Paylaş
Allahın indirdiğiyle hükmetmeyenler ayeti
Question
Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendisidir ayeti
Maide suresi 44, 45, 46 ve 47. ayetler
Tevrat Bir Hidayet Ve Bir Nurdur; Kısas Şer’ı Bir Hüküm Olarak Tevrat’ta Vardı Ve Hıristiyanlar Da Onun Hükmüyle Hükmetmekle Mükellefti
ARAPÇA METNİ:
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
MEAL
44- Doğrusu Tevrat’ı Biz indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Kendilerini Allah’a teslim etmiş peygamberler, Rabbanilerle bilginler de Allah’ın Kitabını korumaları istendiğinden Yahudilere onunla hükmederlerdi. Hepsi de ona şahit idiler. Artık insanlardan korkamayın da Ben’den korkun ve ayetlerimi az bir değerle değiştirmeyin. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
45- Orada onlara yazdık ki: Muhakkak can cana, göz göze, burun buruna, kulak kulağa, diş dişe karşılıktır. Yaralamalara da kısas vardır. Kim onu bağışlarsa artık o, kendisi için bir kefaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
46- Onların izinden Meryem oğlu İsa’yı kendinden önce indirdiğimiz Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik ve ona İncil’i verdik. Onda hidayet ve nur vardır. Kendinden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı, hidayet ve takva sahipleri için bir öğüt olarak.
47- İncil ehli, Allah’ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim de Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.
AÇIKLAMA
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler
Ayet-i kerimeler aşağıdaki hususlara delildir:
1- Tahrif edilmemiş, aslî şekliyle Tevrat’ta Yahudiler için bir hidayet ve bir nur vardır. O Tevrat ile Peygamberler (İsrailoğulları’nm peygamberleri) ile Rabbaniler ve ilim adamları hükmederdi. Rabbaniler, insanları ilme dayalı olarak idare edip yöneten ve onları terbiye eden kimselerdir. Alimler (ahbâr) ise, herhangi bir şeyi gerek kavrayış gerek anlayışları itibariyle sapasağlam idrak eden ve bunu insanlara gayet güzel şekilde açıklayan ilim adamlarıdır.
2- Asıl İncil’de de bir hidayet ve bir nur vardır. Tevrat’ı doğrulayıcıdır. Takva sahipleri için hidayet ve öğüttür.
3- Tevrat ve İncil’in söz konusu edilmesinden maksat, Yahudi ve Hristi-yanların değişiklik ve tahriften uzak durmalarını sağlamaktır. Bunlarda yer almış olan hükümler hususunda kusurlu hareketlerden sakındırmak ve her iki Kitabın da usul ve temel hükümler noktasında Kur’an ile birleştiklerini açıklamaktır. Bunlar ise Kur’an-ı Kerim’e ve son peygamber Muhammed (s.a.)’e, bütün semavî risaletlerin sonuncusunu teşkil eden onun risaletine iman etmeyi gerektirir.
4- Kısas hükmü Hz. Musa’nın şeriatında sabit olduğu gibi, Muhammed (s.a.)’in şeriatında da sabittir ve kabul edilmiştir. Ebu Hanife ve Şafiîler şöyle der: Burun veya el yaralanır ya da kesilir, sonra da bu kişi öldürülecek olursa bunu yapana aynı şey yapılır. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Orada onlara yazdık ki: Muhakkak can cana, göz göze… karşılıktır.” O halde, o kimseden suç yoluyla aldığı şeylerin aynısı alınır ve ona yaptığı şeylerin aynısı yapılır. Malikîler ise şöyle der: Eğer bunu yaparken maksadı ona müsle yapmaksa, ona aynısı yapılır. Şayet bu onunla dövüşmesi yahut itişmesi esnasında olmuşsa kılıçla öldürülür.
5- Şafiîlerin dışında kalan cumhur: “Doğrusu Tevrat’ı biz indirdik. Onda hidayet ve nur vardır.” ayetini bizden öncekilerin şeriatinin bizim için de bağlayıcı olduğuna delil göstermişlerdir. Ancak önceki şeriatın neshedilmiş olduğuna dair delilin ortaya konulması hali müstesnadır. Çünkü Yüce Allah, “Onda hidayet ve nur vardır.” buyurmaktadır. Maksat ise şeriatın usul ve füruunu açıklamaktır. Eğer Tevrat neshedilmiş ve hükmü bütünüyle gayri muteber olmuş olsaydı, onda hidayet ve nur bulunmazdı.
6- Haricîler Yüce Allah’ın, “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” buyruğunu şu görüşlerine delil göstermişlerdir: Allah’a asi olan herkes kâfirdir. Haricîler devamla derler ki: İşte bu ayet-i kerime, Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmeden herkesin kâfir olacağına dair gayet açık bir ifade taşımaktadır. Günah işleyen herkes de aynı şekilde Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hüküm vermiş demektir.
Ehl-i sünnetin cumhuru da buna şöylece cevap vermektedir: Bu ayet-i kerime kalp ve diliyle inkâr eden kimseleri kapsamaktadır. Kalbiyle tanıyıp diliyle onun Allah’ın hükmü olduğunu ikrar eden kimse ise, ona zıd düşecek bir şey yapması halinde Yüce Allah’ın indirdikleriyle hükmeden bir kimsedir, fakat bu hükmü terkeden bir kimsedir.
7- Yüce Allah’ın, “Kim onu bağışlarsa artık o kendisi için bir kefaret olur.” buyruğunda af, bağışlama ve müsamahaya bir teşvik vardır. Çünkü bu şekilde davranmak öfkeyi gidermeyi insan canını imkânlar ölçüsünde korumayı sağlar. Peygamber (s.a.)’in Ahmed, Müslim ve Tirmizî’nin Ebu Hureyre’den naklen yaptıkları rivayete göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah affetmekten dolayı kulun izzetinden başka bir şeyini artırmaz.”
8- Allah’ın indirdiklerini inkâr eden bir kimse kâfir olur. Allah’ın indirdiğini ikrar etmekle birlikte gereğince hükmetmeyen bir kimse zalim ve fasıktır. İbni Cerîr et-Taberî ise ayet-i kerime ile kastolunanlarm Kitap Ehli olduğunu yahut da Allah’ın Kitab’ında indirilmiş olan hükmünü red ve inkâr edenler olduğu görüşünü tercih etmiştir.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
“Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler,” ifadesi Kur’an’da birkaç ayette geçmektedir. Bu ifade, insanların Allah’ın indirdiği hükümlere uygun bir şekilde yönetim yapmaması, adaleti sağlamaması, insanların haklarına riayet etmemesi ve hüküm verirken keyfi davranması anlamına gelir.
Bu ayetlerde, Allah’ın indirdiği hükümlere uygun olarak yönetim yapmayanların, zalimlerin ve haksızlık yapanların cezalandırılacağı vurgulanmaktadır. İslam’da adaletin sağlanması ve hakkın korunması büyük önem taşımaktadır ve bu nedenle insanların Allah’ın indirdiği hükümlere uygun bir şekilde hareket etmeleri gerekmektedir.
Bu ayetlerin tefsiri, insanların Allah’ın hükümlerine uygun hareket etmelerinin önemine vurgu yapar. İslam, adalet, merhamet, dürüstlük ve insan haklarına saygı gibi değerleri teşvik eder ve insanların bu değerlere uygun olarak davranmalarını ister. Bu nedenle, insanlar yönetimde veya herhangi bir alanda adaleti sağlamak için Allah’ın hükümlerine uygun hareket etmelidir.