Paylaş
Borsa oynamak ve kripto para alıp satmak HARAM mıdır.
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Hisse Senedi
Borsa oynamak ve klipto para alıp satmak HARAM mıdır.
Cevap:
Borsa diyanet fetvası
İKTİSADÎ konulara ve olaylara yönelik ilgi, toplumumuzda her gün artıyor. Menkul Kıymet ve Hisse Senedi deyimleri, son on yıl içerisinde hızlı bir değişim geçiren ülkemizde, adından en çok bahsedilen kavramlardır. Öteki İslâm ülkelerinden Suudî Arabistan ve Ür-dün’de de bu konuda ilgi ortamı oluşmaktadır. Geniş kapsamlı bir kelime olan Borsa tabiri bile, son yıllarda -âdeta- Menkul Kıymetler Borsası hakkında kullanılır duruma gelmiştir. Vatandaşlarımız, 1987 yılından itibaren, Hisse Senedi ve Borsa konusunda, Din İşleri Yük-sek Kurulu’na soru sormaya başladılar. Hisse Senetleri konusu anonim şirketleri yakından ilgi-lendirdiğinden, fıkıhçılar haklı olarak, şirket çeşitleri açısından da meseleyi incelemişlerdir. Son yıllarda hisse senetlerinin zekâtıyla ilgili suallerde artış gözlemlenmektedir.
Fıkıh bilginleri, malları, yararlanılmasının caiz olup, olmaması yönünden; “mal-i mütekavvim” ve “mali gayr-ı mütekavvim” diye ikiye ayırırken, bir başka açıdan “menkul”, ve “gayr-ı menkul” şeklinde bir tasnif getirmişlerdir. Konumuzla yakından ilgili olan menkul mallar değerine ve mahiyetine herhangi bir zarar gelmeksizin, bir yerden başka bir yere nakli mümkün olan mallardır. Fıkıh kaynaklarının “vakıf ile ilgili bölümlerinde menkul mallar konusuna değinilmiş, bu tür malların vakfedilmesinin caiz olmayışıyla ilgili görüşler nakledilmiştir. Günümüzde geçerli olan “Menkul Kıymet” kavramıyla, hisse senedi, tahvil, istikraz belgesi gibi kıymetli evrak ifade edilmektedir. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda yüzotuz kadar şirketin hisse senedi tedavül etmektedir. Özelleştirme, halka açılma devam ettiği sürece, borsaya kota edilen firmalara ait hisse senedi sayısı da artacaktır. Temettü dağıtımının düzenli olması, hisse senedine yönelik talebi artırabilir.
Hisse Senetleri ve Borsa konusu ilk kez, İslâm Fıkhı açısından, İslâm Mecmuası tarafından Kasım /1990 tarihinde (Sayı: 87) müstakil bir dosya konusu olarak ele alınıp, incelendi. Bunun üzerine bazı haftalık “ekonomi” dergileri konuyla yakından ilgilendiler. Çeşitli yorumlar yapıldı. Geleceğe ilişkin yöneliş tahminleri ileri sürüldü. Böylesine aktualite kazanan bir konunun, İlahiyat Fakülteleri’nde Fıkıh ve İslâm Hukukuyla ilgili tezler hazırlatılması gerekir. İslâm Kurumlar Tarihi ve İslâm Medeniyet Tarihi derslerinin çerçevesi içinde, bu tür araştırmalar yapılabilir.
Sermayesi geniş bir tabana yayılmış olan ve çok ortaklı sahipleri bulunan anonim şirketlerinin tarihi Avrupa’da onsekizinci asra kadar uzanıyor. Muasır İslâm fıkıhçılar ı “Şirket-ül Esham” başlığı altında bu tür kuruluşları incelemişlerdir. Kimi bilginler anonim şirketlerde or-| takların ve hissedarların birbirlerini tanımayışını önemli bir sakınca olarak görürlerken, bilginlerin çoğunluğu bu tür ortaklıkları – belli ölçüler dahilinde- caiz görmüşlerdir. Osmanlı literatüründe Esham (hisseler) tabiri, ilk kez, gerileme devrinde Sultan Üçüncü Mustafa zamanında çıkarılan istikraz kuponları hakkında kullanılmıştır. Ancak bunlar ortaklık senedi değil, borçlanma belge-siydi. Osmanlı döneminde ilk borsa 1866 yılında
İstanbul’da kuruldu. Yirminci asrın başlarında Mısır’ın İskenderiye kentinde de menkul değerlerin tedavül ettiği bir borsa mevcuttu. Son yıllarda hisse senedi ve tahvil satışıyla meşgul olan pek çok aracı şirket kurulduğu gibi, bankalar da kendi bünyeleri İçinde bununla ilgili şube müdürlükleri oluşturdular. Osmanlı devrinde meslek ve zanaatların sayıca sınırlandırılıp, bunların “Gedik” adıyla ifade olunduğu, “Gedik” denilen bu belgelerin alınıp, satıldığı dikkate alınırsa, İslâm İktisat Tarihi’nde menkul değer kavramının çok eski bir geçmişe uzandığı söylenebilir…
19. Yüzyılda devlet desteği ile kurdurulan ve Marmara Denizinin sahil kentleri arasında ulaşım hizmetleri görmesi planlanan ünlü “Şirket-1 Hayriyye” kuruluşu da çok hisseli ortaklık olarak kurulmuş ve hisseleri tedavül etmiştir.
Fıkıh bilginlerinin çoğu, dinin yasakladığı saha ve şekillerde üretim ve ticarî faaliyet yapmayan, yani meşru ölçüler dahilinde çalışan firma ve kuruluşlara ait hisse senetlerinin alım-satımını caiz görürken, borçlanma senedi demek olan tahvil ve istikraz belgeleri için aynı hükmü vermemişlerdir. Şu-bat/1992’de İstanbul’da En-sar Vakfı’nca tertiplenen ilmî toplantıda da -genellikle-aynı görüş hakim olmuştur. Bizim de müzakereci olarak katıldığımız bu toplantıda sunulan bildiri ve müzakere metinlerinin derlenerek kitap haline getirilmesi faydalı olacaktır.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bu konu ile ilgili olarak verdiği fetva şöyledir: “Çeşitli ticaret ve sanayii kuruluşları tarafından çıkarılıp, serbest piyasada ve menkul değerler borsasın-da, günlük değer üzerinden alınıp şahlan hisse senetleri üretim, ticaret veya hizmet yapan bir şirkete ortaklığı İfade etmektedir. Bu senetlere sahip olan kimseler ellerindeki senedi temsil ettiği ölçüde, İlgili şirketin kâr ve zararına ortak olurlar. Şirketin meşguliyet alanı dinen yasaklanmış işler olmadıkça, bu tür şirketlerin çıkardığı hisse senetlerinin ve sahiplerine- belirli süreler sonunda dağıtılan kâr hissesinin alınmasında dinen bir sakınca yoktur.”
Bir kaç yıl önce Din İşleri Yüksek Kurulu’nun verdiği bu fetva güncel- önemli bir konuyu aydınlatmıştır.
Benzer Konular:
Cevapla