Paylaş
Bir Ayetle Bir Vecize Arasındaki Mukayese
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Bir Ayetle Bir Vecize Arasındaki Mukayese
SORU: “Sizin için kısasta hayat vardır” âyeti ile “öldürme, öldürmeyi yok eder” Arab darb-ı meselini birbiriyle mukayese ederken aramızda şiddetli bir tartışma çıktı. Bu konuda doyurucu bir açıklama yapmanızı rica ediyoruz. Böyle bir lütufta bulunursanız size teşekkür edeceğiz.
CEVAP: “el-Katlu enfa li’1-katli” yani “öldürmeyi, en çok ortadan kaldıran şey, yine öldürmedir” vecizesinde âlimler ve araştırmacılar ihtilaf etmişlerdir. Bazıları bu sözün cahiliye döneminde söylendiğini iddia etmişler, bazıları da buna karşı çıkmışlar ve bu darb-ı meselin Kur’an’ın nüzulünden sonra ortaya çıktığını ve bununla da Kur’an’da-ki “Kısasta sizin için hayat vardır” âyetinin taklit edilmek istendiğini söylemişlerdir. Bazıları da bunun Farsça bir ibareden tercüme edildiği görüşündedirler. es-Seâlibi el-İcaz ve’l-İ’caz isimli eserinde bu darb-ı meseli Ezduşir’e nisbet eder. Dördüncü bir görüş vardır ki buna göre bu söz eski Mısırlılara ait bir hikmettir. Beşinci görüşe göre böyle bir söz hicri üçüncü asrın sonlarına kadar Arab lisanında kesin olarak bilinmemektedir.
Bu ibarenin aslı ne olusra olsun eski âlimler ve muhaddisler bu âyet-i kerimeyle Arab darb-ı meselinin mukayesesi hususunda çok şeyler söylemişler, âyet-i kerimenin bu vecizeye üstünlüğünü muhtelif üsluplarla açıklamışlar ve aralarında büyük fark olduğunu tesbit etmişlerdir.
Yerimiz müsait olmadığı için ikisi arasındaki mukayeseyi çok özet bir şekilde yapmakla yetineceğiz. Biz diyoruz ki âyet-i kerime, pek çok yönden bu vecizeden üstündür. Bunlardan bazıları şöyledir:
1. Maksat, âyet-i kerimede sadece iki kelime ile ifade edilirken bu vecizede üç kelimeyle dile getirilmiştir. Aynı mana ve maksadın az sayıda kelimeyle ifade edilmesi çok sayıda kelimeyle ifadesinden daha güzeldir.
2. Enfâ kelimesi ism-i tafdil kalıbıdır, yani mukayeseli üstünlük ifade eder. Mananın tamam olabilmesi için bir mukayese edilenin takdir edilmesine ihtiyaç vardır. Bir takdiri yaptığımız zaman şöyle dememiz gerekir: Öldürmek, öldürmeyi öldürmekten daha çok yok eder, yani Öldürme suçuna ölüm cezasını uygulamak bu cezayı uygulamamaktan daha çok cinayetleri engelleyicidir. Görüldüğü gibi bu, sözü uzatır, te’vile ve takdire muhtaç eder. Takdire ihtiyaç bırakmayan şey, takdire ihtiyaç bırakan şeyden daha güzeldir. Bu bir kuraldır.
3. Vecizede öldürmenin yokluğu hayatın varlığını gerektirmiyor. Çünkü vecizedeki ibare bunu ifade etmiyor. Âyet-i kerimenin ibaresi ise bunu ifade ediyor. Bu yönüyle âyet-i kerime, maksadı, vecizeden daha güzel ve yeterli bir şekilde ifade ediyor.
4. Ayet-i kerimede hayat kelimesi nekre (belirsizlik olarak geçiyor). Bu belirsizlik (nekrelik) Arabça’nın kurallarına göre büyültme ve çeşitlendirmeyi ifade eder. Böylece hayatın bütün çeşitlerini (yani kamu hayatını, ahiret hayatını, kişilerin hayatını ve hayat hakkının büyüklüğünü) kapsar. el-Katl (öldürme) kelimesi ise marifedir (belirlidir) ve böyle değildir.
5. Ayet genel bir hükmü ifade eder. Çünkü bütün kısaslar meşrudur ve bütün kısaslar suçu engeller, hayata yol açar. Halbuki öldürme böyle değildir. Haksız yere yapılan öldürmeler vardır ki bunlar öldürmeyi ortadan kaldırmaz, aksine fitneyi şiddetlendirerek kin ve intikama yol açar.
6. Ayet-i kerimede lafızlardan herhangi birisinin tekrarı yoktur. Vecizede ise el-Katl kelimesi tekrar edilmiştir.
Bazı araştırmacılar bu konuyu o kadar incelemişlerdir ki işi kelime, harf ve ses farklılıklarına kadar götürmüşlerdir. Biz kendimize öz ve az ifade metodunu seçtiğimiz için bunları bir bir saymaya gerek görmüyoruz.[12]
7. Ayet-i kerimenin vecizeye üstün yönlerinden birisi de âyet-i kerimede edebi sanatlardan tıbak sanatı vardır. [13] Çünkü kısasın, kendi zıddı ve tersi olan hayata yol açması muazzam bir şeydir. Hatta Kur’an-ı Kerim bunu “kısasta hayat vardır” diye ifade ederken// harfini kullanmıştır.// harfi kısasın kendi zıddı olan hayatın kaynağı olduğuna ve onu kapsadığına işaret eder. Bunun için kısasta hayat vardır.
8. Bu vecizeyi ancak âyet-i kerimeyi duyduktan ve anladıktan sonra anlayabiliriz. Çünkü biz “öldürme öldürmeyi yok eder” sözünü işittiğimiz zaman, biz hangi tür öldürmenin öldürmeyi yok ettiğini (engellediğini) düşünmeye başlayacağız ve bundan kısas yoluyla öldürmenin kastedildiğini anlayıncaya kadar düşünmeye devam edeceğiz. Neticede âyet-i kerimeye döneceğiz. O halde âyet asıldır, vecize onun bir zeyli, bir ilavesi ve dipnotu mahiyetindedir, ona bağlıdır, Bazılarının, bu vecize Kur’an’m nüzulünden uzun zaman sonra ortaya çıkmıştır, dediklerini gözönünde bulundurduğumuzda bu son izahın önemi daha çok belli olur.
9. Pek çok kişi bu vecizeyi kapalı ve müphem olduğu için maksadının dışında anlayabilir. Mesela: “Başkası seni öldürmeden sen onu öldür” diye anlayabilir. “İnsanlar sana akşam yemeği yedirmeden önce sen onlarca sabah kahvaltısı yedir” demek gibi. Cahiliye dönemindeki bilinen azgınlık ve zulümler, kin ve intikam yarışları da bu yanlış anlamaya yardım eder.
10. Âyet-i kerime hem canın hem de organların korunmasını teşvik ediyor. Çünkü kısas hem cana can, hem de organlara organ kısasıdır: Can can ile, göz göz ile, burun burun ile, kulak kulak ile, diş diş ile ve yaralara yara ile kısas cezası verilir. Hayat hem nefsin (kişinin kendi) hayatını, hem de organların hayatını kapsar. Çünkü bir organın hayatı, kişinin kendi hayatı demektir. Bir organın yok olması (veya işlevsiz hale gelmesi) kişinin kısmen ölümüne benzer…Vecizede ise hayat hallerinden sadece tek bir hale, o da genel olarak kişinin kendi hayatına işaret vardır. Şüphesizki bir ibare ne kadar genel ve kapsamlı olursa o kadar sağlam ve üstün olur.
Bu konuyla ilgili daha geniş bilgi sahibi olmak isteyen kimse büyük tefsir kitaplarına ve aynca sadece Kur’an ilimleriyle ilgili konulara temas eden kitaplara müracaat edebilir. Okuyucu oralarda söz konusu âyet ile vecize konusunda bizim bu satırlarda özetlemeye çalıştığımızdan çok daha fazla malumat bulacaktır.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İslam’da ayetler, Kuran’ın Allah’ın kelamı olduğuna inanılan bölümleridir. Vecizeler ise İslam düşünürleri, alimleri veya büyük İslam bilginleri tarafından söylenen özlü ve anlamlı sözlerdir. Ayetler doğrudan Kuran’dan alınmış olan ilahi metinlerdir, vecizeler ise insanların yorumları, öğütleri veya tecrübeleriyle oluşturulmuş cümlelerdir.
Ayetler, doğrudan Allah’ın kelamını ifade ederken, vecizeler insanların İslam’a dair düşünce, öğüt ve tecrübelerini yansıtır. Ayetlerin tamamı Kuran’ın ilahi kaynağına dayanırken, vecizeler kişisel yorumlar veya bilginlerin öğütleri olarak ortaya çıkar.
Ayetler, İslam’ın temel kaynağı olan Kuran’ın direkt ifadeleridir ve kesin bir otorite taşırlar. Vecizeler ise İslam düşünürlerinin veya alimlerinin görüşleri veya öğütleridir ve daha esneklik ve yoruma açıklık içerebilir.
Örneğin, “Allah’ın yoluna çağır, hikmetle ve güzel öğütle” (Nahl Suresi, 125. ayet) ayeti doğrudan Kuran’dan alınmış bir ilahi metindir. Bu ayet, insanlara İslam’ı hikmetle, güzel öğütlerle ve hoşgörüyle anlatmayı emretmektedir.
Öte yandan, bir vecize olan “Bilgi, öğrenilmezse kaybolur, paylaşılmazsa eksilir” ifadesi ise bir İslam düşünürünün veya aliminin özlü bir ifadesidir. Bu vecize, bilginin elde edilip aktarılması gerektiğini vurgulayarak insanların bilgiye önem vermeleri gerektiğini anlatır.
Sonuç olarak, ayetler İslam’ın kutsal kitabı olan Kuran’ın ilahi metinleridir ve kesin otoriteye sahiptir. Vecizeler ise İslam düşünürlerinin veya alimlerinin özlü ifadeleridir ve İslam’ın öğretilerini açıklamak veya anlatmak için kullanılır. Her ikisi de İslam’ın anlaşılmasına katkıda bulunur, ancak kaynakları ve doğası açısından farklılık gösterir.