Paylaş
Allah’ın isimlerinden el Mukaddim ve el Muahhir ne demek
Question
Esmaül hüsna El MUKADDIM EL MUAHHİR
Arapça el-Mukaddim isminin yazılışı: المقدم
Mukaddim, Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsnâ) biridir.
“Mukaddim” ismi, “dilediği şeyi öne alan, önde bulunduran” anlamına gelir. Bu isim hadislerde anlam açısından birbirlerini tamamlamaları ve dengelemeleri sebebiyle “geriye bırakan, erteleyen” anlamındaki “muahhir” ismiyle birlikte zikredilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de gerek “mukaddim” gerekse “muahhir” isimleri doğrudan geçmese de, bu isimlerle aynı kökten türeyen takdim ve tehir kavramları Allah’a atfedilmektedir (bk. Hûd 11/8; İbrâhim 14/42; Käf 50/28; el-Münâfikûn 63/11). Bununla birlikte Hz. Peygamber “mukaddim” ve “muahhir” isimlerini Allah’ın isimleri arasında saymış (Tirmizî, “Daavât”, 82), ayrıca dualarında bu iki ismi zikretmiştir. Nitekim Hz. Peygamber’in namazın başında iftitah tekbirinin hemen ardından yahut selam verdikten sonra okuduğu bir dua şöyledir:
اللهم لك أسلمت وبك آمنت وعليك توكلت واليك أنني وبك خاصمت واليك خاگفت فاغفر لي ما قدمت وما أخرت وما أسررت وما أعلنت أنت المقدم وأنت المؤخر لا إله إلا أنت.
“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana dayandım, sana yöneldim, senin uğruna mücadele verdim, seni hakem bildim. Allahım! Önce yaptığım, sonra işleyeceğim, gizlediğim, açığa vurdugum günahlarımı affet, öne geçiren de (mukaddim) geride birakan da (muahhir) sensin, yegane mâbut yine sensin” (Buhâri, “Teheccüd”, 1, “Daavat”, 10).
Allah Teâlâ kâinatın ve insanın yaratıcısı olduğu gibi, şüphesiz onlan kendi sonsuz ve sınırsız bilgisi, kudreti ve iradesi doğrultusunda idare edendir. Kâinatın başlangıcından sonuna kadar gerçekleşen her şey gibi, insanın hayatında yaşadıkları da O’nun idaresi altındadır. “Mukaddim” ve “muahhir” isimlerinin âyet ve hadislerde özel bir anlam yüklenerek kullanılmamış olması, bu isimlerin geniş bir anlam alanına sahip olduğunu gösterir. Öncelikle bunlardan anlaşılan, Allah’ın dilediği şeyi önce, dilediği şeyi de sonra yaratması ve bu anlamda herhangi bir şeyle kayıtlı olmamasıdır. Bununla birlikte O, insanların hayatlarını belli bir düzen içinde sürdürebilmeleri için kâinata kendisi bazı kural ve kanunlar koymuştur ve bunlar çerçevesinde önce gelen sebeplerin ardından sonuçları yaratır. Ancak kul bazan bir şeyin gerçekleşmesi için gerekenleri yapar, mesela maddi kazanç elde etmek için çalışır, belli bir mevkiye gelmek için eğitim alır ve kimi zaman bunun karşılığını hemen görürken, kimi zaman da Allah Teâlâ bu teşebbüsleri hemen sonuçlandırmaz. Kulların o anda bilemeyecekleri çeşitli hikmetlere binaen yapılan işin neticelerinin ortaya çıkmasını tehir edebilir. Bu gibi durumlar O’nun “mukaddim” ve “muahhir” isimlerinin bir yansımasıdır. Şüphesiz bu şekilde Allah Teâlâ kulun faydasını gözetmektedir. Nitekim buyurmuştur ki: “Hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olabilir. Hoşlandığınız bir şey de sizin için şer olabilir. Gerçeği Allah bilir, siz bilemezsiniz” (el-Bakara 2/216). Yapılan iyiliklerin veya güzel işlerin karşılığının hemen dünyada verilmeyip âhirete bırakılması da bu anlamda değerlendirilebilir. Bu şekilde dünyanın bir imtihan alanı ve dünyada yaşanan hayatın da bir imtihan süreci olması anlam kazanır. Ayrıca muhakkak ki âhirette alınan bir karşılık ve mükâfat, dünyadakinden çok daha büyük ve insan için daha faydalı olacaktır. Sonuçta, ahirette bir öne alma veya geciktirme olmaksızın her şeyin karşılığı eksiksiz olarak verilecektir (ez-Zümer 39/70; ez-Zilzâl 99/7- 8). Bir başka açıdan bakıldığında, mühlet verilerek azabın geri bırakılması da “muahhir” isminin eseridir: “Andolsun ki eğer onlardan azabı belli bir süreye kadar ertelesek, bu defa da mutlaka, ‘O’nun azabı göndermesini etkileyen nedir?’ derler. Şunu iyi bilin! Başlarına azap geldiği gün, artık ondan kurtulmaları mümkün değildir. Alay ettikleri gerçek onları çepeçevre kuşatacaktır” (Hüd 11/8). Allah Teâlâ bu geciktirmenin sebebini de şöyle açıklar: “İnkâr edenler, sakın kendilerine vermiş olduğumuz mühletin haklarında hayırlı olduğunu zannetmesinler. Biz onlara, ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır” (Al-i İmrân 3/178).
“Mukaddim” ve “muahhir” isimlerinin bir yansıması da Allah Teâlâ’nın bazı insanları belli imkânlar, kabiliyetler, şartlar açısından, mesela maddi zenginlik, ilim, güzellik, makam ve mevki gibi hususlar bakımından diğerlerinin önüne geçirmesi veya nispeten geride bırakmasıdır. Allah Teâlâ buyurur ki: “Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyor? Oysa dünya hayatında onların geçimlerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, kimini ötekinden, derece derece üstün kaldık” (ez-Zuhruf 43/32). Bütün bunlar sonuçta kişi için bir imtihan vesilesidir ve bir hikmete dayanır.
“Mukaddim” ve “muahhir” isimleri birlikte düşünüldüğünde Allah’ın âleme ve insana yönelik fiillerindeki dengeyi ifade eden isimlerden oldukları için, Allah’ın fiillerindeki dengeyi çeşitli açılardan ifade eden diğer isimleriyle benzerlik taşırlar. Bu yönüyle “mukaddim” ve “muahhir” isimleri Allah’ın “dilediği kimseyi yücelten, güçlü ve değerli kılan” anlamındaki “muiz” ve “zelil, hakir ve alçak duruma düşüren” mânasındaki “müzil”; “lūtuf ve keremini esirgemeyen, rızkı bol bol veren” anlamındaki “básit” ve “rızkı belli bir ölçüde tutup veren” anlamındaki “kabız”; “fayda veren” anlamındaki “nâfi” ve “zarar veren” anlamındaki “dâr”; “yükselten, değerini arttıran, izzetli ve şerefli kılan” anlamındaki “râfi” ve “aşağıya indiren, alçaltan, değerini azaltan, zillete düşüren” anlamındaki “hâfıd”; “yaşatan, canlılara hayat veren” anlamındaki “muhyî” ve “öldüren, canlıların hayatına son veren” anlamındaki “mümît” isimleriyle benzerlik taşımaktadır (bk. BÂSIT; MUIZ; MUHYÎ; NÂFİ’; RÂFİ’).
Allah’ın “mukaddim” ve “muahhir” isimlerinin anlamını kavrayan bir mümin, her şeyden önce hayatının idaresinin Allah’ın elinde olduğunu idrak eder. O’nun dilediği kullarını hiç ummadıkları biçimde öne çıkarabileceği gibi, Allah’ın ilahlığını ve rab oluşunu inkâr eden, kendisinden başkasını beğenmeyip kibirli tavırlar sergileyen, hak ve hukuka riayet etmeyip zorbalık edenleri geri bırakabileceğini bilir. Bu sebeple Allah’ın kendisini maddi ve manevi olarak öne çıkarmasına vesile olacak davranışları işleyip, aksi tavırlardan kaçınmaya çalışır. Yaptığı iyi bir şeyin karşılığını hemen görememesi halinde umutsuzluğa düşmez veya isyan etmez. Bunun bir hikmete dayalı olarak gerçekleştiğini düşünür ve hayırlı sonuçları er geç göstermesi için Allah’a yönelir. Buna karşılık bir hata işlediğinde, cezasını bu dünya hayatında karşısında bulmaması sebebiyle de rehavete kapılmaz; tövbe edip yanlışından kurtulmaya ve tekrarlamamaya gayret gösterir.
Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
BENZER KONULAR:
- Esmaül husna nasıl ezberlenir ne gereklidir
- Esmaül Hüsna ne demektir kısaca bilgi
- Esma’ül Hüsna’nın faziletleriyle ilgili bir yazı
- Allah’ın isimleri (esmaül hüsna) ile dua etmek
- Eşlerin arasını düzeltmek için esmaül hüsna
- Tümünü görüntüle.
Answers ( 2 )
İslamda “el-Mukaddim” ve “el-Mu’ahkhir” isimleri Allah’ın iki ismidir. Şimdi bu isimlerin anlamlarını inceleyelim:
Al-Muqaddim: Bu isim “Hızlılaştıran” veya “İlerleyen” olarak çevrilebilir. Arapça ilerlemek, ileri götürmek anlamına gelen “kaddeme” kökünden türemiştir. El-Mukaddim, Allah’ın belirli konulara veya kişilere öncelik verme, teşvik etme veya öncelik verme sıfatını ifade eder.
Allah’ın isimleri bağlamında el-Mukaddim, Allah’ın ilahi plan ve hikmetine dayanarak bazı işleri veya şahısları diğerlerinden üstün kılma veya hızlandırma gücü ve hikmetine sahip olduğunu ifade eder. Allah’ın evrendeki düzeni sağlama ve öncelikleri belirleme yetkisini vurgular.
Bu isim müminlere, Allah’ın her şeye hakim olduğunu ve bazı meseleleri O’nun hikmetiyle ileri götürmeye veya ilerletmeye kadir olduğunu hatırlatır. Aynı zamanda müminleri, Allah’ın yaratması için en doğru olanı bildiğini kabul ederek, Allah’ın zamanlamasına ve önceliklerine güvenmeye teşvik eder.
Al-Mu’akhir: Bu isim “Geciktiren” veya “Erteleyen” olarak tercüme edilebilir. Arapça geciktirmek, ertelemek anlamına gelen “ahir” kökünden türemiştir. El-Mu’akhir, Allah’ın bazı işleri veya eylemleri erteleme veya erteleme sıfatını ifade eder.
Allah’ın isimleri bağlamında el-Mu’akhir, Allah’ın ilahi planına göre bazı sonuçları, olayları veya eylemleri geciktirme veya erteleme yetkisine ve hikmetine sahip olduğuna işaret eder. Allah’ın zaman üzerindeki hakimiyetini ve O’nun sonsuz aklıyla olayların zamanını belirleme kudretini vurgular.
Bu isim müminlere, hemen sonuç veya çözüm isteseler bile sabırlı olmalarını ve Allah’ın zamanlamasına güvenmelerini hatırlatır. Müminleri, Allah’ın iradesine teslim olmaya ve O’nun gecikmesinin hemen görünmeyebilecek daha büyük bir amaç ve hikmet için olduğunu kabul etmeye teşvik eder.
Her iki isim de, el-Mukaddim ve el-Mu’akhir, Allah’ın zaman, düzen ve öncelikler üzerindeki kontrolünü vurgular. Allah’ın kararlarına güvenmenin ve O’nun yaratması için neyin en iyi olduğunu, ister hızlandırmak isterse geciktirmek olsun, bildiğini kabul etmenin önemini vurgularlar.
“El-Mukaddim” ve “El-Muahhir” isimleri, Allah’ın Esmaü’l-Hüsna’sından olup, anlamları “Dilediği şeyi öne alan, öne geçiren” (El-Mukaddim) ve “Dilediği şeyi erteleyen, geriye bırakan” (El-Muahhir) şeklindedir. Bu isimler, Allah’ın iradesiyle her şeyin zamanlamasını belirlediğini, dilediği kişileri ve olayları öne aldığını veya geride bıraktığını ifade eder.
Allah, kâinatı ve içindeki her şeyi sonsuz bilgisi ve kudretiyle yönetir. “El-Mukaddim” ve “El-Muahhir” isimleri bu yönetim esnasında ortaya çıkan hikmetli zamanlamayı ifade eder. Örneğin, bir insanın belli bir işi başarması için gerekli adımları atması gerekebilir; ancak bazen bu başarı hemen gelmez, ertelenir. Bu da Allah’ın “Mukaddim” ve “Muahhir” isimlerinin bir yansımasıdır.
Bu isimlerin anlamını kavrayan bir mümin, her şeyin Allah’ın iradesiyle olduğunu, O’nun dilediğini öne alıp dilediğini erteleyebileceğini bilir. Bu bilince sahip olarak insan, hayatta karşılaştığı olayların hikmetine inanır, umutsuzluğa düşmez ve Allah’a tevekkül eder. Ayrıca işlediği bir hata sonucu hemen ceza görmemesi de O’na mühlet verildiği anlamına gelir ve bu mühleti değerlendirerek tövbe etmesi gerektiğini hatırlar.