Paylaş
Dini kavram olarak “Müşavere” ne demek
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Müşavere ne anlama gelir?
Müşâvere ile ilgili ayet ve hadisler
MÜŞAVERE
وشاورهم في الأمر
“İş hususunda onlarla müşavere et.” (Âl-i İmran, Âyet: 159)
Yalnız kendi re’yiyle hareket eden, başkasının görüşüne tenezzül etmeyen egoistler, sevaptan ziyade hata yaparlar. Amir durumunda veya mevkiinde bulunuyorlarsa, cemiyet ve milletin zararına bir takım yargılarda bulunabilirler. Dikta rejimleri hep bu gibi bencil ruha sahip olan diktatörlerin eseridir. Milletlerini felaketten felakete, zulümden zulüme sürükleyen Neronlar, Nemrutlar aynı hastalığın kahramanlarıdır.
Hazreti Peygamber (s.a.v) müstesna kabiliyetine isabetli görüşüne ve bunların üstünde “ledünni” ilme mazhar olmasına rağmen istişareyle emrediliyor. Artık İslam’ın istişareye umumun görüşünü almaya nasıl değer verdiğini izaha bile lüzum yoktur.
ÖRNEKLER
Şimdi Hazreti Peygamber (s.a.v)’in istişareyle ilgili ilâhî emri nasıl tatbik ettiğine İslam tarihinden birkaç misal verelim:
a) Allah’ın Resûlü, Bedir gününde Şam dolaylarından gelmekte olan Kureyş kervanına karşı çıkmayı ashabıyla müşavere ettik ten sonra kararlaştırdı.
b) Nereye ineceklerini istişareden sonra Münzir b. Amr’ın görüşüne uyularak kuyunun önüne geçilmesi kararlaştırıldı.
c) Uhud savaşında hazırlıklar ikmal edildikten sonra, kendisinin de bizzat savaşa çıkıp çıkmaması hususunda ashabıyla müşavere etti. Çıkması ekser tarafından uygun görüldüğü için çıktılar.
d) Hendek günü düşmanların el birliğiyle hazırlanıp gelecek lerini haber alınca derhal ashabını toplayarak takip edilecek hattı hareketi tespit için istişarede bulundu; en doğru ve uygun fikri, Selmân-ı Fârisî beyan ettiği için ona göre hareket edildi; Medine’nin etrafına geniş hendek kazma işine girişildi.
Yine Hendek muhasarasında, Müslümanların pek fazla ıstı rap çekmekte olduğunu gören Hz. Peygamber (s.a.v.), bir gün Sa’d b. Muaz ile Sa’d b. Ubâde’yi çağırarak, “Medine mahsulü nün üçte birini vererek Gatafanları, Kureyş’in ittifakından çıkar mak mümkün olabilir sanırım” buyurdu. Fakat bu iki sahabe, Resul-i Ekrem’e şu cevabı verdiler: “Ya Rasûlallah! Eğer bu bir ilâhî vahiy ise diyeceğimiz yok, eğer şahsi bir mütalaa ise, şunu arza cesaret ederiz ki, cahiliyyet zamanında bile biz böyle cizye vermedik. Müslümanlık bizi yeni bir hayata kavuşturmuş iken bu zilleti kabul edemeyiz.”
Bu mütalâa, Peygamber’i fevkalade memnun etti.
e) Hz. Âişe olayında da ashabıyla istişarede bulundular ve bu hususta Hz. Ali ile Hz. Üsâme’nin re’yine göre hareket ettiler.com
İstişare ile alakalı birçok hadîs-i şerifler vardır. Biz burada teberrüken birkaç tanesini zikredeceğiz. İbnü Merdeveyh’in Hz. Ali (r.a.)’den yaptığı rivayette:
سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن العزم؟ فقال “مشاورة أهل الرأي ثم اتباعه
“Hz. Peygamber (s.a.v.)’den azimden sorulduğunda buyurdular ki: “Azim re’y ehliyle istişarede bulunduktan sonra onların görüşüne uymaktır.”
İbni Mâce, Ebû Davud ve Tirmizî’nin Ebû Hüreyre (r.a.)’den yaptıkları rivâyette buyuruluyor ki:)
“Müsteşar Sizden biriniz“ ”إذا استشار أحدكم أخاه فليشز عليه“ ”.güvenilirdir kardeşiyle istişarede bulunduğunda, kardeşi ona görüşü nü açıklasın.”
İstişare konusunda Müfessir Hamdi Yazır’ın tefsirinde geçen bir parçayı nakletmekte fayda görüyorum:
“Müşavere em vücub mu, yoksa nedib mi ifade ettiği hak kında âlimlerin görüş farkı vardır. İmam-ı Şâfiî Hazretleri nedbe hamletmişse de zahir olan vücubdur. Fakat müfessirin ve ulemanın görüş birliği vardır ki: Allah tarafından vahiy inmiş bulunan hususlarda Peygamberin ümmet ile müşavere etmesi caiz değildir. Çünkü nass karşısında re’y ü kıyas yersizdir; mevrid-i nassta içtihada mesağ olmadığı ma’lumdur. Nass olmayan hususlara gelin ce, her şeyde müşavere caiz midir, değil midir? Birçok âlimler ve müfessirler (Ve şâvirhüm fi’l-emri) emrinin, emr-i harbe masrûf olduğu fikrindedir. Çünkü vahiy bulunan hususlarda müşavere câiz olmadığı kesin olarak bilindiğinden (fi’l-emri)deki (elif-lam)ın istiğrak için olmadığı anlaşılır. O halde (ahd) için olması taayyün eder. Bu ayette geçmiş ma’hud emir ise, harp ve düşmanla karşılaşma dır. Şu halde emrin buna has kılınmış olması gerekir. Fakat diğer âlimler ise (el-emri)in olduğu ve ancak nass varid olan hususlarda tahsis edilmiş ve bu bakımdan geri kalanda umumi üzere hüccet olarak kalmış bulunduğu fikrindedir. Fil-vaki’ (İnne’l-emre küllehu li’llahi) emri, harbe mahsus olmadığı gibi buradaki (el-emri) dahi öyle olmak lazım gelir.”
Kaynak: Kur’an Ahkamı
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
“Müşavere”, İslam dininde danışma, istişare etme, karşılıklı fikir alışverişinde bulunma anlamına gelir. Müşavere, Kur’an-ı Kerim’de de birçok kez vurgulanmıştır. Müslümanlar arasındaki ilişkilerin düzgün bir şekilde yürütülmesi, ortak kararlar alınması, sorunların çözülmesi ve toplumsal uyumun sağlanması için müşavere yapmak çok önemlidir.
Müşavere, İslam toplumunda birçok alanda uygulanır. Örneğin, evlilik, iş, ticaret, eğitim, sağlık gibi konularda, insanlar karar vermeden önce müşavere etmekle yükümlüdürler. Ayrıca, İslam dininde yönetim işleri de müşavere usulüne göre yürütülür. Müslümanların liderlerine, yönetim kararlarını alırken müşavere etme ve toplumun görüşlerini dikkate alma yükümlülüğü vardır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de müşavere yapmanın önemini vurgulamıştır. Peygamberimiz, karar vermeden önce sahabileriyle görüş alışverişinde bulunur ve onların fikirlerine değer verirdi. Müslümanlar arasında müşavere kültürü, İslam toplumunun dayanışma ve birlik içinde olmasını sağlar.