Paylaş
Çevremiz Allah’ın bize emanetidir
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Çevre Allah’ın insana güzel bir emanetidir
Çevre, bize Allah’ın bir emanetidir
İslam inancına göre çevre, Allah’ın insana emanet ettiği bir nimettir ve bu emanete sahip çıkmak, imanla doğrudan ilişkilidir.
Çevre ve Doğal Kaynaklar
Çevre, Allah’ın Lütfu: Çevremiz, Allah’ın insanlara sunduğu bir lütuf olarak tanımlanır. Yeryüzündeki her şey, insanoğlunun faydası için yaratılmıştır ve bu nimetler Allah’ın izniyle insanların hizmetine sunulmuştur.
Emanet Kavramı: Çevre, bizlere Allah tarafından emanet edilmiş ve korunması gereken bir nimettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), emanetlere sahip çıkmanın imanın bir göstergesi olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla, çevreyi korumak imanımızın bir gereğidir.
Çevre Kirliliği ve Doğal Dengenin Bozulması
İnsanın Tahribatı: Yeryüzündeki bozulmaların insan eliyle meydana geldiği, Kur’an-ı Kerim’de açıkça ifade edilir. İnsanoğlunun hırsı ve bencilliği, doğal dengeyi bozmakta ve çevreyi tahrip etmektedir. Kimyasal silahlar, savaşlar ve bilinçsiz tüketim, bu bozulmanın başlıca sebeplerindendir.
Su Kıtlığı ve Kuraklık: Günümüzde en önemli çevre sorunlarından biri su kıtlığıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), suyu israf etmenin yanlış olduğunu belirtmiş ve suyun tasarruflu kullanılmasını tavsiye etmiştir. Ancak günümüzde, su kaynaklarının gereksiz tüketim ve bilinçsiz kullanım sonucunda hızla tükenmekte olduğu vurgulanır.
Çevrenin Korunması ve Sorumluluk
Emanet Bilinciyle Hareket Etmek: Müslümanlar, dünyanın sahibi değil, emanetçisi olduklarını unutmamalı ve bu bilinçle çevreyi korumalıdırlar. İsraf ve savurganlıktan uzak durmak, doğal kaynakları muhafaza etmek ve çevreyi temiz tutmak, bir ibadet olarak kabul edilmelidir.
Orman Yangınları ve Doğal Denge: Özellikle yaz aylarında orman yangınlarına karşı dikkatli olunması, çevrenin korunmasında önemli bir sorumluluktur. Ayrıca, doğal dengeyi bozacak her türlü tutumdan kaçınmak gerektiği hatırlatılır.
Temizlik ve İman: Temizlik, İslam’ın temel değerlerinden biri olarak kabul edilir ve ibadetlerin temel şartlarından biri olarak vurgulanır. Bu bağlamda, Müslümanların çevrelerini, mesire alanlarını ve yaşam alanlarını temiz tutmaları gerektiği belirtilir.
Sonuç
Metnin sonunda, Peygamber Efendimizin (s.a.s) bir hadisiyle vurgu yapılır: Yolda insanlara zarar verebilecek şeyleri kaldırmak iyi ameller arasında sayılırken, yerlere tükürmek ve çevreyi kirletmek kötü ameller arasında sayılmıştır. Bu, Müslümanların çevreye ve topluma karşı sorumluluklarının bir hatırlatmasıdır.
Özetle, bu metin, çevrenin korunmasının İslami bir yükümlülük olduğuna dikkat çeker ve Müslümanlara bu konuda bilinçli hareket etmeleri gerektiğini öğütler.
ÇEVREMİZ BİZE EMANETTİR
Kâinat denilen mükemmel bir yapının içerisinde yaşıyoruz. Bu ihtişamlı eseri yoktan var eden, yaşatan ve idare eden Yüce Rabbimizdir. Hayat kaynağımız suyu, her nefesimizde muhtaç olduğumuz havayı bize veren Cenâb-ı Hak’tır. Toprağı bereket vesilesi, ormanları oksijen kaynağı kılan O’dur. Güneşi, ayı ve yıldızları, denizleri, gölleri ve nehirleri hâsılı bütün nimetleri insanoğlunun istifadesine sunan Yüce Allah’tır. Nitekim hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından bir nimet olarak sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”[1]
Çevremiz, bizlere Yüce Allah’ın bir lütfudur. Atalarımızdan miras aldığımız, gelecek nesillere aktarmamız gereken bir emanettir. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde “Emanete gerektiği gibi hassasiyet göstermeyenin imanı olgunlaşmamıştır.”[2] buyurmuş, emanete riayet etmeyi imanın bir tezahürü olarak zikretmiştir. Bizler, çevremize sahip çıkar, onu titizlikle korursak bu emaneti muhafaza etmiş oluruz.
Yeryüzündeki hiçbir bozulma asla kendiliğinden oluşmuş değildir. Nitekim Yüce Rabbimiz, ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.”[3] buyurmaktadır. Evet, bugün, kendisinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen, mutluluğu sınırsız tüketimde arayan insanoğlu yeryüzündeki tabii dengeyi bozmaktadır. Hırs ve tamahın esiri olan, nefsinin doyumsuz isteklerine boyun eğen nice insan, bütün mahlûkatın ortak kullanım alanlarını sorumsuzca yok etmektedir. Ürettikleri kimyasal silahlar ve bombalarla yeryüzünü yaşanmaz hale getiren zalimler, başta Gazze olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinde uyguladıkları soykırımlarla sadece masum insanların değil, doğal hayatın da katili olmaktadırlar. Nitekim Yüce Rabbimiz bu zalimleri, bizlere şöyle tanıtmaktadır: “İnsanların bazıları vardır ki, eline fırsat geçtiğinde yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.”[4]
Günümüzde, dünyada derinden hissedilen çevre problemlerinin başında ise susuzluk ve kuraklık gelmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), suyun bir damlasını bile israf etmeyi yasaklamış, nehirden abdest aldığımızda dahi suyu tasarruflu kullanmayı bizlere öğütlemiştir[5]. Hal böyleyken, bugün, gereksiz kullanım sonucunda ülkemiz de dâhil olmak üzere pek çok yerde su kaynakları yok olmaktadır. Sorumsuzca dökülen atıklar, plansızca açılan su kuyuları, bilinçsizce yapılan sulamalar hayat kaynağımız olan suyun geleceğini tehdit etmektedir.
Bizler dünyanın sahibi değil, emanetçisiyiz. Yapmamız gereken, israf ve savurganlıktan uzak durmak, çevremizi ibadet bilinciyle muhafaza etmektir. Başta su kaynaklarımız olmak üzere doğal hayatı, ormanlarımızı ve piknik alanlarımızı temiz tutmak ve korumaktır. Özellikle yaz aylarında orman yangınlarına karşı dikkatli olmaktır. Çevremize ve canlılara zarar verecek, tabii dengeyi bozacak her türlü tutum ve davranıştan kaçınmaktır. Nesillerimize yaşanılabilir bir dünya ve temiz bir çevre bırakmak için gayret göstermektir. Unutmayalım ki temizlik, imanın yarısı[6], ibadetlerin temel şartıdır. Müslümanın en önemli vasfıdır. Dolayısıyla Müslüman işyerini, sokağını, çevresini, mesire alanlarını temiz tutmalıdır. Rabbimizin kâinata koyduğu ilahi dengeyi bozacak tutum ve davranışlardan şiddetle kaçınmalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum: “Ümmetimin iyi ve kötü bütün amelleri bana gösterildi; iyi amelleri arasında, insanlara eziyet veren şeylerin yoldan kaldırılması, kötü amelleri arasında ise yerlere tükürmek ve yerleri kirletmek vardı.”[7]
[1] Câsiye, 45/13.
[2] İbn Hanbel, III, 134.
[3] Rûm, 30/41.
[4] Bakara, 2/205.
[5] İbn Mâce, Tahâret, 48.
[6] Müslim, Tahâret, 1.
[7] Müslim, Mesâcid, 57; İbn Mâce, Edeb, 7.
Hz. İbrahim’in oğulları, Hz. Muhammed’in torunları için okuduğu dua nedir? Arapça
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Evet, doğru bir şekilde ifade etmişsiniz. İslam, çevreyi Allah’ın bir emaneti olarak görür ve bu emaneti korumayı insana bir görev olarak yükler. Çevrenin korunması ve ona zarar verilmemesi, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hadislerinde sıkça vurgulanmıştır. İşte bu konuyla ilgili bazı hususlar:
“Hani Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti…” (Bakara, 2/30).
Bu ayet, insanın yeryüzünü koruma ve imar etme sorumluluğunu ifade eder.
“Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 7/31).
“Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 54/49).
İnsan, bu dengeyi bozmamalıdır.
“Kıyamet kopuyor olsa bile, elinizde bir fidan varsa onu dikin.” (Müsned, 3/191).
Sonuç olarak, çevre Allah’ın insana sunduğu kıymetli bir emanettir. Bu emaneti korumak, sadece bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda ibadet bilinciyle yapılması gereken bir görevdir. Çevreyi koruyarak Allah’ın nimetlerine şükretmiş ve emanetine sahip çıkmış oluruz.