Paylaş
Allah’ın isimlerinden er Rahman, er Rahim ne demek
Question
ESMAÜL HÜSNA : RAHMAN RAHİM
Rahman ve Rahim isminin arapça yazılışı: الرحمن
Rahman ve Rahim, Allah’ın isimlerinden (esmå-yi hüsna) isimlerdir.
“Rahman” ismi “esirgeyen, bağışlayan, sonsuz rahmetiyle lütuf ve ihsanda bulunan” anlamına gelir. Kur’ân-1 Kerim’de altmışa yakın âyette geçen bu isim, Allah için kullanılan özel bir isim olması sebebiyle bunların çoğunda tek başına bulunur. Bir âyette, “Onlara şöyle de: İster Allah diyerek ister rahman diyerek dua edin. Hangisiyle dua ederseniz edin, en güzel isimler O’nundur” (el-İsra 17/110) denilmesi de bu konuma işaret eder. “Rahmân” ismi geçtiği yerlerin altısında aynı kökten gelen ve “esirgeyen, bağışlayan, engin merhamet sahibi” demek olan “rahim” ismiyle birlikte yer alır (mesela bk. el-Bakara 2/163; el-Hasr 59/22). Bu iki isim birlikte geçtikleri yerlerde, Allah Teâlâ’nın rahmet ve merhamet özelliklerini pekiştirirler. “Rahmân” ve “rahim” isimlerinin Tevbe sûresi dışındaki bütün sürelerin başında yer alan ve müminlerin günlük hayatta işlerine başlarken söyledikleri “bismillähirrahmânirrahim” (rahmân ve rahim olan Allah’ın adıyla) ifadesinde (besmele) Allah isminden hemen sonra gelmeleri de özel konumlarına dikkat çeker ve müminlere sürekli olarak ilahi rahmeti hatırlatır.
“Rahim” ismi de Kur’an-ı Kerim’de çokça geçen isimlerden olup 114 âyette kullanılmaktadır. Bu isim geçtiği âyetlerde çoğunlukla esmâ-yi hüsnâdan “çok bağışlayan” anlamındaki “gafûr”, “daima üstün, yegâne galip” anlamındaki “aziz”, “şefkatli” anlamındaldi “raüf”, “tövbeleri kabul eden” anlamındaki “tevvåb”, “şefkatli ve lütuf sahibi” anlamındaki “berr”, “koruyup gözeten, yetiştiren” anlamındaki “rab” ve “çok seven, sevilen” anlamındaki “vedûd” gibi muhtevasını pekiştiren ve Allah’ın rahmetinin boyutlarını ifade eden isimlerle birlikte zikredilir (mesela bk. el-Bakara 2/37, 143; en-Nisa 4/16; el-A’râf 7/153; et-Tevbe 9/117; Hüd 11/90; eş-Şuara 26/9; Yasin 36/58, et-Tür 52/28).
Ayrıca Kur’ân-1 Kerim’de Allah hakkında kullanılan “zü’r-rahme” (“rahmet sahibi”; bk. el-En’âm 6/133; el-Kehf 18/58) ve “zü rahmetin väsia” (“engin merhamet sahibi”; bk. el-En’âm 6/147) ifadeleri de “rahmân” ve “rahim” isimlerine işaret eder. Bu iki ismin gerek Kur’ân-ı Kerim’de 114 defa tekrarlanan besmelede Allah lafzı ile beraber kullanılarak yüce Allah’a izafe edilmesi, gerekse “Hepiniz ilahi, bir tek ilahtır. O’ndan başka ilah yoktur. O, rahmân ve rahimdir” (el-Bakara 2/163) âyetinde ve benzeri âyetlerde (el-Fâtiha 1/1, 3; en-Neml 27/30; Fussilet 41/2; el-Haşr 59/22) zât-ı ilâhiyyeye nispet edilmesi bu isimlerin ikisinin birden sadece Allah Teâlâ hakkında kullanılabileceğini göstermektedir.
“Rahmân” ve “rahîm” isimleri Hz. Peygamber tarafından da Allah’ın isimleri arasında sayılmış (Tirmizi, “Daavât”, 82; İbn Mâce, “Du’â”, 10), ayrıca çeşitli hadislerde Allah’a nispet edilmiştir. Bir kutsi hadiste (Hz. Peygamber’in Allah’a atfederek O’nun sözü olarak ifade ettiği hadis) Hz. Peygamber Allah Teâla’nın şöyle buyurduğunu bildirir: “Ben rahmanim, o da (akrabalık bağlarının adı) rahimdir. Ona kendi ismimden türeyen bir isim verdim. Onunla ilişkiyi sürdürenle ben de ilişkimi sürdürür, onunla ilişkiyi kesenle ben de ilişkimi keserim” (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 45; Tirmizi, “Birr”, 9; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 191, 194).
“Rahmân” ve “rahim” isimleri Allah Teâlâ’nın varlıklara yönelik rahmet ve merhametinin çokluğunu güçlü bir şekilde ifade eden iki önemli isimdir. Ancak rahmân; O’nun dünyada mümin veya kafir, itaatkâr veya günahkar herhangi bir ayırım yapmaksızın, lütuf ve nimetlerini bütün yarattıklarına verdiğini gösterdiğinden “rahîm” ismine oranla daha geniş bir kapsama sahiptir. “Rahim” ise sadece bu dünyada ilahi emir ve yasaklara uyan kimselerin ilahi rahmetin kuşatıcılığı içine girdiğini ifade eder. Allah Teâlâ bir âyette, “rahmetinin her şeyi kuşattığını, ancak peygambere iman edip belli niteliklere sahip olanlara âhirette ayrıca lütfedeceğini söyleyerek (el-A’raf 7/156) bu gerçeği dile getirmiştir. Bu sebeple Allah Teâla, “dünyanın rahmânı, âhiretin ise rahimi” olarak nitelenir. O, verdiği nimetlerini görmezden gelip O’nu inkâr edenlere bile “rahmân” ismi gereği bu dünyada iyi muamele edip hatalarından dönmeleri için mühlet vermektedir. Ancak bu fırsatı kullanamayarak hatada israr edenleri âhiret yurdunda adaleti gereği cezalandıracaktır.
Allah Teala’nın rahmet sıfatı Kur’ân-ı Kerim’in üzerinde en çok durduğu hususlardan biridir. Ayetlerde Allah’ın kullarına imanı ve İslam’ı nasip etmesi, onlara kitap ve peygamber göndermesi, günahları bağışlaması, cennete koyması, bunun gibi dünyada yağmur, rızık vb. nimetler ihsan etmesi de kullarına olan merhametinin bir göstergesi olarak nitelenir. Allah Teåla’nın Kur’ân-1 Kerim’de çarpıcı biçimde “merhamet etmeyi kendisine yazdığını” söylemesi (el-En’âm 6/12, 54) hem kullarına yönelik tasarruflarının temelinde merhamet olduğunu göstermeye hem de insanları uyarmaya yöneliktir. Böylece insanlar O’nun huzurunda hesap vermek için toplanmadan önce, hayatta iken Allah’ın kesin olan rahmetinden yararlanmaya, hayırlı işler yapmaya ve günahlardan tövbe etmeye yöneltilir. Hz. Peygamber’in Allah Teâlâ’nın, “Şüphesiz merhametim gazabımı geçmiştir” (Buhâri, “Tevhid”, 15, 22; Müslim, “Tevbe”, 14-16) dediğini belirtmesi de aynı hususlara işaret etmektedir.
Öte yandan şu nokta hatırda tutulmalıdır ki insana nispet edildiğinde rahmet yahut merhamet kavramına verilen “birinin üzüntüsüne ortak olmak, ona acıyarak yardım etmek” şeklindeki duygusal mānanın Allah’a izafe edilmesi mümkün değildir. Zira insanların merhametleri duygusal bir içerik taşıdığından bunun gereğini yerine getirmek onlar için psikolojik bir ihtiyaçtır. Halbuki Allah Teálå için böyle bir şey söz konusu değildir. Diğer taraftan Allah Teâla’nın merhameti, diğer bütün varlıkların merhametiyle kıyaslanamayacak derecede çoktur; zira nicelik açısından sonsuz, nitelik açısından daima umulandan fazladır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de Allah Teālā için “erhamü’r-rahimin” (“merhamet edenlerin en merhametlisi”;bk. el-A’râf 7/151; Yusuf 12/64, 92; el-Enbiya 21/83), “hayrü’r-rahimin” (“merhamet edenlerin en hayırlısı”;bk. el-Mü’minûn 23/109, 118) ifadelerinin kullanılması bu gerçeği gösterdigi gibi, Hz. Peygamber’in şu hadisi de ilahi rahmetin üstünlüğünü ve eşsizliğini çok güzel bir şekilde anlatmaktadır: “Allah rahmeti yüz parçaya böldü. Bunun doksan dokuz parçasını kendisine ayırdı. Yeryüzüne, geri kalan bir parçayı indirdi ve bunu da bütün yaratılmışlar arasında paylaştırdı. İşte bu tek parçadan kendisine düşen pay sebebiyle yaratılmışlar birbirine merhametli davranır. At, yavrusuna basarım endişesiyle ayağını bu sayede kaldırır” (Buhări, “Edeb”, 19; Tirmizi, “Daavat”, 98).
Şüphesiz Allah Teâla’nın güzel isimlerinin her biri O’nun insanlara olan şefkat ve merhametinin bir göstergesidir. Bu bakımdan esmâ-yi hüsná içerisinde Allah’ın kâinatla ve insanla ilişkisini ifade eden isimlerinin her biri “rahmân” ve “rahim” isimleriyle bağlantılıdır. Söz gelimi Allah’ın kâinatı ve insanı yaratması O’nun rahmetinin bir eseridir; bu yönüyle de O’nun varlıkları yarattığını ifade eden “bari'”, “hâlik”, “bedi” ve “musavvir” isimleri “rahmän” ve “rahîm” isminin tamamlayıcısıdır. Keza varlıkları koruyup gözetmesi merhametinin bir tezahürü olduğundan varlıkları her an koruması altında tutup tehlikelere karşı koruduğunu bildiren “hafiz”, “rakib” ve “vekil” isimleri; merhametinin bir göstergesi olarak insanların istek ve ihtiyaçlarını karşıladığını belirten “mücib”, “vehhâb”, “rezzâk” ve “muģni” isimleri; kullarına doğru yolu gösterdiğine dikkat çeken “hadi” ve “reşid” isimleri; merhametin en eşsiz örneklerinden biri olan isyan edenlere mühlet verip hemen cezalandırmamasını ve onları affetmesini ifade eden “halim”, “sabūr”, “afüv” ve “gafür” isimleri “rahmân” ve “rahîm” isimlerinin adeta açılımıdır. Bununla birlikte Allah’ın son derece şefkatli ve merhametli” anlamındaki “rauf”, “kullarının ihtiyaçlarını en ince noktalarına kadar bilip karşılayan” anlamındaki “latif”, “kullarını çok seven” anlamındaki “vedud” ve “dost, yardımcı” anlamındaki “veli” isimleri “rahmân” ve “rahim” isimleriyle daha doğrudan bir anlam yakınlığı taşırlar (bk. LATİF; RAÛF; VEDŪD; VELĪ).
“Rahmân” ve “rahim” isimleri mümine “merhamet” denilen eşsiz erdemi öğretir. Bu isimleri özümseyen bir mümin Allah’ın yarattıgı varlıklara merhamet ve sevgi ile davranır, insanların üzüntüsüne ortak olur, onlara acır ve yardım eder. Hz. Peygamber’in, “Merhamet edenlere rahmân (olan Allah) da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet edin ki, gökteki de size merhamet etsin” hadisini (Ebû Davud, “Edeb”, 58; Tirmizi, “Birr”, 16) hatırlayarak Allah’ın merhametini kazanmanın, ancak kendisinin merhametli olmasıyla gerçekleşeceğini bilir. Böyle bir mümin yanlış işler yaparak Allah’a karşı gelenleri bile
şefkat ve nezaketle uyarır, günahkârlara merhamet gözüyle bakar ve dünyada işlenen her günahı bir musibet kabul edip onu ortadan kaldırmaya çalışır. Çevresindekilerin ihtiyaçlarını gidermeye çalışır; serveti ve nüfuzuyla bunu gerçekleştiremiyorsa sıkıntıya düşenlere dua eder, onların üzüntülerine ortak olur (bk. MERHAMET).
Kaynak: İslam ansiklopedisi Diyanet
⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓⇓
Cevapla