Paylaş
Allah’ın isimlerinden el Halık ne demek
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
HÂLIK
الخالق
Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsna) biri.
“Halik” ismi “yaratan” anlamına gelir. Yaratmanın çok çeşitli şekilleri olması hasebiyle “hålik” ismi Allah’ın yaratıcılığını mutlak bir biçimde ifade eden ve bu yönüyle de yaratmanın her şeklini içeren bir isimdir. Bununla birlikte daha ziyade “planlı ve amaçlı bir şekilde yaratan”, “ana maddesi ve modeli olmadan nesneleri var eden” anlamlarına gelir. Bu yönüyle “hâlik” ismi bir şeyi ilk defa yaratmayı ifade ettiği gibi, olması şeyin ölçülerini belirleme (takdir) anlamına da gelir. İlk anlamı itibariyle “hâlik” ismi, sadece Allah’a mahsus olmak üzere
“yoktan yaratma”yı ifade edebileceği gibi, ikinci anlamı itibariyle “bir şeyden başka bir şey meydana getirmek, doğru düzgün şekilde belirlemek” anlamına da gelir.
“Halik” ismi gerek bu şekliyle gerekse ismin kökünü oluşturan “halk” (yaratma) kelimesinden türeyen fiillerle Kur’an-ı Kerim’de Allah hakkında sıklıkla kullanılır. Hatta Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın yaratıcılığını ifade etmek için en fazla kullanılan isimdir. Bütün bu kullanımların gayesi gerçek bir uluhiyetin nişanesi olan yaratıcılığa vurgu yaparak Allah’ın tek gerçek ilah olduğunu bildirmektir. Bu sebeple “hâlik” isminin zikredildiği âyetlerde esas vurgulanan husus her şeyin yaratıcısının Allah olduğudur: “Onlara ‘Göklerin ve yerin rabbi kimdir?’ diye sor ve cevap veremezlerse sen ‘Allah’ diye cevap ver. Ve onlara, ‘Allah’ı bir yana bırakıp da kendilerine bile fayda ve zarar veremeyecek olanları mu dost edindiniz?’ diye sor. Onlara, ‘Hiç görmeyenle gören bir olur mu? Veya karanlıklarla aydınlık hiç eşit olur mu?’ diye sor. Yoksa onlar Allah’ın yarattığı gibi yaratan O’na ortak bazı tanrılar buldular da, bu tanrıların yarattığı varlıkların, Allah’ın yarattığına benzemesi kafalarını mı karıştırdı? Sen onlara, ‘Allah her şeyi yaratandır. O tektir, her şeyi kudretine boyun egdirendir’ de!” (er-Ra’d 13/16; ayıca
- el-En’âm 6/101-102; el-Furkan 25/2; ez-Zümer 39/62; el-Mü’min 40/62). Buna bağlı olarak, tek yaratıcının Allah olup, O’nun dışında bir yaratıcının bulunmadığı bildirilir: “Şunu iyi bilin ki, her şeyi yaratmak ve yönetmek yalnız O’na mahsustur” (el-A’raf 7/54), “Ey insanlar! Allah’ın size ihsan ettiği nimetlerini hatırlayın. Sizi gökten ve yerden rızıklandıracak, Allah’tan başka bir yaratıcı var mıdır? O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde ne diye ondan yüz çeviriyorsunuz?” (Fâtır 35/3). Ote yandan Kur’ân-1 Kerim’de Allah Teâlâ için iki yerde kullanılan “hallák” ismi de (bk. el-Hicr 15/86; Yasin 36/81), “devamlı ve mükemmel biçimde yaratan” anlamına gelir ve “hålik” ismiyle temelde aynı anlamı ifade eder. Allah’ın uluhiyetini en belirgin bir şekilde ortaya koyan isimlerin başında gelen “hâlik” ismi Hz. Peygamber tarafından da Allah’ın isimleri arasında sayılmıştır (Tirmizi, “Daavat”, 82; İbn Mâce, “Duâ”, 10).
Şüphesiz Allah’ın varlığı, İslam’ın en temel ilkesini oluşturur. O’nun varlığını gösterebilmenin en uygun yolu da, “kainatın ve insanın var oluşunun nereden kaynaklandığı” sorusunu cevaplamaktır. İşte Kur’ân-1 Kerim’de bu soruya, “Varlığın kaynağı Allah’tır ve varlık Allah’ın insana bir lütfudur. İster melek ve cinler gibi gözle görülemeyen varlıkların, isterse gökler, yer, güneş, ay, gündüz ve gece, dağlar, denizler ve nehirler, bütün bitkiler ve hayvanlar ve bizzat insan gibi çevremizde gördüğümüz her şeyin yani kısacası bütün kâinatın yegâne yaratıcısı Allah’tır” cevabı verilir (mesela bk. el-En’âm 6/97-99; Meryem 19/67; en-Nur 24/43-45; es-Secde 32/7-9; Kaf 50/6 11; en-Necm 53/45-46). Kur’ân-ı Kerim’de Allah’ın en çok üzerinde durulan vasfı, yaratıcı olmasıdır. Çünkü ilah olmanın en önemli göstergesi yaratmaktır. Bir şey yaratamayan varlık asla ilah olamaz; kendisine kulluk edilmesini hak edemez. Nitekim Allah Teâlâ, kendisinden başka tanrı edinilen varlıkların en küçük bir şeyi bile yaratamayacaklarım (en-Nahl 16/20; el-Hac 22/73) belirterek, kendisi dışında böyle bir varlığın bulunmadığını bildirmektedir. Allah Teala, “işte rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O her şeyin yaraticısıdır. Öyleyse O’na kulluk edin” (el-En’âm 6/102) buyurmakta ve “yaratmanın kendisine mahsus olduğunu vurgulamaktadır (el-A’raf 7/54). Böylelikle yaratma olgusu gerçek ilah ile sahte ilahlar arasındaki en
büyük fark olarak belirlenir: “Onlara, İlah dive taptıklarınız arasında, varlığı yoktan yaratacak ve ölümünden sonra onu yeniden diriltecek birisi var mı?’ diye sor ve ‘Mahlukatı ilk defa Allah yaratır: sonra yeniden O diriltir. O halde nasıl olur da O’ndan yüz çevirirsiniz?’ de!” (Yunus 10/34), “İşte bunlar Allah’ın yarattıklarıdır. O’ndan başkaları ne yarattıysa gösterin bana! Doğrusu o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler” (Lokmân 31/11). Yaratmayı Allah’ı sahte ilahlardan ayıran en somut unsur olarak resmeden bu ve benzeri âyetlerin (mesela bk. el-A’râf 7/191; er-Ra’d 13/16; en-Nahl 16/20; el-Hac 22/73; el-Furkân 25/3; Fâtır 35/40) yanında, ibadetin de ancak yaratıcıya yapılacağı bildirilir: “İşte sizin rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse O’na kulluk edin” (el-En’âm 6/102, ayrıca bk. el-Bakara 2/21). Bu âyette Allah’a ibadeti meşru ve hak edilen bir eylem kılan unsur olarak, Allah’ın yaratıcı olması gerçeği gösterilir. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerim’e göre yaratma sadece gerçek ilahın yapabileceği bir fiil olup, gerçek bir uluhiyetin göstergesidir. Zira, “Yaratan, yaratmayan gibi olur mu hiç? Hålâ düşünüp ders almayacak mısınız?” (en-Nahl 16/17). O halde “hâlik” ismi gerçek bir uluhiyetin en net ifadesidir (ayrıca bk. YARATMA).
“Hâlik” ismi uluhiyeti doğrudan ifade eden bir isim olduğu için gerçek anlamıyla yalnız Allah Teâlâ için kullanılır. Bunun dışında insan için sadece mecazi olarak kullanılabilir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de “halk” (yaratma) lafzının Allah’ın dışındaki varlıklara da atfedildiği ayetlerdeki (Al-i İmran 3/49; el-Maide 5/110) yaratma, ilahi bir fiil olan “ilk defa yaratma, yoktan varlığa getirme” anlamında bir yaratmayı değil, beşeri bir eylem olan “yapılması istenen bir şeyi planlama, ölçülerini belirleme” (takdir) anlamında bir yaratmayı ifade etmektedir.
“Halik” ismi Allah’ın yaratıcılığını ifade eden diğer isimleriyle anlam yakınlığı taşır. Bu isimlerin başında ise “O Allah ki håliktır; her şeyi yaratır. Bari’dir; yarattıklarını, her birine ve her haline layık şekilde yaratır. Musavvirdir; yarattıklarına dilediği gibi şekiller verir. En güzel isimler O’nundur” (el-Hasr 59/24) âyetinde birlikte zikredildiği, “yoktan yaratmak, her şeyi düzen ve uyum içerisinde yaratmak, mahlukata farklı şekil ve suretlerde birbirinden ayırt edilebilir şekilde
yaratmak” anlamlarına gelen “bâri” ismiyle varlıkları belirli şekiller ve özelliklerde yarattığını gösteren “musavvir” ismi gelir. Nitekim bazı İslam alimleri âyette bu üç ismin birlikte zikredilmesinden hareketle aralarında anlam yönünden ayırım yapmışlardır. Buna göre “hålik” ismi Allah’ın yaratılacak şeyi bütün ayrıntılarıyla bilip belirlemesini, “båri” ismi onu fiilen meydana getirmesini yani yokluktan yaratmasını, “musavvir” ismi ise yarattığı şeye kendisine özgü özellikleri vermesini ifade eder. Dolayısıyla “halik” isminin bütün yaratmanın temelini oluşturduğu ve bu iki ismin anlamını kuşattığı söylenebilir (bk. BÂRİ”; MUSAVVİR). “Hâlik” ismi Allah’ın bir şeyi eşi ve örneği olmaksızın ilk defa yoktan yaratmasını anlatan “bedi ve varlığı ilk defa yaratmasını anlatan “mübdi” isimleriyle de anlam yakınlığı taşır (bk. BEDI’; MÜBDİ’). Ayrıca İslam alimlerinin Kur’ân-1 Kerim’den (bk. en-Neml 27/88) hareketle Allah Teâlâ hakkında kullandıkları “belli bir amaca yönelik olarak düzenli bir şekilde iş yapan, sanatlı yaratan” anlamına gelen “sâni” ismi de hâlik ismiyle bağlantılıdır (bk. SÂNİ’). Diğer taraftan İslam düşüncesinde Allah’ın yaratıcılığını ifade etmek için kullanılan tekvin kavramı da “halik” ismine işaret etmektedir (bk. TEKVİN).
“Halik” ismi müminin gerçek uluhiyeti (ilahlık) ve buna bağlı olarak kendi ubudiyetini (kulluk) anlamasını sağlayan bir isimdir. Zira bu ismin anlamını kavrayan bir mümin, her şeyden önce yaratmanın sadece Allah’a ait olduğunu bilir. Kendisinin ve kendisi için hazırlanan her şeyin varlığını Allah’a borçlu olduğunu kavrar, bu şekilde sadece O’na yönelir ve kulluk bilinci gelişir. Kendisine en büyük nimet olarak varlık veren Allah’a şükretme alışkanlığı kazanır. Yaratılan bütün varlıklarda gözlenen eşsiz kudretin eserleri üzerinde düşünerek, bunları mükemmel biçimde yaratan Allah hakkında daha sağlam bir imana sahip olur. Nitekim Kur’ân-1 Kerim’de sürekli insanlar Allah’ın yarattıkları üzerinde düşünmeye teşvik edilmektedir (mesela bk. er-Ra’d 13/3; en-Nahl 16/10-11). “Halik” ismi üzerinde düşünen mümin, belki de akla gelebilecek en zor is yaratmak olduğu için, yaratıcı olan Allah Teâlâ’nın bunun dışında kalan her şeye de rahatlıkla güç yetirebileceğini farkeder. Buna karşılık, böyle bir güç karşısında kendi âcizliğinin bilincine varır
ve her türlü işinde Allah’a sığınır. Nitekim bu tavır, “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini takip edişinde akıl sahipleri için birçok deliller vardır. O akıl sahipleri ayakta iken, otururken ve yatarken daima Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler ve ‘Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın. Sen hikmetsiz bir şey yaratmaktan uzaksın. Bizi cehennem azabından koru! derler” (Âl-i İmrân 3/190-191) âyetlerinde müminlere özgü bir tavır olarak resmedildiği gibi, gece sabaha karşı kalktığında dışarıya çıkıp göğe bakarak aynı âyetleri okuyan ve ardından Allah’a yönelip namaz kılan Hz. Peygamber’in de tavrıdır (Buhârî, “Tevhîd”, 27; Müslim, “Tahâret”, 48).
Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
Cevapla