Paylaş
Cennetin Bekçisi Melekler
Question
Cennet bekçisi meleklerin başkanı ve yardımcıları
Allah Teâlâ, bazı melekleri cennete görevlendirmiştir. Onların vazifesi, bekçilik, teşrifatçılık ve ehl-i cennete hizmettir. Bundan dolayı onlar mü’min, muttaki ve sâlih insanları cennet kapılarında karşılarlar. Dünyada iken Rablerine saygı gösterip, ona göre davranan ve böylece cenneti hakeden bu insanlar, grup grup cennete sevkedildiklerinde, cennet kapılarına varıp kapılar açılınca, “(Cennetin) bekçileri , “Selam size. Tertemiz geldiniz. Buyurun sonsuza dek kalmak üzere girin!” derler”. [1]
Bekçi melekler, cehennem bekçileri zebanilerin aksine, mü’minleri böyle övgüler, selamlar ve müjdelerle karşılarlar.[2][465] “Kendileri için Allah’ın en güzel bir saadet takdir ettiği ve bu sayede cehennemden uzaklaştırılmış, ahiretin o büyük korkularını üzerlerinden atmış olan bu insanları, cennetin bekçileri kapılarda karşılayıp, “Bu, size dünyada va’dolunan sevinçli gününüzdür.” [3][466] diyerek tebrik ederler.
Bu karşılamanın, insanlar dirilip kabirlerden kalktıkları esnada olduğu söylenmiştir.[4][467] Fakat hem o zaman, hem de cennetlere girerken olmasına bir engel de görünmemektedir. Bu yüzden merhum Hasan Basri Çantay, meali, karşılamanın cennet kapısında olduğu şeklinde vermiştir. Anlaşılan o ki, dünyada olduğu gibi ahirette de melekler hep bizimle beraber olacaklar ve mü’minleri hep müjdeleyerek rahatlatacaklardır.
Adn cennetlerine giren mü’minler yine meleklerin övgü ve selamlarıyla karşılanacaklar.
“Onlar dedelerinden, hanımlarından, soylarından iyi olanlarla beraber Adn cennetlerine girerken, melekler herbir kapıdan yanlarına yaklaşıp, “(Dünyada) sabretmelerinize karşılık, sizlere selam ve selamet olsun! İşte bu, en güzel akıbettir.” diyecekler”. [5][468] Ebû Umâme’den rivayet edilmiştir ki: “Mü’min cennete girdiği zaman, bir koltuğa oturur. Önünde iki taraflı hizmetçiler dizilmiştir ve her iki tarafta da duvar vardır. Bir melek gelir, girmek için izin ister, kendisine izin verilir ve arkasından bir başka melek için de, “O da izin istiyor.” der. Ona da izin verilir. O melek gelir ve bir sonraki melek için izin ister. Böyle böyle o kadar çok melek gelir ki, sonunda o mü’min, “Bana izin verin!” der. Melekler de teker teker izin isteyerek geri çekilirler”[6]
Abdullah b. Amr (r.a)’dan gelen bir rivayette Rasûlullah (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Allah Teâlâ’nın yarattıklarından cennete ilk olarak, kanaatkar olan, ihtiyaçlarını gönlünde saklayıp, gideremeden ölen ve kötülüklerden sakınan fakir muhacirler girecektir. Allah Teâlâ meleklerden dilediklerine,
“Gidin onları tebrik edin ve selamlayın!” diyecektir. O melekler de,
“Ey Allahımız, biz senin göğünün sakinleriyiz ve mahlukatının seçkinlerindeniz. Bize, bu insanlara gidip selam vermemizi mi emrediyorsun?” derler. Allah Teâlâ,
“Onlar, bana dünyada hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet eden kullardır. Muttaki, kanaatkar oldukları için ihtiyaçlarını başkalarına söyleyemeyip, gideremeden ölecek kadar utangaç idiler.” buyurur. Bunun üzerine “Selâmün aleyküm!” diye melekler her kapıdan onların yanlarına koşuşurlar” [7][470]
Enes (r.a)’den gelen bir hadise göre, “Mü’min cennette, inciden yapılmış, hiçbir deliği ve yırtığı olmayan geniş bir çadırdadır. Çadırın tepesi göğe doğru, görünmeyecek kadar yüksektir. Her köşesinde mü’minin aileleri ve malları vardır. Bu çadırın, dörtbin altın kapısı bulunmaktadır. Her kapıdan, o mü’mini tebrik için yetmişbin melek gelir. Her melek, diğer meleklerinkinden farklı bir hediye getirir. Mü’minden izin alarak yanına girerler…” [8][471]
Cennet bekçilerinin başkanı “Rıdvan”dır. Allah’ın cennetliklerden razı oluşunun işareti ve cennetliklere müjde olsun diye ona bu ad verilmiştir. O, cennetin kapısını ilk olarak Rasûlullah (a.s)’a açacaktır. Rasûlullah (a.s) bunu şöyle haber verir:
“Cennetin kapısına gelir ve açılmasını isterim. O bekçi melek,
“Sen kimsin?” der.
“Muhammedi” cevabını veririm. Bunun üzerine o (Rıdvan),
“Allah, cennetin kapısını senden önce hiç kimseye açmamak üzere bana emretti.” der ve kapıyı açar”
[9][472]
[1][464] Zümer: 39/73.
[2][465] İbn Kesîr,6/115.
[3][466] Enbiyâ: /101,103.
[4][467] İbn Kesir, 4/601; Âlûsî, 17/98.
[5][468] Ra’d: 13/23,24.
[6][469] Taberî, 13/95; İbn Kesir, 4/86.
[7][470] İbn Kesîr, 4/86.
[8][471] Âlûsî, 13/144.
[9][472] Siracüddin, s. 118.
Cevapla