Paylaş
Cehennem nedir? Cehennemin özellikleri nelerdir?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
CEHENNEM
Cehennemin Kelime manası: Azap yurdu olan ateş! Dibi görünmez derin kuyu… Allahu Teâlâ cehennemi anlatırken buyuruyor ki:
“Cehennem (geride bir şey) komaz, bırakmaz (her şeyi yakıp yok eder). Durmadan deriler kavurur.” (Müd. dessir: 28-29)
“Bir gölge ki üç dallı; ne gölgelendirir, ne de alev den korur. O, saray gibi kıvılcımlar saçar, (saçtığı) kıvıl- cim, sanki birer sarı deve gibidir.” (Mürselat: 30-33)
“Onun azabı sürekli bir azaptır. Orası ne kötü bir karargah ve ne kötü bir makamdır!” (Furkan: 65-66)
Nu’man İbni Beşir (radıyallahu anh)’dan rivayet edilen bir ha dis-i şerifte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem) efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Kıyamet gününde ehl-i cehennemin azap cihe tiyle en hafif ceza göreni o kimsedir ki, onun iki ayağı altının çu- kurlarına iki ateş parçası konacak, bunların tesiriyle onun beyni kazanın ve güğümün kaynaması gibi kaynayacaktır.” (196)
“Rabbimiz, bağışla, merhamet et, sen merhametli lerin en hayırlısısın.” (Mü’minun: 118)
“Rabbimiz, cehennemin azabını bizden öteye çevir, doğrusu onun azabı sürekli bir azaptır.” (Furkan:65)
“Rabbimiz, sen birini ateşe soktun mu, onu perişan etmişsindir. Zalimlerin yardımcıları yoktur. Rabbimiz, biz. (Rabbinize inanın) diye imana çağıran bir davetçiyi işittik, hemen inandık. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, salihlerle beraber canımızı al. Rabbimiz bize, elçilerine vaad ettiklerini ver, kıyâ met günü bizi yüzüstü bırakıp rezil etme. Zira sen verdi ğin sözden caymazsın.” (Al-i İmran: 192-193-194)
182
Kur’an-ı Kerim Cehennem ehlini “cehennemlik” yapan zih ni ve fiili amellerden şöyle bahseder:
“Allah’ın ayetlerinin kendisine okunduğunu işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları işitme miş gibi (küfründe) direnir. Onu azap ile müjdele. O, bi zim ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onunla alay eder. İşte öyleleri için alçaltıcı bir azap vardır.” (Casiye: 8-9)
“İnkâr edenler, ateşe sunuldukları gün, (kendilerine denir ki): ‘Dünya hayatında bütün güzel şeylerinizi zayi ettiniz; (orada) bunlarla sefa sürdünüz, tükettiniz. Yer yüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan ötürü bugün alçaltıcı bir azap ile cezalan dırılacaksınız.'” (Ahkaf: 20)
“..İnkâr edenler ise (dünya hayatından biraz) zevk lenirler, hayvanların yediği gibi yerler, (sonunda) yerleri ateştir.” (Muhammed: 12)
“Hiç bu, ateşte ebediyyen kalan ve bağırsaklarını
parça parça kesen sıcak sudan içirilen kimselerin duru
mu gibi olur mu?” (Muhammed: 15) “Kim Allah’a ve Rasûlüne inanmazsa bilsin ki, kâfirler için alevli bir ateş hazırlamışızdır.” (Fetih: 13)
Onlar inatçı ve nankör, saldırgan, hayra engel olan, şüpheci ve Allah ile beraber başka ilahlar edinenlerdir.
“Yanındaki arkadaşı: İşte yanımdaki hazır, der. (iki meleğe şu emir verilir:) Haydi ikiniz her inatçı kâfiri, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehen neme atın; Allah ile beraber başka ilâh edineni, şiddetli azaba birlikte atın!” (Kaf: 23-26)
Allah’a ve Rasûlüne eziyet edip dünyada da âhirette de la nete uğrayanlar, yeminlerini kalkan edinip (insanları) Allah’ın yolundan çevirenler. (Hakkı) yalanlayıp batıl içinde oynayıp duranlara Allah elim bir azap hazırlamıştır.
“Allah ve Rasûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap ha. zırlamıştır.” (Ahzab:57)
“Onlar yeminlerini kalkan yapıp Allah’ın yolundan alıkoydular. Bu yüzden onlara küçük düşürücü bir azap vardır.” (Mücadele: 16)
“Yalanlayanların vay haline o gün! Ki onlar daldık. ları bâtıl içinde oyalanıp duranlardır.” (Tur: 11-12)
Yine onlar kendilerini yakıcı ateşe sürükleyen şeylerin ne lerden ibaret olduğunu şöyle belirtmişler: “Biz namaz kılan lardan değildik. Yoksula da yedirmezdik. (Boş şeylere) dalanlarla birlikte biz de dalardık. Din gününü yalan lardık. Sonunda bu halde iken ölüm bize gelip çattı.” (Müddessir: 43-47)
Yalnız bu kadar değil. Onlar kendilerine gelen uyarıcıları da yalanlamış ve onlarla beraber bir yol tutmamışlardı: “Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve: ‘Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz.’ dedik. Ve dediler ki: ‘Eğer biz (onların sözlerini) dinle seydik yahut düşünüp anlasaydık, şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık.’ (Böylece) günahlarını itiraf etti ler. ” (Mülk: 9-11)
Başlarındaki gayr-i meşru idarecilere, başkanlara, yeryüzün de haksız yere büyüklenen müstekbirlere uyan (mustazaf)lar da cehennem azabından kurtulamayacaklardır. Hatta onlar kendi lerinden hiç değilse azabın bir an için bir kısmının hafiflemesi ni isteseler, bunun için dua etseler de kâfirlerin duası hep boşa gidecektir.
“Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbi nize dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin! diyecekler. (Bekçiler:) Size peygamberleriniz açık açık deliller getirmediler mi? derler. Onlar da: Getirdiler, cevabını verirler. (Bekçiler ise): O halde kendiniz yalvarın, derler. Halbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.” (Mü min: 49-50)
“Vay haline o gün yalanlayanların! Ki onlar, daldık ları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar. O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar. (Onlara): ‘Işte ya- lanlayıp durduğunuz ateş budur’ (denilecek). ‘Bu da mi bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?’ ‘Girin oraya, is ter sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız’ (denilecek).”
(Tur: 11-16)
Cehennem ehlinin kötü amelleri hadis-i şeriflerde şöyle anlatılmıştır.
“Kıyâmet gününde; gören gözleri, işiten kulakları ve konu şan dilleri olan (deve boyunlarına benzer) boyunlar çıkacak ve: “Ben üç kişinin işini görmeye memur edildim: Her inatçı cebba rin, Allah’tan başka ilahlara ibadet edenlerin ve suretler yapan ların” diyecektir. (197)
Enes İbni Malik (radıyallahu anh)’ın rivayet ettiği bir hadiste Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur. Allahu Teâlâ kıyâmet gününde cehennemliklerin azap cihetiyle en hafifi olan (Ebu Talib gibi) birisine:
– Farz edelim ki, yeryüzünde mal olarak ne varsa hep senin olsa, şu azaptan kurtulmak için onu feda edermiydin? diye so racaktır. O da:
– Evet, feda ederdim, ya Rabbi, diyecek. Bunun üzerine Al- lahu Teâlâ;
– Fakat sen, Adem’in sulbünden iken ben senden daha eh ven bir şey istemiştim. O da bana şirk koşmaman ve inkâr etmemendi. Fakat sen (Dünyaya gelince tevhidden) imtina edip sirkte direttin! diyecektir. 198)
Usame (radıyallahu anh)’dan rivayete göre, Rasûlullah (sallalla hu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini işittim, demiştir. Kıyâmet gü nünde bir kişi getirilip cehenneme atılır da cehennemde onun bağırsakları derhal karnından dışarı çıkar. Sonra o kişi (bağırsak- ları etrafında) değirmen merkebinin değirmende döndüğü gibi döner. Bunun üzerine cehennem halkı o kişinin başına toplanıp da:
– Ey filan, bu halin nedir? Sen bize (dünyada) iyiliği emredip bizi kötülükten nehyeden (bir öğütçü) değil miydin? derler. O da: – Evet, ben öyle idim, fakat ben sizi maruf ile emrederdim,
Hâlbuki kendim yapmazdım. Yine ben sizi münkerden nehye
derdim de kendim işlerdim, diye cevap verir.
“… Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem): Ben ateşi (cehîm) de gördüm. Fakat ömrümde bugün gördüğüm kadar çirkin, ber bat hiçbir manzara görmemiştim. Cehennemin ekser ahalisini de kadınlar olarak gördüm.” buyurdu.
“Ya Rasûlallah ne sebeple (kadınlar buna müstehak oluyor lar)?” diye sordular. Cevaben: “Küfürleri sebebiyle” buyurdu. “Allah’a iman mı etmiyorlar?” diye tekrar sordular. “Kocalarına karşı (Küfran-i nimet) ederler. İyiliğe karşı (Küfrani nimet) eder ler. İçlerinden birine dünya durdukça iyilik etsen de sonra sen den (muhalif ufacık) bir şey görse (hemen) senden hiç bir hayır görmedim der” buyurdu. (200)
Yine Rasûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)’e cehennem gös terildi. Bunun üzerine namazda durduğu yerden geriye doğru geldi. O derecede ki, cemaat birbirlerinin üzerine yığıldı, geriye dönünce de kendisine cennet gösterildi. Bunun üzerine yürüye rek ta ilk namazda durduğu yere varıp durdu… “Sonra Rasû- lullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Size vadolunan şeylerden hiçbiri yoktur ki, şu namazımın içinde görmüş olma yayım, sizi temin ederim ki, cehennem (bana doğru) getirildi. Bu da alevi bana dokunur korkusuyla geri geri geldiğimi gördü ğünüz esnada oldu. O kadar yakınıma geldi ki, orada çomakla herifin ateş içinde bağırsaklarını sürüklediğini gördüm. O çomak li ki, hacıların mallarını çomağıyla çalardı, “Bir malı çaldığının farkına varıldı mı çomağıma takıldı.” der varılmadığında ise alıp götürürdü, o kadar ki kedinin sahibi olan kadını da gördüm. O kadın kedisini açlıktan ölünceye kadar bağlayıp, ne beslemiş, ne de arzın haşeratından nafakalansın diye serbest bırakmıştı…”
Yukarıdaki ayet ve hadislerle işâret edilen amel ve sıfatlar cehennem amellerinin sadece bir kısmıdır, meselenin ehemmi yeti ortadadır. Onun için Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır. “Cehennemi sık sık hatırınıza getirin. Çünkü sıcaklığı çok şiddetli, dibi derin, mızrakları da demirdendir.”(202) Yine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cehennem ateşinin şid detinden bahsederken şöyle demiştir: “Insanoğulları tarafından yakılmakta olan sizin şu ateşiniz cehennem sıcaklığının yetmiş parçasından yalnız bir parçadır.” Bunun üzerine Ashab; “Vallahi cehennem ateşi (dünya ateşinden ibaret) olsaydı mutlaka kâfi gelirdi, ya Rasûlallah” dediler. Rasûli Ekrem buyurdu ki; “Ce- hennemin harareti altmış dokuz kat üstün kılınmıştır ve her biri bu dünyadaki ateşin harareti kadardır. 203) Diğer bir hadiste ise “Ateş, bin sene yakılarak kırmızılaştı, sonra bin sene yakılarak beyazlaştı ve sonra bin sene yakılarak siyahlaştı. Şimdi o siyah ve karanlıktır. ”
Bütün bunlarla beraber mü’minlerden günahkâr olanlar cehennemde ebediyyen kalmayacaklardır. Zerre miktarı hayrın mükâfatı görüldüğü gibi yine zerre miktarı şerrin de karşılığı gö rülecektir. “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.
Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (Zilzal: 7-8) Hadisi şeriflerde hardal tanesi ve zerre miktarı iman olanların ce hennemden ihraç edilecekleri haber verilmiştir. Tabi bunlardan kelime-i şehadeti ihlâs ile ve livechillah (Allah adına, Allah için) söyleyenler istifade edebilirler. Hadiste “Kalbinde zerre kadar imanı bulunan kişi cehennemden çıkacaktır.” buyurulduğunda Ebu Said el Hudri (radıyallahu anh) şöyle demiştir. “Kim (bunun doğruluğundan) şüphe ederse “Allah zerre kadar zulm et mez” (Nisa: 40) ayeti kerimesini okusun.” (205) yine tevhid mil letinden bazı kişilere cehennemde azap edilecek ve nihayet ce hennemde kömür gibi olacaklardır. Sonra kendilerine rahmet ulaşacak ve cehennemden çıkarılarak cennetin kapılarına atıla caklardır. (206) Enes (radıyallahu anh) yoluyla Rasûlullah (sallallahu aley hi ve sellem) den Allahu Teâlâ’nın şöyle buyuracağı rivayet edilmiş tir. “Allah celle celâluhû herhangi bir günde beni zikreden veya herhangi bir yerde benden korkanları cehennemden çıkarınız” buyuracaktır. 207)
Kâfirler ise bir daha çıkmamak üzere ebediyyen kalacaklar dır. Hatta onlar “Şimdi çıkmak için bir yol var mı?” diyerek günahlarını itiraf edeceklerdir:
“İnkâr edenlere de bağrılır. Allah’ın size kızması si- zin kendi kendinize kızmanızdan daha büyüktür. Zira siz imana çağrıldığını da inkâr ederdiniz. Dediler ki: Rab- bimiz bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günahla rimizi itiraf ettik. Şimdi şu ateşten çıkmak için bize bir yol var mı? Şöyle cevap verilir. Bu duruma düşmenizin sebebi şudur: Tek Allah’a çağrıldığınız zaman inkâr et tiniz, Ona ortak koşulunca inanırsınız. Artık hüküm, O yüce ve büyük Allah’ındır.” (Mü’min: 10-12)
O gün kâfirler kendi kendilerine üç şekilde buğzedecekler dir. Birincisi kıyâmeti, cenneti ve cehennemi gördükleri zaman bunları inkârda israr ettiklerinden dolayı nefislerine kızacaklar, sonra tabi olanlar tabi oldukları (metbu) reislerine kızacaklar, daha sonra cehenneme girdiklerinde İblis kendilerine nutuk irad edip “Benim sizin üzerinize bir hakimiyetim yoktu, yalnız sizi davet ettim de beni dinlediniz, artık beni kı- namayın, kendinizi kınayın” dediği zaman da kendilerine buğzedeceklerdir. 208)
“(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: «Şüphesiz Allah size gerçek olanı vaadetti, ben de size vaadettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) ça- ğırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabi lirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah’a) ortak koşmanızı reddettim.>> Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır.” (ibrahim: 22)
Ama bunların ne kendi nefislerini kınamaları, ne tabi olduk lan metbularının “Hayır, dediler, zaten siz kendiniz inanan insanlar değildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.” (Saffat:29-30) demelerine, ne de bunlardan birinin şeytandan kötü arkadaşına “Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) arası kadar uzaklık olsaydı (seni hiç görmeseydim); ve sen ne kötü arkadaşmışsın!” (Zuhruf:38) sözleri fayda sağlamayacaktır.
Sapanlar da, saptıranlar da kim olursa olsun zulmetmişler. Bunun için onlar azap çekmekte ortaktırlar.
“Zulmettiğiniz için bugün (nedâmet) size hiçbir fay da vermeyecektir. Çünkü siz, azapta ortaksınız.” (Zuhruf: 39)
Onlar Allah’a imana, günahlarının mağfiret olunmasına her defasında çağrıldıklarında ve mü’minlerden bir zümrenin “Rab- bimiz inandık, bizi bağışla, bize merhamet eyle, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” dediklerinde (Mü’mi. nun:109) onlarla alay eden kimselerdi. Hatta bu alayın derecesi öyle şiddetlendi ki kendilerine (kâfirlere) Allah’ı anmayı unuttur du. Evet! Onlara gülenler (Mü’minun:110) sapık diyenler (Mutaffi fin:32) cehennemde Allahu Teâlâ’ya karşı şu zavallıca sözleri söy lemekten kendilerini alamayacaklardır: “Rabbimiz, dediler, bahtsızlığımız bizi yendi. Biz sapık bir topluluk olduk. Rabbimiz, bizi bundan çıkar. Eğer bir daha (yaptığımız kötü işlere) dönersek artık (demek ki) biz zalimleriz.” (Mü’minun: 106,107) Allah buyurdu ki: “Susun, orada, benim le konuşmayın!” (Mü’minun: 108) Çünkü orada Allah’ın müs- tesna kıldıkları dışında hiçbir mazeret geçerli değildir.
Bu mesele insanlara beyan edilmiştir. Bununla da kalınma mış Allahu Teâlâ, her öğüt alacak olanın öğüt alacağı kadar bir süre insana ömür vermiştir, onu o kadar yaşatmış ve aynı za manda onlara bir uyarıcı göndermiştir. (Peygamber, kitap, ölüm, sel, zelzele vs.) “Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad eder ler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcı- yoktur.” (Fatır: 37) Fakat “Onlar, dinlerini bir eğlence ve sı oyun konusu ettiler. Ve dünya hayatı da onları aldatmış. ti. Onlar bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve bizim ayetlerimizi tanımak istemedikleri gibi bizde bugün on ları unutacağız” (Araf: 51)
“De ki: ‘Bu Rabbinden gelen bir haktır. Artık dile yen inansın, dileyen inkâr etsin, (bunu inkâr eden), o za limlere öyle bir ateş hazırladık ki ateşten duvarlar onları çepeçevre kuşatacaktır. Eğer onlar orada feryat edip su isteseler, kalın yağ tortusu gibi yüzleri haşlayan bir su ile kendilerine yardım edilir; o ne kötü bir içecek ve o ne kötü bir dayanaktır’ ” (Kehf:29)
“İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, kapka ra dumandan bir gölge altındadırlar. Ne serindir, ne de faydalı. Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı (şımartılmışlardı).” (Vakıa: 42-45)
“Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde de (yine ateşten) örtüler vardır. İşte zalimleri böyle ceza landırırız.” (A’raf: 41)
“Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar, elbette bir ağaç tan, bir Zakkum ağacından yiyeceksiniz. Onunla karin larınızı dolduracaksınız! Üzerine de kaynar su içeceksi niz. Susuzluk hastalığına tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz. İşte ceza gününde onların ağırlanışı bu (şe kilde olacak)tır.” (Vakıa:51-56)
“O ayetlerimizi inkâr edenleri yakında bir ateşe so kacağız, (öyle ki) derileri piştikçe azabı tatsınlar diye derilerini başka derilerle değiştiririz.” (Nisa:56)
“Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tadar lar. Yalnız kaynar su ve irin tadarlar.” (Nebe:24-25)
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim: 6)
Cehennemin ortaya çıktığı o gün gelmezden evvel (delikçik lere işleyip kavuran) o ateşten sakının.
“Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır.” (Bakara: 24)
Artık Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sığındığı gibi biz de sığınalım: “Cebrail, Mikail ve İsrafil’in Rabbi Allah’ım! Kızgın ateşten ve kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım! Kabrin fit nesinden, Deccal’in fitnesinden, hayat ve ölümün fitnesinden ve Cehennemin hararetinden sana sığınırım.” (209)
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
cehennem Allah ın emirlerine uymayanlar için yaratılmıştır Allaha inanmayanlar ona ortak koşanlar ebedi cehennemle cezalandırılacak tır.
Allah cc, yedi kat yer altında yedi tabaka cehenem yaratmıştır ki, birbirinden aşağıdadır.
1. kat cehennem: cehennem derler ve azabı ötekilerden hafif daha zariftir bu Hz Muhammed ümetin in asileri için yapılmıştır.
2. kat sair :Hristiyanlar onda eserdir .
3. kat sakar :Yahudiler için kararlaştırılmış ebedi duraktır.
4.kat cahim: Mürtedler ve şeytanlar için azabı elimdir.
5.kat hutame: gayya kuyusu ondadır yecüc mecüc ve kafirlerin yeridir.
6.kat leza: puta tapanlar ateşe tapanlar ve sihirbazlar için hazırdır.
7.kat haviye : o mülhithleri zındıkları ve yalancıları ve münafıkları kucaklayıcıdır. onun ateşi harareti azap ve şiddeti hepsinden üstündür. Cehenemin tabakaların tümü yedibin tabakadan ziyadedir.(Allah ım bizi cehennem azabından koru.)