Amel-i ehl-i Medine

Question

Medine ekolü (Amel-i ehl-i Medine) nedir?

Amel i ehl i Medine

Medine halkının uygulamalarına önem veren mezhep

Amel-i ehl-i Medîne

عمل أهل المدينة

“İş, fiil/eylem, çalışma, uygulama, çaba, hizmet, üretim” anlamındaki amel ile Medine halkı anlamına gelen ehl-i Medine terkibinden oluşan bu tamlama (amelü ehli’l-Medine) “Medine halkının uygulaması” demektir

Fıkıh terimi olarak Maliki mezhebinde özel bir yeri olan Medine halkının uygulaması. İcma-yı ehl-i Medine de denir.

Hz. Peygamber’in hayatının Medine dönemi, ibadet ve muamelat ile ilgili dini hükümlerin bildirilip öğretilmesinde büyük bir öneme sahiptir. Gerek bu gerekse Maliki mezhebinin ortaya çıktığı çevre olması bakımından Medine halkının uygulamasına bu mezhepte özel bir önem verilmiştir. Bu kavram hem Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirleriyle ilişkili olarak kuşaktan kuşağa aktarılan davranış şeklini (nakli amel), hem Me dine halkının bir konuda içtihat yoluyla yaptığı icmayı üçtihadi amel) kapsar. Medine halkınım nakli amelinin, kesin şekilde sabit olması halinde, bir bakıma mütevatir sünnet anlamı taşıdığından haber i vahid ve kıyasa tercih edilece gi hemen diğer bütün mezheplerce de kabul edilen bir husustur. Ancak diğer mezhep âlimlerinden bazıları bu amel konusunda Medine halkı arasında veya başkalarınca bir muhalefet, farklı bir rivayet bulunması, yani bir icmadan söz edilememesi durumunda amelin anılan değerde olmayacağını belirtmiş, bazıları da esasen icmanın belirli bir coğrafi çev re ile sınırlandırılamayacağı gerekçesiyle Medine halkı ameline ayrıcalık tanınmasına esastan karşı çıkmıştır. Medine halkının içtihada dayanan icması ise sadece bazı Maliki alimlerce nakli icma (amel) gibi delil sayılmış, Malikiler’in çoğunluğunca hüccet kabul edilmediği gibi diğer bir içtihada tercihe değer de görülmemiş, bazı Maliki alimler ise bu amelin sadece başka içtihatlara tercih edileceğini belirtmiştir. Sonuç olarak Maliki mezhebinde Medine halkının icmasının haber-i vahitle (ahad haber) çatışması (teâruz) halinde ilkinin kabul ve ikincisinin reddedileceği, iki haber-i vahidin çatışması halinde Medine amelinin tercihe esas teşkil edeceği, Kur’an’ın zahiri ile haber-i vahidin çatışması halinde prensip olarak ilki tercih edilmekle birlikte Medine ameli ile desteklendiğinde haber-i vahitle Kur’an’ın genel (âm) ifadelerinin tahsis ve mutlak ifadelerinin takyit edilebileceği benimsenmiştir.

DİNİ SİTE TIKLA

Amel-i ehl-i Medîne, İslam fıkhında önemli bir kavramdır ve özellikle Maliki mezhebi açısından büyük bir anlam taşır. Bu terim, “Medine’deki Müslüman toplumunun” anlamı olan “Medine’deki uygulama”, özellikle Hz. Peygamber’in (sav) vefatından sonra, dinî uygulamaların tutumlarını ve davranışlarını ifade eder.

Medine, İslam’ın şekillendiği ve pek çok ibadet ve muamelatın öğretildiği önemli bir merkez olduğu için, orada yaşayan Müslümanların uygulamaları da büyük bir göz gördü. Maliki mezhebi bu uygulamalar, özellikle Hz. Peygamber’in (sav) sözü, fiil ve onaylarının kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla oluşan nakli amel olarak kabul eder. Bu amelin, haber-i vahid yani tek gelen bir rivayetten daha üstün bir delil olduğunu belirtir. Diğer mezhepler de, Medine’nin taşıdığı amellerin kesin ve sabit olduğu, bu temizliğe güvenilir bir şekilde katılırlar.

Bununla birlikte, Medine’nin -_- yoluyla yaptığı içtihatların, yani içtihadi amelin delil olup olmadığı konusunda farklı görüşler vardır. Bazı Maliki alimleri bu tür içtihatları da delil olarak kabul edilirken, çoğunluk bu amelin hüccet olmadığından, sadece bazılarının diğer içtihatlara tercihi savunulabilir.

Sonuç olarak Maliki mezhebinde Medine’nin dolgun içması, haber-i vahid ile çeliştiğinde Medine uygulaması tercih edilir. İki haber-i vahid arasında bir çatışma olduğunda yine Medine amelinin tercihe esas olduğu benimsenir. Hatta bazılarının değişmesi Kur’an’ın genel ifadeleri ile haber-i vahid arasında bir dosyalandığında bile, eğer Medine amelinin desteği varsa, haber-i vahid tercih edilebilir.

Bu yaklaşım, İslam hukukunun bedelinde, yerel rejimin ve toplumsal işleyişin nasıl önemli bir rol oynadığını gösterir. Aynı zamanda fıkıhta, farklı mezheplerin delil olarak kabul ettiği unsurların nasıl değişim gösterebileceğini de ortaya koyuyor.

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    1
    2024-11-16T17:32:08+03:00

    Amel-i ehl-i Medine (Medine ehlinin ameli), İslam hukukunda Medine halkının pratik uygulamalarını ve geleneklerini esas alan bir yöntemdir. Bu anlayış özellikle Maliki mezhebi tarafından büyük önem taşır ve fıkıh sistematiğinde kaynak olarak kabul edilir.

    Kavramın Temeli:

    1. Medine’nin Önemi:
      • Medine, Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) yaşadığı, İslam’ı pratiğe döktüğü, vahiylerin indiği ve İslam devletinin kurulduğu şehir olduğundan, burada oluşan gelenekler ve pratikler, İslam hukukunun temelini teşkil eder.
      • Medine’de yaşayan sahabe ve tabiin neslinin İslam’ı pratiğe döküş biçimi, İslam’ın ilk uygulamalarına en yakın örnek olarak kabul edilir.
    2. Dayandığı Temeller:
      • Sünnet: Medine halkının ameli genellikle Peygamber’in sünnetine dayanır. Medine’deki uygulamaların büyük bir kısmı, sahih hadislerin pratik bir yansıması olarak değerlendirilir.
      • İcma: Medine halkının üzerinde ittifak ettiği uygulamalar, bir tür icma (toplumsal fikir birliği) olarak görülür.
      • Tabiin Nesli: Sahabelerin öğrencileri olan tabiin nesli, Peygamber’in uygulamalarını en iyi bilen ve aktaran kuşak olarak Medine’de bu uygulamaları devam ettirmiştir.

    Maliki Mezhebi ve Amel-i ehl-i Medine:

    • İmam Malik (rahimehullah), Medine halkının ameline büyük önem vermiş ve bunu fıkhının önemli bir dayanağı olarak kabul etmiştir.
    • Ona göre, Medine halkının ameli, sünnetin bir açıklaması ve tefsiri gibidir.
    • İmam Malik’in ünlü eseri el-Muvatta, Medine halkının amelini ve hadislerini bir araya getiren önemli bir eserdir.

    Örnekler:

    • İbadetlerdeki Uygulamalar: Namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerde Medine halkının uygulamaları esas alınır.
    • Miras ve Muamelat: Sosyal ve ekonomik hayata dair meselelerde Medine’nin pratik uygulamaları örnek teşkil eder.

    Eleştiriler ve Diğer Mezheplerin Görüşü:

    • Diğer mezhepler (özellikle Hanefiler ve Şafiiler), Medine halkının amelinin bir delil olarak kullanılmasını sınırlı bir şekilde kabul eder. Onlara göre, sadece sahih hadislerle desteklenen ameller bağlayıcı olabilir.
    • İmam Malik’in bu yaklaşımı, “yerel bir uygulamanın evrensel İslam hukuku için ne kadar geçerli olduğu” konusundaki tartışmaları beraberinde getirmiştir.

    Sonuç:

    Amel-i ehl-i Medine, İslam hukukunda Medine’deki uygulamaların bir delil olarak kabul edilmesini ifade eder. Özellikle Maliki mezhebinde, Peygamber dönemine en yakın toplumsal uygulamaların yansıması olarak büyük bir öneme sahiptir. Bu anlayış, İslam’ın ilk dönemlerindeki uygulamaları ve sünneti koruma çabası olarak da görülebilir.

    En iyi cevap

Cevapla