, Allah bize kendi emirleri noktasında şüphe etmememizi emrediyor. Ancak bununla beraber bazı insanlar her şeyde şüphe ediyorlar.
Neden sabah namazı iki rekât? Neden akşam namazı üç rekât? Neden Kâbe’nin etrafında yedi defa tavaf ediyoruz? Neden yedi defa şeytan taşlıyoruz? Neden bu taşları sekiz veya altı yapmıyoruz? Eğer sana Allah dan bir emir gelmişse, o emiri uygulaman ve Allah’a itaat etmen gerekir. Allah kulunun her şeyde kendisine itaat etmesini sever.
Allah’ın emirlerini uygulamak, Allah’ı yüceltmenin bir delilidir. Yani, kişinin Allah’ın emrini Allah’ın istediği şe kilde uygulaması gerekir. Bazen Allah’ın emirlerini uyguluyoruz ancak Allah’ın istediği gibi yapmıyoruz. Allah sana namazın vaktinde kılınacağını belirtmiştir.
“Çünkü namaz, müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.”
Tamam, namaz belirli vakitlerdedir. Onu kendi keyfi ne göre kılma. Mesela, sabah namazını güneş doğduktan sonra ve ikindi namazını da akşam vaktinde kılma. Bilakis Allah’nın sana emrettiği şekilde uygula.
Derim ki: Allah’ın emirlerini uygulamak, Allah’ı tazim etmenin delilidir. Allah şöyle buyurmuştur:
“Size ne oluyor da Allah için bir vakar ummuyorsunuz?”
Vakardan kasıt, büyüklüktür. Emirleri yerine getirmek, Allah’ı tazim etmenin delilidir. Allah’tan gelen emri he men uygulaman Allah’a karşı güzel edebindendir. Bundan dolayı sahabeye Rasûlullah’den bir haber geldiğinde, Rasûlullah: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu emir vacip midir ve ya müstehap mıdır?” diye sormuyorlardı. Hemen onu yerine getiriyorlardı.
Allah ya karşı edepli olmanın esaslarından üçüncü esas ise Allah’ın kaderini rıza ve teslimiyet ile karşılamaktır.
Sana Allah’ın bir hükmü geldiğinde veya bir musibete maruz kaldığında sürekli Allah’nın hükmüne razı olacak, boyun eğecek ve teslim olacaksın. Bu senin Allah ile aranda olan edebe delalet eder. İnsan musibetler, felaketler, fakirlik ve hastalık ile imtihan olduğunda kızar ve sinirlenirse, bu Allah’a karşı kötü edebe delalet eder.
Allah bize nice nimetler vermiştir. Ben size bir örnek vermek istiyorum. Mesela, bir şahıs sana düzenli olarak aylık bir milyon verse ancak bununla beraber bu ayda seni bazı şeyleri yapmak ile mükellef kılsa, sen bu ameli gönül rahatlığı ile karşılarsın değil mi? Mesela, seni gece saat iki de kaldırsa ve “Şuraya git, bunu yap” dese, bu iş sana çok kolay gelir değil mi? Peki, neden? Diyeceksin ki: Kardeşim! Bu adam bana ayda bir milyon para veriyor. İşte bu nimetin karşılığıdır. Peki, Allah bana ne kadar nimet vermiştir?
“Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız.
Allah gece ve gündüz sana birçok nimet veriyor ve sonra da Allah seni kolay ve basit bir hastalık, sıkıntı, araba kazası veya başka bir şey ile imtihan ediyor.
Bazı insanların sürekli kızdığını ve korktuğunu görürsün. Deriz ki: Bu Allah’a karşı kötü edeptir. Sana Allah’tan gelen her şeyi rıza ve teslimiyet ile karşılamalısın. Bu senin Allah ile olan güzel edebine delalet eder. Eğer o Allah dan gelmişse, Allah sadece hayrı takdir eder. Nebiin de buyurduğu gibi:
“Ona bir zorluk isabet edecek olsa, sabreder ve bu onun için hayır olur. Kendisine bir rahatlık isabet edecek olsa, şükreder ve bu onun için hayır olur. Bu da sadece mümin için vardır.”
Kerîm ve yüce arşın Rabbi olan Allah’tan yüceliğinin kalbimizde olmasını istiyoruz.
Kaynak: Nebevi Hadislerden Terbiye dersleri
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Allah’a karşı nezih olmak, O’na hürmet ve hürmet göstermek İslam’da imanın önemli bir yönüdür. Tanrı’ya karşı nezaket göstermenin bazı yolları şunlardır:
Allah’a karşı nezih olmanın, sürekli çaba ve tefekkür gerektiren, devam eden bir yolculuk olduğunu unutmayın. O’na karşı derin bir sevgi, saygı ve itaat duygusu geliştirmeyi ve düşüncelerinizi, niyetlerinizi ve eylemlerinizi O’nun rehberliği ile uyumlu hale getirmeyi içerir. O’nun rehberliğini arayın, O’nun öğretilerini uygulayın ve O’nunla olan ilişkinizde sürekli olarak kendinizi geliştirmeye çalışın.