Paylaş
Dini Kavram olarak “Tevazu” nedir?
Question
Tevazu nedir ne anlama gelir? İslamda Tevazu
Tevâzu insani yükseltir
Tevazu; alçak gönüllü olmak, kendi hatasını fark etmek, nefsine haddinden fazla değer vermemek, gurur ve kibirden uzak bir hayat tarzını yaşamaktır. Böylece Allah’ın takdir ettiğini gönül hoşluğu ile kabul edip “lütfun da hoş, kahrın da hoş” diyerek O’na teslim olmaktır.
Tevâzu, şerefle yükselmenin merdiveni ve mü’minin en yüksek olgunluk derecesidir. Mütevazi olmak insanı yüceltirken, kibir ise derece derece alçaltır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) konu ile ilgili olarak şöyle buyuruyorlar: “Kim Allah Teâla hazretlerinin rızası için bir derece izhar eder (alçak gönüllü) olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah’a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfele-i safiline (aşağıların aşağısına) atar.” (1) Nitekim Yüce Allah da; mütevazı insanların davranışlarını açıklarken; “Rahman’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir.” (2) buyurmuştur. Allah Teâla hazretleri, insanoğlunu müstesna bir varlık olarak yaratmış, ona kendi halifeliğini ve emaneti vermiştir. İnsan akıl ve irade sahibidir,diğer varlıklar üzerinde tasarruf yetkisi vardır.Bu imtiyaz onu diğer mahlukata karşı kibre değil, Cenab-ı Hakka karşı şükür ve hamde sevk etmelidir.
Kendini beğenme ve kibir, bir nevi hastalık belirtisidir. Bu ya aşağılık duygusu denilen bir saplantının değişik bir biçimde tezahürü, yahut da cehaletin, aldanmanın bir sonucudur. Bazen İnsan, elinde bulunan değerlerin, her şeyi halledeceği veya her güçlüğü yeneceği hususunda yanlış bir düşünceye kapılabilir. Halbuki zaman gençliği, gücü ve kuvveti alıp götürür. Mevki, masa zaten emanettir. Ölüm ise insanı malından mülkünden ve servetinden ayırır. İnsan ebedi yolculuğa,ancak bir kefenle çıkar. Kibir ve gurur; kabalığın, hamlığın, yetişmemişliğin, hayalperestliğin bir tezahürü, tevazu ise; insanlığın efendiliğin ve gerçekçiliğin alameti, olgunluğun meyvesidir.
Kibirli insan kendini büyük görse de Allah’ın ve bütün insanların yanında küçüktür. Çünkü büyüklük, izzet, azamet ve üstünlük sadece Allah’a aittir. Hiç bir şeye gücü yetmeyen, her şeyini Allah’a borçlu olan biçare insanın, büyüklenmek ne haddine! Kibir hususunda Kur’an’ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır. “Allah büyüklük taslayanları sevmez.”(3) “Yeryüzünde büyüklük taslayarak yürüme. Sen ne yeri yarabilir, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.” (4)
Her konuda yolumuzu aydınlatan Peygamber Efendimiz tevazu hususunda da örnek alacağimiz en büyük rehberdir. Birgün Ashâb-ı Kirâm’dan Abdullah b. Yusr Yarete, Peygamberimizin (S.A.V) in huzuruna girince titremeye başlamıştı. Bunu gören Peygamberimiz (sav) o kişiye şöyle dedi: “Arkadaş, titreme! Ben kral değilim, Kureyş’den kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.”(5)
Şanlı tarihimiz tevazu örnekleriyle doludur. Valiliği döneminde Ebu Hureyrenin sırtında odun taşıması, Ebu Zer’in Hz. Bilale söylediği bir sözden dolayı pişmanlık duyup, başını Hz. Bilal’in ayağının altına uzatması, hutbelerden “Sahibu’l Harameyni’ş-Şerifeyn”(iki Harem-i Şerifin Sahibi) ibaresini sildirip, yerine Hadimul-Harameyni’ş-Şerifeyn” (iki Harem-i Şerifin hizmetkarı) cümlesini tüm samimetiyle yazdıran Yavuz Sultan Selim bu konuda verilebilecek örneklerden sadece bir kaçıdır. Atalarımız “Allah yolunda eğilen başı kılıç kesmez.” demişler. İnsan Allah yolunda ne kadar alçak gönüllü olursa, kıyamette derecesi o kadar yükselir. Tevazu edenin mükafatını Cenabı Hakk verecektir diyor,
Şu mısralarla noktalıyorum:
Kimsenin kalmaz, bu dünyada ünü,
Rütbeyi, Allah verir mahşer günü.
Kim ki yok eylerse, kin ve kibrini,
Cennet eyler, Allah onun kabrini.”(6)
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Arapça’da “tevadü” olarak bilinen tevazu, İslam’da önemli bir erdemdir. Alçakgönüllülük, alçakgönüllülük, kendi sınırlarını ve Allah’a bağımlı olduğunu kabul etme durumunu ifade eder. Alçakgönüllülük, Allah’ın nimetlerini tanımayı, şükretmeyi, başkalarına nezaket ve saygıyla davranmayı kapsar.
İslam’da alçakgönüllülüğün birkaç yönü vardır:
Kişinin Kendi Zayıf Yönlerini Kabul Etmesi: Alçakgönüllülük, insanlar olarak sınırlarımız, eksikliklerimiz ve zayıflıklarımız olduğunu kabul etmeyi içerir. Mükemmel olmadığımız ve Allah’ın rehberliğine, merhametine ve bağışlamasına muhtaç olduğumuz anlayışıdır.
Allah’ın İradesine Teslimiyet: İslam’da tevazu, teslimiyet (İslam) kavramının kendisiyle yakından bağlantılıdır. Allah’ın nihai otorite olduğunu ve bizim de O’nun kulları olduğumuzu kabul etmektir. Alçakgönüllülük, Allah’ın emirlerine teslim olmayı, O’nun iradesini kabul etmeyi ve davranışlarımızı O’nun rehberliğine uygun hale getirmeye çalışmayı içerir.
Nimetlere Şükür ve Teşekkür: Tevazu, Allah’ın bize bahşettiği nimet ve nimetlerin farkına varmayı ve şükretmeyi gerektirir. Tüm yeteneklerimizin, başarılarımızın ve sahip olduklarımızın nihai olarak Allah’tan olduğunu ve onlar için övünmememiz veya onlar yüzünden kibirlenmememiz gerektiğini anlamayı içerir.
Davranış ve Konuşmada Alçakgönüllülük: Alçakgönüllülük kişinin davranış ve konuşmasına yansır. Kibirden, övünmekten ve gösterişten sakınmaktır. Alçakgönüllü kişiler davranışlarında, sözlerinde ve dış görünüşlerinde mütevazıdırlar, gösterişten kaçınırlar, samimi ve samimi olmaya çalışırlar.
Başkalarına Nezaket ve Saygı: İslam’da alçakgönüllülük, başkalarına nezaket, saygı ve empati ile davranmayı içerir. Sosyal statüleri, servetleri veya geçmişleri ne olursa olsun, her insanın doğasında var olan değer ve haysiyetini tanımayı içerir. Alçakgönüllü kişiler şefkat gösterir, başkalarına yardım eder ve çevrelerindekilerin ihtiyaç ve duygularını dikkate alır.
Sürekli Kendini Düşünme ve Kendini Geliştirme: Alçakgönüllülük, kendini yansıtmayı ve özeleştiriyi teşvik eder. Kişinin niyetlerinin, eylemlerinin ve karakterinin sürekli olarak değerlendirilmesini içerir. Alçakgönüllü bireyler geri bildirime açıktır, başkalarından öğrenmeye isteklidir ve kişisel gelişim için aktif olarak fırsatlar arar.
Alçakgönüllülük, bireylerin dengeli ve doğru bir karakter geliştirmelerine yardımcı olduğu için İslam’da temel bir erdem olarak kabul edilir. Minnettarlık, şefkat duygusu ve Allah’la ve diğer insanlarla gerçek bir bağ geliştirir. Müslümanlar, gerçek başarının Allah’a karşı tevazu göstermekten ve başkalarına samimiyet ve nezaketle hizmet etmekten geçtiğini kabul ederek, düşüncelerinde, davranışlarında ve etkileşimlerinde alçakgönüllülük için çaba göstermeye teşvik edilir.
Ya internette birşey gördümde bir insan size iltifat ettiğinde örneğin çok güzelsin dediğini varsayarsak karşıdakide evet ben güzelim tarzı derse kibir,yok ya ne güzelliği dese yaratıcıya nimeti inkar, hürmetsizlikmiş.Şey demeliymişiz. Evet güzelim ama bu güzellik Allah sayesindedir tarzı .Yani tahdis-i nimet dediğimiz, nimeti Allah’tan bilip bu nimeti üzerinde izhar ve ilan etmek yolunu takip etmeliyiz.Soruma gelecek olursak
A)Bir insan sana iltifat ettiginde sesine güzelligine sende kibir yapmamak adına ne güzelliği ya ne sesi demek hürmetsizlik,nimeti inkar oluyormuş.Lakin ben bunu diyenlerin 1 incisi ya kibirlenmemek için 2 inciside beğenmiyor olamaz mı? Illa begenmek zorunda mı? Yani ben beğenmiyorum anlamında demiştir inkarla ne alakası var ki ? Illa sesin güzel olduğunu düşunmuyorsan ne güzelligi demek normal değil mi?
B)Ikincisi kibirlenmemek adina tevazu icin böyle diyorsada bence normal değil mi amacı nimeti inkar değil ki sadece kibirlenmemek adina böyle diyor.Kendiside beğenıyordur güzel olduğunu biliyordur.Ve çogu insan da böyle yapar.Ne olcak Allahı anmadıği icin nimeti inkara mi girmis oluyor.
C)Veya iltifat ettigin kisi sustu birsey demedi.buda mı nimeti inkar hürmetsizlik.