Dîn Düşmanlarından İlgiyi Kesmek

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Dîn Düşmanlarından İlgiyi Kesmek

SORU: İslâm dininin, düşmanlara yardımda bulunmak veya onlarla muamele yapmak hakkında hükmü nedir?

CEVAP: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin! Oysa onlar, size gelen gerçeği inkar etmişlerdir. Rab-biniz Allah’a inandığınızdan dolayı Peygamberi de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur. (Mümtehine/1)

Bu ayet Mümtehine suresinin birinci ayetidir. Bunun nüzul sebebi ise şu hadisedir: Rasûlullah (s.a) Mekke fethi için hazırlanırken bunu gizli tutuyordu. Müslümanlardan Hatib b. Ebi Beltea Mekkelilere bir mektup yazdı. Onu bir kadınla gönderdi. O mektupta, Peygamberin savaş için hazırlık yaptığını bildiriyordu. Kadın o mektupla yola konuldu. Ancak Allah Teâlâ bunu Hz. Peygamber’e bildirdi. Rasûlullah (s.a) içlerinde Hz. Ali’nin de bulunduğu üç kişilik bir kafileyi onun ardından gönderdi. Onlar kadına yetiştiler, mektubu istediler. İlk önce inkar etti. Hz. Ali onu tehdit ederek, ‘Ya mektubu çıkarırsın ya da senin elbiselerini çıkarıp kendimiz buluruz’ deyince, kadın mektubu çıkardı, onlara verdi. Kısaca mektubun özeti şöyle idi:

Emma ba’d, şüphesiz ki Rasûlullah gece gibi kalabalık bir askerle üstünüze geliyor, onlar sel gibi akıyorlar, o size galip geleceğine dair Allah’a yemin ediyor. O sözünü yerine getirecektir ve Allah onun velisi ve yardımcıdır.

Hz. Peygamber (s.a) bunu duyunca, ‘Ey Hatib! Bu da ne oluyor?’ dedi. Hatib pişmanlık göstererek şöyle söyledi:

Ya Rasûlullah! Lütfen acele etmeyiniz beni bağışlayınız. Ben Ku-reyşlilerin yeminlisi idim. Seninle hicret edenlerin çoğunun akrabaları Mekke’de bulunuyor. Onların akrabalarını koruyorlar. Ben oradaki akrabalarımı korusunlar diye böyle bir teşebüste bulundum. Ben bunu küfür ve irtidattan dolayı yapmadım. Ben İslâm’dan sonra küfre rıza göstermedim.

Rasûlullah (s.a) Hatib’in büyük üzüntüsünü görünce etrafındakilere ‘Arkadaşınız doğru söylüyor’ dedi.

Hz. Ömer kızarak ‘Ya Rasûlullah! “Bırak da şu münafığın boynunu vurayım” dedi. Nebi (s.a) şöyle söyledi: O Bedir’e katılanlardandır. Bilmiyor musun ki Allah (c.c) Bedir’e katılanlar hakkında şöyle buyuruyor: “Dilediğinizi yapın ben sizi bağışlarım.” İşte bu esnada şu ayet nazil oldu. Onun başında şöyle deniliyordu:

Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstermeyin.

Yani Allah’ın düşmanlarını, Peygamber ve din düşmanlarını dost edinmek müslümanlara yaraşmaz. Çünkü onlar sizin inancınızın düşmanıdırlar. Onlar sizin dininize karşı çıktılar, sizi hep gözetlediler, sizinle harbettiler, sizi evlerinizden ve yurtlarınızdan çıkardılar. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. (Al-i İmran)

Ey iman edenler! Kendi dışmızdakileri sırdaş edinmeyin. (Al-i İmran/118)

Onlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar size gelen gerçeği inkar etmişlerdir. Rab-biniz Allah’a inandığınızdan dolayı Peygamber’i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. (Mümtehine/1)

Yani nasıl olur da siz onları seversiniz. Onlar Allah’ın dinini inkar ediyorlar, Allah’ın emrine baş kaldırıyorlar. Allah’ın haramlarını hafife alıyorlar, açık olan hakka karşı çıkıyorlar. Allah Rasûlünü şehrinden (Mekke’den) çıkardılar. Hicrete mecbur ettiler. Nitekim sizi de sürdüler. Halbuki sizin hiç bir suçunuz yoktu. Tek suçunuz tek Allah’a iman etmenizdi.

“Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız” yani eğer siz ihlaslı olarak hicret etmiş ve sadece Allah için bunu yapmışsanız katiyen böyle bir şey yapmamanız (yani kâfirleri sevmemeniz) gerekiyor.

“Onlara sevgi gösteriyorsunuz, halbuki ben sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim” yani katiyen onları sevmemeniz gerekiyor. Çünkü onlar size karşı samimi olmazlar. Onlar sizin haynnızı istemiyorlar. Onlar sizin için hep kötülük düşünüyorlar. Allah Teâlâ’nın ilmi her şeyi kuşatmıştır. O gizliyi ve açığı bilendir. Bütün yaptıklarınızı biliyor.

“Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur.” Yani kim düşmanları dost edinirse ve bunu bilerek yaparsa, o doğru yoldan sapmıştır.

Bu ayetin tefsirinden de anlıyoruz ki İslâm’ın hükmü düşmanlara yardımcı olmamak ve onlarla dostluk kurmamaktır.

Benzeri konular:

Answer ( 1 )

  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslam’da din düşmanlarıyla konuşma konusunda özel bir yasak yoktur. İslam, Müslümanları, karşıt görüşlere veya farklı dini bakış açılarına sahip olanlar da dahil olmak üzere, farklı inançlara sahip insanlarla diyalog ve iletişim kurmaya teşvik eder. Gayrimüslimler de dahil olmak üzere başkalarıyla etkileşim, anlayışı geliştirmek, İslam’ın mesajını iletmek ve barış içinde bir arada yaşamayı teşvik etmek için bir fırsat olarak görülüyor.

    Kuran, Müslümanları, farklı inançlara sahip olsalar bile başkalarıyla saygılı ve yapıcı bir diyalog içinde olmaya teşvik eder. Örneğin Ankebut Suresi’nde (29:46) şöyle buyrulmaktadır: “Kitap ehliyle ancak en güzel olandan mücadele edin, ancak içlerinden zulmedenler ve ‘Biz dedik. Bize indirilene ve size indirilene iman edin. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız birdir ve biz O’na [teslimiyet içinde] Müslümanlarız.'”

    Ayrıca bizzat Hz. Zor durumlarda bile açık iletişim hatlarını korumanın ve barışçıl çözümler aramanın önemini gösterdi.

    İslam diyaloğu ve angajmanı teşvik etse de, özellikle düşmanca niyetleri olan veya Müslümanlara zarar vermeye çalışan kişi veya gruplarla uğraşırken dikkatli olunması gereken durumlar olabileceğini belirtmekte fayda var. Bu gibi durumlarda, meşru müdafaa ve topluluğun korunması öncelikli olabilir. Bununla birlikte, bu, iletişim konusunda kapsamlı bir yasaklama anlamına gelmez, daha çok ilgili özel koşulların ve niyetlerin dikkate alınması anlamına gelir.

    Genel olarak İslam, Müslümanları farklı bakış açıları veya inançları olanlar da dahil olmak üzere başkalarıyla iletişim kurmaya teşvik eder. Saygılı diyaloğun, anlayışı teşvik etmenin ve İslam’ın ilke ve değerlerini barışçıl ve şefkatli bir şekilde aktarmanın önemini vurgular.

    En iyi cevap

Cevapla