Paylaş
Allah’tan ümit kesmek günah mıdır?
Question
Allah’tan ümit kesmek ne demek, sebepleri nelerdir?
Şeytan, insana, Allah’ın tuzağından emin olmak kapısından gelemeyince, Allah’ın rahmetinden ümidi kesmesi için durumu ona ağır gösterir. Ona şöyle der: Senin günahların affedilemeyecek ve Allah’ın rahmeti sana ulaşamayacak kadar çok ve büyüktür. O, ümidini kesmesi için devamlı insanın arkasında durur. İnsan ümidini kesince, şeytan ona: Öyleyse, mutlaka, cehenneme gireceğine göre, ölmeden önce, istediğin şekilde dünyanın tadını çıkar, der. Bu şekilde insan, yavaş yavaş, günah ve şehvetlerin içine dalar ve isteklerini yerine getirir.
İnsanın, Allah’ın her şeyi kaplamış olan rahmetini hatırlamak suretiyle, bu kapıyı kapaması gerekir. Allah, tövbe edip müslüman olduğu takdirde, kâfirin tövbesini kabul edecek. Günah işleyen müslümanın tövbesini niye kabul etmesin.
Allah, tövbe kapısını, bütün kullarına açmış ve onları rahmetine özendirmiştir. Bu konuda onlara şöyle seslendi: “De ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü o, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
Seyyid Kutub şöyle diyor: İşte bu, Allah’ın günahın büyüğünü, küçüğünü ve her çeşidini içine alan rahmetidir. Bu âyet, yanlış yoldan dönmeye davet ediyor. Sapıklık vadisinde bocalayıp duran, aşırılığa kaçan günahkârlara çağrıda bulunu yor. Onları, ümitli olmaya ve Allah’ın affina güvenmeye çağırıyor. Allah kullarına çok merhametlidir. Onların zayıf olan yönlerini ve beceremedikleri şeyleri çok iyi bilir. İçten ve dıştan nefislerine musallat olan faktörleri de bilir. Şeytanın kendilerine her yandan tuzak kurduğunu, onları her yönden sardığını, üstlerine süvari ve piyadeleriyle yürüdüğünü ve onun bu kötü amellerinde çok ciddi olduğunu biliyor. Buna karşılık insan denen yaratığın zayıf bir bünyeye sahip, zavallının tuttuğu ip elinden kurtulsa, hemen yere düşeceğini, yapmakla yükümlü bulunduğu görevlerin ve içinde taşıdığı şehevî arzu ve eğilimlerin hemen dengeden çıkıp onu sağda solda türlü taşkınlıklara götüreceğini ve sonunda itidali korumaktan aciz kalarak onu günaha düşüreceğini biliyor.
Allah, bu yaratığın bütün hallerini biliyor ve ona yardım ediyor, rahmet veriyor. Günahı yüzünden hemen yakasına yapışmıyor. Böylece ona, hatasını düzeltmesi için, bütün vasıtaları hazırlıyor.
İnsan hataya düşüp yaptığı günahta ileri giderek, sonunda artık işinin bittiği, rahmetten kovulduğu ve bir daha kabul edilip yüzüne bakılacak halinin kalmadığı fikrine kapılınca, işte tam böyle bir anda, bu ümitsizlik anında, rahmetin sesini, yani şu güzel ve tatlı çağrıyı duyuyor: “De ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin, Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü o, çok bağışlayan, çok esirge yendir.”
Bu âyetin nüzul (iniş) sebebini öğrendiğimizde, Allah’ın rahmetinin bütün âlemleri kapladığını görüyoruz.
Ibn Abbas şöyle anlatmaktadır: Bazı müşrikler, birçok kişiyi öldürmüşler, birçok cinayet işlemişler, zina etmişler ve bunda da çok ileri gitmişlerdi. Onlar, Muhammed’e (s.a.v.) gelip:
Senin söylediğin ve kendisine davet ettiğin şey (İslâm dini) çok güzel. Işlediğimiz bunca günahlar için bir keffaret bulunduğunu haber versen, dediler. Bunun üzerine şu ayetler indi: “Onlar, Allah’la beraber başka ilâha yalvarmazlar. Allah’ın haram ettiği canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa cezasını bulur. Kıyamet günü, onun için azap kat kat yapılır ve o azabın içinde hor ve hakir olarak kalır. Ancak tövbe edip inanan ve faydalı bir iş yapanlar, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere değiştirecektir. Allah çok bağışlayan dir, çok esirgeyendir.” “Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü o, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
Ebû Musa el-Eş’arî’nin rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah, gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için, geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de, gündüz elini açar. Bu, güneşin, battığı yerden doğuşuna kadar devam eder.” İbn Ömer’in rivayet ettiğine göre de Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
إن الله عز وجل يقبل توبة العبد ما لم يغرغر *
“Aziz ve Celil olan Allah, ruhu boğazına gelmedikçe kulun tövbesini mutlaka kabul eder.”
Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah iki kişiyi hoşnut olarak karşılar. Bunlar, biri diğerini öldüren ve her ikisi de cennete giren kimselerdir: Birisi, Allah yolunda şehid edilir; sonra Allah katilin tövbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışırken şehid düşer.”
Ebu Saîd el-Hudrî’nin rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şunu anlattı: “Sizden öncekiler arasında bir adam vardı ki o, doksan dokuz kişiyi öldürmüştü. Bu sebeple o, dünyadakilerin en iyi âliminin kim olduğunu sordu. Ona bir ra hip gösterdiler. O da rahibe gelerek kendisinin doksan dokuz kişi öldürdüğünü söyledi, tövbesinin kabul edilip edilmeyeceğini sordu. Rahip:
– Hayır, diye cevap verdi.
Adam onu da öldürdü ve bununla sayıyı yüze tamamladı. Sonra yine yeryüzünde yaşayan insanların en iyi âlimini sordu. Ona âlim birisini gösterdiler. Adam ona da, kendisinin yüz kişi öldürdüğünü, tövbesinin kabul edilip edilmeyeceğini sordu. O:
– Evet, kabul edilir. Senin tövbene kim engel olabilir? Fa lan yere git. Orada Allah’a ibadet eden kimseler var. Onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Memleketine dönme. Çünkü orası kötü bir yer, dedi.
Adam gitti. Yolun yarısına varınca eceli geldi. Bu defa, onun hakkında rahmet melekleriyle azap melekleri münakaşa ettiler. Rahmet melekleri: Bu adam tövbe ederek, kalbiyle Al lah’a yönelerek geldi, dediler. Azap melekleri ise: O, hiçbir hayır işlemedi, dediler. Bunun üzerine yanlarına insan şeklinde bir melek geldi. Onu aralarında hakem yaptılar. da: İki yerin arasını ölçün, hangi yere daha yakınsa bu adam oralıdır dedi. Bunun üzerine Allah bu meleklere: Uzaklaşın! Ötekilere de: Yaklaşın! diye vahyetti. O yeri ölçtüler ve orayı adamın gitmek istediği yere daha yakın buldular. Bunun üzerine, rahmet melekleri onun ruhunu aldılar.”
Enes (r.a.), Rasulüllah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Allah Ta’ala şöyle buyurdu: Ey Ademoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden ümit ettiğin sürece hatalarına rağmen ben seni bağışlarım ve aldırış etmem. Ey Âdemoğlu! Günahların göğün bulutlarına kadar varsa ve sonra sen benden mağfiret dilesen, seni bağışlarım ve aldırış etmem. Ey Ademoğlu! Sen bana dünya dolusu kadar hatalarla gelmiş ve ancak bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olarak benimle buluşmuş olsan, şüphesiz sana dünya dolusu kadar mağfiret ile gelirim.” Senin, bu konuda, Allah Ta’ala’nın, Hz. Peygamber’in amcası Hamza’nın katili Vahşi’nin tövbesini kabul ettiğini bil men yeter. Artık ümitsizliğe kapılmaya gerek var mı? Asla. Çünkü bu, şeytanın hile ve tuzaklarından birisidir.
Günah ve isyanların büyük ve çok olsa da, ümitsizliğe kapılma. Çünkü Allah’ın affı daha büyüktür. Sen tövbe et ve Rabbine başvur.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
İslam’da Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek günah sayılır. Arapça’da “ya’s” olarak bilinen umutsuzluk, ümidini kesmeyi ve Allah’ın bağışlayıcılığına, merhametine ve kişinin zorluklarını hafifletme gücüne olan inancını kaybetmesidir. Allah’tan ümit kesmek, Allah’ın sınırsız merhamet ve bağışlayıcılığını vurgulayan İslam inancına aykırıdır.
İslam, müminleri, karşılaşabilecekleri koşullar ne olursa olsun, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmeye teşvik eder. Allah, Rahman, Rahim ve Bağışlayıcı olarak tanımlanır. Kuran’da birçok ayette Allah’ın rahmetinin her şeyi kuşattığını ve samimi olarak tövbe edenleri bağışlamaya hazır olduğunu bildirmektedir.
Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek, kişinin ruhi sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir ve umutsuzluk ve çaresizlik duygusuna yol açabilir. Müminlerin, günahları ve yükleri ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın sonsuz rahmetine iman etmeleri, O’ndan bağışlanma ve hidayet dilemeleri önemlidir.
Hz.Muhammed (sav), Allah’ın rahmetinden ümidini kesmenin O’ndan vazgeçmek olduğunu ve büyük bir günah olarak kabul edildiğini öğretmiştir. Takipçilerini daima Allah’a yönelmeye, O’ndan bağışlanma dilemeye ve O’nun rahmetinden ümitli olmaya teşvik etmiştir.
Bağışlanma ve tövbe aramanın samimi pişmanlık, değişim taahhüdü ve herhangi bir yanlışı telafi etmeyi gerektirdiğine dikkat etmek önemlidir. Müminler, tevbe ederek Allah’a yönelerek, O’ndan mağfiret dileyerek ve kendilerini geliştirmeye çalışarak, Allah’ın rahmetinin geniş olduğunu ve samimiyetle yönelen herkesi kuşattığını bilmekle teselli ve teselli bulurlar.
Ancak Allah’ın rahmetini dileme bağlamında ümit ve korku arasında bir denge kurmak şarttır. Müminler, Allah’ın affını hafife almamalı ve kendiliğinden af zannederek günahkâr davranışlarda bulunmamalıdır. Aksine doğru bir yaşam sürmeye çalışmalı, samimiyetle af dilemeli, Allah’ın hikmetine ve rahmetine güvenmelidir.
Özetle, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek İslam’da günah sayılmıştır. Müminler, Allah’ın sonsuz merhamet ve bağışlayıcılığına güvenmeye, Allah’tan ümit kesmeye, Allah’ın rahmetine ve bağışlayıcılığına güvenmeye, doğru bir hayat sürmeye ve O’nun hidayetini aramaya teşvik edilirler.