Paylaş
Allah’ın isimlerinden el Mübdi ne demek
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
esmaül hüsna el mübdi
el-Mubdi’ Arapça yazılışı: المبدئ
Mubdi, Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsna) biridir.
“Mübdi’ ismi, “önceki bir modeli ve örneği olmaksızın ilk defa yaratan” anlamına gelir. Bu isim Kur’ân-ı Kerim’de geçmemekle birlikte ismin kökünü oluşturan “ibda” kelimesinden türeyen fiiller Allah’a atfedilerek O’nun varlıkları ilk defa yarattığı bildirilir. Bu âyetlerin çoğunda “ibda” kelimesinden türeyen fiiller “tekrar etmek, ikinci defa yaratmak” anlamına gelen iade kelimesinden türeyen fiillerle birlikte kullanılarak, “yaratmayı tekrarlayan, tekrar yaratan” anlamındaki “muid” ismine işaret eder: “Şüphesiz önce yaratan da O’dur (ibda), sonra yaratmayı tekrarlayıp yeniden diriltecek olan da (iade)” (el-Burûc 85/13); “Onlar, Allah’ın mahlukati ilk defa nasıl yarattığını görmüyorlar mı? Sonra da onları öldükten sonra tekrar diriltecektir. Şüphesiz bu, Allah’a göre çok kolaydır” (el-Ankebût 29/19). Bu yönüyle “mübdi” ve “muid” isimleri birbirlerini tamamlayan, birbirlerinin anlamını pekiştiren isimlerdir.
“Mübdi” ve “muid” isimleri Hz. Peygamber tarafından Allah’ın isimleri arasında sayılmış (Tirmizi, “Daavät”, 82; İbn Mâce, “Duâ”, 10), ayrıca isimlerin kökünü oluşturan bed’ ve iade kavramları çeşitli hadislerde Allah Teâla’ya nispet edilmiştir. Nitekim bir kutsi hadiste (Hz. Peygamber’in Allah’a nispet ederek ve O’nun sözü olarak ifade ettiği hadisler) Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İnsanoğlu beni yalanlamış, ancak buna hakkı yoktur; bana dil uzatmış, buna da hakkı yoktur. Onun beni yalanlaması, ‘Allah beni yarattı, fakat tekrar diriltecek değildir’ şeklindeki beyanından ibarettir. Halbuki yaratmayı ilkin gerçekleştirmek (ibda) onu tekrar etmekten (iade) daha zordur. İnsan ayrıca evlat edindiğimi ileri sürmüştür. Ben bir ve tekim, kimseye muhtaç değilim, herkes bana muhtaçtır; ne doğurdum ne doğuruldum; kimse benim dengim değildir” (Buhari, “Tefsirü’l-Kur’ân”, 112/1-2; Nesai, “Cenaiz”, 117, Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 350 351, 393-394).
İslam âlimleri “mübdi” ve “muid” isimlerini genellikle Allah’ın mahlukatı ilk defa yaratması ve âhirette bu yaratmayı tekrar etmesi anlamına almışlar, bu yönüyle de “mubdi” ismine “bütün mahlukatla birlikte insanı da ilk defa yaratan”, “muid” ismine de “insanı öldükten sonra åâhirette tekrar yaratan” anlam vermişlerdir. Mübdi’ ve muid olan Allah varlıkların ilk kaynağı ve var edicisi olduğu gibi kıyamet koptuktan sonra meydana gelecek dirilişin de sebebidir: “Hepiniz yalnız O’na döneceksiniz. Bu, Allah’ın verdigi gerçek vaadidir. 0, mahlukatı önce yoktan yaratır, sonra da iman edip salih ameller işleyenleri adil bir şekilde mükafatlandırmak için yeniden diriltir. İnkar edenlere ise inkárlarının karşılığı olarak kaynar sudan bir içecek ve acı bir azap vardır” (Yünus 10/4). Şüphesiz bütün mahlukatı hiçbir ortağa ve yardımcıya ihtiyaç duymaksızın kendi kudretiyle baştan inşa eden Allah Teâlâ, bunları yok ettikten sonra da tekrar aynı şekilde yaratma gücüne sahiptir. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerim’de öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kimselere ilk yaratma örnek verilerek bir şeyi yoktan var edenin onu ikinci bir defa yaratmasının hiç de zor olmayacağı belirtilir (bk. el-Ankebût 29/19; er-Rum 30/27). Yaratmayı başlatmak ve tekrar iade etmek Allah’ın eşsiz kudretini gösterdiği gibi, ilah edinilip tapınılan varlıklarla arasındaki en temel farkı da belirtir (bk. en-Neml 27/64). Zira yoktan var etmek sadece Allah’a mahsus bir özelliktir. Varlıkların başlangıcı üzerinde düşünmek âhiret hayatını ve yeniden yaratmayı kavramanın en kolay yoludur (bk. el-Ankebût 29/19-20). Çünkü varlıkların nasıl meydana geldikleri ve nasıl sona ereceği konusu insanoğlunun öteden beri en çok merak ettiği konulardandır. Mübdi’ olan Allah insanları yok iken yaratmış ve onlara imtihan dünyasında hür iradeyle yaşama, iyi veya kötü olma gibi imkânlar vermiştir. Dünyada geçirilen imtihanın sonucunu ise ikinci ve ebedi âlemde açıklayacak; verdiği imkan ve nimetlerin hesabını sorup, iman edip iyi işler yapanlara ödüllerini, inkârcılara ise hak ettikleri azabı vermek için onları tekrar yaratacaktır (aynca bk. BA’S ve HAŞİR),
Bu sebeple “mübdi” ve “muid” isimleri insanların dünya hayatını anlamlandırması ve bilinçli bir şekilde yaşam sürdürmesi için cevaplanması gereken soruları da çözüme kavuşturmaktadır. Bu sayede insanlar ilk defa hayata gelişlerinde olduğu gibi ikinci dirilişlerinde de Allah’ın gücüne, dilemesine ve yaratmasına bağlı olarak var olmaya devam edeceklerini kavrarlar. O halde bu dünya hayatının sona ermesi, insan için her şeyin bittiği anlamına gelmez. Asıl ve sonsuz yaşam öldükten sonra Allah’ın ikinci defa yaratmasıyla başlayacaktır. Böylece “mübdi” ve “muid” dünya hayatı ile âhiret arasındaki ilişkiyi en doğru biçimde kurmakta ve bu ikisinin birbiri ile ilişkisini, âhiretteki başarının dünyaya bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Aynı zamanda bu isimler, varlıkların kendiliğinden yüzyıllar süren evrimsel bir süreçte oluştuğunu iddia ederek yaratıcıyı inkâr eden, bunun gibi öldükten sonra dirilmeyi de reddeden kişilere de bir cevaptır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de “mübdi” ve “muid” ismine işaret edilerek hayatı dünyadan ibaret gören ve ahireti inkâr eden kimselere şöyle denmektedir: “Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor, Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan (inşa eden) diriltecek. O her şeyin yaratılışını bilendir” (Yasin 36/78-79).
Öte yandan “muid” ismi sadece ahiret hayatındaki ikinci yaratmayı ifade etmeyip, Allah Teâlâ’nın käinattaki varlıkları ilk defa yarattıktan sonra, onları yok ederek tekrar yaratmasını, ilk defa yarattığı varlıkların benzerlerini yaratmasını da ifade eder. Söz gelimi “Onlar mı hayırlı, yoksa mahlukatı ilk defa yaratan, sonra da yaratmayı tekrar eden ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran Allah mı? Allah varken başka bir ilah, öyle mi? Onlara şöyle de: “Eğer doğru söylüyorsanız, haydi getirin delilinizi!” (en-Neml 27/64); “Onlar Allah’ın, mahlukatı ilk defa nasıl yarattığını, sonra da bunu nasıl tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah’a göre çok kolaydır” (el-Ankebût 29/19) âyetleri “muid” isminin kökünü oluşturan iadenin yaşadığımız âlemdeki sürekli tekrarlanan bir yaratma olduğunu da göstermektedir. Bu yönüyle “mübdi” ve “muid” isimleri Allah’ın varlığı ilk defa yaratmasından başlayarak, bu yaratmanın sürekli yenilendiğini ve devam ettiğini gösteren, böylelikle Allah’ın varlık üzerindeki kesintisiz hâkimiyetini somut olarak ortaya koyan isimlerdir.
“Mübdi” ve “muid” isimleri bu anlamlarıyla esmâ-yi hüsnâdan diğer bazı isimlerle irtibatlıdır. “Mübdi” ismi Allah’ın önceki bir model olmaksızın insanları yaratmasını ifade eden “bâri” ve mutlak yaratıcılığını ifade eden “hâlik” isimleriyle; “muid” ismi ise Allah’ın canlıları öldükten sonra âhirette diriltmesini ifade eden “bâis” ve insanları âhirette dirilterek bir araya toplamasını ifade eden “câmi” isimleriyle anlam yakınlığı taşır. Allah’ın “canlılık ve hayat veren” anlamındaki “muhyi” ismi ise her iki ismin de anlamını kuşatır (bk. BÂİS; BÂRİ’; CÂMİ’; HÂLİK; MUHYÎ).
Allah’ın “mübdi” ve “muîd” isimlerinin anlamını tam olarak kavrayan bir mümin, varlığın başlatıcısının Allah olduğunu bilir. En başta kendi varlığını ve içindeki nimetlerle birlikte bütün kâinatı borçlu olduğu Allah’a şükreder ve sorumluluklarını yerine getirir. Böyle bir mümin yoktan yaratmanın eşsizliği ve yüceliği üzerinde düşünerek bunun karşısında kendi âcizliğini idrak eder. Bu mümin bu dünyadaki hayatın bir başı olduğu gibi sonunun da olacağını bilir ve bu bilinç ile içinde olduğu zamanı en iyi biçimde değerlendirmeye çalışır. Allah’ın onu tekrar yaratacağı gün için hazırlık yapmaya çalışır. Böylece dünyadaki varlığını anlamlandırmaya, onu ebedi hayatta mutlu ve huzurlu kılacak işler yapmaya gayret eder.
Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
Cevapla