Paylaş
Allah’ın isimlerinden el Kebir ne demek
Question
Esma-i Hüsna Allah’ın isimleri “KEBÎR”
Esmaül hüsna el Kebir Arapça yazılışı: الكبير
Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsna) biri.
“Kebir” ismi “başka bir varlıkla karşılaştırılamayacak derecede yüce ve büyük” anlamına gelir. Bu isim Kur’an-ı Kerim’de altı ayette Allah Teâlâ için kullanılır ve bunların beşinde, “insanın idrak edemeyeceği ölçüde mükemmel ve yüce” anlamındaki “ali” ismiyle, bir âyette ise yine aynı anlama gelen “müteali” ismiyle birlikte yer alır. Mesela Allah Teâlâ, gece ile gündüzün birbirini takip etmesini kendi kudretinin bir eseri olarak gösterir ve ardından şöyle buyurur: “Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Onların Allah’ı bırakıp taptıkları ise bâtılın ta kendisidir. Allah, her şeyden yüce (ali) ve her şeyden büyüktür (kebir)” (el-Hac 22/62; Lokmân 31/30). “Kebir” kelimesi “büyük” anlamına gelmekle birlikte, Allah hakkında, başka varlıklar için düşünülebilen tarzda bir büyüklükten söz edilemez. Bu yüzden “kebîr” ismi, Allah için kullanıldığı âyetlerin tamamında O’nun yüceliğini bildiren bir başka isimle birlikte yer almıştır (yukarıdaki iki ayete ilaveten bk. en-Nisa 4/34; er-Ra’d 13/9; Sebe’ 34/23; el-Mü’min 40/12). Böylece Allah’ın başka bir varlığa oranla büyük olmadığı, bilakis O’nun büyüklüğünün hiçbir varlıkla karşılaştırılamayacak ve kıyaslanamayacak derecede yüce ve aşkın bir büyüklük olduğu vurgulanır. “Kebir” ismi, Allah Teâlâ’nın başlangıcı ve sonu olmayan mükemmel ve her şeyi yaratan olmak bakımından üstünlüğünü ima etmektedir. Ayrıca “kebir” ile aynı kökten gelen ve “azamet, yücelik, hükümranlık” anlamı taşıyan “kibriya” da Kur’ân-ı Kerim’de Allah’a nispet edilmiştir.
Müslümanların başta namazlar olmak üzere ibadetlerde ve günlük hayat içinde pek çok vesileyle söyledikleri tekbir yani Allahuekber (Allah en büyüktür) ifadesindeki “ekber” kelimesi, “kebir” ile aynı kökten gelmekte ve Allah’ın hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak derecede büyük olduğunu vurgulamaktadır (bk. TEKBİR).
“Kebir” isminin, Allah’ın yüceliğini ve üstünlüğünü bildiren “ali”, “azim”, “celil”, “müteâli”, “mütekebbir”, yenilmeyen yegâne galip anlamındaki “aziz”, her şeye gücü yeten mânasındaki “kádir” gibi isimlerle anlam yakınlığı bulunmaktadır (bk. ALI; AZÎM; AZİZ; CELÎL; KĀDİR; MÜTEÂLÎ; MÜTEKEBBİR).
Allah’ın “kebîr” isminin anlamını özümsemiş bir mümin, Allah’ın bütün eksikliklerden uzak ve yüce bir varlık olduğunun bilincine varır. O’nun büyüklüğünün, başka varlıklar için düşünülebilecek her türlü maddi ya da manevi büyüklükten farklı, insan idrakinin ötesinde bir yücelik olduğunu kavrar. Böyle bir mümin gerek maddi ihtiyaçlarını gerekse ebedi kurtuluşu sağlayan şefaat, dua ve ibadetlerin kabulü gibi manevi ihtiyaçlarını yalnızca O’ndan ister. Kebir olan rabbi karşısında hem kendisinin hem de bu dünyadaki önderlik, zenginlik, şöhret gibi sebeplerle büyük görülen insanların üstünlüğünün aslında anlamsız kaldığını anlar. Ayrıca kendini üstün ve başka insanları küçük görmekten özenle kaçınır, bu duyguya yönelten davranışlardan uzak durur. Öte yandan Kur’ân-ı Kerim’in, “Sadece rabbini büyük tani, O’nun büyüklüğünü an!” (el-Müddessir 74/3) âyetindeki emre uyarak, Allah Teâlâ’nın büyüklüğünü sürekli gönlünde hissetmeye ve diliyle ifade etmeye çalışır.
Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
Cevapla