Paylaş
Allah’ın nimetlerine şükretmek ayet ve hadislerle
Question
NİMETLERE ŞÜKRETMEK
Şükür ayeti İbrahim suresi 7. ayet
(le in şekertum le ezidennekum ve le in kefertum inne azabi le şedid)
Yüce Rabbimiz insanlara sayısız nimetler vermiş, karşılığında ise bu nimetlerin kadrini bilmeyi ve kendisine şükretmeyi kulluğumuzun gereği olarak bizden istemiştir. Bir Müslüman’ın sahip olması gereken güzel meziyetlerden biri olan şükür; hadsiz nimetlerine karşılık olarak insanın minnet ve teşekkürlerini içtenlikle ve ibadet şuuruyla rabbine bildirmesidir.
Şükür ve kulluğumuzu beden ve gönül diliyle Allah’a arz etmek olan günde beş vakit kılınan namazla rabbine yönelen mü’min, en güzel şekilde nimetin gerçek sahibini hatırlamış olur. Unutmayalım ki Allahu Tealaya şükretmek, O’nun dinini kabul etmek, hükümlerine teslim olmak, emir ve yasaklarına hassasiyetle riayet etmek ve kulluk vazifemizi samimiyet ve ciddiyetle yerine getirmek suretiyle olur. Dünya ve ahiret sıkıntılarından kurtulup iki dünya saadetine nail olmanın yegane çaresi budur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
“Şükreder ve inanırsanız, Allah size niçin azap etsin? Allah (cc) şükrün karşılığını veren ve her şeyi hakkıyla bilendir”(1) buyrulmuştur.
Şükür, sahip olduğumuz nimetlerin manevi sigortasıdır. Öyleyse rabbimizin bizlere lütuf ve ihsanı olan maddi-manevi nimet ve imkanlarımızı O’na şükretmek suretiyle sigortalamayı unutmayalım. Zira hutbemin başında okumuş olduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz mealen:
…مَّا يَفْعَلُ اللّهُ بِعَذَابِكُمْ إِن شَكَرْتُمْ وَآمَنتُمْ
“Eğer şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Nankörlük ederseniz gerçekten azabım çok şiddetli olur”(2) buyurmaktadır.
Şükrün ölçüsü; kanaat etmek, iktisatlı davranıp israftan kaçınmak, Allah’ın takdirine rıza ve nimetlerine karşı memnuniyetimizi “Hamd” ile ifade etmektir. Şükürsüzlüğün ölçüsü ise; hırs göstermek, tamah etmek, nimetlere karşı hürmetsizlik göstermek, helal-haram demeyip rast geleni elde etmek ve yemek, hak edip etmediğimizi hesaba katmamaktır.
Şükür ibadetinin en güzel ve en asil tezahürlerinden biri de sahip olduğumuz nimetlerden başkalarının da yararlanmasını sağlamak, tasarrufumuzda bulunan nimet ve imkanların birer emanet olduğunu bilerek gerçek sahibinin rızası istikametinde kullanabilmektir. “Zekat”, “Sadaka” ve “İnfak” gibi sosyal boyutlu manevi müesseselerin temel esprisi de zaten bu değil midir? Öyleyse makbul olan şükrün bir özelliği de sahip olduğumuz her nimet ve imkanı yerli yerinde kullanmak, ondan faydalanmak kadar onunla faydalı olup hayır ve sevap kazanmaktır. Zenginlerin mali yardımları, amirlerin adilane icraatları, alimlerin bilgi ve irfanlarıyla insanları ve toplumu aydınlatmaları, sanat ve meslek erbabının sosyal kalkınma ve medeni ilerleme noktasında sanatlarını ibadet bilinciyle icra etmesi, kamu görevlisinin mesai saatlerini tamamlama değil, mesai süresini en verimli ve daha üretken hale getirme gayretleri, ayrıca şu fani hayat gemisinin bahtiyar tayfaları olarak karşılıklı dayanışma, yardımlaşma, üretme ve paylaşma, medeni ve olgun mü’minlere yaraşan kardeşçe ve dostça yaşamaya matuf fiil ve teşebbüslerimiz gerçek şükrün hayatımıza ve davranışlarımıza yansıyan en güzel örnekleridir.
Şükrü eda edilmeyen her nimetin dünyada yük, ahirette azap olduğunu unutmayalım. Cenab-ı Hakkın:
“Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an!”(3) emrini hatırlatarak hutbemi Hz. Peygamber (sav)’in şu veciz dua cümlesiyle bitiriyorum:
“Allah’ım! Seni anıp zikretmek, nimetlerine şükretmek, sana layık ibadet etmek için bana yardım eyle”(4)
————————————-
1) Nisa 4/147
2) İbrahim, 14/7
3) Duha, 93/11
4) Ebu Davud,Vitir,26
Answer ( 1 )
Bizler, bu fâni dünyada birer misafir olarak bulunuyoruz. Gözümüzü çevirdiğimiz her yerde Allah’ın nimetlerini görüyoruz. Her lokmada O’nun ikramlarını tadıyoruz. Her nefeste O’nun bize bağışladığı hayatı yaşıyoruz. Biliyoruz ki bütün bunlar bizim içindir. Bir an için duralım ve birkaç saat içinde sahip olduğumuz nimetleri şöyle bir hatırlayalım. O nimetlerin her biri ile nasıl buluştuğumuzun muhasebesini yapalım. Mü’min, Rabbine olan minnettarlığını bütün varlığıyla hisseder, dile getirir ve gösterir. Kalbiyle şükreder; Rabbini daima gönlünde taşıyarak O’na karşı borçlu olduğunu bilir. Diliyle şükreder; Rabbini her an övgüyle anar. Bedeniyle şükreder; elini, dilini, gözünü, kulağını iyi işlerde kullanarak her türlü çirkinlikten uzak tutar.