Paylaş
Allah’ın isimlerinden el Varis ne demek
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Esmaül hüsna El VÂRİS
Arapça el-Varis isminin yazılışı: الوارث
Varis, Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsnâ) biridir.
“Varis” ismi, “varlığının sonu olmayan, kâinatın gerçek sahibi” anlamına gelir. Bu isim, Kur’ân-1 Kerim’de Allah hakkında üç yerde yüceltme amacıyla çoğul olarak (“vârisîn” şeklinde) kullanılır. Bu âyetlerin ikisinde, insanların herhangi bir şeye sahip olmalarının tıpkı kendileri gibi geçici olduğu, aslında sahipmiş gibi göründükleri şeylerin gerçek sahibinin Allah olduğu hatırlatılarak, Allah’ın mülk üzerindeki gerçek ve asla son bulmayan sahipliği “vâris” ismiyle ifade edilir: “Biz nimetlerinin bolluğu ile şımarıp nankörlük etmiş nice memleket halkını helak etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulan meskenleri! (O meskenlerin) bâki olan gerçek mülk sahibi (vâris), yalnızca biziz!” (el-Kasas 28/58); “Elbette yaşatan da biziz, öldüren de biziz. Her şey yok olup gittikten sonra bâki kalan gerçek mülk sahibi (vâris) yine biziz!” (el-Hicr 15/23).
Hz. Zekeriyyâ’nın duasının hatırlatıldığı, “Rabbim! Sen beni tek başıma (çocuksuz) bırakma! Gerçi varislerin en hayırlısı sensin” (el-Enbiya 21/89) âyetinde ise, kimsesiz kaldığında bile Allah’ın dayanak olarak insana yeteceği hatırlatılarak, Allah’ın varlığının asla son bulmayacağı “vâris” ismiyle ifade edilmiştir. “Väris” ismi ayrıca Hz. Peygamber tarafından Allah’ın isimleri (esmâ-yi hüsnâ) arasında sayılmıştır (Tirmizi, “Daavát”, 82; İbn Mace, “Duâ”, 10).
Mülkün gerçek sahibi olmak mülk üzerindeki håkimiyetin hiçbir şekilde kesintiye uğramamasıyla mümkündür. Dolayısıyla mülkün gerçek sahibi ölümsüz olan, varlığının sonu olmayan, asla yok olmayan bir varlık olacaktır. Bu yönüyle mülkün gerçek sahibi olmak ile varlığının sonu olmamak arasında zorunlu bir ilişki vardır. “Varis” ismi bu iki anlamı da kuşatır. Allah’ın her şeyin vârisi olması demek, “başkasının mülkiyetinde bulunan bir şeye kendisinden sonra sahip olan” anlamına gelmez. O’nun “vâris” ismi, görünürdeki geçici sahiplerin ötesinde her şeyin esas sahibinin kendisi olduğunu gösterir.
Allah’ın mülkün gerçek sahibi olduğu Kur’ân-ı Kerim’de sürekli vurgulanan bir husustur. O, sahip olduğu mülkleri dilediği kullarına faydalanmaları için vermiştir (el-A’raf 7/128). Bu mülkler dünya hayatında sürekli el değiştirecek, mirasçılar arasında nesilden nesile aktarılacaktır. Ama kıyamet koptuğunda bu mülkiyet bitecek ve mülkler gerçek sahibine dönecektir: “Şüphesiz yeryüzü ve onun üzerindekiler yok olup gittikten sonra her şeyin sahibi olarak yalnız biz kalacağız. Sonunda onlar da bize döndürülecekler” (Meryem 19/40). Nihayetinde göklerin ve yerin mirası Allah’ındır, yani her şeyin sahibi Allah’tır (bk. Al-i İmrân 3/180, el-Hadid 57/10). Dünya hayatında gaflet içerisinde olan insanlar kendilerine emanet olarak verilen mülkün asıl sahibini unutarak kendilerini gerçek sahip sanabilirler. Ancak bu insanlar, Kur’an’ın şu âyetinde dile getirildiği üzere, kıyamet günü kendilerine mülkiyet ve hâkimiyetin kime ait olduğu sorulduğunda gerçeği anlayacak ve bu gerçeği ikrar edeceklerdir: “O gün bütün insanlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk ve saltanat kimindir? Her şeyi kudretine boyun eğdiren (kahhår) ve tek olan Allah’ındır” (el-Mu’min 40/16).
“Vâris” ismi, “evrendeki her şeyin (mülkün) gerçek sahibi” mânasındaki målikü’l-mülk ve “görünen, görünmeyen âlemlerin sahibi” anlamındaki “melik isimleriyle anlam yakınlığı taşımaktadır. Ayrıca Allah’ın varlık üzerindeki mutlak kudretini ve tasarrufunu ifade eden “kahhar” ismi de “vâris” ismiyle yakından alakalıdır. Allah’ın varlığının sonu olmamasını ifade etmesi açısından ise “varis” ismi, “varlığının sonu olmayan, ebedi” anlamındaki “ahir”, “varlığı sürekli olan ve yok olmayan” anlamındaki “baki”, “kendisi için ölüm söz konusu olmayan, ezeli ve ebedi hayat sahibi, diri” mânasındaki “Hay” isimleriyle anlam yakınlığı içerisindedir. Dolayısıyla “väris” ismi, bu isimlerle birlikte Allah’ın varlığının sonu olmadığını bildiren beka sıfatını ifade etmektedir (bk. BĀKİ; EVVEL; HAY; KAHHĀR; MELİK).
Allah Teâlâ’nın “vâris” ismini tam olarak idrak eden bir mümin, mülkiyet ve hâkimiyetin aslında kendisine değil, her şeyin sahibi olan Allah’a ait olduğunu bilir. O’nun tarafından kendisine lütfedilen malları ve mülkleri kendi arzusuna göre değil, Allah’ın rızasına uygun olarak adaletle ve cömertçe harcamaya çalışır. Helal ve meşru yollarla kazanıp harcamaya, zekât ve sadaka gibi ibadetler sayesinde imkânlarından muhtaç insanları faydalandırmaya çalışır. Malın ve mülkün geçici olduğunu bildiğinden, bu dünyada gereğinden fazla mal biriktirmek yerine öldükten sonra kendisine fayda sağlayacak manevi miraslar bırakmaya özen gösterir. Bu sebeple topluma hayırlı olacak evlatlar yetiştirir, insanlığın yararına olacak eserler bırakır. Öte yandan Allah Teâlâ’nın her şeyin gerçek sahibi olduğunu bilen bir mümin, O’nun mülküne hakkıyla sahip çıkmaya ve korumaya, sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmaya çalışır. “Yeryüzüne salih kullarım vâris olacaktır” (el Enbiya 21/105) âyetinde bildirildiği gibi, yeryüzünde zulüm ve kötülük yapanların bu konumlarının sürüp gitmeyeceği ve sonunda mutlaka iyi insanların üstün gelerek yeryüzüne mirasçı olacaklarına inanan müminler, ümitlerini kaybetmezler; güç ve iktidarı ele geçirdikleri zaman da Allah adına O’nun istediği şekilde hükmetmeye çalışırlar, dünyayı güzelleştirmek ve yaşanır bir hale getirmek için çaba gösterirler. Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
Cevapla