Bozulan İtikafın Hükmü

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Bozulan İtikafın Hükmü Nedir? Kaza edilmeli midir

Bozulan Itikafin Hukmu

Fakihlerin bu konu ile ilgili açıklamaları aşağıdadır:

Hanefilere göre: Bozulan itikaf ya adanmış vacip bir itikaf olur, yahut nafile itikaf olur.

a) Bozulmuş olan itikaf vacip idiyse mürtedlik sebebiyle bozulanın dışındaki lerin kazası gerekir. Eğer belli bir aylık adanmış bir itikaf idiyse bozulunca bir ay yeniden itikâfa girmesi gerekmeyip Ramazan’da olduğu gibi sadece bozulana ka dar itikára girmesi gerekir. Ayın başından başlaması gerekmez. Eğer itikaf belirlen memiş bir ayda ise başından itibaren itikafa girmesi lazım gelir. Çünkü bu durumda pespeşe itikafa devam etmesi lâzımdı. Dolayısıyla kazasında da peşpeşe olma vas fina riayet etmesi gerekir. Bu hüküm de kendi kastı ile özürsüz olarak cinsi ilişkide bulunmak, gündüzün yemek içmek gibi işlerle itikäfin bozulması hali ile bir özüre bağlı olarak bozulması arasında her hangi bir fark yoktur. Ancak mürtedin durumu müstesnadır. Mesela, bir kimse itikaf esnasında hasta olup bu sebeple dışarı çıkma ya muhtaç olursa yahut hayızlı olmak, delirmek, uzun süre baygın kalmak gibi du rumlarda kendi iradesi haricinde dışan çıkarsa kazasında peşpeşelik sıfatına riayet etmesi gerekir. Çünkü kaza, kaybolan kısmın noksanını tamamlamak için vacip tir.

Mürtedlik durumunda itikâfın kazasının düşmesinin dayandığı delil, Allah te alâ’nın “Kâfirlere de ki: Eger küfürlerine son verirlerse, geçmiş günahları mağfiret edilir” ayeti ile Hz. Peygamber (a.s.)’in: “İslam önce vuku bulan şeyleri kesip atar.”  hadisidir.

Bir kimse mesela Muharrem ayı gibi belirli bir ayda itikafa niyetlense sonra bu ayın tamamını kaçırarak itikâfa girmese, bunu peşpeşe kaza edecektir. Çünkü bir ay itikaf borç olarak üzerine zimmetinde vacip olmuştur. Bu ayın kazasını yapabildiği hålde kaza etmeyip hayatından ümit kesilecek bir duruma düşse itikaf için değil oruçtan ötürü her gün bir fakire fidye vermeyi vasiyet etmesi vacip olur. Bu aynen Ramazan’ın kazası ile adanmış belirli bir vaktin orucuna benzer. Eğer bu kişi adak zamanı hasta olup bu esnada vakit geçmiş ve nihayet ölmüşse hiç bir şey lazım gelmez.

b) Nafile itikâfa gelince: Gün tamamlanmadan itikaf kesilirse bir sey lâzım gelmez, el-Asl adlı kitabın rivayetine göre hüküm böyledir.

Malikilere göre: İtikâfı bozan hususlar iki kısımdır:

a) Zaruret olmaksızın iki ayağı ile dışarı çıkmak yahut ana babasından birinin hastalığı dolayısiyle yahut cuma kılınmayan mescitte itikâfa girmişse cuma namazına gitmek için dışarı çıkmak gibi yapılan itikafı bozup yeniden itikâfa girilmesini gerektiren işler: Kasten oruç bozmak, sarhoş olmak, cinsi ilişkide bulunmak, gece vakti şehvetle öpüşmek yahut hanımının tenine dokunmak da böyledir. Bir hafta yahut üç gün gibi belirli günler itikafa girmeyi adarsa sonradan mezkûr itikaf bozan durumlardan biri ortaya çıkarsa, başından başlayarak bu itikan kaza etmesi gerekir.

b) Zamanı belirlenmiş olduğu halde önceki günlerin itikaſını bozmayan durumlar. Bunlar da üç türlüdür:

1- Sadece oruca engel olan hususlar: Bayramın girmesi, hafif bir hastalığın or taya çıkması gibi durumlardır. Bir kimse Zilhicce ayını itikaf için adasa Kurban bayramı günü dışan çıkamaz. Eğer dışan çıkarsa temelden itikafi bozulur. Unuta rak yahut oruca engel olacak şekilde hafif bir hastalık sebebiyle orucunu itikafta iken bozan kişi, oruç bozduğu gün geçtikten sonra geçmişteki itikaſı üzerinden de vam eder.

2- Mescitte eğleşmeye engel olan durumlar: Meselâ sidiğini tutamama, bir ya ranın yahut çıbanın mescidi kirletecek şekilde akması gibi durumlar. Böyle bir kimsenin dışan çıkıp engel olan özrü gidince acele olarak geri dönmesi gerekir. Geçmiş itikâfi üzerine itikâfina devam eder.

3- Hem oruca hem mescitte eğleşmeye engel olan durumlar: Hayız, nifas gibi durumlar olup bunun hükmü ikinci maddede geçen meselelerin hükmü gibidir.

Bir kimse unutma, tehdit altında kalma gibi Özürler sebebiyle mescide geri dönmeyi tehir ederse itikâfi bozulur, yeniden itikafa başlaması gerekir. Ancak bay ram günü ile bayram gecesi tehir ederse bu durum müstesnadır, itikafi bozulmaz. Çünkü bayram günü oruç tutmak sahih değildir. Itikafa giren şahısta hayız, nifas. bayılma, itikaf esnasında şiddetli hasta olma gibi durumlar ortaya çıkar da eve git mek için mescitten dışan çıkarsa sonra bayram gecesi bu özür ortadan kalkar da mescide geri dönmeyi geciktirir ve bayram günü geçerse, kurban bayramında birin ci günü takip eden günler de geçerse, bu kişinin itikâfi bozulmaz.

Fakat hayız olan kadın temizlenir yahut hasta olan kişi sıhhat bulur da itikaf ta mamlamak için geri dönmeyi geciktirirse itikafi bozulur. Çünkü özür kaybolduk tan sonra oruç tutmak sahihtir.

Şafiilere göre: Itikafa giren kişi, dışarı çıkmak, kadına dokunmak yahut özrü ortadan kalktıktan sonra da evde kalmaya devam etmek gibi itikafi bozan işleri yaparsa:

a) Eğer nafile itikâfta ise bu yapılan işler geçmiş olan itikâfi bozmaz. Çünkü bu kadan ile yetinecek olsa yeterli olur. Tamamlamak vacip değildir. Oruç gibi başlaninca devam edilmesi lazım gelmez.

b) Eğer girilen itikaf adanmış bir itikaf ise ve pespeşe olmasını şart koşmamış- sa geçmiş itikafi bozulmaz. Fakat burada adanmış olan günleri tamamlamak gere kir. Çünkü hepsi kendisine vaciptir, bir kısmını yapmış, diğer kısmı ise kalmıştır, kalanını tamamlaması icab eder.

Eğer itikafta peşpeşe olma şartını ileri sürmüşse, peşpeşelik bozulur, yeniden kendisine vacip olan şekilde itikâfa başlaması gerekir. Buna göre sarhoşluk, küfür, bilerek cinsf ilişkide bulunmak, kasten mescitten dışarı çıkmak pespeşeliği ke ser.

Tabif ihtiyacı gidermek ve mescitte suyun bulunmaması sebebiyle yemek içmek için, mescitte eğleşmeyi zorlaştıracak bir hastalık sebebiyle yahut mescidi o hastalık sebebiyle kirletme durumu söz konusu olduğu için, baygınlık ve delilik se bebiyle dışan çıkmak peşpeşelik hükmünü bozmaz. Bunun gibi, haksız olarak mes citten çıkmaya zorlanmak, temizlik süresinin yetmemesi ardından hayız olmak da peşpeşeliği kesmez. Bu da genellikle itikäfin on beş gün ve daha fazla olması sebep leriyle ve hayız durumunun da itikâfi tamamlamaya imkân vermeyecek kadar uzaması suretiyle olur.

Yine müezzin olarak görevli bulunan kimsenin ezan okumak için mescitten ayn fakat yakın olan minareye çıkması da peşpeşcliği bozmaz. Çünkü czan için mi nareye çıkmaya müezzin alışıktır, insanlar da onun sesine alışmışlardır. Bunun gi bi, kendi kabulü olmaksızın üzerinde kesinleşen bir cezanın yerine getirilmesi için yahut kendisinin sebep olmadığı iddeti beklemek için yahut kendisinin yapması ge rekli olan bir şahitliği yerine getirmek için dışan çıkmak peşpeşeliği bozmaz. Çün kü bütün bu zikredilen hususlarda kişi özürlüdür. Bunlann zıddı olan durumlar böyle değildir.

İtikâfa giren kişi, eğer tabii ihtiyacını gidermek dışında bir maksat için dışarı çıkarsa yeniden niyetlenmesi gerekir. Eğer bu nevi ihtiyacını gidermek için çıkarsa, yeniden niyetlenmek gerekmez.

Hanbelflere göre: Eğer itikaf nafile ise ve kişi savaşa katılmak, vacip olar bir şahitliği yerine getimek, fitneden, hastalık ve benzeri durumlardan korkmak gi bi sık sık olmayan özürler sebebiyle dışan çıkar ve bu çıkış uzarsa, geri dönme ile dönmeme arasında serbesttir. Çünkü o itikaf başlamakla vacip olmamıştır.

Eğer itikaf vacip bir itikaf ise yukarıdaki durumlarda itikaf yaptığı yere geri dönmesi gerekir. Genellikle adaklar üç durumdan uzak değillerdir:

a) Peşpeşe olmayan ve belirlenmemiş bulunan bir kaç gün itikafa girmeyi adamak. Mesela on gün itikafa girmeyi adamak gibi.

Bunun hükmü, geride kalan günleri, geçmişi hesaba katarak tamamlamak lâzım geldiğidir. Peşpeşe olması için, dışan çıkugi günü baştan hesap eder. Bunun üzerine kefaret gerekmez. Çünkü adanan şeyi istenen şekilde yapmıştır.

b) Belirlenmemiş peşpeşe günleri adamak.

Mesela “Allah için peşpeşe on gün itikáfa girmek borcum olsun.” demek gibi. Bir kısmında itikafa girer de sonra yukanda geçen özürler sebebiyle dışarı çıkar ve çıkışı da uzarsa bu kimse iki şey arasında serbesttir. Ya geriye kalan günleri tamam lar, peşpeşe olma şartını yerine getiremediğinden bir de yemin keffareti öder, veya- hut da keffaret ödemeden itikafa baştan başlar. Bu durumda adağını matlup şekilde yerine getirmiş olmaktadır, dolayısıyla hiçbir ceza lâzım gelmemektedir.

c) Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmeyi adama durumunda olduğu gibi, belirli günlerde itikâfa girmeyi adamak:

Bunun hükmü vacibi yerine getirebilmek için terkettiği günleri kaza etmek ve yemin kefareti ödemekte olduğu gibidir. Çünkü adanmış olan itikaf zamanı kaçmıştır.

Eğer itikâfta olan kişi vücudunun bütününü kendi isteği ile mutlaka gerekli ol mayan bir ihtiyacı için kasten dışan çıkanırsa yahut tehdit ile ve haklı bir sebeple mesela, ödeyebileceği halde borcunu ödememekten ötürü zorla dışarıya çıkarılırsa, bu kişinin itikafi bozulur. Bunun süresi az bir zaman da olsa, itikâfi bozulur. Çün kü bu kişi ihtiyaç olmadan itikâftan çıkmıştır, uzun süre dışan çıkan kimse gibi dir.

Sonra, itikâfa giren kişi peşpeşe olma şartı yahut niyeti ile adakta bulunmuşsa mesela, on gün peşpeşe itikâfi adamışsa yahut bu şekilde olmasına niyetlenmiş de sonra çıkmışsa, yeniden itikâfa başlaması gerekir. Çünkü bu kişinin adadığı şeyi adadığı şekilden başka türlü yerine getirmesi mümkün değildir. Buna kefaret öde- mek gerekmez. Çünkü adağını adadığı şekilde yerine getirmiştir.

Eğer itikâfa giren kişi itikaf yerinden haksız olarak yahut unutarak veya tehdit altında çıkarsa itikafi bozulmaz, geçmiş itikâfina devam eder. Dayandığı delil: “Ümmetimden hata, unutma ve tehdit altında yaptıkları işlerin günahı kaldırılmışur .” hadisidir.

Eğer itikâfa giren kişi, peşpeşe belirli bir zaman süresini adamışsa mesela Şaban ayında peşpeşe itikafa girmeyi adamışsa yahut Şaban gibi belirli bir ay adamış ise pespeşe olmasını şart koşmamış olsa da yeniden itikafa girer. Çünkü adağı peş- peşe olma vasfını ihtiva etmektedir. Aynca yemin kefareti öder. Çünkü belirlenmiş olan vaktinde adanan şeyi özürsüz olarak terk etmiştir. Gerek hepsinin kazası ge rekse yeniden yapılması mümkün olduğu kadar edâsının şekli üzere olur.

Eğer birincisinde oruç tutmak yahut üç mukaddes mescitten birinde yapılması şart koşulmuşsa yahut benzer durumlar olmuşsa kaza edilen yahut yeniden yapılan itikaf da edası gibi olur. Belli bir zamanda itikafi adamış olup bu zamanın geçmesi durumunda olduğu gibi, mümkün olmayan adakların telafisi de mümkün değildir.

Şafi mezhebine göre itikaf ile ilgili hükümler nelerdir?

Cevapla