Paylaş
Cenaze ile ilgili bilgiler
Question
CENAZE الجنازة
Cenaze hakkında tüm konular, kavramlar, yıkanması, kefenlenmesi, taşınması ve gömülmesi
Arapça’da cenâze ve cinâze hem “ölü” hem de “tabut” anlamında kullanılır. İslâm literatüründe ölmek üzere olan kişiye muhtazar, ölü için genel olarak yapılması gereken hazırlıklara teçhiz, yıkanmasına gasil, yıkandıktan sonra kefenlenmesine tekfin, tabuta konulup namazının kılınacağı yere ve daha sonra kabrine taşınmasına teşyî, kabre konulmasına da defin denilmiştir.
Her canlı yaratığın ölmesi Allah’ın koyduğu değişmez kurallardan biridir. Bu gerçek Kur’ân-Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Her nefis ölümü tadacaktır” (Âl-i İmrân 3/185; el-Enbiyâ 21/35; el-Ankebût 29/57). Bâki ve ebedî olan ise sadece Allah’tır. Bu sebeple insana yakışan, hayatın kaçınılmaz bir kanunu olan ölüm gerçeğini iyi kavramak, ölüm gelmeden ona hazırlıklı olmak, Allah’ın hoşnut olacağı güzel işler yapmaya çalışmaktır. Ölümden kaçılamayacağına göre insana yakışan doğru tutum, ölümü unutmak için çareler aramak yerine ölümden sonra ebedi mutluluğa erdirecek işler yapmaktır. Bu konuda insanın çaba harcaması gereken en önemli şey şüphesiz iman ile ölebilmektir; çünkü bu, ebedi mutluluğun tek anahtarıdır (bk. el-Bakara 2/132-133; Al-i İmrân 3/102; ayrıca bk. AHİRET; ÖLÜM).
CENAZE İLE İLGİLİ BAŞLICA TERİMLER
Cenaze ile ilgili kavramlar
cenaze (cinaze): Ölü
defin: Ölünün kabre konulması
gasil: Ölünün yıkanması
kefen: Cenazenin sarıldığı birkaç parçadan oluşan bez örtü
meyyit (çoğulu mevta): Ölmüş kişi
muhtazar: Ölmek üzere olan kişi
musallâ: Cenaze namazının kılındığı açık alan
taziye: Ölünün yakınlarını teselli etmek ve baş sağlığı dileğinde bulunmak
teçhiz: Ölünün gömülmesine kadar yapılan hazırlıklar tekfin: Ölünün yıkandıktan sonra kefenlenmesi
telkin: Kişiye ölüm anında hatırlatma amacıyla
kelime-i tevhid ve şehadet okumak; kabre konulduktan sonra yapılan hatırlatma konuşması
teneşir: Üzerinde ölü yıkanan yer, uzun masa
teşyi: Cenazenin musallâya ve oradan kabre taşınması ve ona eşlik edilmesi
İslam inancına göre ölüm bir son kabul edilmediği ve yeni bir hayatın başlangıcı sayıldığı için insana hayattayken layık görülen saygının ölümden sonra da gösterilmesi istenir. Allah insanı saygıya layık ve değerli bir varlık olarak yaratmıştır. Bir âyet-i kerimede “Andolsun biz âdemoğullarını üstün bir şekilde yarattık, onların karada ve denizde ulaşımlarını sağladık, kendilerine iyi ve temiz rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık” buyurulmuştur (el-İsrâ 17/70). Bu sebeple ölüye sadece onun yakınlarını teselli etmek ve onlara saygı göstermek için değil, aynı zamanda ölümün hiçlik olmadığını ve bizzat ölünün de değerli olduğunu göstermek için saygı duyulur. Bu sebeple bir müslümanın cenazesinin yıkanması, kefenlenmesi, namaz kılınarak kendisine dua edilmesi ve özenle kabre defnedilmesi diğer müslümanlar için farz-ı kifâye niteliğinde yani bazı kişilerin yerine getirmesiyle diğerlerinin sorumluluktan kurtuldukları dinî bir görevdir. Aynı gerekçeyle, ölen kimsenin gömülmeksizin açıkta bırakılması, parçalanması, yakılması veya bir başka şekilde cesedinin ortadan kaldırılması câiz değildir. Aslı topraktan gelen insanoğlu yine toprağa döner; bu yüzden firavunların yaptığı gibi ölünün mumyalanması veya bir başka şekilde muhafaza edilmesi de câiz olmayıp, toprağa defnedilmesi gerekir.
Ölen insanın cesedinin defnedilmesi gerektiğini, insanlık tarihinde bu durumla ilk defa karşılaşan kişi olarak Hz. Âdem’in oğluna (Käbil) Allah Teâlâ’nın bir karga vasıtasıyla öğrettiği Kur’ân-ı Kerim’de anlatılmaktadır (el-Mâide 5/31). Hz. Peygamber de onurlu ve değerli bir varlık olarak yaratılan insana (el-İsrâ 17/70) karşı ölünce nasıl davranılması gerektiğini gerek sözleriyle gerekse uygulamalarıyla ayrıntılı olarak açıklamıştır. Hz. Peygamber, bir müslümanın cenazesinin yıkanmasının ve namazının kılınmasının müslüman kardeşleri üzerine
düşen bir borç olduğunu belirtmiştir (Buhârî, “Cenâiz”, 2; Müslim, “Selam”, 4-5). Bu sebeple ölen bir müslümanın cenazesi gayrimüslim akrabalarına verilmez; çünkü onun teçhiz ve tekfini müslümanların borcudur.
Müslüman olmayan bir kimsenin cenazesi, onunla ilgilenecek kendi dindaşı yoksa veya var olup da ilgilenmezse müslümanlar tarafından yıkanır, kefenlenir ve defnedilir, yahut yıkanmadan bir beze sarılarak mezara konur. Bu insanlığın bir gereğidir. Fakat gayrimüslimin cenaze namazı kılınmaz; yıkama, kefenleme ve defin esnasında da müslümanların cenazelerinde uyulan esaslar uygulanmaz.
ÖLEN KİŞİYE KARŞI BAŞLICA SORUMLULUKLARIMIZ
ÖLÜM DÖŞEĞİNDE
Ziyaret etmek
Güzel sözlerle teselli etmek
Vasiyetini sormak
Tövbeye teşvik etmek
Sağ yanına çevirerek veya sırtına, ensesine destek koyup arkasına yatırarak yüzünü kıbleye doğru çevirmek
Kelime-i şehadet veya kelime-i tevhid telkin etmek
Yasin veya Ra’d sûrelerini okumak
ÖLÜMDEN SONRA
Gözlerini kapatmak
Çenesini bir bez ile bağlamak
Elbiselerini çıkarıp üzerini bir örtü ile örtmek
Şişmemesi için karnı üzerine agirligi olan bir cisim koymak
Kolları yanlara uzatmak; elleri ve ayakları bükük veya açık vaziyette birakmamak
Yanında güzel kokulu şeyler bulundurmak
Ölünün bulundugu yerde sessizce, başka bir odada istenirse seslice Kur’an okumak
Yakınlarını, ölen kimse ile hak ve borç ilişkisi bulunan
kimseleri haberdar etmek
Yıkamak
Kefenlemek
Cenaze namazını kılmak
Defnetmek
Kaynak: Temel islam ansiklopedisi diyanet
Answer ( 1 )
Her doğan bir gün mutlaka ölecektir. Ölüm hak ve bundan da kurtuluş asla yoktur.
Cenaze ile ilgili bilgiler yukarıda detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Buna göre;
cenaze (cinaze): Ölü
defin: Ölünün kabre konulması
gasil: Ölünün yıkanması
kefen: Cenazenin sarıldığı birkaç parçadan oluşan bez örtü
meyyit (çoğulu mevta): Ölmüş kişi
muhtazar: Ölmek üzere olan kişiye denmektedir.