“Arkasından Ağlanması Sebebiyle Ölüye Azap Edilir” Hadisi

Question

Ölünün arkasından ağlamak ölüyü rahatsız eder mi? Hadisler

Feryadı ve Figan Ederek Ağlamaktan Dolayı Ölüye Azab Edilir mi?

Bu konu iki bölümde incelenebilir. Birinci görüş kişinin yakınlarının ağlamasından dolayı ölünün azab görmesidir, ikinci görüş ise “Herkes kendi günahını yüklenir,” ayeti kerimesi gereği ağlayanlardan dolayı ölünün azab görmemesidir. Ana meselenin kaynağında, bu meseleler etrafında tartışılır.

Diğer bir üçüncü görüşte bunların aralarını bulan bir görüştür ki, cumhurun görüşü olarak ifade edilmiştir. O da eğer ölen şahsiyet ailesine ölümünden sonra ağlamamayı vasiyet etmemiş ise azab görür ki, bu başkasının amelinden dolayı azab değil bilakis kendisinin yapmadığı bir amelden dolayı cezalandırılmasıdır. Bu tevilin dayanağı da Tahrim suresunun altıncı ayetinin gereği olarak zikredilmiştir. Ayetin mealinde “Kendinizi ve ehlinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden koruyun” diye bütün müminlere bir sorumluluk yüklenildiğinden böyle bir tevile, tefsire gidilmiştir.

Konu ile ilgili diğer görüşlerde yerinde İnşallah aktarılacaktır.

Şimdi konu ile ilgili hadisleri zikredelim:

“…Nafi, Abdullah’tan naklen, rivayet etti ki, Hafsa, Ömer’in başında ağlamış da, Ömer:

“Ağır ol, ey kızcağızım! Bilmez misin ki, Rasulullah (s.a.s):

“Gerçekten ölü ailesinin ona ağlaması yüzünden azab görür? Buyurmuşlardır”. Demiş,

Bu hadislerin metninde يعذب الْمَيْتُ بَبْكَاءِ أَهْلِهِ عَلَيْهِ şeklinde gelmektedir. Bu hadisle azabın ağlamadan dolayı yani بكاء olduğu zikredilmiştir. Bir sonraki rivayetlerde ise, bu kelime yerine التباحة veya نيخ geçmektedir. Bu kelime bağırarak ağlamayı ifade eder. Şimdi bu konu ile ilgili rivayetlere geçelim: “…İbn Ömer’den o da Ömer’den Hz. Peygamber (s.a.s)’den naklen rivayet ederken dinledim, Efendimiz:

“Ölen kimse kendisine yapılan ah’uzar sebebi ile kabrinde azab görür” buyurmuşlardır.

Başka bir rivayette şöyledir:

“…Ebu Musa (r.a) şöyle demiştir: Ömer vurulduğu zaman Suheyb: Vah kardeşim! Diyerek ağlamaya başlamıştı. Bunun üzerine Ömer: Ya Suheyh! Peygamber (s.a.s)’in: “Şüphesiz ölü, dirinin ağlaması ile muhakkak azab olunur” buyurduğunu bilmez misin? Dedi. ”

Diğer bir hadiste şöyledir:

“…el-Muğire (r.a) şöyle demiştir: Ben Peygamber (s.a.s)’den işittim, şöyle buyuruyordu: “Benim ağzımdan yalan söylemek, başka bir kimse ağzından yalan söylemek gibi değildir. Her kim bile bile benim ağzımdan yalan
uydurursa ateşteki yerine hazırlansın.”

“…el-Muğire dedi ki: “Ben yine Peygamber’den işittim: “Herhangi ölüye feryad ve figanla ağlanırsa, kendisine yapılan bu feryad ve figan sebebiyle azablandırılır” buyuruyordu.

Başka bir rivayette bu işi garipseyenlere sahabelerin tepkileri yer almaktadır.

“…İmran b. Husayn (r.a)’den: 0;

“Ölü, yakınlarının ağlaması sebebiyle azab görür” deyince adamın biri:

“Ne dersin, Horasan’da bir adam ölse, yakınları burada ağlaşıp yas tutsa, yine de bu ağlama sebebiyle azab görür mü? Diye sordu. İmran b. Husayn (r.a):

“Rasulullah (s.a.s) doğru söyler. Sen ise yalan söylüyorsun” diye cevap verdi.

İbni Mace (rh.a) Süneninde de şu hadis kayıtlıdır:

“…Ebu Musa el-Eşari (r.a)’den rivayet edildiğine göre: Peygamber (s.a.s) şöyle buyurdu demiştir:

“Ölü, kabilesinin ve yakınlarının sesli ağlaması ile tazib edilir. (Ağlayanlar) Ey koruyucu! Ey giderici! Ey yardımcı! Ey sığınak! Ve bunların benzerlerini söyledikleri vakit, ölü kıskıvrak tutulup çekilir ve (ona):

Sen böyle misin, sen şöyle misin? Denilir.

Ravi Esid demiştir ki: (Bunu Ebu Musa (r.a)’nın oğlu Musa’dan dinlediğim zaman): Sübhan Allah! Şüphesiz Allah Teala….: Hiçbir günahkar, başkasının günahını yüklenmez.” Buyuruyor, dedim. Musa Bin Ebu Musa:

Yazık sana! Ben Ebu Musa (r.a)’ın Rasulullah (s.a.s)’den bana tahdis ettiğini sana haber veriyorum. Artık sen Ebu Musa (r.a)’ın Peygamber (s.a.s)’e iftira ettiğini sanıyor musun? Veya benim Ebu Musa (r.a)’ya iftira ettiğimi sanıyor musun? Dedi.

Buraya kadar naklettiğimiz hadisler zahirleri üzerine alınarak hüküm
verilmiş hadislerdendir. Bu hadislerden hareketle farklı sonuçları konunun sonunda toplu bir şekilde zikredeceğiz, İnşallah.

Hz. Aişe (r.a) annemiz ise bunun yanlış anlaşıldığını ifade ederek ağlama olayından dolayı azabın kafirlere ait olduğunu söylemiştir. Şimdi kaydedeceğimiz hadis bu iki görüşün arasındaki tartışmada ortadaki bir köprü gibi iki tarafın hadislerini ve değerlendirmelerini içine alıyor, okuyalım: “…Bize Ibnu Cureyc haber verip şöyle dedi: “Bana Abdullah Ibnu Ubeydillah İbn Ebi Muleyke haber verip şöyle dedi:

Osman’ın kızı (Ümmü Eban) Mekke’de vefat etmişti. (Namazında ve gömülüşünde) hazır bulunmak için bizlerde bu cenazeye gelmiştik. İbn Ömer ile İbn Abbas da bu cenazede hazır bulundular. Ben İbnu Ömer ile İbn Abbas’ın arasına oturmuştum da diğeri de gelip benim yanıma oturmuştu. (Bu sırada evden kadınların feryadı yükseldi). Bunun üzerine Abdullah ibn Ömer, yanında bulunan Osman’ın oğlu Amr’a:

Şu kadınları ağlamaktan nehyetmez misin? Çünkü Rasulullah (s.a.s): “Şüphesiz ölü, ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azab edilir” buyurdu, dedi.

Buna karşı Abdullah ibn Abbas’da:

Ömer, ölü kendisine ailesine her ağlaması yüzünden değil, bazı guna ağlaması sebebiyle azab olunur, der idi dedi. Bundan sonra da İbn Abbas şu hadiseyi anlattı:

Ben Mekke’den Ömer ile birlikte hacdan dönmüştüm. Biz (Mekke ile Medine arasındaki) Beyda mevkiinde duraklamakta iken, büyük bir semure ağacının altında develi bir yolcu kafilesi göründü, Ömer bana:

Git, bak, bu kafile kimlerdir? Dedi.

Bende baktım ve derhal, Suheybi tanıdım ve bunu Ömer’e haber verdim, Ömer:

Suheybi bana çağır, dedi.

Ben Suheyb’in yanına döndüm ve:

Mü’minlerin Emiri’nin yanına gel ve onunla buluş, dedim. (Beraber Medine’ye geldik) Ömer vurulduğu zaman Suheyb ağlayarak, Ömer’in yanına girdi ve:

Vah kardeşim, vah yoldaşım! Diyerek feryada başladı..

Ömer:

Ya Suheyb! Bana mı ağlıyorsun? Halbuki Rasulullah: “ölü ailesinin bazı guna ağlamalarından dolayı azab olunur” buyurdu, dedi.

Sonra İbni Abbas şöyle dedi:

Ömer vefat ettiğinde bu vakayı Aişe’ye anlattım. Aişe Allah Ömer’e rahmet etsin. Allah’a yemin ederim ki, Rasulullah (s.a.s): “Allah ehl ve ailesinin ölüye ağlamasından dolayı bir mümine azab eder” hadisini söylememiştir. Lakin Rasulullah (s.a.s): “Allah ehl ve ailesinin kendisine ağlamasından dolayı kâfirin azabını artırır” buyurdu. Ve Aişe devamla: Size Kur’an kâfidir. Günahkar hiçbir nefs, diğerinin (günah) yükünü taşımaz”) (El-En’am 164) dedi.

İbni Abbas: Aişe’nin bu sözlerini naklettikten sonra, hakikaten güldürende, ağlatan da Allah’tır. (en-Necm:43) dedi.

İbnu Ebu Muleyke: Allah’a yemin ederim ki, İbnu Ömer bundan sonra bir şey söylemedi, demiştir.

Hadis sahabenin iki görüş etrafında tartıştıklarını göstermektedir. Hz. Aişe (r.a) bu hadisin yanlış anlaşıldığını bunu söyleniş amacının Yahudiler ve sair kafirler için olduğunu söyledi. Bu konuda birde kendisinden nakledilen bir hadis mevcuttur.

“…Aişe (r.a) şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.s) ailesi başında ağlamakta olan bir Yahudi karısının (mezarı) yanından geçmişti de: “Bunlar ölüleri üzerine ağlıyorlar. Halbuki ölü kabrinde azab olunuyor” buyurdu.

Hz. Aişe (r.a) diğer nakledilen hadisleri hep buna göre yorumlamıştır. Hatta Abdullah ibni Ömer’in doğru bir şahsiyet olduğunu bazı rivayetlerde hata, bazılarında unuttu lafızlarıyla onun söylediği hadisi yukarıdaki kendi rivayetiyle reddetmiştir. Şimdi onunla ilgili rivayeti verelim:

“…Hişam b. Urve den, o da babasından naklen rivayet etti. Babası şöyle demiş: “Aişe’nin yanında ibni Ömer’in (ölen kimse, ailesinin ona ağlaması

yüzünden azab görür) dediği söylendi. Bunun üzerine Aişe: Allah, Ebu Abdurrahman’a rahmet eylesin, bir şey işitmiş ama onu belle-

yememiş. (Gerçek şudur ki): Rasulullah (s.a.s)’in yanından bir Yahudi cenazesi geçti, Yahudiler ona ağlıyorlardı, Rasulullah (s.a.s):

Siz ağlıyorsunuz ama ona azab olunuyor, buyurdular dedi.

İmam Şafii (rh.a)’de Hz. Aişe (ra) gibi düşünen fakihlerdendir. İmam Beyhaki (rh.a) İmam Şafii (rh.a)’nin görüşüne ilişkin eseri kitabında kaydetmiştir. Şöyle demektedir. İmam Şafii (rh.a):

“…Rebi bin Süleyman, İmam Şafii rahmetullahi aleyh’ten, dedi ki: Hz. Aişe (ra)’nin Rasulullah (s.a.s)’tan naklettiği rivayetin benzeri Kitab (Kuran-ı Kerim)ta sonra da sünnette vardır. Denildi ki: “Kitabdaki delil nerde? Dedi ki: “Allah Azze ve Celle’nin sözlerinde olduğu gibi”. “Yük taşıyıcı hiçbir kimsenin başkasının (günah) yükünü yüklenmeyeceğiz.” (Necm 53/38) “İnsan için çalıştığından başkasının olmadığı (Necm 53/39) “Kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onu görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük yaparsa onu görecektir”. (Zilzal 99/7-8) “Her nefis yaptığının karşılığını görür” (Taha 20/15)

Denildi ki: Sünnetteki delili nerede? Dedi ki: Rasulullah (s.a.s) bir adama: Bu senin kızın mı? Dedi ki: Evet:

Rasulullah (s.a.s) buyurdu ki: Muhakkak ki ne onun kazandığından se nin üzerine ne senin kazandığından (günahtan dolayı) onun üzerine sorumluluk yoktur.”

İmam Suyuti (rh.a) ulemanın konu ile ilgili görüşlerini dokuz başlık altında toplamıştır:

“Bu konuda alimler birkaç görüştedirler:

Birincisi: Hadisler mutlak olarak zahirine göre yorumlanır. Bu Ömer bin Hattab ve oğlu (r.a)’nun görüşüdür.

İkincisi: Mutlak olarak değildir. (Yani her zaman bu böyle değildir. Yalnız bazı kişiler azab görür)

Üçüncü görüş: Onların ağlamasıyla azab görür, mealindeki cümlesinin )ب(‘sı, hal içindir, sebeb için değildir. Yani ölü onların ağladığı hal ve zamanda azab görür. Bu azabın sebebi onun günahlarıdır. Yanındakilerin ağlaması değildir.

Dördüncüsü: Beyan edilen bu azab kâfirlere hastır. Bu iki görüş Aişe (ra)’den mervidirler.

Beşincisi: Hadiste beyan edilen bu azab, ağlamak ve bağırmanın kendi adeti olan kişilere hastır. Buhari bu görüştedir.

Altıncısı: Bu azab, öldükten sonra, kendisine ağlanmasını tavsiye edenler içindir. Birisinin şöyle dediği gibi: Öldüğüm zaman layık olduğum şekilde bana ağla ve yakalarını yırt ey mabedin kızı!”

Yedincisi: Ağlanılacağını bilipte ağlamamayı tavsiye etmeyenler içindir. Çünkü bu durumda ağlamamayı tavsiye etmek vaciptir.

Sekizincisi: Azap görmek ağlamaktan değil de onlara söylenen tavsiyelerdendir. Bu azap verir. Mesela: Ey, kadınları dul, çocukları yetim, evleri viran bırakan” gibi. Çünkü böyle adetler cahiliye adetlerinden idi.

Dokuzuncusu: Bu azabtan kasıt, meleklerin ölünün akrabalarının ona ağlayıp iyi tavsiflerle bağırmalarından dolayı o ölüyü kınamalarıdır. Çünkü Tirmizi, Hakim, İbni Mace, merfuan rivayet ettiklerine göre Rasulullah(s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar öldüğü zaman ona ağlayanlar kalkıp “ey dayanağımız, ey varlığımız v. b” şeylerle bağırınca melekler onu tokatlayıp böyle mi idin, diye çıkışırlar.”

Bu konuda zikredeceklerimizi burada tamamlayalım, İnşallah yeterli olur. Dilediğinle amel et.

Kaynak: Cenaze Ahkamı

Benzeri konular:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    2
    2024-10-12T11:05:59+03:00

    “Arkasından Ağlanması Sebebiyle Ölüye Azap Edilir” Hadisi

    Hadis-i şeriflerde ölüm ve cenaze adabı hakkında çeşitli bilgiler verilmiştir. Bunlardan biri de Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Ölü, arkasından ağlanması sebebiyle azap görür” hadisidir. Bu hadis, sahih kaynaklarda yer almakta ve farklı şekillerde yorumlanmıştır. Peki, bu hadis ne anlama gelir ve İslam’da yas tutma ile ilgili genel kaideler nelerdir?

    Hadisin Anlamı ve Yorumu

    Bu hadis, Buhari ve Müslim gibi sahih hadis kitaplarında geçmektedir. Anlamı ilk bakışta, ölen bir kişinin ardından yas tutanların ağlaması sonucu o kişinin azap göreceği şeklindedir. Ancak bu hadis, yüzeysel olarak anlaşıldığında bazı yanlış anlamalara yol açabilir. İslam alimleri, bu hadisi çeşitli yönlerden incelemiş ve daha derin anlamlar çıkarmışlardır.

    İmam Nevevî ve İbn Hacer el-Askalânî gibi hadis alimleri, bu hadisin anlaşılması konusunda birkaç noktaya dikkat çekmiştir:

    1. İsteğe Bağlı Yas: Ölen kişi, hayattayken kendisinin ardından abartılı bir şekilde yas tutulmasını, bağırarak ve aşırı şekilde ağlanmasını istemişse, bu durumda ölen kişiye azap olabilir. Çünkü bu durum, İslam’ın yas tutma adabına aykırıdır ve ölünün sorumluluğu altına girer.
    2. Aşırı Ağlama ve Feryat: İslam’da, ölüm karşısında duygusal tepkiler vermek ve gözyaşı dökmek normal karşılanır. Peygamber Efendimiz de oğlu İbrahim’in vefatında gözyaşı dökmüş ve bunun insani bir duygu olduğunu belirtmiştir. Ancak, aşırı feryat, ağıt yakma ve isyan edercesine davranmak dinen uygun görülmemektedir. Böyle bir durumda, arkasında bırakılanların yanlış tavırları ölüye zarar verebilir.
    3. Cahiliye Adetleri: Hadiste kastedilen bir diğer anlam, Cahiliye döneminde yaygın olan aşırı ve gösterişli yas tutma adetlerine işaret etmektedir. İslam, ölüye saygıyı, sabrı ve tevekkülü öğütlerken, yas tutma konusundaki sınırların aşılmasını yasaklamıştır.

    İslam’da Yas ve Taziye

    İslam dininde, yas ve taziye sürecinde sabırlı ve metin olmak öğütlenir. Yas tutanların aşırıya kaçmadan, bağırıp çağırmadan, sabır ve tevekkül içinde olmaları beklenir. İnsani duyguların ifade edilmesi yasaklanmamış, ancak isyan ve itiraz anlamına gelebilecek aşırılıklar hoş görülmemiştir.

    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

    “Göz yaşarır, kalp hüzünlenir, ama biz Rabbimizin razı olmayacağı bir şey söylemeyiz.”

    Bu hadis, ölüm karşısında duygusal tepkilerin normal olduğunu, ancak bu tepkilerin aşırılığa kaçmaması gerektiğini vurgular.

    Sonuç

    “Ölü arkasından ağlanması sebebiyle azap görür” hadisi, İslam’da yas tutma adabına dikkat çekmektedir. Alimlerin çoğu, bu hadisin kişinin vasiyeti ve hayattayken bıraktığı yanlış öğretilerle ilişkili olduğunu ifade eder. İslam, ölen kişi için dua edilmesini, hayır işlenmesini ve aşırı davranışlardan kaçınılmasını öğütler. Yas tutarken sabırlı ve tevekküllü olmak, hem dünya hem de ahiret saadeti için en doğru tavırdır.

    En iyi cevap

Cevapla