Paylaş
Allah’ın isimlerinden el Vedud ne demek
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
VEDUD
Arapça el vedud yazılışı: الودود
El Vedud, Allah’ın isimlerinden (esma-yi hüsnâ) biridir.
“Vedûd ismi”, “dine ve dünyaya yönelik iyi ve faydalı işler (salih ameller) yapan kullarını çok seven ve kulları tarafından çok sevilen” anlamına gelir. Bu isim Kur’ân-1 Kerim’de iki yerde geçer. Şuayb peygamberin, halkını Allah’tan bağışlanma dilemeye çağırmasının anlatıldığı şu âyette “vedûd” ismi, Allah’ın kullarına sonsuz merhametini ifade eden “rahîm” ismiyle birlikte zikredilmiştir: “Rabbinizden bağışlanma dileyin ve günahlarınızdan tövbe edip O’na yönelin. Çünkü benim rabbim çok merhamet eden (rahîm), salih kullarını çok seven ve onlar tarafından çok sevilendir (vedúd)” (Hûd 11/90). Bir diğer âyette ise “vedud” ismi, Allah’ın kullarının günahların bağışlamasını ifade eden “gafur” ismiyle birlikte zikredilmiştir (bk. el-Buruc 85/14). Böylece Allah’ın kullarına olan sevgisinin en belirgin tezahürleri olarak merhamet ve bağışlamaya dikkat çekilmiştir (bk. GAFÜR; RAHMÂN). Hz. Peygamber de “vedůd” ismini Allah’ın isimleri arasında saymış (Tirmizi, “Daavat”, 82; İbn Mâce, “Duâ”, 10) ve bazı dualarında O’nu bu ismiyle anmıştır. Mesela teheccüt namazından sonra yaptığı uzun bir dua içerisinde, “Ya rabbi! Senden, kıyamet gününde güvende olmayı ve sonunda cennete varmayı istiyorum… Sen rahîmsin, sen vedůdsun” (Tirmizi, “Daavat”, 29) diyerek Allah Teala dan “vedùd” ismiyle dilekte bulunmuştur.
“Vedúd” isminin iki temel anlamı bulunmaktadır. Bunlardan ilki Allah’ın kullarını çok sevmesidir. Allah’ın kullarını sevmesi ise onlara lütuf ve ihsanlarda bulunması demektir. İkinci anlamı Allah’ın, kendilerine lütuf ve ihsanlarda bulunduğu için salih kulları tarafından sevilmesidir. Bu yönüyle “vedud” ismi Allah ile kul arasındaki karşılıklı sevgiyi ifade etmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de mümin bir toplumun özellikleri anlatılırken şöyle buyurulur: “Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler” (el-Maide 5/54).
Allah Teâlâ sevgisini her an fiilleriyle göstermektedir. Kesintisiz bir şekilde verdiği sayısız nimetler, rızıklar O’nun kullarına yönelik sevgisinin tezahürleridir. Günahkar kullarını bağışlaması da onlara olan sevgisindendir. Allah bütün kullarını sever, ama itaatkar kullarını daha çok sever. Şüphesiz Allah’ın kullarına olan sevgisi buna olan ihtiyacından değil, kulların iyilik ve merhamete ihtiyaçlarından dolayıdır. Kur’ân-ı Kerim’de, O’nun sevgisine mazhar olan kulların nitelikleri çeşitli âyetlerde açıklanmaktadır: Onlar Allah rızası için mallarını harcayan, öfkelerini yenip insanların kusurlarını affeden ve böyle güzel davranışlarda bulunanlar (el-Bakara 2/195; Al-i Imrån 3/134, 148; el-Maide 5/13), günahlarından çokça tövbe edenler, bedenlerini ve kalplerini temizleyenler (el-Bakara 2/222; et-Tevbe 9/108). Allah’tan korkan takva sahipleri (Al-i İmrån 3/76; el-Mâide 5/93; et-Tevbe 9/4, 7), başlarına gelen bela ve sıkıntılara sabredenler (Al-i Imrân 3/146), bütün
işlerinde Allah’a güvenip O’na tevekkül edenler (Al-i İmrân 3/159), adaletli davrananlar (el-Maide 5/42; el-Hucurât 49/9; el-Mümtehine 60/8) ve sanki tek bir vücutmuş gibi Allah yolunda ve din uğrunda birlikte mücadele edenlerdir (es-Saf 61/4).
Öte yandan Allah sevilmeyi hak edendir. Her şey ve her iyilik O’ndan geldiği için sevilmeye layık olandır. Allah sevgisi her kulun kalbinde mutlaka bulunması ve her sevgiden önce gelmesi gereken bir sevgidir. “Öyle insanlar vardır ki, Allah’tan başka varlıkları O’na denk tutar ve onları Allah’ı sever gibi severler. Gerçek müminler ise Allah’ı her şeyden çok severler” (el-Bakara 2/165) âyetinde de belirtildiği üzere, Allah sevgisi gerçek müminin özelliğidir. Seven sevdiğinin her isteğini yerine getirmeye, O’nu memnun etmeye ve O’na bağlı kalmaya çalışır. Bu sebeple Allah’ı seven kul, rabbini çokça zikretmeli, daima O’na yönelmeli, ibadetlerle O’na yaklaşmaya çalışmalı ve bütün söz ve davranışlarında O’nun rızasını gözetmelidir. “(Resulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin” (Âl-i İmrân 3/31) ayetinde belirtildiği üzere, Allah sevgisinin sonuçlarından biri de bütün içtenliği ile Hz. Peygamber’e uymak ve onun yolundan gitmektir.
“Vedůd” isminin Allah’ın diğer bazı isimleriyle yakın ilişkisi vardır. Bunların başında Allah’ın kullarına duyduğu merhameti ifade eden “rahmân” ve “rahim” isimleri gelir. Ancak merhamet zayıf olan birine acımayı çağrıştırır. Dolayısıyla bu iki isim, kul zayıf ve aciz olduğu için kendisine ilahi sevginin bir sonucu olarak merhamet edildiğini ifade eder. Oysa “vedud” isminde kulun acizliği ve zayıflığı sebebiyle acıma anlamı yoktur. Bu isim kula en başından itibaren ilahi sevginin bir neticesi olarak nimetler ihsan edilmesini ifade eder. Bunun yanında “vedúd” ismi Allah’ın kullarına olan şefkat ve merhametini ifade eden “rauf”, O’nun müminlerin yardımcısı ve dostu olduğunu ifade eden “veli”, diğer anlamlarının yanında Allah’ın kâinata yönelik tasarruflarındaki şefkat ve merhametini de ifade eden “rab” isimleriyle de anlam yakınlığı taşımaktadır (ayrıca bk. RAB; RAÚF; VELÎ). Ancak Allah ile kul arasındaki karşılıklı sevgiyi ifade eden “vedůd” isminin merhamet, şefkat ve dostluk ifade eden diğer esma-yi hüsna (Allah’ın isimleri) arasında ayrı bir yeri vardır.
“Vedůd” ismi mümine yalnızca Allah sevgisini ve bu sevginin gereği olan itaat ve ibadetleri değil, aynı zamanda insanlarla sevgi ve muhabbete dayalı ilişkiler kurması gerektiğini hatırlatır. İnsan ilişkilerinde hoşgörülü, bağışlayıcı, sabırlı ve lütufkâr olmak, her fırsatta insanların haklarını gözetip ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak, kısacası merhametli olmak, Allah’ı seven bir müminin özellikleridir. Bunlar aynı zamanda Allah’ın “vedûd” isminin O’na iman eden kulu üzerindeki tecelli ve yansımasıdır. Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
Cevapla