Ashab-ı Kehf Nedir? Kısaca
Ashab-ı Kehf Ne Demek? Kısa bilgi
Ashab ı kehf ne zaman yaşadı? kuranda nerede geçiyor
Mağara halkı, mağara sahipleri demektir. Ashâb-ı Kehf ile kastedilen insanlar; kâfir bir toplumdan kaçıp dağda bir mağaraya sığınan bir grup mü’mindir. Kur’ân’ın 18. sûresi, adını bu kıssadan almıştır. Sûrenin 9-26. âyetlerinde bu kıssa anlatılmaktadır.
Kur’ân’da mağaraya sığınanların gençler olduğu, mağarada yıllarca uyudukları, köpeklerinin de yanlarında bulunduğu, belli bir süre sonra uyandıkları, aralarında mağarada ne kadar kaldıklarını konuştukları, içlerinden birinin şehre gümüş para ile yiyecek almaya gittiği, mağarada 309 yıl kaldıklarının söylendiği, ancak ne kadar kaldıklarını Allah’ın bildiği ifâde edilmiştir.
Tefsîr kitaplarında zikredilen rivâyetlere göre şehre giden genç, çarşıda alışveriş yaparken, zulmünden kaçtıkları Kral Dakyanus’un adı bulunan paraları verince halk, bunu hazine bulmuş sanarak Kral’ın huzuruna götürmüştür. Bu zaman içerisinde, halk ve Kral, Hristiyan olmuştu. Genç, Krala kaçış olayını anlatınca Kral ve şehir halkı mağaraya gitmiş, mağaradaki gençlerle konuşmuştur. Gençler tekrar uykuya dalmışlar, Kral da onları mağaraya gömmüş ve üzerlerine mescid yaptırmıştır. Kur’ân’da gençlerin uykudan uyandıktan sonra insanlarla konuştukları beyan edilmiş, ancak mağaranın nerede ve gençlerin sayısının kaç olduğu bildirilmemiştir.
Diyanet dini kavramlar sözlüğü
BENZER KONULAR:
Answers ( 4 )
Ashâb-ı Kehf
Ashabı kehf hikayesi, Kuranda geçen yiğit gençler kıssası.
Bir mağarada yıllarca uyuduktan sonra tekrar uyandıkları Kur’ân-ı Kerîm’de haber verilen kişiler.
Ölümden sonra dirilişin bir misali olmak üzere uzun süre uyuyup da yeniden uyanma hadisesi İslâm’ın dışındaki diğer bazı dinlerde de mevcuttur. Hint kutsal kitaplarında bir tek kişinin uzun süre uykuda kalması olayına rastlandığı gibi, Yahûdilik’te de Talmud’da bir şahsın yetmiş yıl, bir başkasının da altmış yıl uyuduktan sonra tekrar uyandıkları anlatılmaktadır. Aynı hadise Hıristiyanlık’ta da “Efes’in yedi uyurları” adıyla mevcuttur ve imparator II. Theodosius’un saltanatının otuz sekizinci yılında Efes şehrine yakın bir mağarada hiç bozulmamış bazı cesetlerin bulunması olayına dayanmaktadır. Kıssa’nın Hıristiyanlık’taki şekline göre imparator Decius, Efes’e gelerek putlara tapınmayı emreder. Gizlice Hıristiyanlığı kabul eden ve sarayda yaşayan yedi genç ise putlara tapmamak için imparatorun şehirden ayrılmasından sonra kaçarak Anchilus dağı yakınlarındaki bir mağarada saklanırlar. Geri dönen imparator, kendi emrine uymayarak bir mağaraya gizlenen bu gençleri cezalandırmak üzere, mağaranın girişini büyük kayalarla kapattırır. Gençler ise ilâhî lütuf neticesi derin bir uykuya dalarlar. 307 yıl sonra İmparator II. Theodosius zamanında, mağaranın bulunduğu bölgenin sahibi, ahır yapmak için mağarayı kapatan kayaları kullanır ve böylece mağaranın girişi açılmış olur. Tanrı tarafından uyandırılan gençler sadece bir gece uyuduklarını sanıp, bir arkadaşlarını yiyecek almak üzere şehre gönderirler. İmparator Decius dönemi parasıyla yiyecek almak isteyen genç sorguya çekilir ve durum anlaşılır. Daha sonra gençlerin hepsi, ölüm uykusuna yatarlar.
Kur’ân-ı Kerîm’de bu kıssanın ağırlıklı bir yer tuttuğu sureye “Kehf’ adı verilmiştir. Bu surede bildirildiğine göre putperest bir kavmin içinde Allah’ın varlığına ve birliğine inanan bir kaç genç, bu inançlarını dile getirip putperestliğe karşı çıkmış, putperestlerin kötülüğünden korunmak İçin bir mağaraya sığınmışlardır. Yanlarındaki köpekleriyle birlikte orada derin bir uykuya dalan bu gençler muhtemelen 309 yıl sonra uyanmışlardır. Mağarada bir gün kadar uyuduklarını sanan gençler içlerinden birini, yiyecek almak üzere şehre gönderirler. Böylece onların durumuna muttali olanlar Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini anlarlar.
Kur’ân-ı Kerîm, Ashâb-ı Kehfin sayısı hakkında ihtilâf olduğunu bildirmekte, köpekleriyle beraber dört veya altı olduklarına dair tahminleri “karanlığa taş atma” (el-Kehf 18/22) diye nitelendirmektedir. “Yedi kişiydiler sekizincisi köpekleri idi” ifadesine de yer veren Kur’ân, onların gerçek sayısını ancak Allah’ın bileceğini belirtir. Kur’ân-ı Kerîm’de mağaranın yeri ile olayın ne zaman vuku bulduğu ve onların isimleri de bildirilmemektedir. Ancak İslâmî kaynaklarda kıssa ile ilgili çeşitli rivayetler yer almakta ve bu kişilerin -hatta yanlarındaki köpeğin- isimleri de zikredilmektedir. Öte yandan kıssanın geçtiği yerle ilgili olarak da çeşitli rivayetler bulunmaktadır: İspanya, Cezayir, Mısır, Ürdün, Suriye, Afganistan ve Doğu Türkistan’da, Anadolu’da ise Efes, Tarsus ve Efsûs (Afşin)’de Ashab-i Kehfe ait olduğu ileri sürülen yerler vardır.
Ashab-ı Kehfin Hz. İsa’dan önce mi yoksa sonra mı yaşadığı dolayısıyla onların hangi dine mensup oldukları konusunda bir açıklık yoktur.
Kur’ân-ı Kerîm’de Ashâb-ı Kehf ile birlikte anılan “Rakîm” hakkında kaynaklarda farklı görüşler yer almaktadır. Rakîm’in, Ashâb-ı Kehfin içinde bulunduğu vadinin veya dağın yahut memleketlerinin hatta köpeklerinin adı olduğunu ileri sürenler vardır. Sözlükte yazılı belge, “kitabe” anlamına geldiği için Rakîm’in, Ashâb-ı Kehfin adlarının veya maceralarının yazıldığı bir kitabe, bakır veya kurşun bir levha olduğunu söyleyenler de vardır. Hatta çeşitli kaynaklarda Ashâb-ı Rakîm’in, yağmurlu bir günde bir mağaraya sığınan, yuvarlanan bir kayanın, mağaranın ağzını kapatması üzerine, yaptıkları iyilikleri anarak Allah’a dua eden, böylece mağaradan kurtulan kişiler olduğu da nakledilmektedir. Rakîm kelimesinin etimolojisinden hareketle, Kur’ân’da “Ashâbu’l-kehf ve’r-Rakîm” şeklinde bahsedilen kişilerin, yazdıklarını mağaralarda muhafaza eden ve “Essenîler” diye bilinen bir dinî cemaat veya onların öncüleri oldukları tarzında bir yorum da yapılmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’de bu kıssa özellikle iman-küfür mücadelesinin hep var olduğunu, İnanların zulme uğramalarına rağmen her zaman Hakk’ın galip geldiğini ve ölümden sonra yeniden dirilişin Allah’ın kudretiyle mümkün olduğunu vurgulamak amacıyla anlatılmıştır
Yedi Uyarlar, terim anlam olarak, Roma döneminde putperest Dakyanusun zulmünden kaçarak bir mağaraya sığınan ve mağarada, Allah tarafından uzun yıllar uyutulup tekrar uyandırılan ve halk arasında Yemliha, Mislina, Mernuş, Mekselina, Debermuş, Şazenuş ve kefeştatayyuş isimleriyle ile inançlı yedi genç ile köpekleri uzun yıllar yatar.
Ashab sevgisi nasıl olmalı
Ashabı kendi ailemizden çok sevmek zorunda mıyız?
Sahabeleri canınızdan çok sevmek zorunda değilsiniz
Öyle bir iman şartı yoktur
Ashab-ı Kehf, Arapça bir ifadedir ve “Mağara Arkadaşları” anlamına gelir. İslam inancına göre, Ashab-ı Kehf, Allah’ın koruması altında bulunan ve inançlarından dolayı zulme uğrayan genç bir grup Müslümanı temsil eder. Ashab-ı Kehf’in hikayesi, Kuran-ı Kerim’in 18. suresi olan “Kehf Suresi”nde anlatılmaktadır.
Hikaye, inançlarından dolayı zulme uğrayan gençlerin, bir mağaraya sığınmalarını ve Allah’ın onları uzun bir süre uykuya dalmasını sağlamasını konu alır. Ashab-ı Kehf, uyandıklarında zamanın geçtiğini ve toplumun inançlarını benimseyen bir hükümdarın iktidarda olduğunu keşfeder. Hikaye, Allah’ın koruması altında olanların inançlarını koruyabileceklerini ve zorluklar karşısında dayanıklı olabileceklerini anlatarak, imanın gücünü vurgular.
Ashab-ı Kehf’in hikayesi, müminlere imanlarını korumaları, Allah’a güvenmeleri ve sıkıntı anlarında sabırlı olmaları konusunda örnek teşkil etmektedir. Bu hikaye, inancın gücünü ve Allah’ın yardımının her zaman mevcut olduğunu hatırlatır. Ashab-ı Kehf’in imanlarından dolayı zulme uğramaları ve Allah’ın onları koruması, müminlere cesaret ve umut veren bir örnek olarak kabul edilir.