Paylaş
Dini kavram olarak “Asabiyet” nedir?
Question
Asabiyet (العصبية)
Asabiyet, “Sarmak, kuşatmak, etrafını çevirmek; tutmak, yakalamak; toplayıp bağlamak, bir araya getirmek; zorlamak anlamındaki asb/usüb kökünden türemiş olup “savunma, yardım etme; kişinin asabesine bağlılığının şiddeti, ona yardımda büyük çaba göstermesi demektir (asabiyyet).
Terim olarak “Asabiyet” aynı soydan gelenlerin veya bir akit ve sözleşme ile aralarında yakınlık ve yardımlaşma bağı kurulanların kendi muhaliflerine birlikte karşı koymalarını sağlayan dayanışma duygusu.
Araplar’da kişinin oğulları, baba tarafından yakınları, kendisinin yardımına koşan akrabaları, bir kavga sırasında onun etrafını sarıp onu korumaları sebebiyle asabe diye anılmış (bk. asabe), Cahiliye devrinde bunları birbirine bağlayan ve düşmanlarına karşı birlikte hareket etmelerini sağlayan birlik ve dayanışma ruhuna da asabiyet denmiştir. Düzenli bir siyasi ve hukuki yapının bulunmadığı bu dönemde aile, aşiret ve kabile mensuplarının ister haklı ister haksız olsun saldırıya uğrayan yakınlarının yardımına koşması asabiyet gereği idi (benzeri bir dayanışma kurumu için bk. vela). Böyle bir ortamda can ve mal güvenliğini sağlamada asabiyet önemli bir işlev görse de haklı ve haksız olduğu na bakmadan kendi aile veya kabile üye sini savunmak, başkalarının haklarını çiğnemekle sonuçlanıyor ve bu da sonu
gelmez çatışmalara ve kan davalarına yol açıyordu.
Kur’ân-ı Kerim’de asabiyet kelimesi geçmemekle birlikte “ateş güneş kızmak, kızışmak, öfkelenmek, hırs duymak; korumak, savunmak; engellemek” gibi anlamlar taşıyan hamy/hamiyy/himaye kö künden türeyen ve “katı bağlılık, taassup” anlamına gelen hamiyyet kelimesi bir ayette hamiyyetü’l-Cahiliyye şeklinde asabiyetle yakın anlamda kullanılmıştır (el-Fetih 48/26). Kur’ân-ı Kerim’de insanlar arasında her zaman adaletle hükmedilmesi (en-Nisă 4/58), uğranılan bir haksızlığa karşı aynı şekilde bir haksızlıkla cevap verilmemesi, düşmana duyulan öfkenin onlara karşı adaletsizliğe yol aç maması, günah ve haksızlık konusunda yardımlaşılmaması (el-Maide 5/2.8) emredilmiş, Hz. Peygamber asabiyeti, bir kimsenin haksız olduğu halde kendi kavmine yardım etmesi (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 112 İbn Mace, ‘Fiten”, 7) şeklinde tarif etmiş, asabiyet davasına çağıran, asabiyet duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken ölen kimsenin Cahiliye ölümüyle gittiğini haber vermiştir (Müsned. II. 306, 488: Müslim, “İmare”, 57).
Asabiyet (العصبية)
Asabiyet, Arap toplumunda köklü bir kavram olup, bireyler arasındaki dayanışma ve bağlılık duygusunu ifade eder. Temel anlamıyla “sarmak, kuşatmak” gibi fiillerle ilişkilidir ve bir grubun üyelerinin birbirlerine destek olma ve koruma içgüdüsünü yansıtır.
Terim olarak asabiyet;
Soy ve akrabalık bağı: Aynı soydan gelen bireyler arasındaki doğal dayanışma duygusunu ifade eder.
Sözleşme ve anlaşma: Bir anlaşma veya sözleşme ile birbirine bağlanan insanlar arasındaki karşılıklı yardımlaşma ve destek ruhunu ifade eder.
Muhaliflere karşı ortak savunma: Bir grubun, dışarıdan gelen tehditlere veya muhaliflere karşı birlikte hareket etme ve savunma içgüdüsünü ifade eder.
“Asabiyet” (العصبية), Arapça kökenli bir kavram olup, “bir kişinin yakınlarını savunma, onlara yardım etme, onlarla dayanışma içerisinde olma” anlamına gelir. Kişinin aile, kabile ya da bir grup ile olan aidiyet bağı, onları savunma çabası içinde hareket etmesiyle bağlantılıdır. Araplar’da özellikle Cahiliye Dönemi’nde, birinin oğulları, akrabaları veya kabilesi tarafından korunması ve bu grubun kendi muhaliflerine karşı birleşip savunma duygusuyla hareket etmesine “asabiyet” denilmiştir. Bu dayanışma ruhu, o dönemde düzenli bir hukuk sisteminin olmaması nedeniyle, kişinin güvenliğini sağlamak için önemli bir unsur olmuştur.
Ancak, asabiyet sadece adil bir savunma olarak kalmamış, bazen haksız yere de kendi mensuplarını koruma adına başkalarının haklarını çiğneme noktasına gelmiştir. Bu durum, kabileler arasında bitmek bilmeyen çatışmalara ve kan davalarına neden olmuştur.
Kur’an’da asabiyet kelimesi geçmemekle birlikte, benzer anlamlar taşıyan “hamiyyetü’l-Cahiliyye” ifadesi kullanılmıştır. Özellikle Fetih Suresi’nde (48:26) bu kelime, katı bir taassup ve öfkeyi ifade eder. Peygamber Efendimiz ise asabiyeti, bir kişinin haksız olduğu halde kendi kavmine yardım etmesi olarak tanımlamış ve bunu Cahiliye döneminin bir hastalığı olarak görmüştür. Bu sebeple, asabiyet uğruna savaşan veya ölen kimsenin Cahiliye ölümüyle öleceğini bildirmiştir (Müsned, II, 306; Müslim, “İmare”, 57).
Asabiyet, İslam ahlakında adaletin ve hakkaniyetin önüne geçen bir taassup olarak kabul edilir ve bu nedenle İslam’da reddedilmiştir. Adalet her zaman ön planda tutulmalı, öfke ve asabiyet duyguları adaletsizliğe yol açmamalıdır.
BENZER KONULAR:
- Kabile Asabiyeti Ne Demek?
- Asabiyet Ne Demek? Kısaca
- Turancılık ne demek kısaca
- Kar yağmadığı halde kar görmek neyin belirtisidir?
- Cahiliye Ne Demek?
- Tümünü görüntüle.
- Durduk yere gelen Sinir
- Sinirlenince okunacak dua! Öfkelenince okunacak sakinleşme duası
- Peygamber Efendimiz Sinirlenince ne yapardı ?
- Sinir hastalığı yüzünden 3 talak verdim ayrı ayrı
- Huzursuz Sinirli ahlaksız çocuk
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
Asabiyet, Arapça kökenli bir kelime olup, genel anlamda taraftarlık, grupçuluk veya bağnazlık anlamına gelir. Dini bir kavram olarak ise haksız yere bir kişiye, topluluğa, ırka veya inanca körü körüne bağlılık göstermek ve bu bağlılıkla adaletin dışına çıkmak demektir.
Asabiyet Kavramının Dini Açıdan Anlamı:
İslam’da asabiyet, genellikle olumsuz bir anlam taşır ve kınanmıştır. Çünkü asabiyet, adalet ve hakkaniyet ilkelerinden sapmaya yol açabilir. İslam, insanların etnik köken, ırk, soy veya topluluk farklılıkları nedeniyle üstünlük iddia etmelerini yasaklar. Bu tür bir yaklaşım, İslam’ın tevhid inancı ve tüm insanların eşit olduğu prensibiyle çelişir.
Hz. Peygamber (s.a.v), asabiyeti kınamış ve Müslümanları bu tür tutum ve davranışlardan sakındırmıştır. Bir hadisinde şöyle buyurur:
Asabiyetin Türleri:
Asabiyetin Zararları:
İslam’da Doğru Yaklaşım:
İslam, asabiyet yerine adaleti, kardeşliği, yardımlaşmayı ve takvayı ön planda tutar. İnsanların üstünlüğü ancak takva ile (Allah’a yakınlık ve güzel ahlak) ölçülür:
Sonuç olarak, asabiyet, İslam’ın eşitlik, adalet ve kardeşlik prensiplerine aykırı bir tutumdur. Müslümanlar, bireysel veya toplumsal asabiyetten uzak durmalı ve adalet ile hakkaniyeti esas almalıdır.