Bakara suresi hakkında bilgi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

BAKARA SURESİ

Bakara suresi hakkinda bilgi

Kuranda 2. sure olan Bakara suresi ile ilgili kısaca bilgiler

Bakara suresi kuran-i kerimin en uzun suresidir. Kuran-i kerimde 286 ayetten oluşmaktadır. İsmini ise 67 ile 71 ayetlerinde geçen bakara yani sığır kelimesinden gelmektedir. Bakara suresinin Medine şehrinde peygamber efendimize nazil olmuştur. Bakara suresinde birçok konu mevcuttur bunlar; Allah’ın varlığını gösteren deliller,insanın yaratılışı, oruç, İsmailoğluları hakkında bilgiler, Hz. İbrahim kıssası, savaş, hac, nikâh, boşama, dulluk, yetimlik, şarap, kumar, faiz, din ve vicdan hürriyeti, Allah-kul ilişkisi, örnek dualar gibi bir çok konu mevcuttur.


Bakara Sûresi

Bakara suresi konusu ve içeriğiyle ilgili geniş bilgiler
Kur’ân-ı Kerîm’in 2. sûresi

Bir bölümünde, İsrail oğullarına kesme­leri emredilen bir sığırdan bahsedildiği için, “belirli (olayda sözü edilen) inek” anlamına gelen “el-Bakara” kelimesi bu sûrenin adı olmuştur. Bakara sûresi, içinde Âyetü’l-kürsî bulunduğu için Sûretü’l-kürsî, “zirve” anlamında olmak üzere Senam sûresi ve “parlak nurlu” manasında ez-Zehrâ sûresi diye de anılır. Peygamberimiz, Âl-i İmrân süresiyle birlikte ikisine Zehrâvân (iki gül, iki parlak, nurlu sûre) adını vermiştir (Müs­lim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 252). Medine dönemin­de, hicretten sonra ilk nazil olan sûredir. 286 âyettir. Kur’ân’ın en uzun süresidir. Âyet sonlarına ahenk veren fasılaları “Kalk, düşünelim” anlamındaki “Kum, linüdebbir” cümlesinde toplanabilen be, dâl, râ, kaf, lâm, mim ve nun harfleridir.

Bu sûrenin içinde bulunan Âyetü’l-kürsî ve Âmenerrasûlü gibi bazı âyetlerin önemi ve fazileti hakkında birçok hadis nakledil­miştir. Bu hadislerin bazılarında Peygam­berimiz, Bakara ve Âl-i İmrân sûrelerini iyi bilip de, gereğiyle amel edenlere, bu sûre­lerin kıyamette şefaatçi olacağını (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 253; et-Tİrmİzî, Fedâilü’l-Kur’ân, 4), Allah’ın “ismi a’zam”ının bu sûrenin 163. âyetiyle, Âl-i İmrân’ın başında bulunduğu­nu (Ebû Dâvud, Salât, 352; et-Tirrnizî, Daavât, 65; ibn Mâce, Dua, 9}, Bakara sûresini öğrenmenin bereket, terk etmenin ise pişmanlık ve ziyan olduğunu (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 252; et-Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 4) bildirmiş ve “Evle­rinizi kabirlere çevirmeyiniz (Kur’ân okuyu­nuz). Şüphesiz, içinde Bakara sûresi oku­nan evden şeytan kaçar” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 212; et-Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 2; Müsned, II, 284) buyurmuştur.

Bu sûrede, iman, ibadet, ahlâk ve mua­melatla ilgili pek çok hüküm bulunmakta­dır: Mümin, kâfir ve münafıkların özellikle­ri, Kur’ân’ın eşsizliği, Yüce Allah’a inanıp O’na kulluk etmenin lüzumu, Hz. Âdem’in yaratılışı, meleklerin ve İblis’in tepkileri, İsrail oğullarının ibret dolu geçmişleri, iman esasları, inanmayanların içyüzü, ilâhî din­lerin ve peygamberlerin kaynağının bir olduğu, Peygamberimize bağlılık ve sevgi göstermenin önemi, Allah yolunda cihadın fazileti, iyi olan şeyler, sakınılması gereken hususlar, kısas, vasiyet, oruç, namaz, hac, umre, içki, kumar, sadaka, yemin, evlen­me, boşanma, emzirme, nafaka, faiz, alış veriş ve borç alıp verme ile İlgili hükümler, bu sûredeki başlıca konulararasındadır.

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    0
    2020-10-06T07:51:53+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Bakara Süresinde bahsedilen konular ve bazı so­nuçlar özetle şunlardır:

    * Hak yolda bulunan ve gerçek kurtuluşa erenler, Allah’ın Kitabı Kur’ân’ı kendine rehber edinen, gayba, âhirete ve diğer ilâhî kitaplara inanan, namazı kılan, Allah yo­lunda harcamada bulunan müttakî mümin­lerdir (âyet: 1-5).

    * İnkarcılar, gerçeğe kulaklarını tıkamış, görmez ve anlamaz inatçı kimselerdir ki, bunlara büyük azap vardır (6-7).

    * Bu iki gruptan başka, İnsanlar arasında bir grup daha vardır ki bunlar, inanmadığı halde inanmış gibi görünen, müminleri aldatmaya ve alaya almaya çalışan, aslında kendi kendilerini aldatan hasta ruhlu, boz­guncu, beyinsiz ve doğru yoldan sapmış kimselerdir ki bunlar, gerçeği duymaz, söylemez, görmez şaşkınlardır. Onlara da acı bir azap vardır (8-20).

    * İnsanların, kâinatın yaratıcısı olan ve kendilerine rızık veren Yüce Allah’a ibadet etmeleri, ona şirk sayılacak söz ve davra­nışlardan kaçınmaları gerekir (21-22).

    * Kur’ân, Allah kelâmıdır, en büyük mu­cizedir; onun bir sûresinin benzerini dahi meydana getirmek mümkün değildir. Buna rağmen-inkâr edenler cehennemliktir. Ama inanıp iyi işler yapanlara cennette sonsuz mükâfat vardır (23-25).

    * Allah Teâlâ, ibret olması için, Kur’ân’da insanlara birçok misâller verir; gereğinde sivrisineği bile örnek gösterir. Fakat inkarcılar bu misâllerden ibret almaya yanaş­maz. Onlar, Allah’a verdiği sözden cayan, bozguncu kimselerdir. Kendilerini yaratan, yeryüzündeki her şeyi hizmetlerine veren, öldükten sonra da diriltecek olan Allah’a nankörlük edenler, ziyan içindedir (26-29).

    * (İnsanoğlunun bir yönden üstünlüğünü, bir yönden de zaafını ortaya koyan) Hz. Âdem’in yaratılışı, İblis’in ve meleklerin tutumları ile Hz. Âdem ve eşinin cennetten çıkarılıp yeryüzüne gönderilmeleri, insanın evrendeki yeri ve misyonu açısından dü­şündürücü hadiselerdir (30-39).

    * Geçmişte, kendilerine pek çok nimetler verilmiş ve mucizeler gönderilmiş olan, buna karşılık nankörlük edip olumsuz dav­ranışlar sergileyen ve Tevrat’ı tahrif eden İsrail oğulları, Hz. Muhamrned’in peygam­berliğini de kıskanmışlardı. Oysa onların, Tevrat’ı tasdik edici olan Kur’ân’a inanma­ları, salih amel işlemeleri ve gerçekleri gizlememeleri gerekir (40-103, 122, 220-211, 246-252).

    * Yüce Allah’a, meleklerine, peygamber­lerine, Cebrail ve MikâiPe düşman olan İnkarcılar bilmelidirler ki, Allah da onların düşmanıdır (97-98).

    * Müslümanlar, Hz. Peygamber’e karşı nazik, saygılı ve edepli olmalıdır (104).

    * Müslüman karşıtları, müslümanlara bir iyilik dokunmasını istemezler; onları iman­larından döndürmek İsterler; buna karşı dikkatli olmak, iman ve ibadetten ayrıl­mamak gerekir (105-113).

    * Allah’ın cami ve mescidlerinde ibadet edilmesini engelleyen ve bunların harap olmasına çalışanlar zâlimdir; onlara dünya­da rezillik, âhirette ise büyük azap vardır (114).

    * Allah’a ibadette güçlük yoktur. O, asla çocuk da edinmemiştir. Aslında evrendeki her şey O’nundur ve O, dilediğini yapar (115-117).

    * İnkarcılar, hep birbirlerine benzerler; geçmişte de böyle olmuştur. Peygamber, sadece bir uyarıcıdır. O, cehennemlik in­karcılardan sorumlu değildir (118-119).

    * Yahudi ve hıristiyanlar, kendi dinlerine tabi olmadıkça müslümanlardan razı ol­mazlar. Oysa doğru yol Allah’ın yoludur; bu yoldan ayrılıp Gayr-i müslimlerin arzularına uyanlar, Yüce Allah’ın dostluğunu ve yar­dımını kaybeder (120-121).

    * Allah’ın nimetlerine nankörlük etme­mek ve âhiret azabından sakınmak gerekir. O gün, kimse kimseye yardım edemeye­cek, orada hiçbir mazeret ve fidye kabul edilmeyecektir (122-123).

    * Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in dualar ederek yaptıkları Kabe, Yüce Allah tarafın­dan, inananlara sevap kazanılacak bir top­lantı ve güven yeri kılınmıştır. Müslümanla­rın değişmez kıblesi de orasıdır (124-129, 142-145,148-150).

    * Hz. İbrahim ve onun soyundan gelen İsmail, İshak ve Ya’kûb da birer müslüman idiler. Gerçek din de İslâm’dır. Müslüman­lar, Allah’ın gönderdiği bütün peygamber­lere ve kitaplara ayırım yapmadan inanır­lar. Ehl-İ kitab’ın yapması gereken de bu­dur; gerçekleri gizlememeleri gerekir (130-117,159-162,174-176).

    * Allah, inananlara, âyetlerini okuyan, onları çirkin huylardan arındıran, Kur’ân’ı, hikmeti ve bilmediklerini öğreten bir Pey­gamberi (Hz. Muhammed’i) göndermiştir. O halde müminler, Allah’ı zikredip anmalı, O’naşükretmelidirler (151-152).

    Baka suresi konusu madde madde

    * Müminler, sabır ve namaz ile Allah’tan yardım istemelidir. Allah yolunda öldürü­lenler ölü değildir, şehiddir. Yüce Allah, inananian zaman zaman korku, açlık, ölüm, mal ve ürün kaybı gibi birtakım acı ve felâketlerle imtihan eder. Bu bakımdan sabretmek ve “Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz” (İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn) deyip, O’nun takdirine boyun eğ­mek gerekir. İşte dosdoğru yol budur ve sabredenler, ilâhî rahmet ve mağfireti kazanacaklardır (153-157).

    * Allah’ın vahiyle bildirmiş olduğu buy­ruklarını ve doğru yolu kimsenin gizleme veya değiştirme yetkisi yoktur. Böyle ya­panlar, tevbe edip gerçeği açıklayanlar hariç, ebediyen lanetlenmiştir; onlar, hafif­lemeyen sürekli azap İçinde kalacaklardır (359-162,174-176).

    * Allah birdir, merhametlidir. Evrenin ya­ratılışında, birtakım tabiat olaylarında, aklını kullananlar için Yüce Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller vardır. Allah’a ortak koşmaktan, O’ndan başka dostlar edinmekten kaçınmak gerekir. Aksine davrananlar, âhirette faydasız bir pişmanlık ve ebedî azap içinde olacaklardır (163-167).

    * Helâl ve temiz şeyler yenilmeli; insana daima kötü ve çirkin işler telkin eden şey­tanın yolundan uzak durulmalıdır. Sadece Allah’ın emirleri yerine getirilmelidir. Haya­tî tehlike hariç, leş, kan, domuz eti ve Al­lah’tan başkası adına kesilen hayvanların etini yemek haramdır (168-173).

    * İslâm’a uymayan bâtıl gelenek ve gö­renekler kesinlikle terk edilmelidir (170-171, 189).

    * Gerçek iyi işler şunlardır: Allah’a, âhirete, meleklere, Kur’ân’a ve peygambere inanmak, sevdiği malından ihtiyaç sahip­lerine vermek, namaz kılmak, zekât ver­mek, antlaşmaya sadık kalmak ve her za­man sabırlı olmaktır. Doğru yolda bulun­manın ve müttakî olmanın gerekleri bun­lardır (177,215).

    * Kısas farzdır. Meşru vasiyete uymak gerekir. Ramazan ayında oruç tutmak Allah’ın emridir. Cenab-ı Hak, kullarının samimi dualarını kabul eder; onların da, Allah’ın çağrısına ve buyruklarına uymaları lâzımdır (178-187).

    * Hırsızlık, gasp, kumar gibi meşru olma­yan yollardan para kazanarak başkasının hakkını üzerine geçirmek ve rüşvet haram­dır (188).

    * Müslümanlar, kendileriyle savaşanlara karşı savaşmalı, düşmanlara aynıyla karşı­lık vermeli, onlara asla boyun eğmemeli ve bu yolda para harcamaktan da kaçınma­malıdır (190-195).

    * İmkânı olanlar, hac görevini yerine ge­tirmelidir (196-203,158).

    * Yüce Allah’tan, sadece dünyayı değil, hem dünya ve hem de âhiret güzelliğini istemek gerekir (200-202).

    * İki yüzlü (münafık) kimselerin tatlı ve güzel sözlerine aldanmamalıdır; bunlar cehennemliktir. Allah’ın sevdiği insan, her işinde O’nun rızasını gözeten kimsedir (204-207).

    * İnananlar tam müslüman olmalı, şey­tana uymamaiı, Allah’ın buyruklarını yerine getirmelidir (208-209).

    * Yüce Allah, insanlara, problemlerini çözüp, onları mutluluğa götürecek pey­gamberler ve kitaplar göndermiştir (213).

    * Müslümanlar, geçmişte nice müminin başına geldiği gibi, birtakım sıkıntı ve güç­lüklere katlanmak ve yılmamak durumun­dadır. Cennet ancak böyle elde edilir (214).

    * Hoşa gitmese de, savaş farzdır. Bazen hoşlanılmayan bir şey, aslında hayırlıdır; hoşlanılan ise kötü olabilir. Bu bakımdan, Allah’ın buyruklarına mutlaka uyulmalıdır. Düşman baskılarına boyun eğilmeme]!, din korunmalıdır. Dinden dönenlerin bütün yaptıkları boşa gider (216-218).

    * İçki ve kumar haramdır. Allah rızası için yoksullara sadaka verilmeli, yetimlerin haklan korunmalıdır (219-222).

    * Bir müslümanın bir müşrikle evlenmesi haramdır (221}.

    * Âdet halindeki bir kadınla, kocasının cinsî ilişkide bulunması caiz değildir (223).

    * Gelişigüzel, sık sık yemin etmekten sa­kınmalıdır. Ayrıca iyi ve güzel bir işi yap­mamak üzere yemin etmemeli; edilirse, yemin bozulup keffâreti verilmeli, ama o iyi iş yapılmalıdır (224-225).

    * Evlilik birliğine son verme {talak, bo­şama), kısa süreli ayrılığa karar verme (îlâ), çocuğun emzirilmesi ve erkeğin nafaka yükümlülüğü belirli kurallara bağlıdır. Ta­rafların kendi ifadeleriyle kararlaştırmala­rına izin verilen hususlar hariç bu kurallara titizlikle uyulmalıdır (226-237,240-242).

    * Her halükârda namazı kılmak, onu terk etmemek gerekir {238-239).

    * Müslümanlar, Allah yolunda cihaddan ve para harcamaktan kaçınmamalıdır. Savaştan kaçmakla ölümden kurtulmak mümkün değildir. Âhiret için de, önceden Allah yolunda harcama yapmak gerekir (243-245,254).

    * Allah Teâlâ, gönderdiği elçilerinin her birine ayrı meziyetler ve mucizeler vermiş­tir. Hz. îsâ’ya da mucizeler ihsan etmiş ve ayrıca onu Rûhü’l-kudüs (Cebrail) ile des­teklemiştir (253).

    * Allah birdir, en yücedir, en güzel sıfat­lar O’nundur (255) (bk. ÂYETÜ’L-KÜRSÎ).

    * Dinde zorlama yoktur, yani kimse müslüman olmaya zorlanamaz (Cihad, insanları zorla müslüman yapmak için de­ğil, hak dinin önündeki engelleri kaldırmak, insanlar üzerindeki her türlü baskıyı kaldı­rıp, serbestçe karar vermelerini sağlamak için yapılır). Şüphesiz, Allah’a inanan, sağ­lam bir kulpa yapışmış olur, O’nun dostlu­ğunu kazanır, kurtuluşa erer. Tâğût’u (şey­tanı, sapıkları, azgınları) dost edinip ona bağlananlar ise, ebediyen cehennemliktir. Her devirde, bulundukları konuma aldanıp sapan azgınlar olmuştur. Geçmişte de, Allah elçisi İbrahim’in karşısına Nemrut çıkmış, tanrılık taslamış, fakat mağlup olmuştur. Yüce Allah’ın her şeye gücü ye­ter. O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. Âhirette, dünya hayatının ne kadar kısa olduğu da anlaşılacaktır (256-260).

    * Allah yolunda harcama yapmak ve sa­daka vermek, Allah katında çok değerli davranışlardır. Allah Teâlâ yapılan hayırlara 700 misli ve daha fazla karşılık verir. Yapı­lan iyiliğin, gösteriş için değil, Allah rızası için yapılması ve başa kakılmaması gerekir, aksi halde boşa gider. Hayır amacı ile yapı­lan harcamalarda güzel ve iyi şeyler veril­meli ve cimrilikten sakınmalıdır. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak üzere başkasına yapılacak yardımlarda, iffetinden ötürü el avuç açmayan ve zengin sanılan yoksullara dikkat etmeli, özellikle onlara yardım edil­melidir. İyiliğin zamanı yoktur, gece ve gündüz hayır peşinde olmak büyük bir erdemdir. Haysiyet kırıcı olmamak şartıyla yardımlar -gizli olduğu kadar- açıktan da yapılabilir (261-274).

    * Riba (tefecilik, faiz) haram kılınmıştır. Riba ve ticaret aynı şeyler değildir. Tefeci­lik yapanlar Allah’a ve Elçisine savaş açmış sayılırlar ve şiddetle cezalandırılmayı hak ederler. Alacaklı, borçluya kolaylık göster­melidir. Gerektiğinde alacağından vaz­geçmelidir; çünkü Allah bunun mükâfatını verir (275-281). Vadeli borç ilişkilerinin yazı­ya geçirilmesi ve her türlü borç ilişkisinde ispat hukukuna ilişkin önlemlerin alınması İleride ihtilaf çıkmaması için en sağlıklı yoldur {282). (Kur’ân-ı Kerîm’in bir sayfalık bu en uzun âyetine “müdâyene” âyeti de­nir). Teminat amacı ile rehin de alınabilir (283).

    * Her şey Yüce Allah’a aittir. O, gizli açık her şeyi bilir ve bir gün herkes hesaba çeki­lecektir. Cenab-ı Allah, kimseyi gücünün üstünde bir davranışla yükümlü tutmaz; herkes iyi ya da kötü ne yaparsa kendisi için yapmış olur. Peygamber gibi ona uyan müminlerde bütün iman esaslarını benim­seyerek Rablerine teslim olurlar ve her türlü hayrı, gücü ve desteği Allah’tan ister­ler, bağışlanma ve yarlığanma için yalnız O’na yalvarırlar (284-286

    En iyi cevap

Cevapla