Allah’ın gözle görülmesi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Allah’ın gözle görülmesi ayet ve hadislerle

Allahin gozle gorulmesi

ALLAH TEÂLÂ’NIN GÖZLE GÖRÜLMESİ

Yüce Allah’ın sıfatları zikredilirken O’nun görülmesi meselesi de bahse konu edilmektedir. Ru’yetullah diye kısaca adlandırılmıştır. Ru’yetullah, sözlükte “görmek” manasındaki ru’yet kelimesiyle “Allah” lafzından meydana gelen bir terkiptir. Ru’yetullah konusunda âlimlerce benimsenen görüşler iki noktada özetlemek mümkündür:

Birinci Mesele: Allah Teâlâ’nın Dünyada Görülmesi

İslâm Ümmeti, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in dışında herhangi bir kimsenin, Allah Teâla’yı dünyada gözüyle görmediği hususunda ittifak etmiştir. Zira bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Gözler O’nu görmez. O ise, bütün gözleri görür. O, her şeyin inceliklerini bilendir, her şeyden haberdardır.
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Yüce Allah’ı Miraç’ta dünya gözü ile görüp görmediği hususunda ise, Sahabe-i Kiram ihtilaf etmiştir. Bazılarına göre görmemiştir. Bu görüş Hz. Aişe, Abdullah b. Mes’ûd ve Ebû Hüreyre’den nakledilen meşhur görüştür. Bunlara göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İsra ve Miraç’ta Yüce Allah’ı dünya gözüyle görmemiştir. Bu hususta hadis kitaplarında şu nakiller vardır: Mesrûk diyor ki: Âişe radıyallahu anha’nın yanında dayanmış duruyordum. Bana dedi ki: “Ey Ebû Âişe! Üç şey vardır ki, her kim onlardan birini söylerse, Allah’a karşı büyük iftira atmış olur.” Ben “Onlar nedir?” dedim. Hz. Âişe dedi ki: “Her kim Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Rabbini gördüğünü düşünürse şüphesiz ki o Allah’a karşı büyük iftira atmış olur.” Ben dayanmış vaziyette idim. Hemen oturdum ve “Ey mü’minlerin annesi! Bana izin ver. Acele etme! Allah azze ve celle Yen olsun ki Peygamber onu apaçık ufukta gördü.’ ; Yemin olsun ki, onu başka bir inişte de gördü’ buyurmadı mı?” dedim. Bunun üzerine Âişe radıyallahu anhã şöyle dedi: “Bu ümmetten bu meseleyi Rasûllallah sallallahu aleyhi ve sellem’e ilk soran benim. Allah Rasûlü ‘O ancak Cibrîl’dir. Ben onu yaratıldığı şekilde şu iki defadan başka görmedim. Onu semadan inerken vücudunun büyüklüğü yer ile gök arasını kaplamış olarak gördüm’ buyurdu.” Âişe (sözüne devamla) dedi ki: “Hem sen Allah’ın (kendisi hakkında) ‘O’nu gözler idrak edemez ama O gözleri idrak eder. O Latiftir, Habirdir‘ buyurduğunu işitmedin mi? Yine Allah Teâlâ’nın ‘Allah, bir beşerle ancak vahiyle veya perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderir de izniyle, ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O, yüceler yücesidir, hüküm ve hikmet sahibidir  buyurduğunu duymadın mı?” dedi.

Ebû Zerr radiyallahu anh diyor ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “Sen Rabbini gördün mü?” diye sordum. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “0 nurdur. Ben onu nasıl göreyim.” 

Bazılarına göre ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Yüce Allah’ı görmüştür. Bu görüş Abdullah b. Abbas radıyallahu anh’tan ve Ka’b b. Mâlik radıyallahu anh’tan rivayet edilmiştir. Abdullah b. Abbas’ın kalbiyle gördüğünü söylediği de nakle dilmiştir. Konuyla ilgili olarak hadis kitaplarında şu görüşler rivâyet edilmiştir.
İkrime diyor ki: Abdullah b. Abbas radıyallahu anh “… Biz, Miraç gecesi, o görmeyi sana ancak insanları imtihan etmek için gösterdik…”  âyetinin tefsirinde şöyle dedi: “Burada görmekten maksat, gözle görmektir. Yüce Allah Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Isra gecesi gösterilmiştir.” Yine, İkrime, Abdullah b. Abbas radıyallahu anh’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Rabbi’ni gördü.” Ben “Allah Teâlâ ‘Gözler onu kuşatıp göremez. O ise gözleri kuşatıp görür… buyurmuyor mu?” dedim. Abdullah b. Abbas radiyallahu anh dedi ki: “Bu, Allah Teâlâ’nın nuru ile göründüğü zamandadır. Oysa Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Rabbi’ni iki defa görmüştür.” 

Bu konuda naçiz kanaatimiz: Yüce Allah’ın dünyada hiçbir kimse tarafından görülmediği ve görülemeyeceği görüşü daha isabetlidir. Zira Ulu’l-Azm sahibi olan Hz. Mûsâ da Yüce Allah’ı dünyada görmek istemiş fakat buna ulaşamamıştır. Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Mûsâ, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Mûsâ şöyle dedi: ‘Rabbim! Bana kendini göster, sana bakayım.’ Allah ‘Beni göremezsin. Fakat şu dağa bak. Eğer o dağ, yerinde durabilirse, o zaman sen de beni görebilirsin’ dedi. Rabbi, o dağa tecelli edince onu yerle bir etti. Mûsâ da bayılıp düştü. Ayılınca şöyle dedi: Rabbim! Seni tenzih ederim. Sana tevbe ettim. Ben, iman edenlerin ilkiyim.”

Diğer yandan Hz. Muhammed’in İsrâ ve Miraç olayı esnasında Allah Teâlâ’yı gördüğünü söyleyen Abdullah b. Abbas radıyallahu anh, bazen gözüyle gördüğünü bazen de kalbiyle gördüğünü söylemiş ve kesin bir tavır takınmamıştır. Kalbiyle gördüğü görüşü esas alınırsa her iki görüşü de bağdaştırmak mümkün olur.

İkinci Mesele: Allah Teâlâ’nın Mahşerde Görülmesi

Bu hususta üç görüş vardır.
a. Mahşerde Allah Teâlâ’yı sadece mü’minler görecektir. Çünkü bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Allah’a kavuştukları gün mü’minlerin selam laşması ‘Selâm’ olacaktır…”.

b. Mahşerde bulunan mü’min-kafir herkes Allah’ı görecek sonra Yüce Allah bir daha kâfirlere görünmeyecektir. Çünkü bu hususta Yüce Allah şöyle buyur muştur: “Hayır! Şüphesiz onlar kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.”

c. Mahşerde Allah Teâla’yı mü’minler ve münâfıklar görecek, diğer kâfirler göremeyeceklerdir. Münafıkların görmesi pişmanlık duymaları içindir. Yüce Allah’ın ahirette insanların toplandığı mahşerde kimlere konuşacağı hususunda da bu üç görüş mevcuttur.

Üçüncü Mesele: Allah Teâlâ’nın Cennette Görülmesi

Ehl-i Sünnet’e göre, Allah Teâla’nın cennette belli bir alan, belli bir yön, belli bir mesafe tayin edilmeksizin ve ışınların bağlantı kurmaları söz konusu olmak sızın görüleceği muhakkaktır. Zira bu husus hem âyetlerde, hem de sahih hadislerde açıkça zikredilmiştir. Sahabe-i Kiram, onlardan sonra gelen tabiîn, mezhep imam ları, hadis âlimleri ve ilm-i kelâmcılar bu hususta ittifak etmişlerdir.

Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “O gün öyle yüzler vardır ki (parıl parıl) parlarlar. Rablerine bakarlar.” (64) Bu âyet açık bir şekilde Yüce Allah’ın âhirette görüleceğini ifade etmektedir. Bahse konumuz olan âyette de bakma fiili “ila” cer edatı ile geçişli olmuştur. Bu itibarla “gözle bakma” anlamına gelmektedir.

Diğer bir âyette Yüce Allah şöyle buyurmuştur. “İyilik edenlere, en güzel mükafat ve daha fazlası vardır…”  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu âyette geçen “daha fazlası” ifadesinden maksadın Allah’ı görmek olduğunu beyan etmiştir. Bu hususta Suheyb er-Rûmî radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Cennetlikler cennete girdikleri zaman, Allah Teâlá ‘Size daha ziyade bir şey vermemi ister misiniz?’ diyecek, onlar da ‘Sen bizim yüzlerimizi ağartmadın mı? Bizi cennete koyarak cehennemden kurtarmadın mı?’ (Bize bu yeter) diyeceklerdir. Bunun üzerine Allah Teâlâ hicabı kaldıracaktır. Artık onlara Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey verilmiş olmayacaktır.”

Hadisin diğer bir rivayetinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sözlerinin devaminda “İyilik edenlere, en güzel mükâfat ve daha fazlası vardır…” âyetini okumuştur.

Bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den Yüce Allah’ın cennette görüleceğine dair birçok hadis rivayet edilmiştir ki, bunlar mütevâtir derecesin dedir, sahih hadis kaynaklarında mevcuttur. Bununla ilgili hadisler yaklaşık otuz sahâbîden rivâyet edilmiştir. (6) Aşağıda zikredilen hadisler bunlardan bazılarıdır.

Cerîr b. Abdullah el-Becelî radıyallahu anh şöyle demiştir: Bizler Peygamber’in yanında bulunuyorduk. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gece yani ayin on dördü olan bedir gecesi aya baktı ve şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki sizler şu ayı gördü ğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz. O’nu görmede sikıştırılarak haksızlığa uğratıl mayacaksınız ve yorulmayacaksınız. Artık güneşin doğmasından ve batmasından evvelki namazların hiçbirinden alıkonulmamanıza gücünüz yetiyorsa, onu yapınız.” Ardından … Rabbini, güneşin doğuşundan evvel ve batışından önce hamd ile tesbih et’ âyetini okudu.

Ebū Hüreyre radıyallahu anh diyor ki: Sahâbîler (Hz. Peygamber’e) “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?” diye sordular. (Hz. Peygamber) “Bulutsuz bir dolunay gecesinde ayı görmek için şüphe edip tartışır mısınız?” diye sordu. (Onlar) “Hayır! Ey Allah’ın Rasûlü” cevabını verdiler. Yine “Siz bulutsuz bir gündüz vaktinde güneşi görmekte şüphe edip tartışır mısınız?” diye sordu. (Onlar) “Hayır!” cevabını verdiler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Siz Allah’ı bunun gibi göreceksiniz.
Imam Ebû Hanîfe: “Yüce Allah âhirette görülecektir. Müminler Yüce Allah’ı Cennet’te, aralarında bir mesafe olmaksızın, teşbihsiz (herhangi bir varlığa benzetmeksizin), keyfiyetsiz (nasıllığı bilinmeksizin) ve niceliksiz olarak, baş gözleriyle göreceklerdir.” (” şeklinde veciz bir ifade kullanmıştır. Imam Tahavi Ru’yetullah meselesi üzerine risâlesinde şunları ifade eder: “(Ahirette) Cennetliklerin -keyfiyeti bilinmeksizin, ihata olmaksızın- Allah’ı görmesi Rabbimizin kitabında, “O gün birtakım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır”  şeklinde beyan ettiği üzere haktır/gerçektir. Bu âyetin tefsiri Allah’ın muradı ve ilmi üzeredir. Bu hususta Rasûlullah’tan (rivâyet yoluyla) gelen sahih hadislerin tamamı, Efendimiz’in buyur duğu gibi, bunların manası da, O’nun kastettiği gibidir. Bu nedenle biz, bu konuya kendi görüşümüzle tevil ederek hevâmızla yorum yaparak dâhil olmayız. Çünkü bir kimse kendi dinda ancak bu gibi konularda işi Allah’a ve Rasûlüne, kendisine  kapalı/karışık gelen hususları da bir bilenine havale ettiğinde korumuş olur.”  Tahâvî’nin akîdesinde ru’yetullah meselesine ilişkin son cümleleri ise şunlardır: “Cennetliklerin cennette Allah’ı görmelerine iman edilmesi konusuna bir vehim ile yaklaşan, ya da (konuyu) kendi anlayışına göre te’vil eden kişinin bu yöndeki imanı sağlıklı değildir. Çünkü ru’yetullah ve rububiyete izafe edilen manaların (hakiki) te’vili, bu yöndeki te’vili terk etmek, teslimiyet yolunu tutmaktır. Zaten müminlerin dini de bunun üzerine bina edilmiştir.”

İbn Huzeyme, Sahabe, Tâbiûn ve yaşadığı döneme kadar ki bütün ulemânin, mü’minlerin hepsinin Kıyamet günü Rablerini göreceklerini, ru’yet konusunda ihtilaf olmadığını kabul ettiğini söylemiştir. Ahmed b. Hanbel de kendinden önce kilerin ru’yetullah konusunda gelen haberleri kabul ettiklerini, hiçbirini reddet mediklerini, Ashâbu’l-Hadîsin ru’yetin gerçekleşeceği konusunda ittifak ettiğini belirtmektedir. Bu konudaki en eski rivayet; Abdurrahman b. Ebi Leylâ’ya aittir. O, Yûnus 26. âyetteki ‘ziyâde’nin Allah’ın vechine bakmak’ olduğunu, İbn Mâcişun da, Cehmiyye’nin Kıyame 23. âyetindeki Allah’ın mü’minlere en büyük ikramı olan O’nun vechine bakma nimetini inkår ettiklerini belirterek, Kiyamet günü samimi mü’minlerin O’nu göreceklerini, mücrimlerin ise bu nimetten mahrum kalacağını söylemiştir. Ru’yetullaha inanmayan Cehm b. Safvan’ın da durumu bu mücrimler gibi olup, büyük nimetten mahrum edilecektir.

Bütün Yönleriyle İslâm Akâidi

BENZER KONULAR:

Answers ( 2 )

    1
    2023-12-14T16:54:51+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Gözle Görülmesi

    Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın gözle görülmesi ile ilgili birçok ayet vardır. Bu ayetlerden bazıları şunlardır:

    “Göklerin ve yerin anahtarları O’nun katındadır. Onu, ancak O bilir. O, her şeyi bilir, her şeyi görür.” (el-En’am, 6/59)

    “Allah, her şeyi işitir ve görür.” (el-Maide, 5/76)

    “Gözler Onu idrak edemez. O ise gözleri idrak eder. O, latiftir, haberdardır.” (el-En’am, 6/103)

    “Rabbin, onların gizlisini ve açığını bilir.” (el-Hakka, 69/18)

    “O, sizin gizlinizi ve açığınızı bilir. O, kalplerin özünü bilir.” (Ta-Ha, 20/7)

    Bu ayetlerden anlaşıldığı üzere, Allah, her şeyi gören ve bilen bir varlıktır. Allah’ın görmesi, insan görmesi gibi bir görme değildir. Allah, her şeyi, zamanda ve mekanda sınırsız bir şekilde görür. Allah’ın görmesi, her şeyi her yönden ve her açıdan görmesini sağlar.

    Hadislerde Allah’ın Gözle Görülmesi

    Hadislerde de Allah’ın gözle görülmesi ile ilgili bazı rivayetler vardır. Bu rivayetlerden bazıları şunlardır:

    “Allah’u Teâlâ kıyamet gününde kullarına görünecektir.” (Tirmizi, Tefsir, 26/2923)

    “İnsanlar, kıyamet gününde Allah’ı, güneşin dünyayı kapladığı gibi göreceklerdir.” (Müsned, 4/235)

    “Allah’u Teâlâ, kıyamet gününde herkesin gözü önünde görülecektir.” (Ebu Davud, Sünnet, 26/4704)

    Bu rivayetlerde, Allah’ın kıyamet gününde kullarına görüneceği ve insanların Allah’ı göreceği belirtilmektedir. Ancak, bu rivayetlerin nasıl yorumlanacağı konusunda farklı görüşler vardır. Bazı alimler, bu rivayetleri, Allah’ın insan benzeri bir şekilde görüleceği şeklinde yorumlarlar. Diğer alimler ise, bu rivayetleri, Allah’ın insanüstü bir şekilde görüleceği şeklinde yorumlarlar.

    Allah’ın Gözle Görülmesi ile İlgili Görüşler

    İslam âlimleri, Allah’ın gözle görülmesi ile ilgili olarak farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu görüşler, genel olarak iki ana başlık altında toplanabilir:

    1. Allah’ın gözle görüleceğine inanmak gerekir.

    Bu görüşe göre, Allah’ın her şeyi gören ve bilen bir varlık olduğu, Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, Allah’ın gözle görüleceğine inanmak gerekir.

    Bu görüşü savunan alimler, Allah’ın görmesinin insan görmesi gibi bir görme olmadığını, Allah’ın her şeyi zamanda ve mekanda sınırsız bir şekilde gördüğünü belirtirler.

    2. Allah’ın gözle görüleceğine inanmak gerekmez.

    Bu görüşe göre, Allah’ın görülmesi, insan anlayışının ötesinde bir konudur. Bu nedenle, Allah’ın gözle görüleceğine inanmak gerekmez.

    Bu görüşü savunan alimler, Allah’ın sonsuz ve sınırsız bir varlık olduğunu, insan anlayışının Allah’ı kavrayamayacağını belirtirler.

    Sonuç olarak, Allah’ın gözle görülmesi ile ilgili olarak farklı görüşler vardır. Bu görüşlerden hangisinin doğru olduğu, kişinin kendi inancına ve yorumuna bağlıdır.

    En iyi cevap
  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Allah’ın görmesi konusu, insanların idrak edemeyeceği şekilde ve insanların algılarına benzemeyen bir biçimde Allah’ın sıfatlarından biridir. Allah, her şeyi en iyi şekilde görür, bilir ve her şey O’nun ilmiyle kuşatılmıştır. Ancak bu görme, insanların görmesiyle aynı değildir. Allah’ın görmesi, mükemmel ve sınırsızdır; O, zaman, mekan ve maddi sınırlamaların ötesinde olduğu için insan görmesiyle kıyaslanamaz. Allah’ın görme sıfatı, Kuran ve hadislerde belirtilmiştir ancak insanların görmesi gibi değildir ve insanlar bunu tam olarak kavrayamaz.

Cevapla