Arş melekleri ve görevleri

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Hameletü’l-Arş, Yani Arşı Yüklenen Ve Arşın Etrafında Bulunan Melekler
(Arşı taşıyan melekler isimleri)

Ars melekleri ve gorevleri

Allah Teâlâ Mü’min Sûresi’nde bu meleklerden bahseder ve buyurur ki: “Arş’ı yüklenen, bir de onun etrafında bulunan melekler, Rablerini hamd ile teşbih ederler ve mü’minlerin bağışlanması için şöyle dua eder­ler:
“Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin herşeyi kuşat­mıştır. Binâenaleyh tevbe edenleri ve Senin yoluna uyup gidenleri bağışla; onları cehennem azabından koru! Rab­bimiz; onları ve, babalarından, eşlerinden, çocuklarından iyi olanları, onlara söz verdiğin Adn cennetlerine koy! Şüphesiz üstün ve hikmetli olan Sensin. Onları kötülük­lerden koru! O gün, Sen, kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmişsindir. İşte o büyük kurtuluş budur.” [1][395] Mü’minlere dua ve istiğfarda bulunmak, sadece bunların değil, bütün meleklerin özelliğidir. Bir mü’min, başka bir mü’min kardeşine gıyabında dua etti­ğinde, “Âmin, aynısı sana da olsun!” demekle görevli melekler bulunmaktadır.[2][396]
Arş’ı yüklenen meleklerin, mukarrebûndan, yani Allah’a en yakın olanlardan olduğu; Arş’ın etrafındaki meleklere de “kerûbiyyûn” ismi verildiği söylenmiştir.[3][397] Razi, Cebrail (a.s)’in, kerûbiyyûn meleklerinin başkanı olduğunu söyler.[4][398] Bir diğer görüşe göre kerûbiyyûn, Arş’ı yüklenen ve onun etrafında bulunan meleklerin hep­sinin adıdır. Bu kelimenin tekili, “şiddet” ve “hüzün” ma­nasına gelen “kerb” kökünden, “kerûbî”dir. Bu melekler, Allah Teâlâ’dan çok şiddetli koktukları için bu ismi almış­lardır. Bazı kimseler, ilk önce yaratıldıkları için, kerûbiyyûnun, Arş’ı taşıyan melekler olduğunu zannetmişlerdir. Beyhakî, şiddet manası taşıdığı için, kerûbiyyûnun, azap melekleri olduğunu söylemiştir. İbn Sînâ da Arasat’ta emir veren meleklerin, kerûbiyyûn olması gerektiğini söy­lemiştir.[5][399] Râzî de, “Bir kısım melekler huzur, rahatlık ve mutluluğu ifade ettikleri için, “rûhâniyyün” diye ad­landırılmışlardır. Bir kısım melekler de sıkıntıların, gam ve üzüntülerin sebebi oldukları için, “kerûbiyyûn” diye adlandırılmışlardır.” der.[6][400] Bu izahlara göre “kerûbî” belli bir melek çeşidinin adı değildir.
Arş’ın etrafındaki meleklerin sayısı oldukça çok olup, adetlerini ancak Allah bilir. Bundan dolayı rivayet edilmiştir ki: “Onlar, Arş’ın etrafında tavaf edip, tekbir getirip “Lâilâheillallah!” diyen yetmişbin saf melek ile, bu yetmişbinin arkasında ayakta duran diğer bir yetmişbin saf melektir”.[7][401]
Arş’ı yüklenen meleklerin sayısı ise şimdi dört olup, kıyamet günü sekize çıkacaktır[8][402]. Nitekim âyet-i kerime­de, “O gün gök yarılmış ve artık zayıflamıştır. Melekler ise, onun kenarlarındadır. O gün Rabbinin arşını, bunla­rı üstünde bulunan sekiz (melek) yüklenir.” [9][403] buyurulmuştur. Hz. Peygamber, “Bugün Arş’ı taşıyan melekler dörttür. Kıyamet gelince, Allah Teâlâ onları di­ğer dört melekle takviye edecek ve sekiz olacaklar.”[10][404] demiştir.
Ebû Ya’lâ ve İbn Merdûye’nin Ebû Hureyre (r.a)’den sahih senedle rivayet ettikleri bir hadiste Rasûlullah (a.s), “Allah’ın arşını taşıyan meleklerden biri hak­kında konuşmama izin verildi. Onun ayakları yerin en alttaki yedinci tabakasına ulaşıyor, Arş ise sırtındadır. Kulak memesi ile omuzunun arası yediyüz senelik yol­dur.” Demiştir.[11][405] Bir başka hadiste de Rasûlullah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Rabbinizin büyüklüğü hususunda düşünmeyin! Fakat siz, Rabbinizin yarattığı melekler hakkında düşünün. Çünkü meleklerden kendisine israfil adı verilen bir yaratık vardır ki, Arş’ın köşelerinden birisi onun omuzları üzerinde olup, onun iki ayağı yerin yedi kat altında, başı da yedi kat göğü delip geçmiştir. Ama buna rağmen o, Allah’ın azameti karşısında, adeta küçük bir kuş gibi titrer”.
Bir diğer rivayete göre Arş’ı yüklenen melekler se­kiz tanedir. Dördü, “Ey Allahımız! Seni, hamdinle teşbih ederiz. Sana ve bildiğin halde hilimle davranmana hamdolsun.” diye teşbih ederler. Diğer dördü de, “Ey Allahımız! Seni hamdinle teşbih ederiz. Sana ve kadir oldu­ğun halde affetmene hamdolsun.” diye teşbih ederler.[12][406] İbn Abbas (r.a) ise âyetteki sekizi, sekiz saf melek ola­rak tefsir eder ve herbir saftaki meleklerin sayısının, bütün insanların, cin ve şeytanların toplamı kadar olduğu­nu söyler.[13][407]
Yine Rasûlullah (a.s)’ın şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Allah Teâlâ, hameletü’l-arşı yaratttığı zaman, on­lara, “Sizi niçin yarattım, biliyor musunuz?” diye sordu. Onlar,
“Dilediğin şey için…” dediler. Allah Teâlâ,
“Arşımı taşımanız için yarattım.” buyurdu. Sonra, “Benden dile­diğiniz kadar kuvvet isteyin vereyim.” dedi. Birisi,
“Rabbimizin arşı (tahtı) su üzerinde olduğuna göre, bana su kuvveti ver!” dedi. Allah Teâlâ,
“Sana su kuvveti verdim.” buyurdu. İkincisi göklerin kuvvetini istedi. Allah Teâlâ ona,
“Sana göklerin kuvvetini verdim!” dedi. Üçüncüsü yerlerin kuvvetini istedi, Allah da ona yerlerin kuvvetini verdi. Bir diğeri de
“Bana rüzgarların kuvvetini ver!” de­di. Allah Teâlâ,
“Sana da rüzgarların kuvvetini verdim.” buyurdu. Sonra hepsine, “Arş’ı yüklenin.” diye emretti. Arş’ı omuzlarına aldılar, ama kaldıramadılar. O zaman onlara bir ilim nasip edildi ve “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah.”yani “Güç ve kuvvet ancak Allah Teâlâ’ya aittir.” demeleri emredildi. Onlar bunu söyleyince, Allah Arş’ı kaldıracakları gücü verdi”.[14][408] Bununla birlikte onlar, Al­lah’ın nurundan dolayı gözlerini yerden kaldırmaya güç yetiremezler.[15][409]
Arş’tan, Arş’ı taşıyan meleklerden ve Arş’ın Allah Teâlâ’nın tahtı olduğundan bahsederken, bütün bunların müteşâbihâttan olduğunu unutmayalım. Dolayısıyla bu gibi konulardaki ifade ve anlatımların nasıllığını dünya şartlarında değerlendirmemizin yanlış olacağını bilelim.


[1][395] Mü’min: 40/7,9.
[2][396] Müslim, Zikir, 88 (4/2094).
[3][397] İbn Kesîr, 6/124
[4][398] Râzî, 21/557.
[5][399] Âlusî, 24/46.
[6][400] Râzî, 9/476.
[7][401] Âlûsî, 24/45.
[8][402] İbn Kesir, 6/124.
[9][403] Hakka: 69/16,17.
[10][404] Taberî, 29/38.
[11][405] İbn Kesîr, 7/103; Âlûsî, 24/45.
[12][406] İbn Kesîr, 6/125.
[13][407] Taberî, 29/37; İbn Kesîr, 7/103.
[14][408] Taberî, 29/37^38.
[15][409] Taberî. 29/38.

BENZER KONULAR:

Arş Ne Demek? Kısaca

Cevapla