Paylaş
Allah’ın isimlerinden el Kuddus ne demek
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
ESMAÜL HÜSNA “EL-KUDDUS”
Kuddus isminin arapça yazılışı: القدوس
El-Kuddus, Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsna) biridir.
“Kuddûs”, “her türlü eksiklikten ve kusurdan uzak bulunan” anlamına gelir. Kur’ân-ı Kerim’de iki yerde geçen bu isim, her iki âyette de “görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi” demek olan “melik” isminden sonra bulunmaktadır (el-Haşr 59/23; el-Cum’a 62/1). Bu âyetlerden birinde, göklerde ve yerde bulunan her varlığın, her türlü eksiklikten uzak olduğunu dile getirerek Allah’ı andığı (tesbih) hatırlatıldıktan sonra “kuddús” ismi şu şekilde zikredilmektedir: “Göklerde ne var yerde ne var ise, hepsi yegane mülk ve hükümranlık sahibi olan (melik), her türlü eksiklik ve çirkin sıfattan yüce bulunan (kuddus), karşı konulmaz kuvvet sahibi ve her işi yerli yerince yapan Allah’ı tesbih eder” (el-Cum’a 62/1).
“Kuddus” isminin “Allah’ı her türlü eksikliklerden yüce olduğunun bilincinde olarak anmak” anlamındaki tesbih kavramıyla yakın ilişkisi vardır. Kuddûs olan Allah’a iman eden bütün varlıklar O’nu tesbih eder yani O’nun eksiklikten uzak olduğunu dile getirir (bk. TENZİH; TESBİH). Dolayısıyla tesbih, “kuddùs” isminin anlamının bilincinde olarak Allah’ı anmak demektir. Nitekim, Allah’ın Adem’i yaratıp yeryüzüne göndereceğini bildirmesi üzerine melekler şöyle cevap vermişlerdi: “Biz seni hamd ile tesbih ve noksan sıfatlardan tenzih edip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” (el-Bakara 2/30). Hz. Peygamber de namaz kılarken rüků ve secde sırasında zaman zaman, “sübbûhun, kuddüsün, rabbü’l-melaiketi ve’r-rûh” (tesbih edilen, kuddüs olan, meleklerin ve Cebrail’in rabbi) diye dua ederdi (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VI, 35, 94, 115; Ebû Dâvûd, “Salát”, 146-147).
Allah’ın kuddus olarak bilinmesi, İslam inancının temelini oluşturan tevhit (Allah’ın birliği) ilkesinin vazgeçilmez bir yönünü oluşturur. Çünkü tevhide inanan kişinin Allah’ın yaratılmışlara ait bütün özelliklerden; ortağının, benzerinin ve çocuklarının olması gibi tevhidi bozan durumlardan uzak olduğunun bilincinde olması gerekir. Allah Teâlâ, duyuların algılayabildiği, hayalin canlandırdığı, düşüncenin şekillendirdiği ve kalbe doğabilecek her türlü nitelikten uzak ve yücedir. Bu yönüyle “kuddüs” ismi “ali”, “müteâli” ve “kusurdan arınmış” anlamıyla “selâm” isimleriyle anlam yakınlığı içindedir. Çünkü “kuddús” ismi Allah Teâlâ’nın her türlü eksiklikten ve kusurdan uzak bulunduğunu ifade ederken, aynı zamanda O’nun en üstün özelliklere sahip olduğuna işaret etmektedir. “Ali” ve “müteâli” isimleri de “yücelik, şeref ve hükümranlık bakımından en üstün” anlamına gelir (bk. ALI; MÜTEALI; SELAM).
Allah’ın “kuddús” ismini kavrayan bir mümin, Allah’tan başkasına boyun eğmez, O’nun dışındaki bir varlığı kusursuz kabul etmez. Mesela ne kadar sevgi ve saygı duyarsa duysun bir insanı aşırı derecede yüceltmez, ona karşı duygularında ölçülü olur ve onu hiçbir zaman tanrılaştırmaz. “Kuddûs” isminin bilincinde olan kişi Allah’ı gereği gibi tesbih eder; gerçek anlamda kulluğun anlamını kavrayarak bu bilince göre yaşamını sürdürür. Üstelik böyle bir mümin insan olarak kendisinin eksik ve kusurlu yönlerinin farkında olur. Kişiyi kusursuz ve diğer insanlardan üstün gösteren duygulara kendini kaptırmaz. Yine “kuddûs” isminin bilincinde olan bir mümin, Allah’ın her türlü eksik ve kusurdan uzak, pak ve yüce olduğunu bilmenin edebiyle, hem maddi hem manevi temizliğe dikkat eder, pis şeylerden ve günahların kirinden uzak durmaya çalışır.
Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
Cevapla