Allah’tan yaraşır şekilde korkmak ne demek
Hocam Âl-i imrân süresi 102.ayette:
“Ey iman edenler! Allah’tan,O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin” buyruluyor.
Allah’tan yaraşır sekilde korkmak nasil olur?
Aydinlatir misiniz?
«Ey iman edenler! Allah’tan gerektiği gibi korkun…»
Bilmek ve tanımak sevgiye, sevgi köklü bir imana kapı açar. Sevgi ve iman ile birleşen korku, saygının en güzelidir.
Kur’ân bunu, «Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öylece korkun!» emriyle özetlemiştir. Çünkü bu korku, tehlikeli bir şeyden dolayı içimizde doğan korkudan çok farklı ve ayrıdır. Biri sevgi ve aşktan yükselen, üstün saygı ile bütünleşen bir korkudur; diğeri can, ya da malı tehlikeye sokacak ölçüdeki bir korkudur. Bunda sevgi ve saygının ne eseri, ne de mayası vardır.
Bu bakımdan gerek ittika, gerekse aynı kökten gelen takva çok yönlü ve çok anlamlı birer deyimdirler. Cümledeki yerine, konunun özelliğine göre farklı mânalar taşırlar. Konumuzu oluşturan âyetteki ittika’dan maksad, bilip tanımayı, sevip saymayı, inanıp bağlanmayı içerdiği gibi, Yaratan’a karşı kulluk görevini yerine getirmeği, O’na şükredip küfretmemeyi, ibâdet edip isyan etmemeyi yansıtmaktadır. «Nasıl korkulması gerekiyorsa öylece korkun.» cümlesi bu basamaklara ve kademeli kapılara işaret etmektedir. İnsan kendini bu derin anlamların uyarıcı zevkine verip Allah’a gerçekten kul olma düzeyine getirince, korku ve saygının verdiği ölçüyle tam bir heyecan ve aşk teinde ilâhî buyruklara uymayı gönül hoşnutluğuyla benimser. Kötülüklerden bu saygı ve heyecanla sakınır. Sadece Allah’ı memnun etmek için iyi bir insan olur ve iyilikte bulunur.
Böylece Ailah ile dost olma lûtfu tecelli eder. Takva her yönü ve her manasıyla onun günlük hayatının değişmez ölçü ve kıstası olur. İnsan artık Allah ile görür, O’nunla işitir, O’nunla düşünür, O’nunla verir ve O’nun-la alır, derken kâmil anlamda teslimiyet gerçekleşir. Böyle olunca da kişi ne ayıplıyanların ayıplamasına, ne feleğin binbir türlü eza ve mihnetine, ne de gönül avutucu nesnelerine aldırış eder.
Bir ömür baştan sonuna kadar takva vadisinde imân aşkı, ibâdet zevki, hamdetme şuuru, şükretme basireti, iyilik ve hakseverlik âdeti-içinde geçer. Son nefesini İslâmiyetin sunduğu kâmil teslimiyetle verme bahtiyarlığına erişir.
İşte en büyük kazanç!.
Answer ( 1 )
Allah’tan korkmak, İslam inancında önemli bir yer tutar ve bu korku, Allah’ın kudretine, büyüklüğüne, adaletine ve hikmetine duyulan derin saygı ve sevgiyle birleşir. Kur’an’da Allah’tan korkmanın çeşitli ayetlerle vurgulandığı birçok yer bulunmaktadır.
Bir örnek, Al-‘Imran Suresi, 175. ayet’tir:
“Şeytan yalnızca, dostlarına korkutmak için korku salar. Eğer müminlerseniz onlardan korkmayın, yalnızca Benden korkun, eğer inanıyorsanız.”
Burada, Allah’a iman edenlerin şeytandan veya Allah’ın dışında başka bir korkudan kaçınmaları gerektiği ifade edilmiştir. Bu, Allah’a duyulan korkunun, O’na olan sevgi ve saygıyla birleşmesi gerektiğini anlatır.
Bir başka örnek ise Zumar Suresi, 16. ayet’te yer alır:
“De ki: ‘Eğer gerçekten Allah’tan başka bir ilah korkusu varsa, onu da Allah’ın azabından koruyacak biri yoktur.'”
Bu ayette, Allah’tan korkmanın, O’nun kudretini ve her şeyin sahibi olduğunu kabul etmekle ilgisi olduğu vurgulanmaktadır.
Allah’tan korkmak, sadece korku duymak değil, aynı zamanda O’na itaat etmek ve O’nun emirlerine uygun bir hayat sürmektir.