“(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı ?” [Gaşiye, 17.20]“Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.” [Ra’d, 14]“Andolsun biz insanı çamurdan (bir özden) yarattık. Sonra onu sağlam bir karargahda nutfe haline getirdik. Sonra nutfeyi embriyo (alaka) yaptık. Peşinden embriyoyu bir et haline getirdik. Bu bir parçacık eti kemiklere çevirdik, bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratılışla insan haline getirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah, pek yücedir.” [Mü’minûn, 12- 14]
Bu ayet 1400 yıl önce hiç birşeyi olmayan bir “adam” tarafından açıklandı. Hiç birşeyin bilinmediği bir vakitte, ne hastalık, ne ilaçlar, ne fizik, ne matematik. Ve böyle birşeyin o yıllarda bilinmesi gerçekten tuhaf değil mi.
“Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki? Onu nasıl bina etmişiz ve nasıl donatmışız? Onda hiçbir çatlak da yok. Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türde (bitkiler) yetiştirdik. Allah’a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için (bütün bunları yaptık).”[Kaf, 9-10]
“Sizin için geceyi örtü, uykuyu da istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı yapan O’dur.”[Kaf, 6-8.]
“Gece onlar için bir ibret alametidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler. Güneş kendisi için belirlenen yerde döner. İşte bu aziz ve alîm olan Allah’ın takdiridir. Ay için de birtakım yörüngeler takdir ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi olur da geri döner. Ne güneş aya yetişebilir. Ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörünge de yüzerler.”[Yasin, 37- 40.]
Bilim adamları yüzyıllarca ay’ın sabit bir yerde kaldığını düşünmüştür, fakat çok sonradan bunun yanlış olduğu ve ay’ın yörüngede sabit bir yönde durmadan döndüğü keşfedildi, tıpkı bu ayette yazdığı gibi.
“Allah O yüce Yaratıcıdır ki yedi kat göğü ve yerden de onların benzerini yaratmıştır.” [Talak, 12]
Dünya gerçektende 7 katmandan oluşuyor. Insanlar bunun 5 veya 6 olduğunu düşünürdü yıllarca, taa ki 1900lerin sonunda bir bilim adamının arayışı sonucu bir tabakanın daha olduğu keşfedildi. 1400 yıl önce bu bilginin uydurulması bile imkansızın altında durmuyor mu sencede kardeşim. Hadi bunu geçtik diyelim, diğer ayetlerde gerçekten tesadüf olabilir mi? Ve bu saydıklarımız daha sadece bir kaçı. Somut delil mi arıyorsun kardeşim, aç kuranı, oku ve sonra bak etrafına. Bak insan anatomisine, ufak bir hatanın verdiği sistem çöküşünü araştır. Kirpiklerin ne işe yarıyor, neden varlar hiç düşündünmü? Veya kaşların? Veya hiç birimizin konusunu açmadığı burnumuzdaki kıllar? Tırnakların? Araştır. Veya neden her hayvanın kendini bir koruma sistemi var, kiminin sert pençeleri, kiminin güçlü olması, kiminin boynuzu, ufacık böceğin bile zehir koruması olması, bir karınca türünün makaslı elleri olması, kimi balığın elektrik şok vermesi, kiminin iğnesi olması VESAİRE. Hayvanların doğması ve bir anda hiç bir kimseden bilgi almadan, ne yapıp yapmayacaklarını hemen bilmeleri en tuhafı belkide. Yani baksana, arı doğuyor, ve hemen bal yapmaya başlıyor ve bunun şansa insanların sağlığını yerine getiricek bir yiyecek olması. Bak bunu dahi aslında çabuk atladık, balı nasıl yaptıklarını bile konuşmadık. Bal nasıl yapılır hiç baktınmı? Çiçeklerin naktarinini çıkarmak kimin aklına gelir? Tuhaf diyeceğim tam ama bir ayette gerçi herşey ortaya dökülmüş bile:
“Ve rabbin bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin. Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git!” Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamından bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır.” [Nahl, 68.69]
Soğanın acı, pişince tatlı olması. Toprağın tek renk düz birşey olması, fakat su döküldükten sonra binbir çeşit hatta milyar çeşit hatta bilyon çeşit farklı görünüşte, tat olarak, renk olarak yiyeceklerin çıkması. Su aynı, toprak aynı, ama çıkan sonuç hayretten öte. Cevizi düşün. Sert bir taş gibi, yani nasıl olurda o dökülen su böyle bir taş ortaya çıkarır ve nasıl olurda o su, o taşın içine giripte cevizin halini ortaya çıkarır ve nasıl olurda kabuğu acı, içi tatlı olur ve nasıl olurda cevizin sert kabugu içindeki cevize yapışık olmaz.
Kardeşim herşey gerçekten ciddi ve gerçek. Bu saydıklarımı sende gördün, en fazla kaç örnek verdim, 20 30. Vallahi bu sayılanlardan çok daha ötesi var. Dünyanı tanı, etrafını tanı, şok olucak daha çok şeyler var. Yani kısacası gerçekten sanki birisi bütün bunları çizip döşemiş gibi değil mi sencede?
Assalamu alaykum.
İmam-ı Şafî’ye soruyorlar “Allah’ın varlığına delilin nedir ?”
İmam-ı Şafî cevap veriyor:
“Dut yaprağıdır , koyun yer süt verir , geyik yer misk verir ,tırtıl yer ipek verir ,arı yer bal verir tadı kokusu ve maddesi bir olandan bu kadar farklı güzellikler çıkarmak Allah’a mahsustur.”
Kardeşim aynı hammaddeyi alan bu hayvanlara farklı mekanizmalar verilmiş farklı ürünler veriyorlar
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İslam’da Allah’ın (Tanrı) varlığına inanç, imana ve ilahi vahyin Kuran ve Hz. Muhammed’in öğretileri aracılığıyla kabulüne dayanır. İslam, Allah inancının yalnızca ampirik kanıtlara veya bilimsel kanıtlara dayanmaktan ziyade bir inanç ve kişisel kanaat meselesi olduğunu kabul eder. Ancak bazı bilim adamlarının ve ilahiyatçıların Allah’ın varlığını desteklemek için ortaya koydukları felsefi argümanlar ve aklî mülahazalar vardır. İşte sık sık tartışılan birkaç argüman:
Bu argümanların, Allah inancını destekleyen rasyonel ve felsefi düşünceler olarak hizmet ettiğini belirtmek önemlidir. Ancak bunlar, objektif olarak test edilebilecek veya bilimsel olarak doğrulanabilecek kesin veya kati deliller değildir. İslam teolojisi, Allah’a olan inancın ve inancın nihai olarak kalbe ve kişisel kanaate ait meseleler olduğunu vurgular.
Müslümanlar, Allah’ın varlığının ve dünyadaki varlığının işaretleri üzerinde düşünmeye, bilgi aramaya, manevi tefekkür etmeye ve ibadet, dua ve İslami öğretileri inceleme yoluyla Allah ile ilişkilerini güçlendirmeye teşvik edilir. İslam, Allah’ın varlığının nihai onayının, bireylerin O’nun varlığının tezahürlerini yaşamlarında ve kalplerinde deneyimledikçe, O’nunla derin ve samimi bir bağlantı yoluyla elde edildiğini öğretir.