Paylaş
Amme Suresi Arapça Türkçe Okunuşu ve Meali – Nebe Suresi Oku Arapça Türkçe
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Amme Suresi Arapça, Türkçe okunuşu, meali, tefsiri ve fazileti nedir?
Amme (Nebe) Suresi kaç ayettir? Amme (Nebe) Suresi ne anlatıyor?
Nebe Suresi’nin (Amme) fazileti nedir? Amme Suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir?
Amme Suresi Arapça oku, dinle. Amme Suresi hakkında bilinmesi gereken her şey
Nebe Suresi, Kur’an’ın 78. sırasında mushaf tertibine göre bulunmakta olup, iniş sırasına göre ise 80. sıradadır. Bu sure, Mekke döneminin sonlarında indirilmiştir. İsmi, ikinci ayette geçen “mühim haber” anlamına gelen “nebe” kelimesinden gelir. Nebe Suresi, toplamda 40 ayetten oluşur.
Bu sure ayrıca Amme Suresi olarak da bilinir. İsmini “mühim haber” anlamına gelen “nebe” kelimesinden alsa da, halk arasında genellikle “Amme Suresi” adıyla anılır. Amme Suresi, Kur’an’ın son cüzü olan “Amme Cüzü”nün başlangıcıdır. Tesâül veya Mu‘sırât gibi farklı isimlerle de anılabilir. Bu sure, insanların öldükten sonra tekrar diriltilmelerini ve mahşer gününü konu alırken, ahiret ve yeniden dirilişin hakikatine vurgu yapar.
⊂⊃
Nebe Suresi, Kur’an-ı Kerim’in 78. suresidir. Mekke döneminde inmiştir. 40 ayetten oluşur. Surenin ismi, ikinci ayetinde geçen “nebe'” kelimesinden alınmıştır. Bu kelime, “haber” anlamına gelir. Sure, kıyamet, öldükten sonra dirilme, hesap, ceza ve mükafat gibi konuları ele alır.
Surenin ilk ayetlerinde, insanlara bir büyük haberin geleceği bildirilir. Bu haber, kıyamet haberidir. Surenin devamında, kıyamet günü yaşanacak olan olaylardan bahsedilir. Ölülerin diriltilmesi, hesap günü, ceza ve mükafat gibi konular anlatılır.
Surenin sonunda, insanlara uyarılar yapılır. İnkar edenlerin akıbeti anlatıldıktan sonra, iman edenlerin akıbeti müjdelenir.
Amme Suresi, Kur’an-ı Kerim’in son cüzü olan “Amme cüzü” ile başlar. Bu nedenle, halk arasında Amme Suresi olarak da bilinir.
AMME (NEBE) SURESİ ARAPÇA DİNLE TAKİP ET – VİDEO (ABİD HOCA)
Amme (Nebe) Suresi Arapça Metni
RESİM
YAZI:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
عَمَّ يَتَسَاءَلُونَ 1 عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ 2 الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ 3 كَلَّا سَيَعْلَمُونَ 4 ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ 5 أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا 6 وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا 7 وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا 8 وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا 9 وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا 10 وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا 11 وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا 12 وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا 13 وَأَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا 14 لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا 15 وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا 16 إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا 17 يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا 18 وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا 19 وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا 20 إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا 21 لِلطَّاغِينَ مَآبًا 22 لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا 23 لَا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا 24 إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا 25 جَزَاءً وِفَاقًا 26 إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا 27 وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا 28 وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا 29 فَذُوقُوا فَلَنْ نَزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا 30 إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا 31 حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا 32 وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا 33 وَكَأْسًا دِهَاقًا 34 لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا 35 جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا 36 رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا 37 يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا 38 ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا 39 إِنَّا أَنْذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَابًا
40
Amme suresi türkçe Meali
078-NEBE SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
- Birbirlerine neyi soruyorlar?
- O büyük haberi mi?
- Ki onlar onda ayrılığa düştüler.
- Hayır yakında bilecekler.
- Yine hayır, yakında bilecekler.
- Yeryüzünü bir beşik,
- Dağları da onun için birer direk kıldık.
- Ve sizi çift çift yarattık.
- Uykunuzu dinlenme vakti yaptık.
- Geceyi bir örtü yaptık.
- Gündüzü geçiminiz için çalışıp kazanma zamanı yaptık.
- Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.
- Oraya parlak kandiller astık.
- Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl su indirdik ki,
- Onunla taneler, bitkiler v
- e birbirine sarmaş dolaş olmuş ağaçlı bahçeler çıkaralım.
- Muhakkak ki hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir.
- Sur â üflendiği gün, bölük bölük Allah’a gelirsiniz.
- O gün gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur.
- Dağlar yürütülür, serap haline gelir.
- Cehennem de suçluları gözetleyip durmaktadır.
- Orası azgınların varacağı yerdir.
- Orada sonsuza dek kalacaklardır.
- Orada ne bir serinlik ne de içilecek bir şey tadarlar.
- Yalnız kaynar su ve irin içerler.
- Yaptıklarına uygun bir ceza olarak
- Çünkü onlar bir hesab görüleceğini ummuyorlardı.
- Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı.
- Biz de herşeyi sayıp yazmıştık.
- Şimdi tadın, artık size azabtan başka bir şeyi artırmıyacağız.
- Takva sahipleri içinde başarı ödülü vardır.
- Nice bahçeler, bağlar,
- Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve
- Dolu dolu kadehler
- Orada ne boş bir söz ve ne de yalan işitirler.
- Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına karşılığı verilenlerdir.
- O, göklerin yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. O, önünde kimsenin konuşamayacağı Rahman olan Allah’tır.
- Cebrail ve meleklerin dizi dizi durdukları gün, Rahman olan Allah’ın izni olmadan kimse konuşamayacaktır. Konuştuğu zaman da doğruyu söyleyecektir.
- işte gerçek gün budur. Dileyen kimse Rabbine götürecek bir yol benimser.
- Sizi yakın gelecekteki azabla uyardık; o gün kişi elleriyle sunduğuna bakar ve inkarcı da «Keşke toprak olsaydım» der.
AMME (NEBE) SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
(Türkçe okunuşlarından Kur’an-ı Kerim okumak uygun değildir lütfen arapça okuyunuz)
Bismillahirrahmanirrahim
1. Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
2. Anin nebeil azîm(azîmi).
3. Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
4. Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
5. Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
6. E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
7. Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
8. Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
9. Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
10. Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).
11. Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).
12. Ve beneynâ fevkakum seb’an şidâdâ(şidâden).
13. Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
14. Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
15. Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
16. Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
17. İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
18. Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
19. Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
20. Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
21. İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
22. Lit tâgîne meâbâ(meâben).
23. Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
24. Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
25. İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
26. Cezâen vifâkâ(vifâkan).
27. İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
28. Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
29. Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
30. Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
31. İnne lil muttakîne mefâzâ(mefâzen).
32. Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
33. Ve kevâ’ibe etrâbâ(n).
34. Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).
35. Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).
36. Cezâen min rabbike atâen hısâbâ(hısâben).
37. Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâr rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).
38. Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).
39. Zâlikel yevmul hakku, fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
40. İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yanzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).
AMME (NEBE) SURESİ İLE İLGİLİ HADİSLER VE OKUMANIN FAZİLETİ
Amme Suresi, Kuran’ın 30. cüzü içerisinde yer alan, 78 ayetten oluşan bir suredir. Sade ve anlaşılır bir dille insanlara, kıyametin kopuşunu, ahiret hayatını, Allah’ın büyüklüğünü ve imanın önemini anlatır.
Amme Suresi ile ilgili bazı hadisler şunlardır:
- Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir: “Resulullah (s.a.v.) gece namazında Yasin Suresi’nden sonra Amme Yettehâsib (Nebe) Suresi’ni okurdu.” (Tirmizi)
- Hz. Abdullah İbni Mes’ûd (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Her kim Yasin Suresi’nden sonra Amme (Nebe) Suresi’ni okursa, Allah ona on Cennet derecesi yazar.” (Tirmizi)
Amme Suresi, Kur’an’ın son zamanlarda daha fazla okunması, özellikle de namazlarda okunması teşvik edilmiştir. Bu sureyi okumak, kişinin manevi faydasına, sevabına ve Allah’ın rızasına vesile olabilir. Hadislerde belirtildiği gibi, Amme Suresi’nin okunmasının özel sevapları olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır.
NEBE (AMME) SURESİ NE ANLATIYOR? NEBE SURESİNİN KONUSU NEDİR?
Amme suresinin konusu, ölüm ötesi hayatın varlığını ispat çerçevesinde, kıyamet, öldükten sonra dirilme ve hesap için toplanma konularına yer verilmesidir.
Sûrenin ilk ayetlerinde, Allah’ın yarattığı evren ve içindeki muhteşem düzen hakkında bilgi verilmektedir. Bu ayetler, Allah’ın kudret ve büyüklüğünü göstermektedir.
Sûrenin devamında, kıyamet günü meydana gelecek olaylardan bahsedilmektedir. Bu olaylar arasında, dağların yerinden oynaması, denizlerin kaynaması, güneşin kararması, ayın parçalanması ve insanların hesaba çekilmesi yer almaktadır.
Sûrenin son ayetlerinde, öldükten sonra dirilme ve hesap için toplanmanın gerçek olduğu, inkârcıların bu gerçeği inkâr etmesinin boşuna olduğu vurgulanmaktadır.
Sûrenin genel olarak amacı, insanları ölüm ötesi hayata inandırmaktır. Bu surede, Allah’ın kudret ve büyüklüğüne, kıyamet günü meydana gelecek olan olaylara ve öldükten sonra dirilmenin gerçekliğine dair deliller sunulmaktadır.
Amme suresinin bazı önemli mesajları şunlardır:
- Allah, evreni ve içindeki her şeyi kusursuz bir şekilde yaratmıştır.
- Kıyamet günü, Allah’ın huzurunda hesaba çekilmek için her insan yeniden diriltilecektir.
- İnkârcılar, kıyamet günü yaptıklarının hesabını verecekler ve cezalandırılacaklardır.
- İman edenler, kıyamet günü mükâfatlandırılacaklardır.
NEBE (AMME) SURESİ TEFSİRİ
Konuya cevap olarak aşağıya eklenecektir
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Amme Nebe Suresi Âyetlerin Tefsiri
1. O inkarcılar birbirlerine hangi şeyden soruyorlar? kelimesinin aslı harfi, harfine idğâm edilmiş ve soru edatı olan nın elifi hazfedilmiştir. Burada maksat sadece “soru” değildir. Maksat durumun büyüklüğünü ve önemini ifade etmektir.
Müşrikler kendi aralarında, öldükten sonra dirilmeyi birbirlerine soruyorlar; inkâr ve alay maksadıyle hep bu konulardan söz ediyorlardı. Dolayisıyle, olayın önemini, dehşetini ve müşriklerin tutumlarından dolayı muhatapları hayrete düşürmeyi ifade etmek için söz soru şeklinde söylenmiştir.
Bundan sonra Yüce Allah o önemli olayı anlatmak üzere şöyle buyurdu: [5]
2. O önemli ve büyük olayı yani öldükten sonra dirilme olayını mı birbirlerine soruyorlar?[6]
3. Meydana gelip gelmeyeceği hususunda şüpheye düşen ve onu yalanlayıp inkâr eden olarak ikiye ayrıldıkları olayı mı sorup duruyorlar?
4. Hayır, hayır! O yal ani ayıcı lar öldükten sonra dirilme hakkında birbirlerine soru sormaktan sakınsınlar. Dirilme olayının gerçek bir olay olduğunu ve alay etmelerinin de sonucunu gördükleri zaman işin hakikatini anlayacaklar.
5. Bu âyet, olayın korkunçluğunu ifade etmek suretiyle önceki tehdidi pekiştirir. Yani, başlarına gelecek olan azap ve cezayı yakında göreceklerdir.
Bundan sonra Yüce Allah kudretini gösteren delillere işaret etti ki, kâfirlerin inkâr ettiği, öldükten sonra dirilme olayı hakkında aleyhlerine delil getirip onları sustursun. Sanki Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Bu büyük mahlûkâtı vücûda getirmeye gücü yeten ilah, insanları öldükten sonra diriltmeye de gücü yetendir.
6. içinde oturduğunuz şu yeryüzünü, üzerinde yerleşmeniz ve etrafında dolaşmanız için beşik haline getirmedik mi? Üzerinde yerleşmeniz çeşitli şeyler ekmek suretiyle geniş ovalarından yararlanmanız maksadıyle, yeryüzünü sizin için yatak ve yaygı gibi yapmadık mı?
7. Sizi sarsmaması için evin direklerle sabit kılındığı gibi, yeryüzünü sabit tutacak dağlan kazıklar gibi yapmadık mı? İbn Cüzey şöyle der: Dağlar yeryüzünün sarsılmasına mâni olduğu için, Yüce Allah onları kazıklara benzetti.
8. Ey İnsanlar! Sizleri erkek ve dişi diye sınıflara ayırdık ki, cinsî münâsebet ve çoğalma işi düzgün olsun ve yerküresi üzerinde hayat bitmesin.
9. Uykuyu bedenleriniz için bir dinlendirme vasıtası ve meşguliyetlerinizi kesici kıldık. Uyku sayesinde, gündüzleyin yaptığınız işlerin yorgunluğundan kurtulursunuz.
10. Geceyi, elbisenin sizi örttüğü gibi, karanlığı ile sizi örten ve kaplayan bir elbise gibi kıldık. Elbise, giyeni örttüğü gibi, gecenin karanlığı da sizi örter. İbn Cüzey şöyle der: Elbise, insan vücudunu gözlerden koruduğu için, Yüce Allah, geceyi elbiselere benzetti.
11. Gündüzü de geçiminizi sağlamak için bir sebeb kıldık. İhtiyaçlarınızı gidermek için gündüzleyin sağa sola gidersiniz. İbn Kesîr şöyle der: İnsanlar gündüzün geçim, kazanç, ticaret ve diğer şeyleri temin için, sağa-sola gidip gelmek suretiyle dolaşabilmeleri için gündüzü aydınlık kıldık.
12. Ey İnsanlar! Üzerinizde, sağlam yaratılmış ve eşsiz yapılmış, son derece muhkem ve sağlam yedi gök yaptık. Onlar asırların ve zamanların geçmesinden etkilenmez. Kudretimizle onları yarattık ki, yeryüzüne bir tavan gibi olsunlar. Nitekim Yüce Allah meâlen şöyle buyurmuştur: “Biz gökyüzünü, korunmuş bir tavan gibi yaptık”[16] “Göğü kendi ellerimizle biz kurduk. Ve biz onu genişleticiyiz.”
13. Sizin için, aydınlatıcı bir güneş yarattık. Onun ışığı, bütün yeryüzündekiler için parlar ve onları ısıtır. O dâima sıcak ve ısıtıcıdır. Tefsirciler şöyle der: r-lij, Aşırı derecede alevli olduğu için, etrafa kıvılcım ve alev saçan, yanıcı ve çok parlayıcı şey demektir. İbn Abbâs, “Aydınlatan ve ışık saçan şeydir” der.
14. Yağmur yağdırma zamanı gelmiş olan bulutlardan çok ve kuvvetli akan su indirdik. İbn Cüzey şöyle der: “bulutlar” demektir. Sıkmak mânâsına gelen kelimesinden alınmıştır. Çünkü bulut sıkışır ve ondan su iner.[19] Burada, yağmur yağdırma zamanı gelen bulut, hayız görme zamanı yaklaşan cariyeye benzetilmiştir.
15. Bu suyla, insan ve hayvanlara gıda olması için, yeryüzünde biten çeşitli hububat ve ekinleri çıkaralım diye onu indirdik.
16. Ağaçlan ve dalları çok, ağaçlarının birbirine yakınlığı ve dallarının çokluğundan dolayı birbirine girmiş bağ ve bahçeler yetiştirelim diye o suyu indirdik. Yüce Allah, öldükten sonra dirilme ve haşrin mümkün olduğunu gösteren apaçık bir delil olarak, kudretini gösteren bu dokuz delili anlattı. Çünkü bu şeyleri yapabilenin, öldükten sonra diriltmeye ve hayat vermeye de kadirdir. Dolayısıyle Yüce Allah daha sonra şöyle buyurdu:
17. Hesaba çekme ve amellerin karşılığını verme, mahlûkât arasında hüküm verme gününün, Yüce Allah’ın ilim ve kazasında belirli ve sınırlı bir zamanı vardır. Ne öne geçer, ne geri kalır: “O gün, bütün insanların bir araya toplandığı bir gündür. O gün, (mahrukatın) hazır bulunduğu bir gündür. Biz onu ancak sayılı bir müddete kadar erteledik.[23] Kurtubî şöyle der: Yüce Allah o gün mahlukat arasında hükmedeceği için ona “yevmu’1-fasl” yani “hüküm günü” dendi. Allah o günü, öncekiler ve sonrakiler için muayyen bir zaman kıldı.
18. Bu hükmetme günü, sûr’a, kabirlerden kalkma üfürüşünün yapıldığı gündür. O zaman, siz hesap ve amellerin karşılığını almak için gurup, gurup zümre zümre gelirsiniz.
Bundan sonra Yüce Allah, o korkunç günün niteliklerini anlatmak üzere şöyle buyurdu:
19. O günün dehşetinden gök her taraftan yarılır. Hattâ orada, duvarlardaki kapılar gibi çatlaklar ve gedikler oluşur. Nitekim Yüce Allah, meâlen, “Gök yarıldığı zaman’ buyurmuştur. Hâdise kesin olarak meydana geleceği için, Yüce Allah, ” yarıldı” şeklinde geçmiş zaman kipini kullandı.
20. Dağlar yerlerinden sökülüp savrulur. Hattâ bakan, onu bir şey zanneder, halbuki o bir şey değildir. Bu serap gibidir. Serabı gören su sanır, halbuki o su değildir. Taberî şöyle der: Dağlar savrulduktan sonra, bakan kimsenin gözüne, dağılmış toz duman gibi görünür. Bu seraba benzer ki, serabı gören onu su zanneder, oysa gerçekte o bir hiçtir.
21. Şüphesiz cehennem, kâfir konuklarını bekleyip gözetler. Onun gözetlemesi, insanın, gaflet anında düşmanını yakalamak için gözetlemesine benzer. Tefsirciler şöyle der: kişinin, düşmanını gözetlediği yerdir. Cehennem, alevi ile Allah düşmanlarına azap etmek için gözetler. Üzerinden geçen kâfirleri çekip içine almak için gözetlemektedir.
22. Cehennem, azgın suçluların dönüp girecekleri evleri ve barınaklarıdır.
23. Cehennemde, sonsuza kadar, birbirinin ardından gelen asırlarca kalacaklardır. Kurtubî şöyle der: Asırlar devam ettikçe onlar cehennemde kalırlar. Her asır geçtikçe, başka bir asır gelir. Çünkü âhiretin asırları sonsuzdur. Rabî ve Katâde de şöyle derler: Bu asırlar ne sona erer, ne de biter.
24. Cehennemde ateşin sıcağını onlardan hafifletecek bir soğukluk ve orada susuzluklarını giderecek bir içecek tatmazlar.
25. Ancak son derece kaynar bir su ve cehennem ehlinin derilerinden akan bir irin tadarlar.
26. Allah, kötü amellerine uygun olarak onları bu şekilde cezalandırır.
27. Muhakkak ki onlar hesap ve cezayı beklemiyorlardı. Allah’a kavuşacaklarına da inanmıyorlardı. Dolayısıyle Allah onları bu âdil ceza ile cezalandırır.
28. Allah’ın, öldükten sonra dirilmenin olacağını gösteren âyetleri ile Kur’ân âyetlerini şiddetle yalanlıyorlardı.
29. Onları, yaptıklarına karşılık cezalandırmamız için, işlemiş oldukları bütün günah ve suçlan bir kitapta kaydettik.
30. Ey Kâfirler Topluluğu! Azabı tadın. Yardım istemenize karşılık size, azabınızın üzerine bir azap daha katmaktan başka bir şey yapmayacağız. Tefsirciler şöyle der: Kur’ân-ı Kerim’de, cehennem ehline bu âyetten daha ağır gelen bir âyet yoktur. Çünkü onlar bir azap türüne karşı yardım istedikçe, onlara daha şiddetli bir azap ile karşılık verilir.
Yüce Allah cehennem ehli bedbahtların durumunu anlattıktan sonra itaatkâr ve mutlu kimselerin durumlarım anlatmak üzere şöyle buyurdu:
31. Kuşkusuz dünyada Rablerine itaat eden iyi mü’minler için Naîm cennetlerini elde edecek ve cehennem azabından kurtulacakları makamlar ardır.
Bundan sonra Yüce Allah, o elde edilecek nimetleri açıklamak üzere şöyle buyurdu:
32. Onlar için, içinde her türlü ağaçlar, çiçekler ve canların istediği çeşit çeşit üzüm bağları bulunan güzel bahçe ve bostanlar vardır.
33. Onlar için, göğüsleri yeni çıkarak tomurcuk gibi kabarmış bakire ve akran kızlar vardır. İbn Cüzey şöyle der: göğüsleri kabarmış câriye mânâsına gelen kelimesinin çoğludur.
34. Yine o takva sahibi mü’minler için, içi saf şarap dolu kadehler vardır. Kurtubî şöyle der: ten maksat şaraptır. Yüce Allah sanki şöyle buyurmuştur: Sıkılıp saflaştırılarak kadehe doldurulmuş şarap vardır.
35. Cennette, ne faydasız boş bir lakırdı, ne de yalan söz işitirler. Çünkü cennet, esenlik ve selâmet yurdudur. Orada bulunan her şey bâtıldan ve eksiklikten uzaktır.
36. Allah amellerine karşılık, kendisinden bir lütuf ve ihsan olarak, onları bu büyük mükâfaatla ödüllendirir.
37. Bvı mükâfat, rahmeti her şeyi kapsayan Rahman tarafından verilmiştir. O gun Yüce Allah’ın heybet ve azametinden dolayı, belâyı savma veya azabı kaldırma hususunda, hiç kimse O’nunla konuşamaz.
38. O korkunç günde, Cebrail ve diğer melekler huşu içinde saf olurlar. Allah’ın kendilerine konuşma, şefaat ve doğruyu söyleme izni verdikleri dışında onlardan hiçbir kimse konuşamaz. Sâvî şöyle der: Allah’ın yarattıklarının en üstünü ve Ona en yakın olan melekler, Allah’ın izni olmadan şefaat edemezlerse, diğerleri nasıl şefaat edebilir?!
39. Bu, gerçekleşmesi kesin ve mutlak olan bir gündür, Kim iman edip sâlih amel işleyerek, Rabbine giden bir dönüş yoluna girmek isterse, bunu yapsın. Bu âyette teşvik ve özendirme vardır.
40. Bu hitap, öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden Kureyş kâfirlerine dır. Yani, biz sizi, meydana gelmesi yakın olan bir azapla, âhiret azabıyla korkuttuk. Her gelecek yakın olduğu için, Yüce Allah bu azaba “yakın” mânâsına gelen sıfatını verdi. O gün her insan, önceden gönderdiği hayır ve şer olarak ne varsa, hepsini defterinde tesbit edilmiş bulur. Nitekim Yüce Allah meâlen, “Böylece, yaptıklarını hazır bulmuşlardır” buyurmuştur. Kâfir, yaratlmamış ve mükellef tutulmamış olmayı temennî ederek şöyle der: Keşke toprak olsaydım da, ne hesaba çekilseydim, ne de azab edilsey-dim. Tefsirciler şöyle der: Bu şöyle olalcaktır. Allah kıyamet günü hayvanları hasredeceği zaman, kısas yaparak, boynuzsuz hayvanın hakkım boynuzludan alır. Bundan sonra onları “toprak haline getirir. İşte o zaman kâfir, böyle olup ta azap görmemeyi temennî eder.