Allah’ı Anmak

        Hayat rehberimiz Kelam-ı Kadim de Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor. “Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin. Sabah akşam O’nu tesbih edin”[2] İyi bir insan olmanın yolu ise, her fırsatta Allah-u Tealayı anmaktır.

Zikir Allah Tealayı sadece dil ile anmaktan ibaret değildir. Rabbimizin yapılmasını emrettiği ve Resulullah’ın ümmetine tavsiye ettiği her ibadet, her hayır ve güzel iş birer zikirdir. Yüce Rabbimiz iyi Müslüman olmanın belli başlı özelliklerini sayarken, Allah’ı çokça zikretmeyi de bu özellikler içinde saymıştır.[3] Allah’ı çokça zikreden erkek ve kadınlar, tıpkı kendini Allah’a ibadete veren, samimi ve doğru olan, mütevazı ve Allah’a saygı duyan, zekat ve sadaka veren oruç tutan ve iffetlerini koruyan kadın ve erkekler gibi Cenab-ı Hakkın affını ve mağfiretini elde edecekler ve O’nun kendileri için hazırladığı hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın hayal edemediği cennet nimetlerini de kazanacaklardır.

İnsanoğlu daima bir huzur ve sükûnet arayışı içindedir. Ve çoğu zaman kalbindeki bu boşluğu yanlış şeylerle gidermeye çalışmaktadır. Oysa bizleri yaratan ve bizi bizden daha iyi tanıyan Rabbimiz, “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Dikkat edin! Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”[4] Diye buyurarak bize gerçek mutluluğun yolunu göstermektedir. Gerçek mutluluk ve iç huzurunu sadece ve sadece Rabbimizi tanıyıp bilerek, O’nun güzel isimlerini anarak, her daim nimetlerine şükrederek ve yaratılış gayemiz olan ibadetlerimizi en güzel şekilde yaparak gerçek huzurun ve mutluluğun yolunu bulabiliriz. Seven sevdiğini daima anar.

Seven sevdiğini daima hatırında tutar. Zikirlerin en makbulu ise; Allah’ı daima hatırda tutmaktır. İnsanların en hayırlısı bir hadis-i şerifte şöyle müjdelenmektedir. “Allah Teala şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim. Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Eğer beni yalnız başına anarsa bende onu yalnız anarım. Şayet beni bir toplulukla beraber anarsa, bende onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım cemaat içinde anarsa, ben de onu, onunkinden daha hayırlı bir cemaat içinde anarım.”[5]

Dünya gelip geçici, zikirlerin sevabı ise kalıcıdır. Zikirlere devam etmek cennet yurduna fidanlar dikmek demektir. Bu konuda ihmalkâr davrananlar ise aldananlar zümresinden olan müflis kimselerdir. Bu yüzden Peygamber-i Zişan efendimiz Allah’ı zikretme sevabının, üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlı olduğunu söylemiştir.

Sıkıntıların ortadan kalkıp, kalplerin ıslah olmasının tek yolu; Allah’ı zikredip O’nu yüceltmek ve O’na hamd-ü senada bulunup, O’nu tesbih etmekledir. Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’ı çokça anın ki kurtuluşa eresiniz.”[6]  Bir hadis-i şerif te ise şöyle buyrulmaktadır. “Rabbini zikredenle O’nu zikretmeyenin misali, diri ve ölü misalidir.”[7] Görüldüğü gibi, Allah’ı zikretmek hayattır. O’nu unutmak ise, yok oluş ve ölümdür.

Kalpler Allah’ın zikri ile doldurulmazsa şeytanın oyunlarıyla meşgul olur.  Bütün kötülüklerin başı Allah’ı unutmaktır. Allah’ın zikrinden uzaklaşmış ve gaflete dalmış insanlar,  vakitlerinin çoğunu oyun ve eğlenceyle, dedi kodu ve laf taşımayla geçirirler. Bu gerçeği Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle ifade etmiştir: “Her kim Rahman olan Allah’ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.”[8]

Benzer Konular:

• Zikir meclislerinin fazileti
• Sınav için hangi Zikir çekilir
• Zikir farz mı?
• Çocukların ağlaması Zikir midir?
• Zikir Türkçe Yapılır mı ?
• Tümünü görüntüle.