Allah’ın isimlerinden el Müntakim ne demek

Question

Esma-i Hüsna Allah’ın isimleri “MÜNTAKIM”

elmuntakim esmaul husna

el Müntakim arapça yazılışı: المنتقم

 

Müntakim, Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsna) biridir.

“Müntakım”, “suçluları hak ettikleri şekilde cezalandıran” anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de üç ayette geçen bu isim, bu yerlerin tamamında yücelik (tázim) ifade eder biçimde çoğul kalıbında kullanılır. Bir âyette åhireti inkâr ederek günaha dalanların, hatalarından dönüş yapabilmeleri için bu dünyada cezaya uğratılacağını belirten Allah Teala, dönmedikleri takdirde de azaplarını âhirette göreceklerini belirtirken “müntakım” ismine işaret etmektedir: “Kendisine rabbinin âyetleri hatırlatılıp da, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkarlara, layık oldukları cezayı veririz (müntakım)” (es-Secde 32/22). Diğer âyetlerde de bu dünyada ilahi mesaja kulak vermeyenlerin apaçık sapkınlık içinde oldukları ve onların ötede hak ettikleri cezaya çarptırılacakları belirtilirken bu isim geçmektedir (bk. ez-Zuhruf 43/41; ed-Duhân 44/16). Bunların dışında da dört âyette Allah hakkında zü’ntikâm yani “intikam sahibi” tabiri yer almakta ve bu ifade, geçtiği yerlerin tamamında “hiçbir zaman yenilmeyen, daima galip olan” anlamındaki “aziz” ismiyle birlikte kullanılmaktadır (bk. Al-i İmrân 3/4; el-Mâide 5/95; İbrâhim 14/47; ez-Zümer 39/37). Bu birliktelik Allah’ın yapılan hataların ve işlenen günahların hesabını sorma yetkisine sahip olduğunu ve onları cezalandırmaya gücünün yettiğini dile getirmektedir: “Allah’ın âyetlerini inkar edenler için kuşkusuz şiddetli bir azap vardır. Allah, karşı konulmaz kudret sahibidir, suçlunun hakkından gelendir (zü’ntikâm)” (Al-i İmrân 3/4). Allah hiç kimsenin yaptığının yanına kalmayacağını, her şeyin karşılığının mutlaka verileceğini ve O’nun günahta ve inkârda israr edenlerin üstesinden geleceğini belirtmektedir (bk. el-Maide 5/95; İbrâhim 14/47; ez-Zümer 39/37).

“Müntakım” ismi Hz. Peygamber tarafından da Allah’ın isimleri arasında sayılmıştır (Tirmizi, “Daavât”, 82). Bunun yanında hadislerde “intikam” kelimesi, “Allah’ın kendisine asi olan kişiyi günahına uygun olarak cezalandırması” anlamında Allah’a izafe edilmiştir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 431; Buhâri, “Tefsirü’l-Kur’ân”, 44/3).

Allah’ın insanlar dünyada yaptıklarına karşılık olarak çeşitli cezalara uğratması O’nun “adl” isminin ve adalet ilkesine verdiği önemin bir gereğidir. O’nun hak edenlere ceza vermesi toplumu islah etmeye ve kamu düzenindeki bozulmaları gidermeye yöneliktir. İlahi azaba ve cezaya maruz kalan bu kimseler peygamberlere ve onların getirdikleri mesaja karşı çıkmış, yapıp ettikleri ile toplum düzenini bozmaya çalışmışlardır. Allah Teâlâ önce onları uyarmış ve dönmeleri için firsat vermiş, hatada israr etmeleri üzerine de gereken cezaya çarptırmıştır (bk. el-A’raf 7/165, 182-183; Yûnus 10/73; er-Ra’d 13/32; en-Nebe’ 78/40). Bu kimselere hak ettikleri cezanın dünyada verilmesi müminleri desteklemek ve gerçeği örtbas edip Allah’ı yalanlayanların sonunu göstererek ibret alınmasını sağlamak içindir (er-Rum 30/47; ez-Zuhruf 43/24-25). Allah kuşkusuz kullarına şefkatle davranan, onlara acıyan, esirgeyen ve bağışlayandır. Birçok ayet ve hadiste ilahi merhametin gazaba üstün geldiği ve O’nun rahmetinin her şeyi kuşattığı dile getirilir (bk. el-A’râf 7/156; Buhari, “Tevhid”, 15, 22, 28; Müslim “Tevbe”, 14-16). O, kendisini inkar (küfür) dahil en ağır günahları işledikten sonra bile hålisâne yapılan tövbeleri kabul eden, affedendir. Fakat affin, kötülüğü iyilik düzeyine çıkaran, haksızlıkları özendiren bir tarzda uygulanması kötülüğe ortak olmak mânasına gelecektir. Evreni yaratan hikmet sahibi Allah ise böyle bir durumdan yücedir (münezzeh). Bu sebeple “müntakam” isminin geçtiği ayetlerde Allah’ın affinin ve merhametinin asla kötülük ve inkârda direnmenin karşılığı olarak düşünülmemesi gerektiği, inkárda ayak diretenleri bağışlamanın değil, cezanın beklemekte olduğu hatırlatılmaktadır. Allah’ın merhametinin ve kullarına gösterdiği şefkatinin asla günahları görmezlikten gelmek anlamına gelmeyeceğini bilerek hareket etmek gerekir. Nitekim birçok âyette zalimlere dünyada azap ettiginden bahseden Cenab-ı Hak, onları cehennemde bekleyen azaba da işaret etmektedir. Bu durumu en iyi bilen Hz. Peygamber ise bir duasında şöyle demiştir:

اللهم إني أعوذ بك من زوال نعمتك وتحول عافيتك وفجاءة نقمتك وجميع سخطك.

Allahım! Lütfettiğin nimetlerin son bulmasından, ihsan ettiğin sağlık ve afiyetin niteliğinin değişmesinden, azabının ansızın gelmesinden ve gazabını celbeden bütün davranışlardan sana sığınırım” (Müslim, “Zikir”, 96; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 32).

Bu bakımdan “müntakım” ismiyle O’nun affediciliğini, merhametini ve şefkatini gösteren “rahmân”, “rahîm”, “tevvab”, “afüv” ve “rauf” isimleri birbirinin anlamını açıklamakta ve dengelemektedir.

Allah’a nispet edilen intikam kavramında, insanlar arasındaki intikamda bulunan psikolojik tatmin unsuru bulunmaz. Zira Allah’ın cezalandırmasının amacı maddi ve manevi anlamda kendisine yönelik bir fayda sağlamak değil, kişiyi islah etmek, toplumun düzenini sağlamak ve adaleti tesis etmektir. Bu yönüyle Allah’ın intikam alması yani cezalandırması daima zulme uğrayanlar içindir. Diğer taraftan Allah’ın suçlulardan intikam alması şu hususu da içermektedir: Allah suçluyu cezalandırmadan önce çeşitli yollarla onu uyarmakta, yanlış davranışından vazgeçmesi için ona zaman vermekte ve imkân tanımaktadır. Şüphesiz bu da O’nun rahmetinin bir eseri olup, O’nun intikamının insanlar arasındaki intikamdan farklı olduğunu gösterir (ayrıca bk. İNTİKAM).

“Müntakım” isminin esmå-yi hüsnâdan; “çok adaletli olan, asla zulmetmeyen ve hakkı gözeterek hükmeden” anlamındaki “adl”, “bilgisi ve adaleti ile en doğru kararı veren, hükmeden ve yöneten” anlamındaki “hakem”, “adaletle hükmeden” anlamındaki “muksıt” ve “hiçbir zaman yenilmeyen, daima galip olan” anlamındaki “aziz” isimleriyle de anlam yakınlığı bulunur (bk. ADL; AZIZ; HAKEM; MUKSIT).

Allah Teálâ’nın “müntakım” isminin anlamını kavrayan bir mümin, O’nun son derece âdil olduğunu ve hakedenleri cezalandıracağını bilir. Bu mümin Allah’ın onun hakkını koruyup gözeteceğinin, ona yapılan kötülük ve haksızlıkları karşılıksız bırakmayacağının farkında olur. Bu sebeple aciz kaldığı durumlarda işlerini O’na havale ederek huzurlu olur. Böyle bir mümin, Allah’ın hata eden kullarını cezalandırmadan önce merhameti gereği uyarıp mühlet verdiğinin de bilincinde olur. Bu sebeple ilahî cezaya maruz kalmamak için O’nun emirlerini yerine getirmeye çalışır. Bu dünyada azabın gecikmesinden dolayı rehavete kapılıp yanlış davranışlarını sürdürmez. Allah’ın müntakım olduğunun bilincinde olan bir mümin, kendisine ya da topluma karşı yapılan hata ve yanlışlıklara asla tepkisiz kalmaz. İnsanları hemen cezalandırmak yerine önce uyarmaya ve yanlışlarından vazgeçirmeye çalışır; onlara kendilerini düzeltmeleri için imkân ve zaman verir. Böyle bir mümin kalbini kin, öfke ve intikam gibi olumsuz duygulardan uzaklaştırmaya, mümkün olduğu kadar af yolunu tutmaya çalışır. Hepsinden önemlisi “müntakım” ismini kavrayan bir mümin suçluları cezalandırmayı kendisini tatmin amacıyla değil, sırf adaleti temin etme amacıyla gerçekleştirir Zira bilir ki, Hz. Peygamber de kendi şahsına yönelik kötü davranışlardan dolayı kimseyi cezalandırmamış, ancak Allah’ın açıkça yasakladığı şeylerin çiğnenmesi durumunda sırf Allah için bunu cezalandırmıştır (Buhâri, “Menâkab”, 23, “Edeb”, 80; Müslim, “Fezâil”, 77, 79).

Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet

Diğer konularımız

Esmaül hüsna Allah’ın isimleri ve anlamları

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Cevapla