Paylaş
Allah’ın isimlerinden er Rafi ne demek
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
RÂFİ الرافع
Allah’ın isimlerinden (esmä-yi hüsna) biri.
“Räfi” ismi “yükselten, değerini arttıran, izzetli ve şerefli kalan” anlamına gelir. “Rafi” isminin anlam açısından karşıtı olan “håfıd” ismi ise “alçaltan, aşağıya indiren, değerini azaltan” anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın Hz. Isa’yı göğe yükselteceğini ifade eden åyette (Al-i İmrân 3/55) “ràfi ismi Allah’a izafe edilir. “O (Allah), dereceleri yükseltendir, arşın sahibidir” (el-Mu’min 40/15) âyetinde Allah’a atfedilen “refi” ismi de “råfiile aym anlama gelir. Bunun yanında pek çok ayette “räfi” isminin kökünü oluşturan ref (yükseltmek, yüceltmek) kavramı Allah’a atfedilerek O’nun peygamberlerin, müminlerin, âlim kullarının, hatta dilediği kimselerin derecelerini yükselttiği bildirilir (mesela bk. el-Bakara 2/253; el-En’âm 6/83; el-A’râf 7/176; Yüsuf 12/76; el-Mücâdile 58/11). “Hâfid” ismi Kur’an-ı Kerim’de geçmese de bu ismin ifade ettiği anlam çeşitli şekillerde farklı ayetlerde ifade edilir. Söz gelimi Allah’ın dilediği kimseleri izzetli kılarak yücelteceği yanında, dilediklerini de hor ve håkir kılarak zillete düşüreceği ve alçaltacağı bildirilir (Âl-i İmran 3/26).
“Räfi” ve “hafid” isimleri Hz. Peygamber tarafından Allah’ın isimleri arasında sayılmış (Tirmizi, “Daavat”, 82; ibn Mâce, “Dua”, 10), ayrıca hadislerde bu isimlerin kökünü oluşturan ref ve hafd kavramları Allah’a izafe edilmiştir. Söz gelimi Hz. Peygamber teheccüt namazının iki secdesi arasında yaptığı duasıyla Allah Teâla’dan manevi açıdan yükseltilmeyi talep etmiştir:
زب اغفر لي وارحمني والجبزنی واز فغني وارزقني واهدني.
“Rabbim! Günahlarımı bağışla, bana merhamet et, eksikliğimi giderip halimi iyileştir, beni yücelt, nzıklandır, doğru yoldan ayırma!” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1, 371; İbn Mâce, “İkámetü’s-salât”, 23)
Bir hadiste de Hz. Peygamber rızık terazisinin Allah’ın elinde bulunduğunu, dilediğine az (hafd) dilediğine çok (ref) rızık verdiğini bildirerek bu isimlerin kökünü oluşturan hafd ve ref kavramlarını Allah’a izafe etmiştir (Buhâri, “Tefsirü’l-Kur’ân”, 11/2, “Tevhid”, 19; Müslim, “Zekāt”, 37).
“Rafi” ismine işaret eden lafızların Kur’an-1 Kerim’deki ve hadislerdeki kullanımından, “rāfi ve onun ziddı olan “håfıd” isimlerinin ifade ettiği yükseltme ve alçaltmanın, makam, mal vb. hususlardaki maddi anlamda bir yükseltme ve alçaltma olduğu gibi, esas itibariyle manevi bir yükseltme ve alçaltma olduğu görülmektedir. Elbette manevi anlamda yükseltme ise Allah’ın emir ve yasaklarına riayet eden kullarına yöneliktir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de, “Allah, sizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltsin. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır” (el-Mücâdile 58/11) buyurularak O’nun mümin kullarını ve âlim kullarını yükselttiği belirtilir. Keza beşer içerisinde Allah’ın en seçkin ve itaatkâr, en zorlu görevlerle yükümlü kulları olan peygamberler de Allah’ın manevi anlamda en yüce konumlara yükselttiği kişilerdir: “İşte bu peygamberlere birbirinden farklı üstünlükler verdik. İçlerinden bir kısmıyla Allah doğrudan konuştu; bir kısmının da derecelerini yükseltti” (el-Bakara 2/253). Buna mukabil alçaltma ise zorbalara, zalimlere, iman etmeyenlere; kısaca Allah’ın belirlediği istikametten ayrılanlara yöneliktir. Nitekim Allah Teâlä, âyetlerini inkâr ederek peygamberleri öldürenlerin, kendisi dışında birtakım aciz varlıkları tanrı edinenlerin, kendisine ve peygamberine düşman olup baş kaldıranların ve kendisine secde etmekten geri duranların hor ve hakir bir hale düşürüleceklerini belirterek bu gerçeği ifade etmiştir (bk. el-Bakara 2/61; el-A’raf 7/152; el-Kalem 68/43).
Kişinin dünyadaki inanç ve yaşantısına bağlı olarak gerçekleşen bu yükseltme ve alçaltmanın doğal olarak uhrevi sonuçları da vardır. Bu dünyada Allah’ın rızasına uygun bir yaşam süren kullar, bunun sonucunda cennetle mükáfatlandırılarak yüceltilecek; buna mukabil O’nun rızasına uygun davranmayanlar cehennemle cezalandırılarak alçaltılacak, hakir kılınacaklardır. Nitekim çeşitli ayetlerde de Allah Teâlâ kıyamet gününde müminleri
aziz ve şerefli, kafirleri ise zelil kalacağını bildirerek bu hususu vurgulamaktadır (mesela bk. el-Mü’minün 23/105-110; ez-Zuhruf 43/68-73). Dolayısıyla Allah’ın taatlerini kabul ederek dünyada kendisine yakın kıldığı kullanımı åhirette saadete ulaştırması O’nun “räfi isminin tecellisi olurken, nzasına aylan davrandıklan için dünyada kendisinden uzak kaldığı kullarım ähirette şekavete mahkům etmesi “häfid” isminin tecellisidir. Kur’an-ı Kerim’de kıyamet günü hakkında “alçaltan-yükselten” (hafida räfia) tanımlama ile kullanılarak kıyamet gününün bazı insanları alçaltırken bazılarını yükselttiğinin bildirilmesi de (bk. el-Vâkıa 56/3) bu gerçeği ifade etmektedir. Pek tabii kıyamet gününün insanları alçaltıp yükseltmesi, onların dünyadaki amellerine göre cennetle mükafatlandırılması yahut cehennemle cezalandırılmasıdır. İnsanların amellerinin karşılığı Allah tarafından verildiğine göre, kıyamet gününde insanları alçaltan ya da yükselten esas fail de Allah’tır.
Şüphesiz Allah irade ve kudretine sınır konulamayan bir varlık olduğu için dilediği kimseleri yükseltir, dilediğini de alçaltır (el-En’âm 6/83; Yusuf 12/76). Ancak Allah hikmet sahibidir ve gelişigüzel hareket etmez. O asla kullarına zulmetmez. Dolayısıyla Allah’ın kullarını yükseltmesi ve alçaltması, kulların kendi tercihleriyle yaptığı fiillerinin sonucudur. 0, inanıp iyi işler (salih ameller) yapmak suretiyle yüceltilmeyi hak eden kullarını yükseltmekte; buna mukabil inanmayarak alçaltılmaya müstahak olan kullarını alçaltmaktadır. Bununla birlikte İslam alimleri “hafid” isminin tek başına kullanılması durumunda zihinlerde olumsuz bir anlam ifade edebileceği tehlikesinden hareketle “häfıd” isminin tek başına kullanılmasının sakıncalı olduğunu, mutlaka “rafi ismiyle birlikte kullanılması gerektiğini belirtmiş ve bunun edebe daha uygun olduğunu söylemişlerdir.
Diğer taraftan Allah Teâlä dünya hayatında bazı kullarına makam-mevki, mal-mülk vb. açısından daha fazla imkan vererek onları diğerlerinden üstün kalmaktadır. Maddi anlamdaki bu yukseltilme dünya hayatının esasını oluşturan imtihanın bir geregidir. Allah, insanlar tarafından bilinmese de hikmete dayalı birtakım sebeplerle insanlara verdiği farklı imkanlarla onları imtihan etmektedir: “Sizi yeryüzünün halifeleri
yapan, verdiği nimetlerle sizi imtihan etmek için bir kısmınıza digerinden üstün dereceler veren O’dur” (el-En’am 6/165). Diğer taraftan “Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Oysa dünya hayatında onlann geçimlerini biz bölüştürdük ve bir kısmı diğerlerini yanında çalıştırsın diye kimini ötekinden üstün seviyelere yükselttik” (ez-Zuhruf 43/32) ayetinde de bildirildiği üzere toplumsal yaşamın zorunlu kıldığı iş bölümünün bir sonucu olarak insanlara farklı konumlar verilmiştir. Şüphesiz dünyevi makamlar ve imkanlar Allah’ın bir nimeti olarak Allah’ın yüceltmesidir. Ancak bunlar geçicidir. Esas yüceltilme bu nimetlerin gereğini yaparak, hakkını vererek bunları Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir şekilde kullananları bekleyen dünyevi ve nihayetinde sonsuz uhrevi yüceltilmedir.
Birbirine zıt anlam ve içeriğe sahip olan “ráfi ve “häfid” isimleri esasında, birbirinin karşıtı ve alternatifi durumundaki varlık ve olaylardan teşekkül eden käinatın Allah tarafından nasıl bir düzen ve ähenk içinde yönetildiğini ifade eden isimlerdir. Bu yönüyle “rafi” ve “hafid” isimleri aynı mefhuma işaret eden “muiz”-“müzil” (yücelten, güçlü ve değerli kılan-dilediği kimseyi alçaltan, hor ve hakir duruma düşüren), “näfi-“dar” (fayda veren, faydalı şeyler yaratan-zarar veren, elem ve zarar verici şeyleri yaratan), “básit”-“kabız” (lütfunu ve keremini esirgemeyen, rızkı bol bol veren-rızkı ölçülü veren ve gerektiğinde kısan), “mukaddim”-“muahhir” (diledigini one alan, önde bulunduran-dilediğini geriye bırakan, erteleyen) isimleriyle fonksiyon birlikteliğine sahiptir. Bunun yanında “rafi” ismi “zenginlik veren” anlamındaki “mugni” ismiyle de anlam yakınlığına sahiptir (bk. BĂSIT; MUĞNI; MUİZ; MUKADDİM; NÃFİ’).
Allah’ın “râfi” ve “häfid” isimlerinin anlamını kavrayan bir mümin, hayatının idaresinin Allah’ın elinde olduğunu idrak eder. O’nun dilediği kullarını hiç ummadıkları makamlara ulaştırabileceğini; Allah’ı inkâr eden, kibirli tavırlar sergileyen, hakka riayet etmeyip zorbalık edenleri ise sahip oldukları geçici şan, şeref, mevki ve izzetten mahrum bırakıp rezil rüsvä edebileceğini bilir. Bu mümin, Allah’ın kendisini hem maddeten hem de mânen yükseltmesine vesile olacak davranışları işler, aksi tavırlardan kaçınır. Dünyada sahip olduğu makam sebebiyle başkalarını
hakir görmez. İnsanlar arasındaki üstünlüğün Allah’ın emirlerine uyup, yasaklarını çiğnemekten sakınmayla (takva) olduğunu bilir. Her şeyden önemlisi böyle bir mümin, gerçek mânada yüksek makamların bu dünyadakiler değil, cennettekiler olduğunu aklından çıkarmaz.
Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
Cevapla